Eruh kırsalında meydana gelen çatışmada 7 Askerimiz şehit düştü. Diğer tarafın 6 kaybı var. Örgüt tarafından Bayram sonrasına kadar devam ettirileceği söylenen ateş kes sürecinin inkitaya uğraması beklenmeyen şeylerden değildi. Çünkü her barış sürecinde bu veya buna benzer kırılmalar yaşanmasının artık terör boyutunu aşan yanının olduğu bütün yönleri ile görülüyor. Savaş işte böyle bir şey. Ben ülkeler arasında meydana gelen savaşlarda ateşkes kararı ile bir anda silahların susması gerektiğini düşünürdüm eskiden. Ama bir de bakardım ki, en büyük çatışmalar esas ateş kes kararı verildikten sonra gerçekleşiyor. Çünkü taraflar masaya oturacakları zaman ellerinin daha güçlü olmasını temin için, hem diğer tarafa büyük zarar vermek ve hem de gücünün diğerinden daha üstün durumda olduğunu göstermek isterlermiş. Savaş çok merhametsiz bir şey. Bizim içerisinde bulunuduğumuz durum ona benziyor demek hiç de içimden gelmiyor. Allaha inanan, Müslüman, aynı toprakları paylaşan, biri birinin kardeşi , biri dağda ise, diğeri Askerde bulunan insanların da biri birlerine karşı böylesine acımasız olabileceklerini hiç düşünmezdim/düşünemezdim. Şu işe bakın Eruh kırsalında örgüt ile meydana gelen çatışmada 7 asker şehit düşmüş, militan guruptan da 6 kişi hayatını kaybetmiş. Ortada olan sayılar bunlar. Kimbilir bu olay sebebiyle daha kaç kişi sonradan hayatını kaybedecek, kaç kişi sakat kalacak. Kardeşler biri birini öldürmüş ve sayıları nerede ise eşit. Onlarca ailenin evine şivan düştü, eşler dul, çocuklar yetim kaldı. Babalar çocuklarını, çocuklar annelerini bir daha asla göremeyecekler. Müslümanlar arasında savaşın bu kadar kutsandığı ender ülkelerden birisiyiz. Ve en istisnai zaman dilimindeyiz. 30 senedir süren bir savaş. Dile kolay. Allah beterinden saklasın. Beteri de olur mu, olabilir mi, bir korkun mu var diyenlere, evet açıkça söylüyorum, beterinden Allah korusun. Türkiye tüm dünya ülkeleri ile "bir barış havası yaşatmayı son 7 yıldır prensip haline getirdiğinden" artık sağa sola dönüp , siz bu işe neden destek veriyorsunuz, özellikle Kuzey Irakı denetimi altında tutan ABD ye , işin sonlandırılması konusunda neden daha aktif değilsiniz diyemiyor. Ama Türkiye bir süreden beri bütün kurumları ile bu iş bizim sorunumuz, bu sorununun çözümünü de başka yerlerde değil kendi içimizde arayıp bulacağız diyor. PKK nın sivil siyaset desteği verdiği DTP de aynı şeyi söylüyor. Esas mesele olan kanın durması için atılması planlanan çok önemli adımlar var. Bu sebeple özellikle örgüt tarafından ateş kes süreçleri tayin ediliyor. Ama o da ne? hiçbir yerde kan durmuyor. Barış sürecini elden geldiğince geriletmek,provoke etmek isteyenler var, yoksa örgüt ciddi manada bu defa kanın durmasını hedefliyor diyecek durumda değiliz. Askere ilk silahı sıkanın örgüt olmadığı, baskına maruz kaldıkları için savunma yaptıklarının izahı geldi mi? Yok. Türkler empati yapsın, bizim durumumuzu göz önüne alarak bizim vicdanımız olsun diyenler,Türklerin de bu tür empatilere ihtiyacı var diyorlar mı? Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde Polis Akademesince Kürt sorunu tartışılıyor, kanın durması için bir sürü toplantı yapılıyor, 1 Ekim de Meclisin açılması üzerine Milletvekillerinin tümünü bilgilendirmek için kapalı oturum yapılacağı, ardından bir takım yasal düzenlemelerin gündeme geleceği konuşuluyor ve bunların laf ola beri gele kabilinden gayretler olmadığı açık seçik ortada duruyor iken, kan akmaya devam ediyorsa, hepimizin yeni biri sorgulama yapmaya ihtiyacı var. Örgütün Türkiyedeki elemanlarının Kandile çekilmesi, Askerin dağında, bağında elinde silahlı gezinin insanlara operasyon yapmaktan böylece vazgeçmesi, örgütsel amaçlardan büyük fedakarlık olarak görülebilir mi? İşte amaca giden yollarda önemli ışıklar görülmeye başlandığı bir sırada, Gece karanlığında çakan,parıldayıp can alan kızıl ışıklar, devamlı aydınlığı karartmaktan başka bir işe yaramıyor. Can almak, kan kusturmak bir araç olmaktan çıkıp amaç haline geliyor. Diğer temel amaçlar ikinci plana itiliyor. O zaman da insanlar , bu bir Kürd sorunu değil, terör sorunudur demeye başlıyorlar.
İSTANBULU SEL ALDI İki gündür Trakya bölgemiz ile İstanbul ilinde büyük sel felaketi yaşanıyor. Maalesef onlarca insanımızı kaybettik. Maddi kayıplar Trilyonlarla ifade ediliyor. Bağımızı, bahçemizi, ağaçlarımızı, çimenlerimizi, güllerimizi, feslegen, hanımellerimizi ve bizi sulayan, akşam iftarlarımızı açarken herşeyden önce birkaç yudum içtiğimiz su, sel oldu, fekalet olarak insanlarımızın başına yağmaya başladı. Şu aziz mübarek günlerde kadın, erkek, çoluk, çocuk, yaşlı ayrımı olmaksızın onlarca insanımız selin girdabına kapılarak bu hayattan göç edip gittiler. Cenabı Allah Nahl Suserisinin 15 ve 16 ncı ayetlerinde "sizi sarsmaması için yeryüzünde sağlam dağlar, yolunuzu bulmanız için de nehirler, yollar ve nice işaretler meydana getirdi.İnsanlar yıldızlarla da yollarını bulurlar" Nehir ve dere yataklarını kapattık,üzerlerine evler, kaşaneler yaptık,sular yollarını bulamaz hale geldi.Şimdi o evler başımıza yıkılıyor. Büyük üzüntü içerisindeyiz. Peygamberimiz Suda Boğulan Şehttir diyor. İnşallah bu felakette hayatını kaybeden insanlarımız şehit oldular. Ölenlere Allahtan rahmet , yakınlarına başsağlığı diliyorum.