TOPLUNUN DIŞ SİYASET ALANINDA BEKLENTİLERİ VAR
Eklenme: 28.09.2013 00:00:00

Suriye meselesinde ABD Türiyeyi yalnız bırakmışa benziyor.

Bu işler hep böyledir.

İnsanlar kimi kararların batılılar tarafından günü birlik alındığını zannederler.

Oysa Gezi olaylarından çok önce ABD de bir Think Thank kuruluşunda Türkiyede gelecekte böyle bir senaryonun gerçekleşme ihtimali üzerinde durulmuş ve işin güya nereye varacağının anlaşılmasına çalışılmıştı.

Bu senaryoya Türkiye Silahlı Kuvvetlerinden üst düzey bir iki personelin katıldığı da basına yansımıştı.

Pek tabii toplantıya katılan Askerlere, bakın böyle bir gelişme olduğu takdirde size düşen rol nedir, ona göre gardınızı alın denilmişti.

Petrol ile ilgili olarak şu anda TRT de bir dizi var.

Yedi Kızkardeşler.

Yedi kızkardeşler, Rockefeller ailesine ait Standart Oil adlı petrol şirketinin antikartel yasası ile bölünmesi ile ortaya çıkan Exxon, Mobil, Chevron ile 1901de Texas Spindletop petrol alanının bulunmasıyla ortaya çıkan Gulf ve Texaco Amerikan, Royal Dutch Shell ve British Petroleum'un oluşturduğu yedi şirkete İtalyan yönetici Enrico Mattei tarafından verilen isimdir.

Batılılar dünya Petrol rezervinin yüzde yetmişinin Ortadoğu ülkeleri olarak adlandırılan İslam Ülkelerinde olduğunu keşfedince, entrikalarına başladılar.

İmparatorluğu 30 yıl dağılmadan tutan Sultan 2.Abdulhamiti deviren İttihat Terakkinin sergerdeleri ülkeyi durduk yere savaşa soktular. Savaş sonrasında İmparatorluğun elinde, sahibi olduğu toprakların ancak 24 te biri kaldı.

Yukarıda isimleri yazılı yedi kız kardeş bölünme öncesi ARAMCO adlı bir şirket kurdular. Arabistandaki kabilelerin en güçlüsü konumundaki Suudilere Krallık verdiler. Toplam 2 3 bin kişiden ibaret olan bu ailenin, ülkenin bütününden çıkarılan petrolden, satışından, elde edilen gelirin paylaşımından zerre kadar haberi yoktu.

Ancak bu aileye hayal edemedikleri kadar altın veriliyordu. Üç aşağı beş yukarı manzara aynen devam ediyor.

BİR BAŞKA KAYNAK İRAN.

İran Petrol sahalarının gelirinden ülkeye ancak % 13 pay verilmesi İran Başbakanı Musaddıkın kabul etmediği bir şeydi.

O da tuttu, İran Petrol sahalarının tamamını millileştirdi. Bu hareket onun sonu oldu. İranda sokak hareketleri başlatıldı, bir anda 300 kişi hayatını kaybetti.

Başbakan Musaddık 1953 yılında şu an tam gece yarısı parolasını duyan Şah tarafından görevinden alındı ve artık Masaddıka karşı İngilterenin harekete geçmiş olduğunu anladı.

Musaddık İngiliz Ajanları tarafından katledildi.

Pehlevi ailesi yeniden yağlı urganları eline aldı. 1979 devrimine kadar bu böyle devam etti.

İran şimdi petrolüne sahip. Borcu dün belirttiğimiz üzere yok denecek kadar az. O yazıyı okumayanlar için hatırlatalım. İran ülkesinin toplam dış borcu 15-16 milyar dolar civarında.

Türkiyenin kamu, özel sektör dış borcu ise 336.9 Milyar dolar.

Her iki ülkenin de yüz milyar doların biraz üzerinde hazinesinde bir kaynağı var.

İranın kaybedilmesi, batıyı Iraka yöneltti. Saddam ile iyi ilişkiler kuruldu.

Kaybedilen İran Petrollerinin geri alınması için, Saddamı önce İrana saldırttılar. 8 yıl süren savaşta Irak Kimyasal silahlar kullandı. Bir milyondan fazla insan hayatını kaybetti. Batılılar resmi belgeleri ile Saddamı İrana karşı durduk yere saldırtmış olduklarını kabul ediyorlar. İki Müslüman ülke iyice hırpalandı.

Saddamın ABD lilere Kuveyti şikayet ettiği konuşmada, onlar, Kuveyt sizin iç işiniz, biz buna karışmayız dediler. Saddamı Kuveyte saldırttılar. İki Müslüman ülke yine hırpalandı.

Sonunda,

Bir diktatörün dişlerini çene kemiklerinden sökerek aldılar. Ama geriye Irak diye bir ülke de bırakmadılar.

Petrollerine el koydular.

ABD liler güçlü iken kimseyle dalaşmak istemezler.

Türkiyenin şu andaki yönetiminden hazzetmediklerini bilmeyen mi var.

Yine hazzetmedikleri Suriye ile Türkiyenin çok samimi dostane ilişkileri ve İranın nükleer enerji üretiminde Türkiyenin barışçıl enerjiyi üretmek herkesin hakkıdır yönlü savunma pozisyonu, orta doğuda çok büyük güç oluşturuyordu.

Bir çok yorumcu Türkiye, 910 kilometre uzunluğundaki Suriye sınırını sağlam tutsa, iki ülke arasında oluşturulan kardeşlik bağının daha da güçlendireceğini ilan etse, bu ülkedeki iç karışıklığa taraf gibi durmasa idi, Suriye bu hale gelmez, ŞENGEN ülkelerine karşı teşkil edilen ŞAMGEN birlikteliği parçalanmaz, bu meseleden ötürü Türkiye-İran münasebetleri sarsılmazdı.

Suriye meselesindeki resmi tavır, Türkiye Rusya Federasyonu münasebetlerini de olumsuz etkilemezdi.

Türkiyede birçok insan, Suriyedeki olaylarda ortaya çıkan tavrımızın temelinde, ABD nin hep o bildik politikasının tesiri olduğunu, Saddamın Kuveyte saldırısında takınılan taktiğin Türkiyeye de uygulandığını söylüyor. Siz Esede tavrınızı koyun, tahkimat bizden, hem Libyada aynısını yapmadık mı, çekinilecek ne var sözü, Türkiyenin bin bir güçlükle oluşturduğu birlikteliğin çatlamasına sebep oldu.

Türkiyenin orta doğudaki eli zayıflayınca, batılıların evlerine gün doğdu.

Tabii bu arada, Alman Başbakanı Angelika Merkel için bu işlerden sorumlu bakanın o her şeyi çantada keklik zannediyor, Alman seçimleri hiç de beklediği gibi olmayabilir, o zaman da gidip balık avlamak zorunda kalır açıklamasından sonra, MERKELİN, 2013 seçimlerinde yüzde 43 dolayında oy alarak yeniden iktidara gelmesi, Türkiye için büyük bir handikap oldu.

Merkelin en güçlü görüldüğünün Türkiye sokaklarındaki sade bir vatandaşın bile kabul ettiği bir sırada bu söylenenler, AB liğinin dinamosu durumundaki Almanları ve yöneticilerini elbette tebessüm ettirmiştir. Seçimlerde alınan sonuçlar, tebessüm halindeki yüzleri kaş çatmaya bile götürebilir.

Ak Partinin iç politikada bu kadar başarılı olmasına rağmen, dış siyasette yukarıda bir kısmından bahsettiğimiz olaylar, sizce neyi ifade ediyor.

Cumhurbaşkanımız BM ler toplantısında yeni bir takım gözlemlerle dönmüş olacak.

Dış politikadaki konumumuzun çok ciddi olarak masaya yatırılması ve toplumun zihnindeki çelişkilerin giderilmesi bakımından yeni kararların alınması, büyük beklentiler arasında.