Avrupalı parlamenterler, Türk meslektaşlarına, Türkiyede gerçekten demokrasi var mı diye soruyorlarmış? Bundan 6 sene önce Sayın Başbakan ile Fransayı ziyaretimizde , ön plana çıkan konu, Fransadan 1,5 Milyar dolarlık uçak alımı üzerindeki görüşmeleri neticelendirmekti. Fransızlar açık açık, Türkiyenin AB liğine girmesi ile ilgili görüşmelerin stabil hale gelmesi için, bu türden alışverişlerin önemine değiniyorlardı. Türkiye zaten ihtiyacı olan uçakları bir yerden almak zorundaydı. AB liğine girişte en önemli karar verici iki ülkeden birisi olan Fransanın bu istegini Türkiye geri çevirmesi için bir sebep yoktu zaten. İşin özünde Türkiye biraz daha pazarlık yapmayı ve fiyatları olabildiğince aşağı çekmeyi amaçlıyordu.. Görüşmelerin içerisinde olmamamıza rağmen, bu kadarını hissedebiliyorduk. Fakat Türkiye bu defa çok farklı bir şekilde sanki Fransaya gelmişti. Fransın Senatörler ve Milletvekilleri açık açık "Türkiye bunu nasıl başardı, Parlamento böyle bir cesareti nasıl gösterdi, tebrik ederiz, Türkiye bizim gözümüzde şimdi gerçek bir demokrasi oldu, bundan sonra Türkiyede büyük demokratik gelişmelere şahit olacağız" diyorlardı. Fransız Senatör ve Milletvekillerinin sözünü ettikleri olay, 1 Mart Tezkeresinin TBMM sinde reddedilmesi idi. ABD nin bütün dayatmalarına,hatta Türkiyenin çeşitli yerlerinde askerlerini, silahlarını, mühimmatlarını,araç , gereçlerini konuşlandırmalarına rağmen, Türkiye bu talebe evet demedi ve ABD liler çekip gitmek zorunda kaldılar. Fransızlar bu olayı Türkiyenin büyük başarısı olarak gördüler ve hiç unutmadılar. Şimdi de Avrupa Parlamentosu Milletvekilleri, Türkiye gerçekten demokrasi mi diyorlarmış. Onları bu düşünceye götüren,Erzurum Savcılarının Ergenekon kapsamında yürüttükleri bir soruşturmada , çok ciddi suç delillerine ulaştıkları Erzincan Savcısını soruşturmaya tabi tutup, tevkife sevketmeleri üzerine, HSYK tarafından tümümün yetkisinin kaldırılması. Sadece Türk Kamuoyu değil, Avrupa Kamuoyu da Ergenekon davasını çok ciddi buluyor ve takip ediyor. Türkiyedeki Hakim ve Savcıların tümünü atama, yer değiştirme, meslekten çıkarma yetkisine sahip HSYK nın, bu tür davaları soruşturan, koğuşturan Savcı ve Hakimleri koruması gerekirken, onların yetkilerini kaldırmasını, batı dünyası suç örgütünden, yani Ergenekondan yana tavır koyma olarak algılıyor ve tabiiki şimdi de, Türkiyede Demokrasi var mı? diye soruyorlar. Genelkurmay Başkanının yaptığı bir konuşmada "biz boş durmuyoruz, yeri ve zamanı geldiğinde herkes ne olduğunu görecek" biçimindeki beyanı, acaba Yargı erkini baskı altına alarak, yeni 28 şubat süreçleri mi yaratılıyor, noktasına insanları getirdi. Yoksa esas görevleri masum insanların maruz kaldıkları haksızlıkları gidermek olan , bunun için, Hakim ve Savcılara her türlü desteği sağlamakla yükümlü bulunan HSYK üyeleri, her fırsatta neden zalimden yana tavır sergiliyor. HSYK üyeleri Savcı Zekeriyya Öz ve arkadaşlarının Ergenekon soruşturmasından alınması için az mı çaba harcamıştı? Zekeriyya Özü terfi ettirilim, bir başka yere tayin edelim derken ne de çok komik duruma düşmüşlerdi. Halk arasında buna biliyorsunuz, maaşa zam, göreve son nitelemesi var.Yani Zekeriyya Öz bu davanın başından gitsin, isterse onu başımıza taç yapalım diyorlardı. İşte bu insanlar şimdi Avrupada Türkiye Demokrasi ile idare edilen bir ülke mi? sorusunun sorulmasına sebep oldular. Bunca emeği yok ettiler. Bir de Yargıtay Başsavcısının başında boza pişirip, o malum davayı açtırabilirlerse,biz Askerlerin gerçekten boş durmadığını anlayacağız ve batılı parlamenterlerin neden "Türkiye Demokrasi mi" sorusunu sorduğunu maalesef bir kez daha görmüş olacağız. Bu yazı yazılırken Fırtına koptu. Hava Kuvvetleri Eski Komutanı İbrahim Fırtına, Deniz Kuvvetleri eski Komutanı Özden Örnek ve daha başka bir kısım komutanlık seviyesine yükselmiş kişiler ,Ergenekon Savcılarının talimatı üzerine göz altına alındılar. Balyoz Eylem Planındaki imzaların ıslak çıkması, bu kişilerin gözaltına alınmasına sebep olmuş. Bütün bunlar olurken, umarım dilerim, kimse Hukukun dışına çıkmaz. Hele kurumsal olarak Ordunun,hukukun dışına çıkmayı gerektirecek tavır ve hareketlerden uzak durması, olan biteni serinkanlılıkla izlemesi çok büyük önem taşıyor. Bugünün en önemli konusu, bir bütün olarak Ordunun bu işte tarafsızlığını muhafaza etmesidir. Benim kurumumdaki insanlar söz konusu isnatları yapacak kişiler değildir, böyle isnatları lanetliyorum diyen Genelkurmay Başkanı "ordu tarihinin" en zor anlarından birisinde görev yapıyor. Kurumsal olarak ,yani emir komuta zinciri içerisinde bir şey yapılmamış ise, ordunun, kimi suç işleyenlerin yanındaymış gibi gösterilmesine,asla fırsat vermemelidir. Türkiyede Demokrasi var mı diyenlere en güzel cevap,bu işte Ordunun tarafsız kalması,hatta suç işleyenlerin gerekli cezayı almasına yardımcı olması gerekir.