İnsanlardan kimilerinin büyük haksızlığa uğradığını söyleyerek yola çıkanların, yine insanlardan yüzbinlercesinin ve belki milyonlarcasının hayatını cehenme çeviren uyuşturucuya bulaşmalarını sağlayacak faaliyet içerisinde bulundukları yönündeki açıklamalara hiç itibar etmezdim.
Bunun bir dezenformasyon olduğuna kendimi inandırmaya çalışırdım.
Fakat diğer taraftan da bu bilgiler yalan yanlış ise, işin muhattaplarının doğrusunu anlatmak için neden çaba göstermediklerini biri türlü anlamazdım.
O zaman da ,
Evet her kuruluş içerisinde yalan yanlış işler yapan insanlar olur. Bunların refuze edilmeleri bütün gayretlere rağmen mümkün olmayabilir. Veya birini atarsınız, yerine diğeri gelir yerleşir. İnsan bu hatadan ,suçtan beri değil diye bir kanıya ulaşırdım, yani dünyanın en kötü illetini insanlara bulaştırmak ile suçlananların, böyle bir savunma içerisinde olduklarını zanneder,
İşte böylesine münferit olayları, işin muhalifi olanların ajitasyon için abarttıklarını düşünürdüm.
Neyse sizi yormayalım, olayı mücerretten ,müşahhasa çevirelim.
Yıllardan beri basın yayın organlarında ve dış dünyadan gelen haberlerde PKK nın büyük boyutta uyuşturucu kaçakçılığı yaptığı, İran güzergahından temin ettiği uyuşturucuyu çoğu Türkiye üzerinden olmak üzere Avrupaya, oradanda ABD ye taşıdığı iddia ediliyordu.
PKK kaynakları ise çok güçlü olmayacak biçimde , bu tür haberlerin örgütü,dünya kamuoyu önünde "insanlık suçu" işleyen bir duruma düşürmek için atılan iftiradan başka bir şey olmadığını, münferit olayların kendilerini bağlamadığını söylediklerini duyardık.
Ancak 2007 yılında ilk önemli dava Fransa Mahkemelerinin önüne geldi.
Paris Ceza Mahkemesine dava açan Fransız Savcılar açıkça PKK nın önde gelen isimlerinden ve Avrupa sorumluluğuna kadar yükselmiş olan Rıza Altun ile PKK Kongra Gel örgütü lideri Zübeyr Aydarı uyuşturucu işine bulaşmakla suçladılar.
Rıza Altun ve Zübeyr Aydar bu isnatların ağırlığı ve baskısına daha fazla dayanamadılar ve Fransayı terkederek Kandile geri döndüler.
Uyuştucu kaçakçılığı işi o noktada tavsasa da, şimdi ABD nin , şu anda PKK nın dışarıdaki lideri Murat Karayılan ile birlikte Zübeyr Aydar ve Rıza Altunun uyuştucu işine bulaştıkları gerekçesi ile ABD deki malvarlıklarına el koyup,banka hesaplarını dondurması gerçekten çok ilginç geldi.
İddiaya göre örgüt yılda 1 Milyar Dolar uyuşturucudan para kazanıyormuş.
Böylesine büyük oranda bir parayı Avrupanın , ABD nin, benim diyen büyük firmaları bir yılda kazanamıyorlar.
Örgüt gerçekten bu oranda bir parayı bir yıl içerisinde kazanıyor ise, kamyonlar dolusu bir meblağa ulaşan bu parayı kandilde mağaralarda yastık altına koymak imkansız. Doğal olarak para en emin kurum olan Bankaya teslim edilecek ve harcamalar burası üzerinden yapılacak.
Örgütün gelir kaynakları olarak gösterilen Avrupa ve Türkiye ayağındaki vergilendirmelerden bu oranda bir para elde etmesi imkansız gözüküyor.
ABD bankalarında Murat Karayılan, Rıza Altun ve Zübeyr Aydarın bu oranda paraları var ve bu paraların uyuşturucu kaçakçılığından elde edildiğine dair önemli delilere ulaşılarak, bunlara el konulmuş ise, olay gerçekten çok vahimdir.
İşin vehameti, zulme uğrayan insanların haklarını temin için yola çıkanların, her sene yüzbinlerce ve belki milyonlarca insanı , temin ettikleri uyuşturcu yolu ile hayattan çekip almalarıdır.
Hem zulme! karşı çıkmak ve hem de zulüm yapmak nasıl bir şeydir? işin doğrusu benim bugüne kadar çözemediğim sorunların başında gelmektedir.
2007 yılında Avrupanın, 2009 yılında ABD nin aynı kişileri uyuşturucu kaçakçılığı ile suçlaması ,malvarlıklarına el koyması ve Bankalardaki hesaplarını dondurmasının hafife alınır yanı yoktur.
ABD nin örgütün,ülkelerindeki malvarlıklarına el konulması, hesaplarının dondurulması kararına karşı bu ülke nezdinde yasal yollara başvurulup başvurulmayacağını yakında öğreneceğiz.
ABD nin aldığı karar, eğer örgüt ile bir hesaplaşma için atılmış bir adım ise,kısa sürede yargı mercileri idarenin aldığı kararı ortadan kaldırır./mı/. Çünkü bu sırada Avukatlara Murat Karayılan, Rıza Altun ve Zübeyr Aydarın hangi ticari faaliyetleri sebebiyle bu parayı elde ettikleri sorulur ve onlardan makul cevaplar beklenir.
Her büyük güç sahibinin Avrupada ve ABD de parası ve malvarlığı oluyor. Bu nasıl iş diye düşünürken aklıma, paran pulun,malın mülkün yaşadığın ülkeye sığmayacak kadar büyüdü ise ve bunun yasal bir zemini yoksa dışarı taşınıyor düşüncesi geldi.
Uyuşturucu siyaseti, siyaseti de uyuşturuyor.