YA ÇÖZER VEYA ÇÖZÜLÜRÜZ
Eklenme: 31.05.2010 00:00:00

Mevzu anlaşılmıştır efendim desem ve bunları size anlatsam, doğrusu çok zoruma gidiyor. Ülkemin İdaresinde Milli İradenin bırakın hükümranlığını, her geçen gün bu yetkinin zayıflatılmaya çalışılmasına şahit olmak yüreğimi parçalıyor. Demokrasinin halk idaresi/iradesi/ olduğunu, halkın seçtiklerinin alacakları kararlarla, milletin isteklerini,arzularını yerine  getirmek "mecburiyetinde" bulunduğunu artık bilmeyenimiz kalmadı. Demo/HALK/ , Krasi /İdaresi/. Şimdi biz de güya 1950 den beri halkın verdiği kararlarla,işin başına getirdiği kişiler vasıtası ile idare ediliyoruz!!! Ama işin gerçekten böyle olduğunu kabul etmemize imkan veren elimizde ne var? Halkın istek ve iradesinin demokrasiye , yani kendi kendisini idareye iyice evrildiği her dönemde, halkın iradesi ve idaresi, yerle yeksan olmuş. 27 Mayıs 1960 Darbesi ile iktidardan edilen, halkın çok sevdiği ve oyları ile desteklediği Menderes Hükümeti değil miydi? 10 sene boyunca siz halkı idare etmek , onun isteklerine karşılık verebilmek için, geceli gündüzlü çalışacaksınız, ama "gerçek gücü/silahı" ele geçirmiş olanlar, yine bu on yıl boyunca sizi iktidardan alaşağı etmek için var güçlerini seferber edecekler. Adnan Mendedres ve arkadaşlarının nasıl da "ATEŞLE DANS" ettiklerini her geçen gün biraz daha iyi anlıyoruz. Menderes ve arkadaşlarının iktidar yolculuğunun devam ettiği on yıl boyunca, Marksist, Leninist düşüncenin ülke çapında menfaat karşılığı borazanlığı yapanlar,silahlı çeteleri de yanlarına alarak demokrasinin canına okudular. Ve bu hep böyle devam etti. Şimdi Ak Parti iktidarının başına aynı serencamı getirmek için uğraşıyorlar. İşin özüne baktığınızda, 1960 ihtilalinden bu yana halk bu dönemde olduğu kadar hiçbir dönemde kendisini iktidarda hissetmemişti. Menderes ve arkadaşları hakkında ihtilale kadar yapılanların , beş beterinin Sayın Başbakan aleyhine kurulan kumpaslarla bire bir gerçekleştirilmeye çalışıldığını, şimdi herkes daha iyi anlıyor. 1960 ihtilali öncesi söylenen sözler, yapılan yayınlar tamamı ile bugün de cereyan etmiş. Basiretler açıldı, konjonktür müsaade etti,o alana el atılması halinde sağlam duracak hukuçular bir şekilde imdada yetişti ve biz bugün o cehennemi yeniden bu millete yaşatmak isteyenlere karşı " hukuk ölçüleri içerisinde" mücadelemizi sürdürüyoruz. Ama hala altı cehennem gibi kaynayan buzdağının eteklerinde dolaşıyoruz. Bakınız binlerce insanın ölümüne, yüzbinlerce ailenin mağduriyetine sebep olan, ülkeyi her alanda 40-50 yıl geriye götüren 12.Eylül.1980 Askeri darbesinin izlerini silmek için atılan her bir adım çok fazlası ile karşılık buluyor ve püskürtülüyor. Türkiyenin özellikle hukuka alanında yapmaya çalıştığı bütün düzenlemeler, 12.Eylül 1980 rejiiminin bir kurumu haline gelen Anayasa Mahkemesi tarafından iptal ediliyor. Ülkeye nefes aldırmak için hiçbir açık alan bırakılmıyor. Siz istediğiniz kadar bu böyle gitmiyor. Bu ANAYAYASA İLE ÜLKENİN ATILIM YAPMASI MÜMKÜN DEĞİL, KENDİ AYAĞIMIZA VURDUĞUMUZ PRANGALARDAN KURTULALIM, GEREKLİ DEĞİŞİKLİKLERİ YAPALIM, HEP BİRLİKTE SAHİLİ SELAMETE ÇIKALIM deyin, ossat hem her türlü engeli çıkarıyorlar, hem de doğduğunuza pişman ediyorlar. ATTIKLARI HER BİR ADIM, BUGÜNÜ YAŞANMAZ,YARINI İÇİNDEN ÇIKILMAZ HALE GETİRİYOR. SANKİ KÖTÜYE ODAKLANMIŞLAR. TBMM si halktan almış olduğu olumlu sinyallerle , son bir gayret göstererek Anayasanın 30 maddesini değiştirdi. İçerisinde Kemal Kılıçdaroğlunun da bulunduğu CHP liler , kimi bağımsızları da yanlarına alarak, değişiklik kanunun iptali için Anayasa Mahkemesine başvurdu. Anayasa Mahkemesi konuyu bu hafta görüşecek. Herkesin bildiği üzere Anayasa Mahkemesi , Anayasa değişikliklerini esastan inceleme imkanına sahip değil. Ancak usulden inceleme yapabililyor. Yani Anayasa değişikliği ile ilgili kanun çıkarılırken, usül hükemlerine riayet edilmişmi,edilmemiş mi? Şimdi yine bu kuralın "ÇİĞNENMEK ÜZERE" olduğunun sinyalleri verilmeye başlandı. Anayasa Mahkemesi başkanı Haşim Kılıç beyin konu ile ilgili açıklamalarının satır aralarında, sanki bu kuralın delineceğini, yapılan Anayasa değişikliğinin bir bütün olarak değil de bazı maddelerinin ayıklandıktan sonra halkoyuna sunma işleminin yapılmasına karar verileceğini öğrenmiş bulunuyoruz. ANAYASA MAHKEMESİ ANAYASAYI İHLAL EDİYOR İSE, BİZ NEREYE GİDELİM. (AİHM YOLUNU NİYE BU ALANDA ARTIK SIK KULLANMIYORUZ, BİLMİYORUM) Yani halkın seçmiş olduğu iktidarın "ben bu anayasa ile bu halkı muasır medeniyet seviyesine taşıyamıyorum, önümde büyük engeller koymuşlar, bunları aşmamız lazım" dedikçe birileri hemen HOOPP DEDİK diye karşısına/karşımıza/ dikiliyor. BEN ŞEYTANIN AVUKATLIĞINI YAPMIYORUM, HELE DELLALLIĞINI YAPMAKTAN GERÇEKTEN NEFRET EDİYORUM. AMA GÖRÜNEN KÖY KILAVUZ İSTEMEZ. Hükümetin çok önem verdiği Anayasa Mahkemesinin yapısı, YSKH nın oluşumu gibi maddeler ile bu maddelere dolaylı yoldan atıf yapan maddeler , Anayasanın değiştirilmesi tekilf dahi edilemeyen 1,2 ve 3. maddelerine aykırı olarak düzenlendiğinden bahisle iptal edilerek, yürütmesinin durdurulmasına karar verilecek, geriye kalan maddeler için de buyurun halkoyuna gidin denilecek. Siyasi partilerin kapatılması ile ilgili madde,  kimi aymazların işgüzarlığı sebebiyle zaten Meclisten geçmemişti. Şimdi bu maddeler de iptal edilir ve geriye kalan maddeler için halkoylaması yapılır ise, işini doğrusu bu yapılanlara da, bu millete de, bu ülkenin gelecek nesillerine de bülyük kötülük yapılmış olur. Çünkü bu tutum İLANİHAYE BU ÜLKENİN KENDİ YAPISINA UYGUN BİR ANAYASAYI, HALKIN SEÇMİŞ OLDUĞU İKTİDARLARIN ASLA YAPAMAYACAĞI ANLAMINA GELİR Kİ,BU GERÇEK BİR KAOSTUR. BU GERÇEK BİR BUNALIMDIR. BU ASKERİ VESAYET DÜZENİNİN ÜLKEDE SONSUZA KADAR DEVAM EDECEĞİNE KARAR VERİLDİĞİ ANLAMINA GELİR. Peki bir çıkış yolu yokmu? Elbette var/olmaladır/olacaktır. Deniz Baykalın götürülmesi, Kemal Kılıçdaroğlunun CHP nin başına getirilmesi, STATÜKONUN GÜCÜNÜ TAHKİM ETMESİ içindi. Yani Ak Parti İktidarının gücü kırılır ise, geçmiş zamanı, geleceğe taşımak daha kolay olur ve seçkinci zümrenin iktidarı sürdürülebilir hale gelir/İNANCINDALAR/ Buna fırsat vermeyecek olan sizlersiniz. Yapay heyecanlar, halkın SAADETİNE  kurulmuş olan tuzaklardır. BU TUZAĞA DÜŞMEMEK İÇİN "DEMOKRASİ KALESİNİN TAHKİMİNE" ÇALIŞMAK TA MİLLETİN GÖREVİDİR. OYLAR OLİGARŞİYE JÜRİTOKRASİYE,BÜROKRASİYE, SOSYAL FAŞİZMİN TEMSİLCİLERİNE DEĞİL. DEMOKRASİ KALESİNE GÜÇLENDİRMEYE GİDERSE, SORUNLARI ÇÖZEKİR, YOKSA ÇÖZÜLÜRÜZ.