SURİYE VE ESED’İN İKİ KILIÇ KURAMI
Eklenme: 2/25/2014 12:00:00 AM

Suriye, Bereketli Hilal olarak tanımlanan Mısır, Güneydoğu Anadolu ve Irak yayının en geniş orta kesiminde yer almaktadır. Bu nedenle, tarihin her döneminde Akdeniz Havzası-Asya ve Anadolu-Arabistan arasında bir kavşak noktası konumunda bulunmuştur.

16.yüzyılın başında (1517) Osmanlı devletinin kontrolüne giren Suriye, 400 yıl Osmanlının (1918) parçası olmuştur. Bu nedenle Suriyenin bu tarihten sonraki siyasal süreci, Türkiye ile büyük ölçüde paralellikler arz etmektedir. Örneğin, bugün Suriyeyi yarım asırdır yönetmekte olan pozitivist, ırkçı ve laik, Baas (Diriliş, Rönesans) Partisinin mimarı, Rum Ortodoks Mişel Eflak olup, onun da fikir babası Arap Ortodoksu Halil Ganemdir. Ganemin bizdeki karşılığı ise aynı fikirleri piyasaya süren, babası İngiliz Ali ve annesi Avusturyalı olarak bilinen Ahmet Rızadır. Rıza da aynı fikirleri, Sultan Abdülhamide karşı İttihat ve Terraki Cemiyeti yoluyla, Batı destekli 1908 Jön Türk darbesiyle yürürlüğe koymuştur.

İttihatçıların Arap versiyonu olan Baas Partisi, denilince akla Mişel Eflakın ardılı komünist Salah Bitar gelir ki, bu ikili 1943 yılında Arap Baas Sosyalist Partisini kurarlar. Parti programına göre Parti; milli, sosyalist, halkçı ve devrimcidir. Sovyet KGBsine yakın bir mantıkla örgütlenen Partinin kontrolü, 1965 yılına kadar Mişel Eflkın Genel Sekreterliğinde olup Parti, buradan da Ürdün, Irak ve Yemene kadar yayılacaktır.

8 Şubat 1963te Irak Baasçıların iktidarı ele geçirmesiyle boynuzu geçen kulak misali, bir ay sonra Suriyede bugünkü Beşşarı asıl yöneten Baas Partisi iktidara gelir. 1963 yılında Baas darbesiyle iktidarın el değiştirdiği Suriyede, 1966 yılında iki Alevi subay olan Hafız Esad ve Salah Cedidin darbesiyle Baas Partisinde dengeler

değişir. Bu darbenin ardından Baas Partisi kadroları ağırlıklı olarak Nusayri, Dürzi ve İsmaililerden oluşan bir yapıya dönüşür. Ancak Suriye halkının %80i Sünni olup ve halk, Baasçıları dinsizler olarak görüyordu. Örneğin, o güne kadar Suriye parlamentosunda ortalama %20 oranında Müslüman Kardeşler temsil edilirken, bu İslami hareket sistematik olarak siyaset sahnesinin dışına, sokaklara ve yer altına itilmiştir. Bunun üzerine 1964 Nisanında isyan eden halk camilere sığınınca, camiler içindekilerle beraber top ateşine tutulmuşlardır. Aynı süreç Deyr-üz zor ve Hamada 1982 yılında bütün şehirler, tıpkı bugünkü gibi yok edilircesine uygulanmıştır.

1967 Arap-İsrail savaşında Hava Kuvvetleri, İsrail tarafından yok edilen Hava Kuvvetleri Komutanı(!) Hafız Esad, Şama dönüp darbe yaparak tüm ülkeyi ele geçirir. Böylece günümüze kadar Lazkiyeli bir alevi olan Esed ailesi ülkeye hkim olur. Durum Enver Paşanın 1913 Balkan hezimetini gerekçe gösterip Babıaliyi basması gibidir. Hafızın kahramanlığı da Enverin, sahte Edirne kahramanlığı gibi olup, o da 73 savaşının aslanı olarak ülkede putlaştırılır.

Bu savaşta Ortadoğunun su deposu olarak da bilinen, Ürdün, İsrail ve Suriyenin kesiştiği nokta olan stratejik Golan tepelerini İsraile kaptırmasına rağmen kırk yıl boyunca tek gülle atmayan Hafız Esadın, söz konusu halkına ne kadar acımasız olduğu Beşşardan tahmin edilebilir. Ancak Beşşarın babasına rahmet okuttuğunu düşünenler varsa da bugün bile, 40 000 kişinin öldürüldüğü Hamadan bir tek fotoğrafın olmadığını düşünürseniz kanaatimce yanılırsınız, çünkü Beşşar, öldürdüğü her kişinin hiç olmazsa üç fotoğrafını çektirmiştir. Belki de hekim olduğu içindir. Ne de olsa İngilterede eğitim görmüştür.

Baba Esedin stratejisi analiz edildiğinde, bunun Ortaçağ Avrupa siyasi düşüncesindeki, İki Kılıç Kuramı na denk düştüğü görülmektedir. ABDli diplomat Henry Kissinger Hafız Esedi, Bir poker oyununa elinde ikiler ve üçlerle girip ortadaki parayı silip süpüren bir tip olarak tanımlar.

Yarım asrı aşkın bir süredir mazlum Suriye halkını demir yumrukla yöneten Baas ve Esed ailesinin stratejisinin iç ve dış olmak üzere iki ana eksene dayandığı görülmektedir. Öncelikle, çoğunluğu oluşturan Sünni Arap, Kürt ve Türkmenlere karşı onlardan yandaş elit bir sınıf devşirip onları bunlar üzerinden kontrol etmek. Ordu, İstihbarat, Polis ve Bürokrasinin kontrolünü alevi ve diğer Hristiyan azınlıklara

verip özellikle Müslüman kardeşleri ezmek. Askerlik dahi yaptırdığı Kürtlere kimlik vermeyip, onları Arap çoğunluğuyla bastırmak. Tüm halkı İsrail ile korkutup yönetmek. Bizim 1930-40lara ne kadar da çok benziyor. Şimdi susun dört bir yanımız düşmanlarla sarılı, size komünizm lazımsa onu da biz getiririz, Ulan Öküz Anadolulu diyen Ankara Valisi Nevzat Tandoğan gibi. Ne de olsa ecdatları birdir.

Ayrıca birbirine bağlı halkalardan oluşan bu stratejiye göre, iç halkada bölge ülkelerine karşı terör örgütlerini kullanmak ve dış halkada Rusyaya Akdenizde Tarsus üssünü ve İrana da Lübnanda Hizbullahı vererek onları yanında tutmak. Bugün ise oğul Beşşarın tam da babasının oğlu olduğu hatta ondan da öte olduğu görülmektedir. Örneğin,

I. Kılıç: İsraile karşı Hizbullah, Türkiyeye karşı PKK ve şimdi de Sünni Araplara ve Kürtlere karşı (Irak ve Şam İslam Devleti) IŞİDin ve ÖSO, Türkiye ve Barzaniye karşı PYDnin kullanılması.

II. Kılıç ise ABD ve Avrupaya karşı çin ve Rusya, Türkiyeye karşı İranın kullanılması.

Burada hem Suriyenin stratejik konumundan hem de kendi ideolojisi ve haleflerin El Kaide olacağını iddia edip Batıyı yanına çekiyor. Örneğin, Suriye ordusunun muhaliflerden alamadığı yerleri alıp bir anda Türkiye sınırına dayanan IŞİD o yerleri kısa sürede Beşşara bırakıyor. 2003 yılında Suriye tarafından kurulduğu kuvvetle muhtemel olan Irakta kurulan IŞİDi, kaçırdığı bir yabancı gazeteci şöyle tarif eder: Sorgu teknikleri herhangi bir örgütten çok profesyonel bir istihbarat örgütüne benziyordu. çünkü Suriye İstihbaratı olan El-Muhaberat var arkasında.

Kısaca tıpkı şimdiki Arap Dünyasının yaşadığı gibi 13.yy Avrupasında yaşanan ortaçağ karanlığı Avrupa siyasi düşüncesine göre Tanrının iki kılıcı vardır. Bunlardan biri Kral diğeri ise Papadır. Kral, Tanrı adına Papanın emriyle bu yetkisini kullanır. Beşşar da küfür adına Suriye halkını ezip, bölgeyi terör örgütleriyle kana bulayıp, kıyamet savaşına hazırlamaktadır. Ne de olsa Armageddon, Yahudilerin de Şamdan beklediği bir savaştır. Allah, o günden herkesi korusun ve Şamdan çıkan ateşi kendi katından dökeceği suyla söndürdün. çünkü biz Ukrayna değiliz ki kimse bize üç günde yardım etsin.

Yrd. Doç. Dr. Hüseyin ŞEYHANLIOĞLU

Dicle Üniversitesi Öğretim Üyesi

Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler

hseyhanlioglu@gmail.com

SURİYE VE ESEDİN İKİ KILIç KURAMI

Suriye, Bereketli Hilal olarak tanımlanan Mısır, Güneydoğu Anadolu ve Irak yayının en geniş orta kesiminde yer almaktadır. Bu nedenle, tarihin her döneminde Akdeniz Havzası-Asya ve Anadolu-Arabistan arasında bir kavşak noktası konumunda bulunmuştur.

16.yüzyılın başında (1517) Osmanlı devletinin kontrolüne giren Suriye, 400 yıl Osmanlının (1918) parçası olmuştur. Bu nedenle Suriyenin bu tarihten sonraki siyasal süreci, Türkiye ile büyük ölçüde paralellikler arz etmektedir. Örneğin, bugün Suriyeyi yarım asırdır yönetmekte olan pozitivist, ırkçı ve laik, Baas (Diriliş, Rönesans) Partisinin mimarı, Rum Ortodoks Mişel Eflak olup, onun da fikir babası Arap Ortodoksu Halil Ganemdir. Ganemin bizdeki karşılığı ise aynı fikirleri piyasaya süren, babası İngiliz Ali ve annesi Avusturyalı olarak bilinen Ahmet Rızadır. Rıza da aynı fikirleri, Sultan Abdülhamide karşı İttihat ve Terraki Cemiyeti yoluyla, Batı destekli 1908 Jön Türk darbesiyle yürürlüğe koymuştur.

İttihatçıların Arap versiyonu olan Baas Partisi, denilince akla Mişel Eflakın ardılı komünist Salah Bitar gelir ki, bu ikili 1943 yılında Arap Baas Sosyalist Partisini kurarlar. Parti programına göre Parti; milli, sosyalist, halkçı ve devrimcidir. Sovyet KGBsine yakın bir mantıkla örgütlenen Partinin kontrolü, 1965 yılına kadar Mişel Eflkın Genel Sekreterliğinde olup Parti, buradan da Ürdün, Irak ve Yemene kadar yayılacaktır.

8 Şubat 1963te Irak Baasçıların iktidarı ele geçirmesiyle boynuzu geçen kulak misali, bir ay sonra Suriyede bugünkü Beşşarı asıl yöneten Baas Partisi iktidara gelir. 1963 yılında Baas darbesiyle iktidarın el değiştirdiği Suriyede, 1966 yılında iki Alevi subay olan Hafız Esad ve Salah Cedidin darbesiyle Baas Partisinde dengeler

değişir. Bu darbenin ardından Baas Partisi kadroları ağırlıklı olarak Nusayri, Dürzi ve İsmaililerden oluşan bir yapıya dönüşür. Ancak Suriye halkının %80i Sünni olup ve halk, Baasçıları dinsizler olarak görüyordu. Örneğin, o güne kadar Suriye parlamentosunda ortalama %20 oranında Müslüman Kardeşler temsil edilirken, bu İslami hareket sistematik olarak siyaset sahnesinin dışına, sokaklara ve yer altına itilmiştir. Bunun üzerine 1964 Nisanında isyan eden halk camilere sığınınca, camiler içindekilerle beraber top ateşine tutulmuşlardır. Aynı süreç Deyr-üz zor ve Hamada 1982 yılında bütün şehirler, tıpkı bugünkü gibi yok edilircesine uygulanmıştır.

1967 Arap-İsrail savaşında Hava Kuvvetleri, İsrail tarafından yok edilen Hava Kuvvetleri Komutanı(!) Hafız Esad, Şama dönüp darbe yaparak tüm ülkeyi ele geçirir. Böylece günümüze kadar Lazkiyeli bir alevi olan Esed ailesi ülkeye hkim olur. Durum Enver Paşanın 1913 Balkan hezimetini gerekçe gösterip Babıaliyi basması gibidir. Hafızın kahramanlığı da Enverin, sahte Edirne kahramanlığı gibi olup, o da 73 savaşının aslanı olarak ülkede putlaştırılır.

Bu savaşta Ortadoğunun su deposu olarak da bilinen, Ürdün, İsrail ve Suriyenin kesiştiği nokta olan stratejik Golan tepelerini İsraile kaptırmasına rağmen kırk yıl boyunca tek gülle atmayan Hafız Esadın, söz konusu halkına ne kadar acımasız olduğu Beşşardan tahmin edilebilir. Ancak Beşşarın babasına rahmet okuttuğunu düşünenler varsa da bugün bile, 40 000 kişinin öldürüldüğü Hamadan bir tek fotoğrafın olmadığını düşünürseniz kanaatimce yanılırsınız, çünkü Beşşar, öldürdüğü her kişinin hiç olmazsa üç fotoğrafını çektirmiştir. Belki de hekim olduğu içindir. Ne de olsa İngilterede eğitim görmüştür.

Baba Esedin stratejisi analiz edildiğinde, bunun Ortaçağ Avrupa siyasi düşüncesindeki, İki Kılıç Kuramı na denk düştüğü görülmektedir. ABDli diplomat Henry Kissinger Hafız Esedi, Bir poker oyununa elinde ikiler ve üçlerle girip ortadaki parayı silip süpüren bir tip olarak tanımlar.

Yarım asrı aşkın bir süredir mazlum Suriye halkını demir yumrukla yöneten Baas ve Esed ailesinin stratejisinin iç ve dış olmak üzere iki ana eksene dayandığı görülmektedir. Öncelikle, çoğunluğu oluşturan Sünni Arap, Kürt ve Türkmenlere karşı onlardan yandaş elit bir sınıf devşirip onları bunlar üzerinden kontrol etmek. Ordu, İstihbarat, Polis ve Bürokrasinin kontrolünü alevi ve diğer Hristiyan azınlıklara

verip özellikle Müslüman kardeşleri ezmek. Askerlik dahi yaptırdığı Kürtlere kimlik vermeyip, onları Arap çoğunluğuyla bastırmak. Tüm halkı İsrail ile korkutup yönetmek. Bizim 1930-40lara ne kadar da çok benziyor. Şimdi susun dört bir yanımız düşmanlarla sarılı, size komünizm lazımsa onu da biz getiririz, Ulan Öküz Anadolulu diyen Ankara Valisi Nevzat Tandoğan gibi. Ne de olsa ecdatları birdir.

Ayrıca birbirine bağlı halkalardan oluşan bu stratejiye göre, iç halkada bölge ülkelerine karşı terör örgütlerini kullanmak ve dış halkada Rusyaya Akdenizde Tarsus üssünü ve İrana da Lübnanda Hizbullahı vererek onları yanında tutmak. Bugün ise oğul Beşşarın tam da babasının oğlu olduğu hatta ondan da öte olduğu görülmektedir. Örneğin,

I. Kılıç: İsraile karşı Hizbullah, Türkiyeye karşı PKK ve şimdi de Sünni Araplara ve Kürtlere karşı (Irak ve Şam İslam Devleti) IŞİDin ve ÖSO, Türkiye ve Barzaniye karşı PYDnin kullanılması.

II. Kılıç ise ABD ve Avrupaya karşı çin ve Rusya, Türkiyeye karşı İranın kullanılması.

Burada hem Suriyenin stratejik konumundan hem de kendi ideolojisi ve haleflerin El Kaide olacağını iddia edip Batıyı yanına çekiyor. Örneğin, Suriye ordusunun muhaliflerden alamadığı yerleri alıp bir anda Türkiye sınırına dayanan IŞİD o yerleri kısa sürede Beşşara bırakıyor. 2003 yılında Suriye tarafından kurulduğu kuvvetle muhtemel olan Irakta kurulan IŞİDi, kaçırdığı bir yabancı gazeteci şöyle tarif eder: Sorgu teknikleri herhangi bir örgütten çok profesyonel bir istihbarat örgütüne benziyordu. çünkü Suriye İstihbaratı olan El-Muhaberat var arkasında.

Kısaca tıpkı şimdiki Arap Dünyasının yaşadığı gibi 13.yy Avrupasında yaşanan ortaçağ karanlığı Avrupa siyasi düşüncesine göre Tanrının iki kılıcı vardır. Bunlardan biri Kral diğeri ise Papadır. Kral, Tanrı adına Papanın emriyle bu yetkisini kullanır. Beşşar da küfür adına Suriye halkını ezip, bölgeyi terör örgütleriyle kana bulayıp, kıyamet savaşına hazırlamaktadır. Ne de olsa Armageddon, Yahudilerin de Şamdan beklediği bir savaştır. Allah, o günden herkesi korusun ve Şamdan çıkan ateşi kendi katından dökeceği suyla söndürdün. çünkü biz Ukrayna değiliz ki kimse bize üç günde yardım etsin.