Ekonomik İşbirliği teşkilatının Baküde gerçekleştirilen toplantısına katıldıktan sonra Türkiyeye dönüş yolunda gazetecilere açıklamada bulunan Sayın Başbakan İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ehmedi Necada, Suriye sorununun çözümü ile ilgili olarak üç ayak formülünü önerdiğini açıklamış.
Mahmut Ehmedi Necad ile Sayın Başbakanın zirvede ikili bir toplantı yapacakları konusu gündemde değildi.
Ama böyle bir toplantıda, şu günümüzün her iki ülke açısından en önemli olaylarının yaşandığı dönemde, ekonomik meseleleri görüşmek üzere bir araya gelen liderlerin, siyasetten soyutlanmış olarak sadece para pul meselesini konuşmaları beklenmezdi. Öyle de oldu.
Devlet idaresinde bulunan siyasilerin bu tür toplantılarda, siyasi gündemi meşgul eden konuyu ele almalarının önemini her ülke lideri de biliyordu. Göz göze gelmediler, ele ele tutuşmadılar yorumlarından sonra liderler bir araya geldiler. Üç kez öpüştüler, uzun uzun el ele verip tokalaştılar.
Sonra pek tabii olarak Suriye meselesini konuştular.
Sayın Başbakan dönüş yolunda üç ayak formülünden bahsetmiş, Türkiye, Mısır,İran, sonra Türkiye Rusya İran ve daha sonra Türkiye Suudi Arabistan ve Mısırın bir araya gelmesini, bu ülkelerin kendi aralarında sorunu görüşmeleri ve ortaya çıkacak sonucu tartışmaya açmalarını önermiş.
Görüldüğü üzere bu her üç ayakta Suriyeden bahis yok.
Yani Türkiye önermiş olduğu sorun çözmeye götüren yolda kimin kiminle görüşeceği ve sonra ortaya çıkacak olan görüşün yaygınlaştırılmasının önemi üzerinde durmuş.
Yukarıda da belirtildiği üzere bu her üç ayakta da Suriyenin olmaması, önerilen formülün daha başta ayaklara dar geleceğini ortaya koyuyor.
Sebebi üç ayaktan birisinde görüşme masasında olması düşünülen Rusyanın Esed rejimini sonuna kadar destek vereceğini açıklaması ve Esedin gitmesini hiçbir şekilde kabul etmeyecekleri yolunda Rusya Dış İşleri Bakanı Sergei Lavrovun daha dün yapmış olduğu açıklama.
Yıllardan beri Rusya Dış Siyasetini yönlendiren Ermeni kökenli Sergei Lavrovun zaman zaman küstahlığa varan muhataplarını küçümseme, kaale almama tutumu, Suriyedeki gelişmelerde daha keskin bir biçimde kendisini göstermeye başladı.
Onun Suriye Devlet Başkanı Esed hiçbir şekilde iktidardan gitmeyecek yönündeki açıklamasına ek olarak, tehdit gibi bir açıklama da bugün Devlet Başkanı son çar Vlademir Putinden geldi.
Türkiyenin, büyük ülkeler Suriyeye silah satmamalıdır yönündeki açıklamalarına bir anlamda cevap veren Vlademir Putin, bizim kime hangi silahları ve ne yolla satacağımıza bizden başka kimse karar veremez ve kimse bize hareket tarzımızı dikte ettiremez. Ancak yasalara aykırı bir durum var ise BM ler Güvenlik Konseyinin alacağı kararlara saygı duyarız gibi tehdidi aşan açıklamalar geldi. Aslında Vlademir Putin bu alanda sonsuz güç sahibi biziz demiş oldu. çünkü BM ler Güvenlik Konseyinde alınacak kararlara 5 daimi ülkeden birisi olarak Rusyanın evet demesi lazım. Rusya kendisi aleyhine alınacak bir kararı onaylar mı?
Siyasette dün dündür, bugün bugündür sözü kimilerine absürd gelebilir.
Ama bu sözde müthiş bir tecrübe ve gerektiğinde dönüş yapabilme kabiliyetine sahip olmanın önemi anlatılmaktadır.
Aslında Sayın Başbakanın önermiş olduğu üç ayak formülünde ismi geçen ülkelerin Rusya hariç tamamı İslam ülkesi. Üç ayak formülü elbette denenebilir, ama madem Rusya haricindeki ülkeler gerçek manada İslami bir formasyonun önemini kavramış iseler, bunlar toplu olarak bir araya gelirler, sorunu görüşürler ve nihai bir sonuca varırlar.
Her işimize illa bir gavuru katmamız neden gerekiyor acaba?
Onlar şimdiye kadar bizim hangi sorunumuzu çözdüler ki, bundan sonra da işimize müdahil olup çare üretsinler
İslam Ülkeleri Teşkilatının önderlik yapacağı bir Suriye konferansı düzenlense, bu toplantıya Suriye yönetimi ile şimdi tek bir liderlik altında hareket etme kararı almış olan Suriye muhalefeti de katılsa, sorun çözülene kadar masadan kalkmama kararı alınsa, ne olur?
Hani Sayın Başbakanımızın her zaman çok önemsediği Kazan-Kazan formülü bu olaya da tatbik edilse, kıyamet mi kopar?
Sayın Başbakan Rusyasız bu olayı örgütler ise, varsın Esed hayatta kalsın, varsın bir köşede bunca ölümden sonra vicdan azabından kurtulmuş olarak ona yaşamak denirse, hayatını yaşasın. çünkü ister Esedsiz yapılacak toplantılar ister Esedin de temsil edildiği bir konferans sonucunda ortaya, ESEDİN İŞ BAŞINDA KALACAĞI BİR YÖNETİM BİçİMİ ASLA çIKMAZ.
Esed muhaliflerinin silahlı eylemlerine şu veya bu şekilde yönetimin devrilmesi amacıyla destek olmak, Türkiye örneği dikkate alındığında, sonuç alınacak gibi gözükmüyor.
Bu durum aksine dönüp dolaşıp Türkiyeyi vuruyor.
Kendi iç sorunlarımız yetmezmiş gibi bir de Suriye sorunumuz ortaya çıktı.
Kış kıyamet geliyor.
çadırlar yeterince özgün bir yaşam vaad etmiyor.
Yüzbinden fazla mülteciye bir o kadarı eklemlenmek için sıra bekliyor.
İşin bir de sıcak çatışmaya dönmesini arzu eden ve bizi gaza getirmek için ellerinden geleni artlarına koymayan dostlarımız! Var.
Bu iş gerçekten iş değil.
Sorunun çözümü için İslam Ülkeleri İş birliği Teşkilatının düzenleyeceği bir konferansa Esed çekilebilir ise, işinin bittiği gündür. Elindeki bu kadar kanla iktidarını sürdürmesinin hayal olduğunu tüm üyeler yüzüne haykıracaklardır.
O yüzden diyorum ki, üç ayağı tek ayağa indirebilir ve Esede hayatının bahşedileceği bir kazan kazan formülü işler ise, çok rahatlayacağız, çok.