Kimse üzerine alınmasın. Zira bunda alınacak bir durum yok.
Bendeniz, Suriyede iç savaşın çıkmasına neden olan olayların başlangıcından bugüne kadar, Türkiyenin Suriye politikasından yana olmadığımı, olayların patlak vermesi ile birlikte yazmaya başladığım yazılarla ortaya koydum.
Şöyle diyordum.
Türkiyenin hiçbir ülke ile sınırı, Suriye kadar uzun değil.
Suriye komşumuz Irak gibi her açıdan bizim bir parçamız.
Orada da Türkler, Kürtler, Araplar yaşıyor.
Bu her üç unsur da Müslüman.
Suriyede Asuriler, Keldaniler, Süryaniler ve kendilerine din olarak Hırıstiyanlığı seçmiş insanlar var.
Türkiyede de aynı ırklardan ve inançlardan insanlar hayatlarına devam ediyorlar.
Suriye ile olan sınırların kalkması halinde, ne Suriyeliler ve ne de Türkiyeliler, bunlar da nereden çıktı demek gibi bir lükse sahip değiller.
Asırlar boyu Osmanlı idaresi altında bir arada yaşayan insanlar, birinci dünya harbi sonrasında batılı mütecavizlerin bölme parçalama isteklerinin bir sonucu olarak birimizden koptuk.
Cetvelle çizilen sınırlar öylesine garip bir hal aldı ki, köylerin ortasından hatlar geçirildi, biri biri ile akraba olan insanların bir kısmı o tarafta, bir kısmı bu tarafta kaldı.
Anneler, kızlar, babalar, kardeşler, dayılar, teyzeler, halalar, ninelerin bir kısmı orda, bir kısmı ise burada.
Nasıl bir iş yapıldı ki, seneler boyu anneler, bu tarafta kalan yavrularına sadece el sallamakla yetindiler.
Harp sonrası Cumhuriyet yönetimi, birlikteliğin getireceği gücü görmezden geldi, cetvelle çizilen hudutlara bir de mayın döşedi.
Biz ne hikmet ise, her zaman kendimizi haklı gören bir milletiz.
Biz her şeyin en iyisini, en güzelini yaparız ve dünya alem hata eder
Madem en güzelini yapan bir milletiz, o halde şu kurtulmuş olduğumuz Arapların bir daha yüzlerine görmemek için, 900 kilometre uzunluğundaki sınırımıza bir de mayın döşeriz, görsünler bakalım bu tarafa değil geçmek, bakmak neymiş, Hanyayı Konyayı anlasınlar dedik.
Hani Konya demişken, üç Konya ovası büyüklüğündeki arazilerin halen mayın döşeli olduğunu özellikle vurgulayalım da, nasıl bir aymazlık içerisinde olduğumuz ortaya çıksın.
Yine söylemimize devam ediyorduk.
Ak Parti iktidarlarına kadar Suriye politikası tam bir rezaletti.
Her alanda biri birlerinin zenginliğini paylaşmak zorunda olan akrabalarla ilgili alınan dışlayıcı kararlar, rezalet görüntülere sebebiyet veriyordu.
Her iki ülkede bulunan ve biri birleri ile birinci dereceden yakın akraba olanlar, hiç olmaz ise bayramlarda gidip gelmek istiyorlar, hasret gidermeye çalışıyorlardı.
Geçişlerde tarafların biri birlerine uyguladıkları vize meselesi adeta cehennem azabına dönmüştü.
Bir bayramda biz onlara vize veriyorduk, diğer bayramda ise onlar bize. O da bin bir zorlukla.
Sırtlarına yükledikleri eşyaları giyecek ve yiyecek eşyaları ile biri birlerini ezercesine geçmek, bir an önce sevdiklerine kavuşmak için gayret gösteren insanlar, hüzünlü görüntülere sebebiyet veriyordu.
çok şükür Ak Parti iktidarında bunlar bitti. İnsanlarımıza serbest geçiş hakları sağlandı. İsteyen istediği zaman akrabalarını görmek için o tarafa gitsin, isteyen bu tarafa gelsin.
İnsanca, İslamca bir imkan, gerçekten hepimize gurur verdi.
Suriyeli insanlarla ne kadar çok bağımızın olduğu bu izinlerle ortaya çıktı.
Vize derdinden kurtulan insanlar daha çok biri birlerini ziyaret edince; iki Almanyanın biri birinen ayrılmasında olduğu gibi ülkemizin bölünmüş olduğunun farkına vardık.
Hep yazıyoruz, yinelemekte bir beis yok, ortak bakanlar kurulu toplantıları, en üst düzeyde aile ziyaretleri, Asi nehri üzerinde ortak baraj yapımı, siyasi birlikteliğe ilk adım olan ŞAMGENİN kurulması v.s v.s.
Şimdi bunların hepsi ters yüz oldu.
Şam yönetimi bunlara sebebiyet verdi diyoruz.
Şam yönetimi de siz bu kadar muhalif guruplara destek olmasa idiniz, silah, para, insan yardımlarınız olmasa idi, bu işler bu duruma gelmezdi diyor.
Onların bu beyanlarına karşı, şimdiye kadar bizim yaptığımız insani yardımlardır, biz Suriyede çatışmaya giren guruplarla bir ilinti içerisinde değiliz, onlara silah, para falan da vermiyoruz diyorduk.
Şimdi bir TIR olayı ortaya çıktı.
Suriyeye giden bir TIR da silah var ihbarı üzerine arama yapılmak istendi.
Konu Savcılığa intikal etti.
Savcılığın silah ihbarı var, arama yapacağız girişimi, Valilik tarafından engellendi.
Bu TIR da Suriyeli TÜRKMENLERİN Sosyal İhtiyaçlarını karşılayacak malzemeler var, MİT görevlileri eşliğinde bunlar oradaki kardeşlerimize gönderiliyor dendi ve aramaya izin verilmedi. (Bu olay bir Savcının kendi isteği ile de olsa yer değiştirmesi ile neticelendi. Yer değiştirme isteğinde bulunan Savcı, emrim altındaki kişilere sözümü geçiremez isem, bundan sonra onların yüzüne bakamam ve görev yapmam imkansızlaşır dedi ve etik olarak Hatayda daha fazla kalmasının mümkün olmadığını gördü, tayin istedi.)
Diyelim ki insani ihtiyaçları karşılamak üzere Türkmen kardeşlerimize gönderilen malzeme. Savcının bunları görmesinde nasıl bir mani var?
Herkesin aklı var, yasak bir malzeme olduğu ve TÜRKMENLERDEN de söz edilince, bunların silah olduğu hususunda insanlar nerede ise hemfikir oldu.
Tabii insanlar soruyor. Rotası Suriye olan TIR da ister insani malzeme, ister ise silah olsun, neden sadece Türkmenler.
Oradaki Türkler de, Kürtler de, Araplar da bu ülken insanlarının bir parçası değil mi?
Hepsinin birden korunup kollanması, hepsine birden kol kanat gerilmesi gerekmez mi?
Komşu ülkelerle, hatta dünya ile stratejik derin ilişkilerimizin sonucu olarak, bakın Suriye ne hale geldi. İki yüz bine yakın insan öldü,ölüyor, ölecek.
Batının planı tamı tamına işledi.
Suriyenin beli, kolu,kanadı kırıldı.
Kimyasal silahları tamamen yok edildi.
İsrail için tehdit olmaktan tamamen çıkarıldı.
İsrailin elinde bulunan ve eski durum devam etse idi, her an için geri alınma imkanı olan Golan tepelerinin, en az 10-15 sene zarfında Suriyeye iadesi söz konusu değil.
İsrail bu topraklardan her sene 10 Milyar dolarlık gelir elde etmeye devam edecek.
Etsin mi?
Suriye işi TIR TIR, insani malzeme yüklü! TIR TIR
Kimse üzerine alınmasın. Zira bunda alınacak bir durum yok.
Bendeniz, Suriyede iç savaşın çıkmasına neden olan olayların başlangıcından bugüne kadar, Türkiyenin Suriye politikasından yana olmadığımı, olayların patlak vermesi ile birlikte yazmaya başladığım yazılarla ortaya koydum.
Şöyle diyordum.
Türkiyenin hiçbir ülke ile sınırı, Suriye kadar uzun değil.
Suriye komşumuz Irak gibi her açıdan bizim bir parçamız.
Orada da Türkler, Kürtler, Araplar yaşıyor.
Bu her üç unsur da Müslüman.
Suriyede Asuriler, Keldaniler, Süryaniler ve kendilerine din olarak Hırıstiyanlığı seçmiş insanlar var.
Türkiyede de aynı ırklardan ve inançlardan insanlar hayatlarına devam ediyorlar.
Suriye ile olan sınırların kalkması halinde, ne Suriyeliler ve ne de Türkiyeliler, bunlar da nereden çıktı demek gibi bir lükse sahip değiller.
Asırlar boyu Osmanlı idaresi altında bir arada yaşayan insanlar, birinci dünya harbi sonrasında batılı mütecavizlerin bölme parçalama isteklerinin bir sonucu olarak birimizden koptuk.
Cetvelle çizilen sınırlar öylesine garip bir hal aldı ki, köylerin ortasından hatlar geçirildi, biri biri ile akraba olan insanların bir kısmı o tarafta, bir kısmı bu tarafta kaldı.
Anneler, kızlar, babalar, kardeşler, dayılar, teyzeler, halalar, ninelerin bir kısmı orda, bir kısmı ise burada.
Nasıl bir iş yapıldı ki, seneler boyu anneler, bu tarafta kalan yavrularına sadece el sallamakla yetindiler.
Harp sonrası Cumhuriyet yönetimi, birlikteliğin getireceği gücü görmezden geldi, cetvelle çizilen hudutlara bir de mayın döşedi.
Biz ne hikmet ise, her zaman kendimizi haklı gören bir milletiz.
Biz her şeyin en iyisini, en güzelini yaparız ve dünya alem hata eder
Madem en güzelini yapan bir milletiz, o halde şu kurtulmuş olduğumuz Arapların bir daha yüzlerine görmemek için, 900 kilometre uzunluğundaki sınırımıza bir de mayın döşeriz, görsünler bakalım bu tarafa değil geçmek, bakmak neymiş, Hanyayı Konyayı anlasınlar dedik.
Hani Konya demişken, üç Konya ovası büyüklüğündeki arazilerin halen mayın döşeli olduğunu özellikle vurgulayalım da, nasıl bir aymazlık içerisinde olduğumuz ortaya çıksın.
Yine söylemimize devam ediyorduk.
Ak Parti iktidarlarına kadar Suriye politikası tam bir rezaletti.
Her alanda biri birlerinin zenginliğini paylaşmak zorunda olan akrabalarla ilgili alınan dışlayıcı kararlar, rezalet görüntülere sebebiyet veriyordu.
Her iki ülkede bulunan ve biri birleri ile birinci dereceden yakın akraba olanlar, hiç olmaz ise bayramlarda gidip gelmek istiyorlar, hasret gidermeye çalışıyorlardı.
Geçişlerde tarafların biri birlerine uyguladıkları vize meselesi adeta cehennem azabına dönmüştü.
Bir bayramda biz onlara vize veriyorduk, diğer bayramda ise onlar bize. O da bin bir zorlukla.
Sırtlarına yükledikleri eşyaları giyecek ve yiyecek eşyaları ile biri birlerini ezercesine geçmek, bir an önce sevdiklerine kavuşmak için gayret gösteren insanlar, hüzünlü görüntülere sebebiyet veriyordu.
çok şükür Ak Parti iktidarında bunlar bitti. İnsanlarımıza serbest geçiş hakları sağlandı. İsteyen istediği zaman akrabalarını görmek için o tarafa gitsin, isteyen bu tarafa gelsin.
İnsanca, İslamca bir imkan, gerçekten hepimize gurur verdi.
Suriyeli insanlarla ne kadar çok bağımızın olduğu bu izinlerle ortaya çıktı.
Vize derdinden kurtulan insanlar daha çok biri birlerini ziyaret edince; iki Almanyanın biri birinen ayrılmasında olduğu gibi ülkemizin bölünmüş olduğunun farkına vardık.
Hep yazıyoruz, yinelemekte bir beis yok, ortak bakanlar kurulu toplantıları, en üst düzeyde aile ziyaretleri, Asi nehri üzerinde ortak baraj yapımı, siyasi birlikteliğe ilk adım olan ŞAMGENİN kurulması v.s v.s.
Şimdi bunların hepsi ters yüz oldu.
Şam yönetimi bunlara sebebiyet verdi diyoruz.
Şam yönetimi de siz bu kadar muhalif guruplara destek olmasa idiniz, silah, para, insan yardımlarınız olmasa idi, bu işler bu duruma gelmezdi diyor.
Onların bu beyanlarına karşı, şimdiye kadar bizim yaptığımız insani yardımlardır, biz Suriyede çatışmaya giren guruplarla bir ilinti içerisinde değiliz, onlara silah, para falan da vermiyoruz diyorduk.
Şimdi bir TIR olayı ortaya çıktı.
Suriyeye giden bir TIR da silah var ihbarı üzerine arama yapılmak istendi.
Konu Savcılığa intikal etti.
Savcılığın silah ihbarı var, arama yapacağız girişimi, Valilik tarafından engellendi.
Bu TIR da Suriyeli TÜRKMENLERİN Sosyal İhtiyaçlarını karşılayacak malzemeler var, MİT görevlileri eşliğinde bunlar oradaki kardeşlerimize gönderiliyor dendi ve aramaya izin verilmedi. (Bu olay bir Savcının kendi isteği ile de olsa yer değiştirmesi ile neticelendi. Yer değiştirme isteğinde bulunan Savcı, emrim altındaki kişilere sözümü geçiremez isem, bundan sonra onların yüzüne bakamam ve görev yapmam imkansızlaşır dedi ve etik olarak Hatayda daha fazla kalmasının mümkün olmadığını gördü, tayin istedi.)
Diyelim ki insani ihtiyaçları karşılamak üzere Türkmen kardeşlerimize gönderilen malzeme. Savcının bunları görmesinde nasıl bir mani var?
Herkesin aklı var, yasak bir malzeme olduğu ve TÜRKMENLERDEN de söz edilince, bunların silah olduğu hususunda insanlar nerede ise hemfikir oldu.
Tabii insanlar soruyor. Rotası Suriye olan TIR da ister insani malzeme, ister ise silah olsun, neden sadece Türkmenler.
Oradaki Türkler de, Kürtler de, Araplar da bu ülken insanlarının bir parçası değil mi?
Hepsinin birden korunup kollanması, hepsine birden kol kanat gerilmesi gerekmez mi?
Komşu ülkelerle, hatta dünya ile stratejik derin ilişkilerimizin sonucu olarak, bakın Suriye ne hale geldi. İki yüz bine yakın insan öldü,ölüyor, ölecek.
Batının planı tamı tamına işledi.
Suriyenin beli, kolu,kanadı kırıldı.
Kimyasal silahları tamamen yok edildi.
İsrail için tehdit olmaktan tamamen çıkarıldı.
İsrailin elinde bulunan ve eski durum devam etse idi, her an için geri alınma imkanı olan Golan tepelerinin, en az 10-15 sene zarfında Suriyeye iadesi söz konusu değil.
İsrail bu topraklardan her sene 10 Milyar dolarlık gelir elde etmeye devam edecek.
Etsin mi?
Suriye işi TIR TIR, insani malzeme yüklü!