Bülent Arınç beyin evinin krokisinin bulunduğu kağıtları üzerlerinde taşıyan Albay ve Binbaşı rütbesindeki iki kişinin yakalanmasının tesadüfi olmadığını hatırlamamız lazım değil mi? İnsan zihni nisyan ile malül. Bir başkta ülkede olsa, aylarca gündem oluşturacak konulardan bir kaçı , bir günde ülkemizde olup geçiyor. O bakımdan gelişmeleri herkesin bütünü ile zihninde tutması imkansız. Polise gelen Bülent Arınç Beye SUİKAST yapılacak ihbarı üzerine, iki kişi takibe alınıyor. Şahısların eve yaklaştıkları sırada Poliseler baskını gerçekleştiriyor ve iki zanlı yakalanıyor. Bu kişiler yakalandıklarında kendilerinin asker/subay olduğunu söylüyorlar. Ona rağmen karakola götürülülyorlar. Burada herhangi bir işlem yapmadan İnzibat güçlerine haber veriliyor. O arada şahıslardan birisi bir bardak su istiyor. Şahıs su ile birlikte bir kağıt parçasını da yutmak isterken,polislerce ağzından çıkarılıyor. Bu belgenin Bülent Beyin evinin krokisi olduğu anlaşılıyor. Suikast ihbarının doğruluğu, belgenin yutulmaya çalışıldığı sırada ele geçirilmesi ile sübuta eriyor. Konuyu Kamuoyu bundan sonra bütün detayları ile izleme fırsatı buldu. Genelkurmay Başkanlığı olay üzerine, bu iki subayın , Çukurambar semtinde oturan ve dışarı bilgi sızdıran kurmay bir subayı izlediklerini açıkladı. Halk bu subay kim diye pek haklı olarak sordu. Bu subayın ismi pek tabii açıklanmadı, ama bu eylemden sonra o kişinin ordu içinden bilgi sızdıran kişi olmadığının anlaşıldığı beyan edildi. Pek tabii kamuoyu "Bülent Arınç bey ile ilgili belgeyi taşıyanlar dersdest edilinceye kadar,dışarı bilgi sızdırdığı söylenen kurmay subay zanlı, bu belge ele geçirildikten sonra şahıs masum, bu nasıl iş" dedi. Şahıslar Ceza Yargılaması Kanununun 250 ve 251. maddeleri uyarınca özel yetkili Savcılar tarafından sorgulandı ve serbest kaldılar. Ancak kişilerin çalıştıkları Genelkurmay Seferberlik ve Harekat Daire Başkanlığının kozmik odalarında Hakim tarafından günler süren arama yapıldı. Hakim Kadir Kayan Bey tarafından yapılan aramada ne tür belgelerin ele geçtiğini hala bilmiyoruz. Ancak Genelkurmay Başkanlığı bu odada yapılan aramada tutanaklara geçirilen 7 adet belgenin "devlet sırrı" kapsamında olması sebebiyle Mahkemeden yayın yasağı kararı vermesini istedi. Mahkeme bu talebi reddetti. Biz, halk olarak, Özel Yetkili Hakim ve Savcılar tarafından kozmik odada ele geçirilen belgelerin, nelerden ibaret olduğunu hala öğrenebilmiş değiliz. Savcılar bu belgelerin Bülent Beye suikast yapılması ile ilgili veya bir başka suç işlenmesine yönelik deliller niteliğinde olduğu kanısına ulaştıklarında, Mahkemeye kamu davası açacaklardır. O zaman bütün kamuoyu bu belgelerden bilgi sahibi olacaktır. Ancak bu aşamada bile Sayın Bülent Arınç beyin Avukatları bu belgelerin bir örneğinin kendilerine verilmesini isteyebilirler. Genelkurmay Başkanının bu subaylara araştırma iznini ben verdim biçiminde ses kaydının ortaya çıkması ve bu ses kaydının Genelkurmay tarafından gerçek olduğunun açıklanması, olaya bambaşka bir boyut kazandırdı. Bu olayın 3 yönü var. A)Suikast ihbarı ile ilgili yanı. 1-Bülent Arınç beye suikast ihbarının Çankaya ilçesinden bir ankesörlü telefondan yapıldığı, 2-Bununu üzerine polisin harekete geçtiği, 3-Üç gün boyunca şahısların izlendiği, 4-daha sonra iki subayın suç unsuru belge ile birlikte dersdest edildiği ortaya çıkmıştır. Bunlar ihbarın doğruluğunu ortaya koyuyor. B)Savunma ile ilgili tarafı 1-Genelkurmayın , iki subayın bir kurmay subayı izlediği yolundaki bilgi kanıtlanmamıştır. 2-Bunun en önemli delili , iki subayın derdest edilmesinden sonra, izlenen kurmay subayın masum olduğuna dair açıklamadır. 3-Bu açıklamaya göre sapla saman biri birine karışmıştır. 4-Genelkurmay Başkanının ses kaydında bu subaylara tahkikat işini ben verdim açıklaması ile iş,bambaşka bir mahiyet kazanmıştır. 5-Genelkurmay Başkanının verdiği talimatın dışına çıkılarak , Başbakan Yardımcısının evinin krokisinin bu kişilerde ne gezdiği askeri makamlar tarafından soruşturulmalı ve soruşturma sonucu kamuoyu ile paylaşılmalıdır. C)Son olarak işin Yargı tarafı. 1-Bilindiği üzere Yargı bu olayı soruşturmaktadır. 2-Olay Hükümet temsilcisine suikast ile ilgili olduğundan soruşturma CYK 250.maddesi kapsamında yürütülmektedir. 3-Şu anda bizim bilmediğimiz bir çok delile Hakim ve Savcılar vakıf durumdadırlar. 4-Yargı , Genelkurmayın ilk açıklamasını doğru kabul ederek, Çukurambar semtinde iki subayın hangi kurmay subayı izlediğini bildirmesi için gerekli yazışmaları yapacaktır. 5-Üzerlerinde Bülent Arınç beyin evinin krokisi çıkan Subaylara da Çukurambar semtinde hangi subayı takip ettiklerini soracak, iki bilgi arasında varsa çelişki gidermeye çalışacaktır. 6-İşin en vahim tarafı Çukurambar semtinde derdest edilen iki subayın işyerlerinde, bilgisayarlarında ve kozmik odalardaki bilgiler ile Bülent Arınç Beyin evinin krokisi arasında "illiyet" kurulacak deliller ele geçerse, Genelkurmay Başkanının yeni açıklaması ne olacaktır?
Yazıyı bitirdiğimde gelen bir açıklama sebebiyle gerçekten irkildim. Erzincanda Alay Komutanlığı yapan ve daha sonra Eskişehir Jandarma Alay Komutanlığına atanan Albay Recep Gençoğlu , Kıdemli Kurmay Albay Dursun Çiçekte ele geçen ıslak imzalı irtica eylem planınını ilk uygulamaya koymaya çalışan kişilerden birisi olarak gözlem altına alınmış , Savcı Osman Şanal tarafından sorgulanmış, tutuklamaya sevkedilmiş , ancak tutuksuz yargılanmak üzere serest kalmıştı. Recep Gençoğlu serbest kalınca , Eskişehire döndü ve sorgulanması sırasında,Erzurum Savcısının kendisine işaret parmağı ile "merak etme seni yalnız bırakmayacağız, yakında Erzincan Savcısı İlhan Cihaner ile 3.Ordu Komutanı Saldıray Berki de yanına göndereceğim" dediğini açıklamadı, bu yönde herhangi bir tehdide maruz kaldığını söylemedi. Ama Recep Gençoğlu tekrar tutuklanınca, kendisini ziyaret eden CHP li vekillere, Savcının kendisini yukarıdaki cümlelerle tehdit ettiğini söylemiş!!! Erzurum Savcısı Osman Şanal bey ifade alırken, kuşkusuz yanında katibi de vardı. Ve belki de bu ifadeler görüntülü olarak kaydediliyordu. Ben hiçbir Savcının böyle bir akılsızlık yapacağına ihtimal vermiyorum. Savcı Osman Bey bu yapılan haksızlıkları elbette yargıya taşıyacak ve hesabının sorulmasını isteyecektir. Düşünüyorum da, göz göre göre Devletin Savcısına bu iftiraları yapan kişiler, masum insanlara neler yapmışlardır, neleri yapmayı tasarlamışlardır, Allah biliyor. İşin içerisine Ahmet Ersin girdiğinden, daha çok şeyleri duymaya hazırlıklı olun. TURGUT KAZANIN MESLEKTEKİ 40 YILININ KIRK SANİYE KADAR KIYMETİ YOK. Meslekte 40 yılını doldurduğu söylenen ancak Devletin Savcısına açıkça ve alenen, bir konuşma içerisinde hem de birkaç defa "O Militan Savcı" tabirini kullanan ,Abukatın, aklını torbaya koymuşcasına yaptığı ajitasyon, gerçekten hayretler içerisinde kalmama sebep oldu. Meslekte 40 yılını geçirmişmiş. İşi gücü ajitasyon. Kimi güçleri şimdi arkasında hissediyor ya, verip veriştiriyor. Tehdit ederek, korku salarak, şantaj yaparak işe bakanları/bakacakları korkutmaya çalışıyor. Bendeniz de Meslekte 30 yılımı geçtim. Ama onun hareketlerine bakınca, bırakın mesleğimden, insanlığımdan utandım.