Hizbullahın önde gelen sanıklarından bir kaçının CMK nun 102.maddesi uyarınca salıverilmeleri toplumda çok büyük tartışmalara sebep oldu.
Bu sanıklara 200 e yakın kişinin öldürülmesi eyleminin faili oldukları suçlaması yapılıyor/du.
Hüseyin Velioğlunun ağabeyi onun mezarı başında yaptığı açıklamada "benim bildiğim kadarı ile bu kişi bir karıncayı bile ezmemiştir" dedi.
Diyarbakır cezaevinden salınanların gerçekten 200 kişiyi öldürmeleri mümkün değil. Bu kişiler herhalde örgütün önde gelenleri olarak öldürme emrini vermekten suçlanıyorlar.
Cezaevi ve sanık psikolojisi çok farklıdır. Buradaki kişiler bir takım eylemlerin faili de olsalar, zamanla yaptıklarını unuturlar, sonra cezaevinde geçirdikleri tutukluluk günleri onlarda "zihni masuniyet" duygusu yaratır.
Ama bu duygu içeride kalınan süreler için geçerlidir. İnsan hürriyetini elde edince, yapılan haksızlıklardan ötürü pişmanlık duygusu yakasına yapışır ve ölünceye kadar kişiyi bir daha terk etmez.
Hizbullah kendisine yakın internet sitesinde yaptığı açıklamada PKK ya çağrıda bulunuyor "biz silahları gömdük, silahla işimiz yok, bıçak kemiğe dayanmadığı sürece, kendimizi müdafaa sadedinde olsun şiddete başvurmayacağız" dediler.
Abdullah Öcalanın, Hizbullah sanıklarının bırakılması üzerine yaptığı açıklama çok çarpıcıydı.
"katiller, caniler nasıl olurda bırakılıyor, onların tahliyelerinin ortaya çıkaracağı sonuçlardan biz sorumlu değiliz, Diyarbakır halkı buna müsaade etmez" gibi şeyler söyledi.
Bu sanıkların serbest kalmaları hükümranlıklarının etki alanını daraltacağı korkusuna kapıldı.
Abdullah Öcalanın çeşitli konularda Diyarbakır halkına yüklediği sorumluluklar ile ilgili olarak, Mustazaf Der başkanı Hüseyin Yılmazdan ders verici açıklama geldi.
Hüseyin Yılmaz "Abdullah Öcalana Diyarbakırı, son zamanlarını nasıl tanıttılar bilmiyorum. O Diyarbakırı tamamen kurtarılmış bir bölge olarak görüyor ve kendi söylemi haricindeki hareketlenmeleri bir ihanet gibi algılıyor. Ona birisinin doğruları anlatması lazım" dedi.
PKK ortalığı kasıp kavurduğu zamanlarda korkular çok büyümüştü.
Çoğu kişi kaçacak delik arıyordu.
İnancımıza aykırı bu durumu kabul edemeyiz diyenler kendilerince tedbirler aldılar.
Bu tedbirlerin silaha dönmesini ben sağladım diyor Arif Doğan.
Arif Doğan bu tedbirlerin silaha dönmesini sağlayan insan ise, hiç kuşku yok ki, bir sürü yanlışlığın yapılmasına sebep olmuştur.
Yoksa Hizbullahın İlim ve Menzil guruplarına ayrılmasını ve ayrılan bu gurupların biri birlerini kıyasıya öldürmelerini hangi mantık ile, hangi akıl ile, hangi izan ile, hangi iman duygusu ile izah edebiliriz.
Şöyle veya böyle Müslüman basiret sahibidir, merhamet sahibidir.
Oynanan oyunu gördü "bir insanı haksız yere öldüren bütün insanlığı öldürmüş olur, bir insanı yaşatan da bütün insanlığı yaşatmış olur" emri ilahisine boyun eğdi ve silahları gömdü.
Bakıyorum Arif Doğan kılıklı kişiler şimdi de Hizbullah ile Fethullah Gülen cemaatini karşı karşıya getirmenin mücadelesine girmişler.
Güya Hizbullah, Fethullah Gülen cemaatinin bölgedeki etkinliğini kırmak için harekete geçmişmiş.
Böyle bir şeyin olmasına asla imkân ve ihtimal vermiyorum.
Rabbim Allah diyen insanlar, hangi gerekçe ile biri birlerini bırakın vurmayı, zayıf düşürecek, mecalsiz bırakacak harekete geçebilir? Bu asla mümkün değildir.
İlim-Menzil gurubu oyunlarını, bu defa Hizbullah-Fethullah eksenine getirmeye çalışanları bölge insanı artık çok iyi tanıyor. Hizbullah silahları gömdüğünü söylüyor ise, Fethullah Gülen Cemaatinin İslamı bu yönü ile anlama ve anlatma çabasının doğruluğunu da kavramış demektir.
Kerameti kendinden menkul insanların Hizbullaha verdikleri görevler bitmiyor.
Bakıyorum şimdi de Hizbullah Geleneğinden gelen insanları "İslami bir Kürt Devleti kurma" jargonuna hapsetmek istiyorlar.
Yani bunların şimdiki hedefi İslam Kuralları ile idare edilen bir Kürt Devleti kurmakmış.
Müslümanları bölmek, parçalamak, sonra yutmanın çeşitli oyunları oynanıyor, oynanmaya devam edecektir. Bu oyunların baş aktörleri batı dünyası, haçlı dünyasının yeni yetme sergerdeleridir. Anadolu parçalanır ise, İslam âleminin kalbine hançer saplamak daha kolay olacak diye düşünüyorlar.
Aklı başında olan tüm Müslümanlar bilir ki, İslami Türk Devleti, İslami Kürt Devleti, İslami Arap Devleti diye bir şey olmaz. Bütün dünya İslam coğrafyasıdır ve dünyanın her bir santimetrekaresi "TEBLİĞ" alanıdır.
Bu tebliğ geleneğini en iyi biçimde yerine getiren Müslümanlar dünyada çok başarılı oldular.
Batı dünyası gerçek bir korku ve panik içerisinde.
Bu defa karşılarında iman hakikatleri ile tanışan evlatları var.
Onların şevklerini kırmak için, İslami direniş örgütü, İslami kurtuluş örgütü gibi isimlerin yaratılmasında Arif Doğan gibi insanları bulup kullanıyorlar.
İslamın tedhişle, terörle bir ilgisi yok.
Tebliğ görevi bittimi ki, Müslüman tedhişe yönelsin.