Anlaşılan MHP nin Bursa ilinde yapmış olduğu miting ve bu miting de atılan Vur de vuralım, öl de ölelim sloganına, Bahçelinin onun da zamanı var demesi epey gürültü kopardı ve tabir caizse büyük endişe yarattı.
Bu hafta Bahçeli kendi gurup toplantısında Bursada söylediklerinin arkasında olduğunu ifade edince, bütün gurup ayağa kalktı ve onu bu kararından ötürü adeta kutsadı.
Bahçelinin bu sözlerine bir çok kişi pilavdan dönenin kaşığı kırılsın diyebilir, Türkiyeyi bir Suriyeye çevirmek arzusunda olabilir.
Türkiyenin düşmanları böyle bir şeye çanak tutmak için ellerinden geleni artlarına koymayabilir.
Ama ben Bahçelinin PKK nın yapamadığını, yapmaya kalkışacağına, insanlara urun kırın öldürün diyeceğine ihtimal vermiyorum.
Baheli Türkiyenin bölünmez bütünlüğünde her zaman kararlılık sergilemiş bir insan. Onun Genel Başkanlığı döneminde bir çok defa yazdık, Ülkücüleri sokaktan çekmekle büyük bir başarıya imza attı ve MHP nin bu alanda adeta yeni bir tarih yazmasına imkan verdi.
Onun Türkiyenin bütünlüğü konusundaki bu hassasiyeti ortada iken, şimdi o tür çatışmalarla, kötü niyetli kişilerin ve Türkiye düşmanlarının ekmeğine yağ sürecek şekilde, hem de vurmak, kırmak üzerine, yeni bir hareketlenmeye start vereceğini asla düşünmüyorum.
Bahçeli Vurmak, Kırmak ve Öldürmek üzerine kurgulanan senaryoda yer alırsa, Türkiyeyi işte o zaman tam anlamı ile böler.
Türkiye Bütünlüğünün ve Barışının hiç bu kadar kapımızın önüne kadar geldiği bir dönem olmamıştı. Tam da sulh ve sükunun hüküm süreceği günlere doğru yelken açacak iken, Bahçelinin yeniden ülkeyi bir kaos ortamına sürükleyeceğine aslında kimse ihtimal vermiyor.
Tabii o her zamanki saf halimize bir mim koymamız gerektiğini de unutmuyoruz. Yapılacak yasal düzenlemelerle, Anayasal vatandaşlık sağlanması ve herkesin kendisini eşit bir Türkiye vatandaşı olarak göreceğinin ortaya çıkması vurma, öldürme zamanı mıdır?
Bahçeli gerçekten bu düşüncede ise, Türkiye topraklarının bütününde bir halk savaşı başlatmak istiyor gibi bir durum ortaya çıkar ki, bu PKK nın başlatamadığı halklar savaşını çıkarmak anlamına gelir. Bu milliyetçilik midir, Vatanseverlik bu mudur?
Adamlar yemin billah ediyorlar, biz Türkiyeyi bölmek istemiyoruz, böyle bir niyetimiz yok, ülkenin bütünlüğünden yanayız, kardeşçe, dostça, ama eşit koşullarda yaşamak istiyoruz, herkes bunun zeminini oluşturma gayretine girsin dedikçe, siz kalkar da yok sana inanmıyorum, ben yeni bir savaş başlatıyorum derseniz, bilesiniz ki, ilk kayıp eden olursunuz.
Zira bu ülkenin Türkü de Kürdü de 1000 yıllık beraberliğini ne APO için ve ne de Bahçeli için bozma niyetinde değil.
Zira APO nun bir çok defa BDP yi eleştirir iken, siz ne yaptınhız, halkı bir defa olsun ayağa kaldırabildiniz mi, bunu yapmaya çalışın, zira hiçbir devrim halksız olmaz yönündeki taleplerini KÜRT halkı elinin tersi ile itti. Evet hakkını talep etti, ama, daha büyük çaplı vurguna kırgına Kürt halkı hayır dedi.
Peki Türk halkı bu konuda Kürtlerden geri mi kaldı. Asla, hayır.
Allah onlardan da razı olsun.
Ülkenin her tarafında birlikte yaşadıkları kardeşlerine toz kondurmadı. Birlikte bayramlaştılar, birlikte Camiye gittiler, her şeye rağmen birlikte iş yaptılar, kız alıp vermeye devam ettiler.
Görünen o ki, Anayasal vatandaşlık hakkı, Kürtçe eğitimin sağlanması yönünde alınacak kararlar, yapılan açıklamalarla, Bahçeli için vurma, öldürme sürecinin başlaması olarak algılandı.
Tez elden Sayın Bahçelinin bu algıyı giderecek yeni bir takım açıklamalar yapmasına ihtiyaç var.
Bahçeli bu açıklamaları ile siyaset yapıyor, Ak Partinin BDP ile de olsa bir yeni Anayasa yapma imkanını ortadan kaldırmaya yönelik bir çaba gösteriyor ise bu belki anlaşılabilir. Ama vurmaların ayyuka çıktığı, ölümlerin kutsandığı bir söylemin maddi ve manevi şartları nedir ki, milletvekillerini ayaklandıracak nutuklar atılıyor?
İki yanlıştan bir doğru çıkmaz.
Vurmayıp gül atsan, öldürmeyip yaşatsan, bir de böyle denesen ne olur?