Geçen hafta sevgili hemşehrilerimin Sayın Başbakan'ı Diyarbakır'da karşılarken yazdıkları "Vışşş Eğemenlik Yargınınmışşşş" biçimindeki pankartı yazımın başlığı yapmıştım. Yazının devamını bilahare getireceğimi ve bu konuda ikinci bir yazı yazacağımı belirtmiştim. O ikinci yazıyı yazmadım. Çünkü yoğun gelişmeler vardı ve belki de o yazıyı yazmaya gerek kalmayacak bir takım neticeler meydana gelecek diye içim içimi yiyordu. Gerçekten de öyle oldu. Eğer o yazı yazılsa idi Egemenliğin neden yargıda olmaması gerektiğini bir güzel delilleri ile vurgulayacaktım.
Çünkü diyecektim.
Bu ülkede hiçbir yargı mensubunu Millet seçmez.
Yargı mensuplarının yüzde doksan dokuzunu bu Millet tanımaz. Ama Milletin Meclisinde olanları Milletin kahir ekseriyeti tanır.
Yargı aş yeri, iş yeri, köprü yeri, baraj yeri, santral yeri, yol yeri, sağlık yeri,okul yeri, el hasılı yediden yetmişe hayatımızın her aşamasını ilgilendiren kararların alındığı yer değildir. Bu yerin sahibi Milletin temsilcilerinin bulunduğu YÜCE MECLİSTİR.
Yargı mensuplarının maaşlarını Millet adına Meclis tayin eder. Bu tayin esnasında Yargı mensupları "vicdanımız ile cüzdanımız arasında sıkıştık", yani maaşlarımız çok az, geçinemiyoruz, Yüce Meclis bu konuyu gündemine alsın diye mesaj gönderirler.
Yargı mensuplarından her seçim döneminde yüzlercesi görevlerinden istifa ederek, Milletin Meclisinde görev almak için koşarlar. Ama Milletin Meclisinde bir kere görev yaptın mı? bir daha yargı yeriymiş vesaire gibi mekanlara dönmek kimsenin aklından geçmez.
Türkiye'de binlerce Mahkeme var, yenilerinin açılıp kapatılması, kimsenin umurunda olmaz. Ama Milletin Meclisi tektir ve onun açılıp kapatılmasının nelere mal olduğunu herkes gördü, biliyor.
Kurtuluş Savaşı esnasında ilk kurulan ve Millet adına karar versin diye teşkil edilen kuruluş bir yargı yeri olmayıp, Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Meclis olmasa idi, Kurtuluş mücadelesini sürdürmek, Millet adına karar vermek mümkün olmayacaktı, kim bilir her birimizin sesi şimdi nereden gelecekti.
Atatürk'ün en büyük eserim dediği TBMM sini bu kadar küçümsemeye ve yargı yeri ile bir ve denk tutmaya kimsenin hakkı yoktur.
Böyle gider ise Meclisin hiçbir hükmü kalmayacaktır. Hatta bu durum Demokrasinin ortadan kaldırılması anlamına bile gelir. Belki yine seçimler olur, belki yine Parlamento adı altında kimi insanlar TBMM si binasına gelir , oturur, kararlar alır, ama , bu kararlar asla Millet adına olmaz, tamamı ile egemenlerin söylediklerini yerine getiren kukla bir kuruluş olarak görülür Millet ve dünya nazarında.Bu duruma demokrasi ile idare edilen hiçbir ülkede prim verilmez. Kaybeden gerçekten Türkiye olur. Kısa vadede sizin isteklerinizin karşılanmış olmasının keyfini yaşarsınız, ama uzun vadede bu işten siz de zarar görürsünüz.
TBMM si batılı ülkelerin bile çoğunun nazarında ABD nin uydusu olan ve onun söylediklerinden dışarı çıkamayan bir ülke olarak görülüyordu. Ancak l Mart tezkeresi reddedilince, başta Fransa olmak üzere AB den müttefiklerimiz olan ülkeler bize daha fazla itibar etmeye başladılar ve gerçekten şimdi demokrasi ile idare edilen Meclisin olduğu bir ülke olduğumuzu söylediler.Bizleri küçümseyen gözlerle değil, saygı duyulan edalarla süzmeye başladılar. O kararları Yargı yerleri değil, milletin vekilleri aldı. Ve o kazanımların tümü birden elimizden gitmek üzere. Kendi elimiz ile yeniden kendimizi ateşe atmak neden bu kadar hoşumuza gidiyor..Dünyada bizden başka bunun örneği yoktur. Çünkü bütün ülkeler bir güzelliği elde etmenin zorluğunu bilirler ve bunu asla bir daha elden bırakmazlar, zor kazanılanı, kolay heba etmezler.
MİLLETİN LEHİNE OLAN KARARLAR, MİLLETİN GERÇEK TEMSİLCİLERİNİN ÖZGÜR İRADELERİ İLE ALINAN KARARLARDIR.
EGEMENLERİN İSTEĞİNE BAKILSA İDİ, BU GÜN TÜRKİYE IRAK'TA BİR SAVAŞIN İÇİNDE İDİ.
BU GELİŞMEDEN ACI ÇEKTİKLERİNİ DÜŞÜNENLER(BAŞTA ABD) ŞİMDİ IRAK OLMADI, İRAN ÜZERİNDEN BU MİLLETE ACI ÇEKTİRMEK İSTİYOR VE AK PARTİ İKTİDARINDAN BU ÜLKEYİ UZAKLAŞTIRMAYA ÇALIŞIYOR ve maalesef YARGI DA BU İŞLERE ALET OLUYOR diyecektim.
Siz ne derseniz deyin, sonuç değişmiyor.
Türkiye güya Demokrasi ile idare edilen bir ülke.
Bilmem kaç senede bir istediğin kadar seçim yap, seçim meydanlarında millete sözler ver, milletin istek ve arzularını yerine getirmek için çaba ve gayret içerisinde olacağını söyle, millet senin plan ve programına bakarak karar versin ve seni iktidara taşısın değişen bir şey yok.
Bu ülkede maalesef Milletin Egemenliğinin hiçbir geçerliği bulunmuyor.
Çünkü Millet,Egemenlerin nazarında kendisine layık olanı bilemeyen, anlamayan, geleceğinin nerede olduğunu kestiremeyen, aciz, cahil, bilgisiz, görgüsüz bir yığından ibarettir.
Burada hemen belirtmek gerekir ki,
Milletin çocukları onlar kadar okusa da, onlardan daha çok bilgiye sahip olsa da, bütün bir ömrünü halkının istekleri doğrultusunda harcayacağına söz verse de ve bu yönde bir adım geride durmamak için vicdanının sesini sürekli dinlese de durum değişmiyor.
Hiç lafı eğip bükmeye gerek yok.
İlahi sadanın söylediği gibi "siz onlar gibi olmaz , onların bütün istek ve arzularını yerine getirmez iseniz, sizi hiçbir şekilde kendilerinden kabul etmezler" durum budur ve bu durumun değişmesi mümkün de değildir.
Anayasa'nın 10 ve 42.maddelerinde yapılan değişikliğin İptaline karar veren Anayasa Mahkemesi, bizzat Anayasanın kendisine tanıdığı sınırları aştı. Kendisinde yeni yetkiler vehmetti. Yapmaması gerekenler kendisine Anayasa ile emredildiği halde "ben yaparım, kim buna karışırmış" dedi. Yapın yapın , bu ülkede sanki ihtilal yapma hürriyeti var mı ki, bunca ihtilal oluyor da bir şey mi oluyor. Siz Anayasayı ihlal etseniz ne olacak?
Türkiye Egemenlerin Oligarşik Cumhuriyetidir.
Hiç olmaz ise isminizi değiştirin. Egemenlik Milletinmiş!!!
BAŞKA BİR ŞEY OLSA İDİ ŞAŞARDIM ZATEN.