TAŞ HALA YUVARLANIYOR
Eklenme: 16.04.2009 00:00:00

Her dalga tsünami etkisi yaratıyor. Dalgalar kıyılara vurdukça, dağlardan kocaman taşlar yuvarlanıyor.

ETÖ kapsamında bir taraftan davalar devam ederker, diğer taraftan gözaltılar, soruşturmalar, ev ,işyeri aramaları ardı arkasına devam ediyor.

Kuşkusuz toplumda bu olaya bir çok yönden değişik değerlendirme yapılıyor.

1-Laik elitistler, bu yargılama ve devam eden soruşturmaları kendilerine karşı yapılmış bir devrim olarak görüyorlar.

2-Geniş halk kitleleri bu yargılamayı ve devam eden soruşturmaları Yüz Yılın olayı olarak değerlendiriyorlar.

3-Batılı ülkeler kendilerinde de bu türden oluşumların,başlarını nasıl da belaya soktuğunu gayet iyi bildiklerini, Türkiye'nin olayın sulanmasına fırsat vermeden yapıyı çözmek için adım adım sonuca yaklaştığını ifade ediyorlar.

4-Hukukçuların çok az bir kısmı böyle dava olur mu? herkes hükümeti al aşağı etmek için siyasi bir gayret içerisinde olabilir, Cumhuriyet mitingleri bu düşüncenin bir tezahürüdür,o mitinglerin neresi yasaya aykırı derken, büyük bir hukukçu kesimi de, şeytanın kuyruğunu bu defa kapana kıstırdığını kolay elden kaçmasının mümkün olmadığını ifade ediyor.

Cumhuriyetin kurulması ile birlikte Türkiye'de bir iktidar mücadelesi yaşandı.

Atatürk devrimleri en son 5 Şubat 1937 tarihinde Laiklik ilkesinin kabulü ile neticelendi.

Hilafet kaldırılmış,Milletvekili yeminlerindeki "Vallahi" tabiri ile "Şer'i şerife bağlı kalacağıma yemin ederim" cümlesi metinlerden çıkarılmış, Ezanın bazı bölümlerinin Türkçe olarak okunması kararı verilmiş(madem Türkçeye çeviriyorsunuz, neden heyye alel felahı, haydi kurtuluşa değil de, haydi felaha dediniz),Şeriye ve Evkaf Vekaletleri(Bakanlığı) lağvedilmiş, Camilerin çoğu ihtiyaç fazlası diye kapatılmış ve en son 5 Şubat 1937 tarihinde Laikliğin kabul edilmesi ile sistem hükmünü icra etmeye başlamıştı.

Cumhuriyetin 15.Kuruluş yıldönümünde Atatürk'ün emri ile hazırlanan ve Cumhuriyet dönemi devrimlerini anlatan 661 Sayfalık kitapta Atatürk Laiklik için "Türkiye Cumhuriyeti dinlerin koyduğu normlardan değil, hayatın kendinden ve onun müspet icap ve ihtiyaçlarından mülhem olarak işleyen bir Devlet makanizmasıdır.Devlet ve Dünya işlerinde dinin hiçbir tesiri yoktur. İşte bu prensibe laiklik derler" açıklamasını yapmıştı.

Tarihte örneğine ender rastlanan ve nerede ise 1000 yıl süren Cihan İmparatorluğunun kurulmasına doğrudan doğruya tesir eden Din , bir çırpıda insanların hayatından çıkarılmıştı.

Kurallar böyle konulmuştu, ama insanlar ne Milliyetlerinden ve ne de Dinlerinden vazgeçmediler.

Zaten insanlar cebre müstenit bu uygulamayı kısa sürede sona erdirecek tepkilerini ortaya koydular. 1950 yılında CHP sinin tek parti iktidarına son verdiler.

Ezan TBMM sinde CHP lilerin de müspet oyu ile(Zaten 46 kişilerdi, yapacakları bir şey olmadğından, olumlu oy kullandılar) yeniden asli niteliğinde okunmaya başlandı.

1946 yılında CHP si tarafından açılan İmam Hatip kursları , 1950 den sonra İmam Hatip Okullarına dönüştürüldü ve sayıları ihtiyaca cevap vermek için hızla arttı. Bu okulların binalarının büyük çoğunluğunu halkın kendisi yaptı.

Kapatılan camiler yeniden açıldı. Halk İmam Hatip Okullarında olduğu gibi Devletten beş kuruş almadan bu camilere yenilerini ekledi.

Yüksek İslam Enstitüleri , İlahiyat Fakülteleri bir bir eğitim hayatına başladı.

Her sene yüzbinlerce insan Hacca gitmek için sıraya giriyor.

Faizsiz Finans kuruluşları parası olanlar için , iyi bir sığınak oldu.

Özellikle Anadoluda hanımların iman ve inançları sebebiyle başlarını örttükleri sır olmaktan çıktı.

Türkiye de dinden tamamen uzak tek bir ırk oluşturma gayreti , her defasında yalçın kayalardan aksi sada ile bir anlamda püskürtülüyor.

Ama güç ve iktidar hala o seçkin, elitist , laikçi zümrenin elinde.

Dış dünyada bu tür uygulamalara karşı halk hareketleri olur. Ama çok şükür Türkiye'de insanlar tamamen mütevekkil bir şeklide eline imkan geçtiğinde/siyasi tercihlerini kullandığında/ Devletine karşı kalkışma yerine, bilinçli siyasi tercihini ortaya koyarak ezber bozuyor. En iyisini yapıyor.

Laik elitistler, toplumun bilinç düzeyi geliştikçe iktidarlarının sarsıldığını, sermayenin el değiştirdiğini gördüklerinde , sisteme bin bir türden değişik müdahaleler yaptılar.

Bu müdahaleler bazen ihtilal, bazen muhtıra, bazen toplum mühendisliği tedbirleri(8 yıllık mecburi eğitim gibi), bazen gece yarısı bildirileri ile kendisini gösterdi.

Ama ne yapılır ise yapılsın toplum,demokratik mücadelesini milim şaşmadan, diklenmeden, Devletinin Dünya Devletler muvazenesinde zarar görmesine fırsat vermeden, ortaya koyduğu siyasi tercihler ile kendisinin ilerici, diğerlerinin gerici olduğunu ispat ederek , bir anlamda karşı devrim yoluna devam ediyor.

Buna kızanlar "tesis etmeye çalıştıkları Devletin, Milleti olmadığının fena halde farkına" vardılar.

Yani yiyecekler, içecekler, okuyacaklar, sistemi ellerinde tutacaklar, halk da reaye olarak onlara hizmet edecek!!!

Laikçi, elitist para ve pula doymuş zorba güçler, halkın okumasını, iş güç sahibi olmasını , bir takım makamlara gelmesini bir türlü hazmedemediler/edemiyorlar.

İşte bunun için yeniden Türkiye'nin dört bir yanında, vurma, kırma, öldürme, bu yollarla kaynak edinme, ihtilal hazırlığı yapma, elhasılı aklınıza gelecek her türlü pisliğe bulaşarak teşkilatlanmışlar.

Yasalar çerçevesinde ilk defa yaptıklarının hesabı soruluyor. Kanun dışına çıkma ne imiş şimdi kendilerine gösteriliyor. Halka karşı yıllardan beri sürdürdükleri zorbalığın acısını şimdi kendileri çekmeye başladılar.

Halkın çocuklarının kanunları bu defa usulüne göre kendilerine uygulamasını bir türlü akılları almıyor.

O bakımndan her dalgada toplumun zihnini mengeneye almak için "ya bu insanların Ergenekon ile ne ilgisi var, bilim adamları böyle şeyler yapar mı, bu zülum(DEMİREL) diyorlar.

Ya milletin şimdiye kadar çektiği ne idi Allah aşkına.

Taş hala yuvarlanıyor.