TÜRKİYE’NİN KALBİ DİYARBAKIR’DA ATIYOR
Eklenme: 26.04.2010 00:00:00

Diyarbakır il olarak hiçbir zaman kabuğuna sığmayan bir ildi. Ama bu günlerde büsbütün kendini aşmış ve başta Türkiye olmak üzere dünyanın dört bir yanına haklar ve özgürlükler konusunda ders verecek yetkinliğe ulaşmış. 23 Nisan münasebetiyle ilçem Çermik te Cavit Torun ilköğretim okulu öğrencileri ile beraber olmayı uzun zamandan beri arzuluyordum. Ulusal Egemenlik ve Çocuk bayramını iyi bir vesile olarak görmüştüm. Gideyim çocuklarımı toplu olarak göreyim ve onlara hediyeler vereyim istiyordum. 320 bebemiz için İstanbul da hazırlattığım kırtasiye malzemelerini getirdiğim, okuluma götürdüm. Okula gittiğimizde çocukların alkışlı karşılamaları bende inanılması güç duygu selinin oluşmasına sebebiyet verdi. İyi ki de gözlüklerimiz klomartikmiş, hiç olmaz ise yaşların bir kısmını gizleme imkânı oldu. Onları öptüm, kokladım. Hediyelerini verdim. Okulumda kısa bir konuşma yaptım. 23. Nisanın mana ve ehemmiyetini anlattım. İstanbul 16.Mart.1920 yılında işgal edilince, Mustafa Kemal bütün kolordu komutanlıklarına haber göndererek, Ankara da bir Meclis toplanmasına karar verildiğini, Milletin temsilcilerini seçerek Ankaraya göndermelerini istedi. Yunanistan dan dan, Makedonyadan Matladan, Kürdistandan halk 325 temsilci belirledi ve bunların Ankaraya ulaşmalarını sağlamaya çalıştı. Ancak Ankaraya 115 Milletvekili gelebildi. Diğer Milletvekilleri parasızlıktan Ankaraya ulaşamadılar. Okullardan toplanan sıralar ile toplantı yapıldı. Ve Milletimizin makûs talini değiştirecek kararların ardı arkasına alınmaya başladı. İnönü muharebeleri, Anadolunun çeşitli yerlerindeki kurtuluş savaşları ve en son Sakarya Meydan muharebesi yapıldı. Sakarya Meydan muharebesine katılan Kayseri Lisesinin 62 öğrencisinin tamamı şehit oldular. Ve o yıl Kayseri Lisesi mezun veremedi. Topyekun bu milletin verdiği mücadele Demokrasi ile taçlandırılacak iken, bir anlamda jakobenizmi çağrıştıran tutumlar ile gün doldu dolaştı bizi biri birimize bıraktı. Çermik faslını orada bırakıp Diyarbakıra dönmek istiyorum. Çermik ile ilgili izlenimlerini daha sonraki günlere bırakmak istiyorum. Zira başta Çermik Kaymakamı olmak üzere Çermik Gazetesi Sahibi Bülent Boztepenin ilçe için çırpınmalarını hikâye etmez isem haksızlık olur. Diyarbakır cıvıl cıvıl. Bir günden 17 ayrı etkinlik vardı. Bir kısmına bendeniz de katıldım. Üstad Bediüzzaman ile ilgili olarak Med Zehra Vakfının toplantısının bir bölümüne iştirak ettim. Burada insanlar Bediüzzamanın risalelerinin bir kısmının değişikliğe uğramış olduğunu söylediler. Konuşmacılardan birisi diğer bir kısım basım evlerinin tab ettirdiği risalelerin bir bölümünde üstadın "ben bir putu kırdım" sözünün ben bir pot kırdım diye değiştirilmiş olduğunu söyledi. Benim buna aklım yatmadı. Doğru bulmadım. Hemen bir yazı göndererek konuşmacının bu dediğini ispatlamasını istedim. Ama CEVAP GELMEDİ. Böylece bu arkadaşımızın da risalelerde değişiklik yapmasa bile, buna meyyal bir tutum içerisinde olduğunu gördüm. Akşam Şarkiyat Araştırmalar Merkezinde bir sohbete katıldım. Toplantıda Kapatılan Mustazaflar Derneği üyeleri, Mazlum Der Genel başkanı Faruk Ünsal ve çeşitli yerlerden Mazlum Dere bağlı üyeler gelmişlerdi. Ne hikmet ise ilk sözü bana verdiler ve TBMM sinde görüşmeleri devam eden Anayasa değişikliğini değerlendirmemi istediler. Bendeniz 1980 ihtilalini ve sonucunda ortaya çıkan 1982 Anayasasının genel bir değerlendirmesini yaptım. Ve 17 ncisi gerçekleştirilen Anayasa değişikliklerinin en kapsamlısının bu son değişiklik olduğunu ifadeden sonra, herkesin bu konuda elinden gelen katkıyı sunması gerektiğini belirttim. Bu son değişiklik, 1982 Anayasasının belini kıran bir özeliğe sahip bulunuyor. Eğer be değişiklik gerçekleşir ise, bundan sonraki dönemde yepyeni bir anayasa yapmak mümkün olacak. Siz kayalarla tıkalı yolu açmak için öncelikle onları kaldırmak zorundasınız. Kayaları kaldırmadan yolun stabil hale gelmesi ve ardından asfalt yapılması imkansızdır. İşte şimdi tam da bu yapılıyor. Herkesin bu konuda elinden geleni yapması gerekir dedim. Bütün konuşmacılar yapılmak istenen değişikliklerin kendi isteklerine cevap vermediğini, ama bu cevap verilmiyor diye, bütünün en önemli kısmını yok eden değişikliklere de asla karşı çıkmayacaklarını ifade ettiler. BDP ye göndermelerde bulundular. Bir Avukat arkadaş, BDP bu tutumunu devam ettirir ise, hayatının en büyük hatasını işler, hatta biter gibi biraz büyük gelecek değerlendirmede bulundu. Ama görünen o ki, Diyarbakır bu konuda çok heyecanlı. Ben manzaranın bütününü değerlendirdiğimde, referanduma gidilmesi halinde en büyük evet oyunun Diyarbakırdan geleceğini hemen ifade etmeliyim. Fikir namusu bakımından bu toplantılarda öne çıkan konu yine Kürt meselesi olduğunu söylememiz gerekiyor. Hemen herkes her fırsatı Kürt meselesinin çözümüne basamak yapıyor. Özellikle İslami kesim bu konuda almış başını gidiyor. Bindikleri arabanın freni falan kalmamış. Bir zamanlar MHP nin Türk İslamı diye formüle ettiği SİYASİ HAREKETİ, şimdi KÜRTLER KÜRT İSLAMI ANLAMINA GELEN DEĞERLENDİRMELERE TABİ TUTUYORLAR. Benim bu alanlarda fikrim belli. Allaha şükürler olsun ne Türk İslamı fikrine ve ne de Kürt İslamı fikrine aklım ermedi. Biz ırklardan hareket ederek İSLAMI BULMADIK. İslam sahibi olduğumuz ırklara ve bu sayede bizlere şeref bahşetti. Ama bu gelişmeler gayet doğal. Zira büyük yanlış, en büyük hatayı doğurdu. Bu mana da zaman hepimizin aleyhine işliyor. İman ve inancımızın mebdeini layık olduğu yere koymaz isek, bağnazlığın yaşandığı 15 asır öncesine döneriz. Diyarbakır hiçbir ilimizde olmadığı kadar inşallah birlik ve beraberliğimizin hamuruna su taşıyacak gelişmelere gebe. Hep birlikte bu nabzın ileriki günlerde nasıl attığına hep birlikte şahit olacağız.