Türkiye kendi gündemine dönüyor. Dünkü yazımı okuyanlar ne demek istediğimi çok iyi anlayacaklardır.
Türkiye Cumhuriyetin kuruluşu ile birlikte aldatılmış olduğunu düşünen Kürtlerin Şeyh Said İsyanı, Dersim başkaldırısı, Zilan İsyanı, 1960 Doğu Mitingleri ve en sonunda da en şiddetlisi sayılacak PKK isyanı ile karşı karşıya kaldı.
Nerede ise bir yüz yılı bulan isyanlar zincirinin son halkası, en şiddetli dönemini yaşarken, birden bire anlaşma zeminine evrildi.
Türkiye de çok kimse buna hayret nazarı ile baktı.Başta ABD olmak üzere batı dünyası, gelişmelere bir türlü inanamadıklarını ortaya koydular.
Bu gelişmelerin analizini yapmaya çalışanlar, amiyane bir tarzda taraflar yoruldu yorumunda bulundular.
Ama iş öyle değildi.
Ben yıllar önce yazdım. Bu işin mimarları Sayın Başbakan ile Abdullan Öcalan olur ve işi olumlu neticelendirirlerse, her ikisine de Nobel Barış Ödülü verilir dedim.
çünkü biliyordum ki, bu iş sevgi ister, cesaret ister, yürek ister, merhamet ister, hepsinden önemlisi Allaha iman ve inanç ister.
Barış korkakların başarabileceği bir iş değildir.
çünkü korkaklar koltuklarını çok severler, geleceklerini garantiye almaktan büyük haz duyarlar.
Ben tok olduktan sonra komşum açlıktan gebermiş bana ne derler.
Haklıyım, çünkü güçlüyüm sevdasından bir an olsun başlarını alamazlar.
Şu son 10,5 yıllık iktidarında Sayın Başbakan bir çok riskler aldı.
Ben insanın kendisine yönelik kimi istek ve arzuları, halkın ve hakkın istek ve arzusunun önüne geçmemiş ise, vereceği kararlarda hep ADİL olmayı hedefler diye düşünüyorum.
İnançlı bir insan olarak Sayın Başbakan bu ülkede kimin kanı akıyor ise, bu işten çok gocundu ve bu belayı nasıl def edeceğini yıllar yılı düşündü.
Aslında Ak Parti iktidarı ile şu anda ismine çözüm süreci dediğimiz BARIŞ ADIMLARINI Sayın Başbakan ardı arkasına, dur durak bilmeden attı.
Olağanüstü halin kaldırılması,
Türkiyeyi bir Demirperde ülkesi gibi algılatan Yol kontrollerine son verilmesi,
Radyolarda iki saati bulan Kürtçe yayınlar yapılması,
İşkenceye sıfır tolerans sağlanması ve işkence yapanların kim olursa olsun, cezalarının zaman aşımına uğramayacağı yolunda kanunlardaki düzenleme,
Kürtçe kursların açılmasının imkan dahiline girmesi,
1990 lı yıllarda örgüte yardım ediyorsunuz diye boşaltılan binlerce köylüye tazminatları ödenerek, köylerine dönüşlerinin özendirilmesi( 2 Milyar Dolarlık bir ödemeden söz ediliyor)
Kanal şeşin kurulması,
Özel TV lere 24 saat süreyle Kürtçe yayın yapma imkanının getirilmesi,
Üniversitelerde Kürdoloji Enstitülerinin /direkt bu isimle olmasa da/ kurulmasına imkan verilmesi,
Kürtçenin okullarda seçmeli ders olarak kabulü,
1000 Kürtçe bilen öğretmenin MEB kadrolarında görevlendirilmesi gibi konular birden aklıma gelenler.
İşte bütün bunları örgüt de gördü ve demek ki, tümü ile demokrasiye evrilme imkanı bulmamış bir yönetimde bile bunlar yapılabiliyor ise, biz onların elini güçlendirecek adımları atar isek, daha ileri seviyede insan hak ve hürriyetlerine kavuşuruz algısı örgütte oluştu.
Daha doğrusu Abdullah Öcalanda oluştu.
Onun ben yıllardan beri ülkemde tam bir demokrasi istiyorum ve bunun kanallarının açılması halinde barışın daha kolay geleceğini söylüyordum beyanı, bir anlamda hayata geçti.
Abdullah Öcalanın samimi olduğuna MİT teşkilatından yetkililer kanaat getirince, barış planı tam anlamı ile yürürlüğe girdi.
Ama şeytanlar durur mu?
Ağaçlara hak ve özgürlük sloganı ile ortaya çıktılar ve Sayın Başbakanın iki kolunu arkadan bağlayacak eylemlere imza attılar.
Topçu Kışlası, evet bu isim bütünü ile beni irrite ediyor, bu iktidara Top, Kışla gibi tabirleri ve bunlar adına yapılacak binaları hiç uygun bulmadım.
Biz topu ne yapacağız, kışlayı ne yapacağız. Top ve kışlayı hayatımızdan daha yeni yeni kovmak üzere iken, İstanbulun göbeğine böyle bir yapıyı elimizle yapmak hoşuma gitmedi.
Ama bunu demokratik tavırlarla engellemek yerine, kutlu surda bir gedik açıyoruz diye yola dökülenler, ülkenin gündemini birden bire değiştirdiler ve esas amaçları olan barış sürecini sekteye uğratmak istediler.
Allaha şükürler olsun, Sayın Başbakan erken toparladı ve top, kışla gibi tabilerle ifade edilen yere henüz tam karar vermediklerini, bir fikir jimnastiği yaptıklarını söyledi, Mahkeme buraya söz konusu binayı yapma konusunda olumlu karar verse bile, İstanbulluların reyine müracaat edeceğini ve buradan çıkacak karara uyacaklarını ifade etti de, ortam yumuşadı.
Dün bunlara telmihte bulundum. Sayın Başbakan büyük bir basın toplantısı yaparak, bundan böyle barış sürecine odaklanacaklarını ifade ederse, ortada taksim, kışla, mışla kalmaz dedim.
Bugün Sayın Başbakan hem MİT Müsteşarı ve hem de Genelkurmay Başkanı ile süreci ve meydana gelen hadiseleri görüşüyor, daha sonra Sayın Cumhurbaşkanına çıkacak ve edindiği intibaları, aldıkları kararları kendilerine arz edecek.
Sayın Cumhurbaşkanımızın yılların birikimini bir haftada yiyip bitirmek isteyenlere dikkat çeken açıklaması, onun bu sürecin mülayetemle götürülmesi konusundaki ikazlarının ne kadar ehemmiyetli olduğunu bize göstermişti. Bu gün de Sayın Cumhurbaşkanımız aynı tonda görüşlerini açıklayacaktır.
Bu arada BDP Genel Başkanı Sayın Selahattin Demirtaş bugün, hem Akil İnsanlar heyetlerinin başkanları ile ve hem de Hükümet yetkilileri ile görüşmeler yapacak. Barış sürecinde atılması gereken adımlar konusunda görüş ve önerileri alacak, kendi görüşlerini onlara anlatacak.
çok önemli gördüğüm bir hususu hemen belirtmekte fayda görüyorum. Zira dünkü yazımda bir an önce bu süreç ile ilgili olarak Anayasal ve Yasal düzenlemelerin yapılmasında acil anlamda yarar olduğunu belirtmiştim. çünkü çekilenler niye çekildiklerini bilmezler ise, büyük bir yanılgıya kapılma tehlikesi içerisine gireceklerini Murat Karayılanın belirtmesinin ve aynı konuda Selahattin Demirtaşın açıklama yapmasının üzerinde durulması gerektiğini yazmıştım.
Selahattin Demirtaş barış sürecine ilişkin olarak 20-25 maddelik bir Anayasa değişikliğini önerdiklerini basına açıkladı.
Evet tümden bir Anayasa yapmak mümkün değil ise, bir evladımızın daha kanının akmaması için, 20-25 maddelik bir Anayasa yapmak hem mümkün ve hem de ülkeye inanılmaz sinerji katar.
Ak Parti hiç endişelenmesin. Seçimlerde MHP liler bakın bunlar gidip terör örgütü mensupları ile bir Anayasa yaptılar propagandası yapmasının ehemmiyeti hiç, ama hiç olmayacaktır.
Onlara bir kelime yeter.
Ey Millet barış sürecine girdiğimizden beri bir tek evladımızın kanı akmadı, ülkemiz de bölünmedi, bu kötü bir şey mi diye Ak Parti sorar, eğer siz buna kötü diyorsanız, başkalarını tercih eder, onlar da gelir savaşa devam ederler der, işi bitirir.
Millet basiret sahibidir. Efendisinin(S.A.S) Bu millet hata üzerine ittifak etmez hadisi şerifinin gereğini yerine getirecektir. Meraklanmayın.