Obamanın 2009 Ocak ayında göreve başlamasından hemen sonra İsrail,Gazzeyi vurdu. Aslında İsrail öyle sakin sakin oturan, hiçbir şey yapmayan, ama bir saldırıya maruz kaldığında da , "ne yapayım, başka çarem yok, kendimi korumalıyım" diyerek harekete geçen bir ülke değil. Öncelikle o, gerçekten saldırgan bir ülke. Filistin topraklarının % 95 ini savaş yolu ile işgal etmiş bulunuyor. Geçen gün de yazdım, bütün olan biten bahenedir. O, esasen bu işgaline meşruiyyet kazandırmak istiyor. İşgali altındaki toprakları terketmemek için durduk yere bahaneler uydurarak, sürekli savaş hali yaratıp, BAKINIZ BEDEL ÖDEDİM, BUNDAN SONRA KİMSE BENİM ÜZERİME DAHA FAZLA GELMESİN, YAPTIKLARIMDA HAKLIYIM düşüncesinin hafızalarda yer etmesine çalışıyor. Obamanın iktidarının henüz ilk günlerinde , onun sağını solunu henüz görmesine imkan vermeden, Gazzeye saldırdı. Push dönemi politikalarının devamını sağlamak için, Taşın sert olduğunu hatırlattı. Gazzeye saldırır iken "topraklarıma Hamas tarafından katyuşa Füzeleri fırlatılıyor" sözünün gerçekten bir bahane olduğu, bu son saldırı ile bir kez daha anlaşıldı. Suriye ile barış görüşmelerinin sürdüğü, Türkiyenin arabulucu ülke olarak faaliyetini sürdürdüğü , nerede ise bir anlaşma metnin imzalanması aşamasına gelindiği sırada, topraklarıma Hamas füze fırlatıyor iddiası, tam bir stratejik oyundu. Bu oyun sonucu Gazzeye saldırmasa idi, Suriye ile barış görüşmeleri anlaşma ile neticelenecek, işgali altında bulunan Suriyeye ait Golan tepelerini terkedecekti, Golan tepelerini terketmesi işgalciliğin sürekli olmayacağı, eğer bölgede kalıcı bir barış istiyor ise, diğer işgali altında bulunan Filistin topraklarını da terketmesi gerektiğini anlayacaktı. Ama o, her fırsatta daha fazla toprak işgal etmek, daha fazla yerleşim birimi oluşturmak ve işgali altındaki topraklarda kalıcı olmak için, BAHANELER UYDURARAK, SÜREKLİ SAVAŞ HALİ YAŞAMAYI bir yaşam biçimi haline getirmiştir. Sahip olduğu sınırsız silah gücü ona bu cesareti fazlası ile veriyor ve üstün isem haklıyım demeyi hiç ihmal etmiyor. Onların gerçek niyetini kavrayan Sayın Başbakanın "şimdi ne oldu da Gazzeye ye saldırılar yeniden başladı, topraklarına(demiyelim de yerleşim birimlerine, çünkü o topraklar hiçbir zaman onların değildi, bundan sonra da olmayacaktır.C.T)eskiden iddia ettiği gibi herhangi bir füze falan mı atıldı da saldırıya geçtiler. Bunun cevabını Uluslar arası topluma vermek zorundadırlar görüşü üzerine,zor durumda kaldılar ve alelacele Türkiyedeki bir filmi bahane ederek, Büyükelçiyi daracık bir odaya tıkıp hesaba çektiler. Farkında olduysanız, o küçüçük odada üç tane zebellah gibi İsrailli,Mahkeme heyeti oluşturmuşcasına, yüksek koltuklara oturup, Büyükelçiyi de koydukları kanapenin kıyısına sıkıştırmış olarak güya sorguladılar. Bakın biz yüksek koltuklarda oturuyoruz, o alçak kanapede, bizim bayrağımız var, onalrın ki yok, el de sakışmadık, gülmüyoruz ve ikramda da bulunmayacağız" sözlerini ibranice basına yansıttılar. Hep söylüyorum ya, barış halindeki bir ülkenin Büyükelçisine bunu yaparlarsa/Davostaki tavırları gibi/ Filistine neler yapmazlar? Bizim ve bütün dünyanın gözden kaçırmaması gereken esas konu bu. Ve Türkiye, Bunu gözden kaçırmadı, yaptıklarının hesabını özür dileyerek vermesini istedi. İsrail Devletinin tarihinde belki ilk defa böyle bir durum yaşandı. Ama ben konu ile ilgili olarak yazdığımız "Stratejiyi Kavramak" isimli yazımda da belirttiğim üzere, onların bu özrü belki ülke olarak nefsimizi hoşnut edebilir. Ama ilgilenmeye mecbur olduğumuzu konu, sadece bizim kişisel meselemiz değil. Bu işin benlgimizin ötesine taşan yanı var. Onlar tüm mukaddeslerimize karşı yaptıkları hakareten, zulmün, baskının ve işgalin devamı için oyunlar , tezgahlar peşindeler. Ne yani başımıza çuval geçirildikten, Büyükelçimizi köşeye sıkıştırıp hakaret ettikten sonra ,yapılan özür ile üzerimize düşen utancın gölgesi kalkmış mı oluyor? İyi valla. Caddeye çıkayım, ona buna hakaret edeyim, tokat atayım, sonra özür dilerim diyerek işin içinden çıkayım, kimse de bana bir şey yapmasın. Şimdi bakınız ben eğer diplomasiyi biraz öğrendi isem, yapılanan izalesi için, ÖZRÜN Liebermandan DAHA ÜST SEVİYEDE BİRİSİ TARAFINDAN DİLENMESİ GEREKİRDİ diye düşünüyorum. Çivi girdiği yerden sökülür, doğru, ama ya delik ne olacak? O açıdan ben, henüz İsrailliler Türkiyeden özür dilemeden yazdığım yazıda, onların bugüne kadar yaptıklarına karşılık özür dilemeleri hiçbir şeyi halelletmez. Daha üst makamdan yapılması gereken özür beyanı, aynı herif tarafından yapılmış olsa da , diplomasiye uygunmuş, hadi öyle olsun. (Aslında ben bizim bu Dış İşleri Diplomasisini hiçbir zaman anlamadım, yurt dışına gittiğimizde süklüm püklüm hallerine hiçbir anlam veremedim)