İŞİD, KÜRTLER VE YEZİDİLER
Eklenme: 8/11/2014 12:00:00 AM

Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) veya sürekli değişen son adıyla İslam Devleti (İD), yaklaşık on yıllık bir geçmişe sahip olmasına rağmen, yüzyıllık Ortadoğu denkleminde Sykes-Picot sınırlarını ilk kez değiştirmesi nedeniyle, hiç şüphesiz şimdiden tarihe geçmiş bulunuyor.

IŞİDin özellikle Irakta 2003 yılı sonrasında siyasi sahipsizlik, siyaset dışına itilme ve suçlanma duygusu yaşayan Sünniler arasında dirilmesi (çünkü kurucuların çoğu Baas artığı, Sünni Cami İmamları ve-ya cemaatidirler) anlamına gelirken; aynı zamanda Ortadoğu denkleminde yükselen bu yeni gücün, aynı anda yükselen diğer bir güç olan Kürtlerle, nasıl bir sürece gireceği sorularını da gündeme getirmiştir.

IŞİDin kısa sürede Suriye ve Irakın sınırlarını birleştirmesi ve özellikle 10 Haziran 2014te Irakın can damarlarından Musulu ve diğer Sünni bölgelerini büyük ölçüde yerel aşiretler, eski Baasçılar ve Nakşibendi tarikatı gibi dini grupların yardımıyla ele geçirmesi, dünyada tüm gözlerin bir anda Suriye, Ukrayna ve Filistinden bu bölgeye çevrilmesine neden oldu.

IŞİDin son olarak da özellikle Y(E)zidilere saldırması onları, Papanın ve BMnin gündemine oturtmuş ve son dakika haberine göre de (08.08.2014-14.00) ABDnin hava saldırılarına maruz bırakmıştır.

Bu yazının kapsamında; petrol, doğalgaz, su havzaları ve zengin tarım bölgelerinin yer aldığı Ortadoğunun adeta kaburga bölgesini, Orta Mezopotamya, ele geçiren IŞİDin Kürtler ve Yezidilerle ile ilişkileri tartışılacaktır.

I-) IŞİD ve Irak Kürdistanı (KRG)

Gerek kapitalizmin ruhsuzluğundan bunalan Batılı gençler gerekse Batının bir asırlık zulmünden bunalan Müslüman halklara bir umut gibi görünen IŞİD gibi örgütler, bu nedenlerle tüm dünyadan savaşçı toplayabilmektedir. Örneğin, yapılan son bir çalışmaya göre IŞİD mensuplarının yaklaşık beşte biri ABD ve Avrupa kökenlidir.

Propagandasında, geçmişin muhteşem İslam medeniyetini vaat ve bir asırlık zilleti red eden IŞİD, Batılılara da cennet ve cihad gibi manevi değerleri sunmaktadır. Bizler bu tabloyu daha önce Afganistanda SSCBye karşı savaşan mücahitler (1980-88) ve Taliban (1995-2000) döneminde görmüştük.

Hilafet ve cihat gibi söylemlerle neredeyse tek kurşun atmadan IŞİDin Musulu alması, Hanekin ve Kürtlerin Kudüsü olarak bilinen Kerkükün peşmergelerin eline geçmesiyle birlikte, şu anda Irak Kürdistan topraklarının yüzde 95i KRGnin ve Irakın sünni Arap bölgesinin de neredeyse aynı oranda IŞİDin denetimi altında olduğunu görmekteyiz. Yani Kürt bölgesinin, merkezi Irak hükümetiyle sınırı 15 kilometreye düşerken, IŞİD ile 1000 kilometrelik bir sınır hattının oluştuğu görülmektedir.

IŞİDin Stratejik konumdaki Musulun yasınıra Bağdat'ın kuzeybatısındaki Muthanna kimyasal silah tesisi, Mahmur, Sincar, Musul Barajı, Kuzey Irak petrolünün ana noktası Beici'den sonra Bağdat yakınlarındaki 4 doğalgaz tesisini ele geçirmesigibi stratejik hedefler IŞİDin aslında ne kadar sistematik ve planlı hareket ettirildiğini göstermektedir.

Irak Kürdistanının mevcut merkezi hükümet ile sınırı gözönüne alındığında KRGnin (Kürdistan Bölgesel Yönetimi) merkezi hükümetle hemen hemen hiçbir bağı kalmamıştır. Bağdatın Petrolden %17sine mahkm olan KRG, bu durumu Mayıs ayından beri Türkiye üzerinden fiilen bitirmiş durumdadır.

Musulu alan IŞİDin Şengal dağlarına sürdüğü yezidilere karşı olmak üzere Kürt bölgelerine de saldırması, IŞİDin yanlış bir strateji içinde olduğunu düşündürmektedir. çünkü hem Batı dünyasının kontrolündeki Dünya kamuoyunu hem de Ortadoğudaki tüm Kürtleri karşısına alması ve kaybetme sürecine girmesi kuvvetle muhtemeldir.

Son olarak KRGnin petrol merkezi olan Kelek ve Başkent Erbile yönelen IŞİDin Bağdat yerine Kürt bölgesine yönelmesi, bağımsızlık arefesinde bulunan Barzanilere adeta soğuk duş etkisi yapmıştır.

II-) IŞİD ve Suriye Kürtleri ( Rojava)

Mart 2011 yılında Suriyede Arap Baharının ilk emareleri ortaya çıktığında, ülkelerinde vatandaş bile sayılmayan Suriye Kürtleri, kırk yıllık dışlanmış tecrübeye dayanarak şöyle bir politika ortaya koydular: Biz ne muhalefetten ne de Baastan yanayız ve kim kazansa da, kaderimiz değişmeyeceğine göre en iyisi biz çoğunlukta olduğumuz yerleri savunalım diyerek gerçeklik temelinden bir politika izlediler.

Kürtlerin Suriye muhalif cephesine katılmaması Esed rejimine de uygun düştüğünden, Esedin kısa sürede buradaki güçleri çekip muhaliflerin üzerine sürdüğü ve Suriyenin kimliksiz halkına, tüm vatandaşlık haklarına sahip beyaz kimlikler dağıttığı görülmüştür.

Kısa sürede PKKnın buraya ciddi organizasyon ve askeri yardımlarda bulunduğu (PKK üst kademesinde Feyman Hüseyin gibi hayli etkili Suriyeli Kürtler bulunmaktadır) ve bölgeyi Barzaniye dahi kapattığı görülmüştür. Böylece PKKnın Suriye kolu olarak bilinen Demokratik Birlik Partisi (PYD) bölgeyi kontrol altına almış ve IŞİDin bölgede etkin oluncaya kadar Suriyede en güvenli yer olarak da görülen Rojava (Güneşin Battığı Yer), şu anda başta Kobani olmak üzere diğer yerler de IŞİD tehdidi altında bulunmaktadır.

çünkü 2011 yılından beri ilk kez mayıs ayında 7 Kürt köyünü kaybeden PYD, aynı zamanda Kobaniyi kaybederse hem Demokratik Özerklik projesini kaybedecek hem de Kanton sisteminin stratejik derinlikten yoksunluğu ortaya çıkacaktır.

Musuldan büyük askeri ganimetlerle dönen IŞİDin, burada Hummer ve diğer Amerikan silahlarını kullandığı görülmektedir. Örgüt üyelerinin gözü karalığı dikkate alındığında konunun tüm Kürtler açısından ciddiyeti daha iyi anlaşılmaktadır. Bu nedenle Rojava Kürtleri ancak Türkiye üzerinde Kamışlıya ulaşabilmektedir ki; bu da Türkiye sınırının Irak ve Suriye gibi Sykes-Picotnun iflası anlamına gelmektedir.

IŞİDin Irakta hızla ilerlemesinin önemli etkenlerden bazıları şunlardır: Hareket bölgesindeki yerel unsurlarla aynı ırk ve mezhepten olması, bölgedeki halkın merkezi hükümetin yıllardır baskısı altında bulunması ve en önemlisi camilerde yapılan dini propaganda çünkü ABDnin zulmü ve Saddam sonrası dönemde merkezi otoritenin dağıldığı Irak ve Arap Baharıyle Suriyede zafer, düzen ve barışı kim vaad ederse insanlar onların peşinden gidebilmektedir. Biz bunu daha önce Talibanın Afganistandaki sürecinde görebilmekteyiz. (Bu konuda bakınız. Hüseyin Şeyhanlıoğlu http://www.impr.org.tr/talibandan-iside-batinin-degisen-stratejisi/#.U9Dm7ClrPDc ) IŞİDin Rojavaya saldırısı ise hem ideolojik zıtlık hem de buranın Irak, Suriye ve Türkiye sınırlarının kavşak noktası konumunda bulunmasına dayandırılabilir.

III. IŞİD ve Yezidiler

Öncelikle şu noktanın bilinmesi gerekir: Yezidilik, Kürtlerin İslam öncesi dini olmayıp Abdulkadir Geylani ve Mardindeki Sultan Şeymusla aynı dönemde yaşayan Arap asıllı Adiyy Bin Musaffir El Emevinin (1162)nın kurduğu bir tarikatın bir asır içinde çeşitli sebeplerle bozulmuş halidir. Bu dönem hatırlanacağı gibi Haçlıların bugün gibi Kudüsü aldığı ve Moğolların Bağdat kapılarına dayandığı ve Abbasi iktidarının sarsıldığı dönemdir. Bugünkü paralel yapı gibi o zamanlar da Haşhaşilik gibi tarikatlar altın çağlarını yaşamışlardır.

(Eylül 2013te ziyaret ettiğimiz, Irak Kürdistanında Dohuk-Erbil arasında çoğunlukla, kendilerini kavmi bir ama dini ayrı Kürt olarak tanıtan Yezidilerin yaşadığı Şeyxan bölgesi)

Zamanla bu tarikat bozulur ve dili bir ama dini farklı biraz daha fazla Kürt ve Arapların dinine dönüşür. Bu nedenle Irak Yezidileri Kürtçe konuşurken; Suriye Yezidileri Arapça konuşmaktadır.

IŞİDin tıpkı Talibanın Molla Ömer gibi 2000 dolarlık saatli görünmez lideri El Bağdadi kendini İslam halifesi(!) ilan etmiştir. IŞİDin İsrail zulmü altında inim inim inleyen Filistinlilere yardım etmek yerine daha ucuz bir yol seçtiği ve Ortadoğunun sayıca da en mazlum halklarından biri olan Yezidilere saldırmıştır. Böylece Filistinlilere odaklanan Dünya kamuoyunun gündemi değiştirilmiştir.

Bunun İsrailin dışında kimsenin işine yaramadığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Bu nedenle şu anda IŞİDin Yezidilere saldırması, Talibanın 2000 yılında Buda heykellerini yıkmasına benzemektedir.

Sonuç

IŞİD, Kürtler ve Yezidiler konulu bu yazıda varılan sonuçlar aşağıda maddeler halinde sıralanmıştır.

IŞİD hali hazırda hem Rojava Kobanide Kürtlerle (PYD) şiddetli bir çatışma içerisinde bulunmakta hem de Irak Kürdistanında Yezidiler üzerinde dolaylı ve doğrudan KRGyle bir çatışma içinde bulunmaktadır.

Bağımsızlığa iyice yaklaşan Irak Kürdistanı (KRG), IŞİD ile tehdit edilmekte ve böylece Irakın toprak bütünlüğü devam ettirilmek istenmektedir. Ancak her şeye rağmen IŞİD ve KRGnin anlaşması, topyekün bir çatışmadan daha kuvvetli ihtimal olarak görülmektedir. Bunun başlıca sebebi ise ikisinin de doğal coğrafi ve etnik alanlarına kavuşmaları, (Kürtlerin Kerkük-IŞİDin Musul) KRGnin IŞİDe oranla daha düzenli ve kurumsal olması ve ikisinin de ortak Maliki-Şii düşmanlara sahip olmaları gibi. Ayrıca şu da bilinen bir gerçektir, IŞİDin ulus üstü bir söyleme sahip olması (cihat, hilafet, şeriat gibi) çok sayıda Kürt asıllı savaşçının burada olması IŞİDin özellikle muhafazakr Barzaninin KRG Kürtlerine topyekn savaş açmasını zorlaştırmaktadır. IŞİDin Rojavaya saldırması ise komünist ve laik PYD söylemi gerekçe gösterilmekteyse de, bu sadece Esada yaramaktadır.

Bazı yerli oryantalistler nasıl ki; geçmişte Türkleri, İslamı atlayarak Hititlere; İranlıları Perslere ve Mısırlıları Firavunlara bağlamak istediyse; şu an aynı oyun Kürtlerin, köken olarak Yezidiliğe dayandırılması şeklinde Kürtlere oynanmak isteniyor. Oysa Yezidilik Kürtlerin kadim bir dini olmayıp sadece İslama göre bozulmuş bir mezhep olarak görülmektedir. Ancak KRG bölgesinde Yezidiler ve Kürtler daima Bağdat karşısında aynı kaderi paylaştığı tarihi bir gerçek olarak görüldüğü ve bugün gibi kader birliği yaptığı görülmüştür.

İngiliz ve Fransızların çıkarları doğrultusunda hiçbir sosyolojik, coğrafi, siyasi, iktisadi ve dini gerçeğe dayanmadan halklar arasına cetvellerle yüz yıl önce çizilen sınırlar ve Osmanlı sonrasında (1918) manda ve diktatörlerce birbirine düşman ettirilen halklar gibi; bugün de aynı şekilde gelecek yüzyıl yeni Sykes-picotlarla bölgenin yönetilmek istendiğini görüyoruz. Bu nedenle IŞİD burada kullanılmaktadır. Unutmayalım ki; SSCByi Afganistana süren oradan çıkaran ve orayı en son işgal eden aynı güçtür (İngiltere ve ABD). Ve tarih sadece tekrar etmektedir.

Yrd. Doç. Dr. Hüseyin ŞEYHANLIOĞLU
Dicle Üniversitesi Siyasal Araştırmalar Merkezi Müdürü (DÜSİAMER)
hseyhanlioglu@gmail.com