YÜCE YARGI NEYİ ÇÖZER
Eklenme: 15.02.2011 00:00:00

Yüce Yargının içerisinde bulunduğu sorunlar nerede ise dağlar cesametine yükselmiş bulunuyor.

En geç bir yıl içerisinde, görüşülme sırası çoktan gelmiş dosyalar ele alınmaz ise 200.000 dosyanın zamanaşımına uğrayacağı biliniyor. Hani geciken adalet, adalet değildir diye halk arasında çok meşhur bir söz var. Ama bu sözün gereğine neden şimdiye kadar intizar edilmediğini bilmemizin imkânı yok. Ancak bir ara çalışma koşullarımız çok kötü diyorlardı. Bu bir anlamda doğru idi de.

Türkiyede Adliye binaları çok kötü idi.

Ülkenin her tarafında yeni adliye saraylarının yapılması Ak Parti iktidarları zamanında gerçekleşti. Gerçekten yeni yapılan Adliye binaları saray cesametinde.

Bu işin içerisinden gelen bir insan olarak gayet iyi biliyorum ki, Adliye binaları ilçelerde Kaymakamlıkların alt katına sığınmış, köhne yapılardı. Mahkemelerin yazı işleri odalarına girip, bir çok dosyanın yerlere dökülmesine sebep olmadan çıkan kahraman sayılırdı. Mesela ilçelerimizden Bismilin durumu böyle idi.

Vekilliğimin hemen ilk günlerinde dönemin Adalet Bakanı Cemil Çiçek beye durumu yazılı olarak bildirdim. Cemil bey araştırma yaptırmış, Cavit Bey bu Adliyenin durumu, hakikatin dediğinden de kötüymüş diye beni cevapladı. Hemen gerekli tedbiri alacağız ve oraya yeni bir Adliye binası yapacağız dedi ve yapıldı.

Şimdi illerimizin hemen tamamında Adliye binaları Saray cesametinde inşa ediliyor. İstanbul Bakırköyde çok nitelikli bir Adliye Sarayı yapıldı. Şimdi hem Anadolu yakasında ve hem de Rumeli yakasında iki çok görkemli Adliye Sarayları inşa ediliyor. Bunlar Avrupadaki örneklerinden, hem çok daha büyük, hem de çok daha nitelikli yapılar.

Şimdi görüyorum ki, Türkiyede Adliyeler ile ilgili olarak bina sorunu temelden çözülmek üzere.

Her defasında çok eleştiri alan bu konunun çözülmesi niye nazara verilmiyor, doğrusu bilmiyorum. Hani mesela Yüce Yargının en üst kademesinde görev yapan insanlar bu alanda yapılanlara bir gün olsun teşekkür ettiler mi? Allah razı olsun dediler mi? Ankaranın en mutena semti haline gelen Eskişehir yolu üzerine çok modern bir Danıştay binası inşa ediliyor, gören yok

1972 yılında Fakülteye başladığımızda İstinaf Mahkemelerinin kurulmaması halinde yargının çok yara alacağı ve zaten sorunlar yumağı olan davaların içinden çıkılamayacağını hocalarımız söylerdi.

Bildiğiniz üzere Bölge Adliye Mahkemeleri ismini alan İstinaf Mahkemelerinin kurulması ile ilgili kanun 22 dönem Parlamentosu zamanında çıkarıldı. İstinaf mahkemeleri ile ilgili kanunun hazırlığı aşamasında Diyarbakırın işin içerisinde olmadığını gördük ve müdahale ettik. Kanunun çıkmasından sonra geçen sürede İstinaf Mahkemelerinin yeni binaları yapıldı.  Bu haziran ayı içerisinde de faaliyete geçecek. Yani tümü ile Ak Partinin icraatı.

Siz Yüce Yargının önemli temsilcilerinden bir tekinin çıkıp da "çok güzel bir icraat oldu, bu memlekette 40 yıldan beri hem akademik çevrelerde, hem de yargı çevrelerinde konuşulan bu sorun halledildi, emeği geçenlere teşekkür ederiz, denildiğini duydunuz mu"?

2008 yılında Yüksek Yargı çevreleri iş yükümüz çok fazla, Yargıtayda yeni daireler kurulmadığı takdirde bu yükün altından kalkmamız mümkün değil diyorlardı. Hükümet bunun üzerine Yargıtay ve Danıştaya yeni daireler kurulması için kanun hazırlığına giriştiğinde, inanılmaz eleştiri aldı. Yargı siyasallaştırılmak isteniyor, yeni üyelerle Yandaş Yargı oluşturulmaya çalışılıyor denildi. Kanun çıkınca da soluğu Cumhurbaşkanlığı köşkünde aldılar. Yeni dairelerin zararlarını anlattılar. Böylece bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu sözüne bir kez daha hak verdirdiler.

Bu Yüce Yargı mensupları 28 Şubatta Tümgeneral Erol Özkasnakın her çağrısına seve seve icabet ettiler, onu ayakta karşıladılar ve verdiği brifingleri elleri patlayıncaya kadar alkışladılar. Unuttuğumuzu mu zannediyorlar. Ve komutanlarını ayakta alkışlayan bu koca insanlar, sizce kararlarını nasıl verdiler acaba? Halen görevde bulunan bu Hakimlerin çoğu kimin yanında idi, kimlerle "Candaş" konumunda idiler?

Bu yüce Yargının, Erzincan Savcısı İlhan Cihaner ve kendisi ile birlikte Ergenekon iddiasından yargılanan askerlerin davasını, Yargıtaya nasıl taşıdıklarını hepimiz biliyoruz. 

Dava CD lerini fotokopiye çevirip davaya bakmak, siyasi davayı Adli görevin kötüye kullanılması çerçevesinde mütalaa etmek, Asker sanıkları da Adli Görevi ihmal edenler! çerçevesine sokmak Yargıtay Kanunun neresinde yazıyor? Erzincan 3.Ordu Komutanı Saldıray Berk, hangi Adli görevi ihmal etmekten Yargıtayda yargılandı. Hadi öyle olsun,sahi bu kişi Yargıtaya getirilip ifadesi alındı mı?

YÜCE YARGI BU KİŞİNİN İFADESİNİ NEDEN ALMADI. ALAMIYOR MU YOKSA? BU AYRICALIĞIN SEBEBİ NEDİR? Hasan Gerçeker biraz da bu konuları konuşsa, Millete bilgi verse.

Saldıray Berki niçin ifadeye alamadıklarını açıklasa ya.

Bu bir sorun ise, bu sorunu Hükümet mi yarattı? Millet mi bu soruna sebep oldu? Ne dersiniz?

Davayı gören Hâkime, bir Yargıtay Hakiminin "davayı şöyle gör, böyle yap, bas tahliyeyi, Yargıtay Başkanısın" sözünün çoğu gerçek oldu. Şimdi sıra o kişinin Yargıtay Başkanlığına getirilmesinde. Peki bunların aynı ile vaki olması "görevin kötüye kullanılması" değil mi?

Mesleğe yeni başlayan bir Hakim bunları yapsa, durumu ne olur, işin sonu nereye varır? Ama onlar Yüce ve Yüksek Yargı mensubu, kim kimi yargılayabilir ki? Al gülüm ver gülüm hesabı işliyor.

"Onamamı dedin, bozmamı? Ya topunuzu mahvedeceğim, adama 2 sene ceza vermişler, bozma, bozma dedim ya" konuşmasına muhatap olan yüce yargı mensubuna ne yapıldı? Bu sorunu Hükümet mi yarattı, Millet mi bu soruna sebebiyet verdi?

Yüce Yargının elbette verecek cevabı vardır. Ama emin olun biz o cevabı hiçbir zaman öğrenme şansına sahip olmayacağız.

Herkes hesap verir, yaptığı suç teşkil ediyor ise Yüce Yargı yerlerinde yargılanır. Ama bizim YÜCE YARGIMIZ bu anlamda la yüseldir/sorumsuzdur/.

Ak Partinin, Yargının sorunlarının çözümü için attığı bu adımları, CHP atsa idi, söyleyin Allah aşkına Yüce Yargının tavrı böyle mi olurdu?