“CUMHURİYET İDEOLOJİSİ NEDİR?” SORUSUNA CEVAP GEREKİR! (IV)
Eklenme: 3/12/2018 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

CUMHURİYET İDEOLOJİSİ NEDİR? SORUSUNA CEVAP GEREKİR! başlıklı yazı serimiz bugün de devam ediyor.

Zira satırlar arasında siz değerli okurlarımızın dikkatini çekmeye neden olan önemli başlıklar geçtiği için, yalnız internet üzerinde 54 bine yakın tıklama gerçekleşmiştir.

Televizyon izleyicileri ile gazetedeki okurlar da ayrı.

Bununla birlikte Türkiyenin her tarafından bu yazıyı pür dikkatle takip eden dostlarımız bizi destekleme babında gerek mail vasıtasıyla ve gerek direk telefonla arayıp teşekkürlerini iletmektedirler..

Bu nedenle bugün yine aynı başlığı kullanarak, sohbetimize devam edeceğiz

Gerçekten cumhuriyetin yalnız Cumhuriyet kavramı değil, Türkiyede yakın tarihimizden başlamak üzere günümüze dek kutsal ve kutsal olduğu kadar dolu kelime ve kavramlar, kötü niyetli ideolojilere hep alet edilerek kullanılmıştır...

Kullanılıyor da ne oluyor?

Ne yazık ki, önem arz edici kavramlar, mana değerinden saptırılarak, içi boşaltılıp, yozlaştırılmış halde karşımıza çıkarıyor

Hal böyle olunca da; tarihimize, milletimize, insanlığımıza hiçte hayır getirmiyor

Bilakis, kötülükler oluşuyor..

Hiç kuşkusuz ki, ciddiyetle, samimiyetle yerinde kullanılmayan kavramlar, fayda yerine, her daim zarar verir

Ki hali alem meydanda; verilen zararın yarattığı tahribat orta yerde...

Diyoruz ki, Cumhuriyet kelimesi, içi dolu olduğu zaman ne kadar kutsalsa, yüce İslam dinimizin de Din ve İslam kavramı, daha fazlasıyla kutsaldır.

Allah tarafından insanlara gönderilen yüce kavramlardır.

çünkü dopdolu manaları içinde barındırmaktadır

Toplumları değerli kılıyor..

Ki toplumda o değerlerin ölçeğinde, biçimlenip, değerleniyor.

Onun için, manadan soyutlanmış, çıplak ve içi boşaltılmış kavram haline gelen ne olursa olsun; ona yazık olur

O değere kötülük edilir, heba olmasına neden olunur?

Tıpkı kirli insanlara güzel, temiz giysiler giydirme gibi..

Tıpki temiz insana kir-toz ve duman içerisinde libas giydirme gibi..

***

Tarih buna şahittir.

Hiçbir zaman iyiliğin ve güzelliğin gölgesinde kötülük ve terbiyesizlik kurulamaz

Beslenemez ve barındırılamaz.

Zira birisi haktır, diğeri batıldır.

Batılın, zulmün, küfrün başına hakkın ve hakkaniyetin külahı giydirildiği zaman, o hakka ve hakkaniyete hakarettir.

Hatta hakaretten daha fazla sahibini küfre götürür, inançsızlığa götürür ve onun vebalini kimse taşıyamaz.

Zira bu söylemlerimizi teyit eden Ziya Paşanın Terci-i Bend ve Terkib-i Bend isimli şiir kitabından biri iki tane dizeyi sizinle paylaşmak istiyoruz.

Bakınız, Ziya Paşa ne diyor?

Her derdin olur çresi her inleyen ölmez

Her mihnete bir hir olur her gama pyn

Her derdin çaresi vardır; her inleyen ölmez.

Her eziyetin sonu vardır; her gam, keder elbet bir gün bitecektir.

Geh çk olunur dmen-i pkze-i ismet

Geh iffet eder dem-i ryiş-i zindn

Bazen parçalanır masumiyetin tertemiz eteği.

Bazen iffet, insanları zindanın süsü yapar.

Ekser görülür çünkü cez cins-i amelden,

Encmda henden olur rahne-i shn.

Ne iş yaparsan, karşılık olarak aynısı başına gelir.

Törpünün aşınması yine demir yüzünden olacaktır.

Tezkr olunur ln ile Haccc ile Cengiz,

Tebcl edilir Nşirevan ile Süleyman.

Lanetle anılmaktadır Haccac ile Cengiz.

Yüceltilir, övülür hep Nuşirevan ile Süleyman.

Kabil midir elfz ile tagyr-i hakkat?

Mümkün mü ki tefrk oluna küfr ile mn!

Lafla sözle hakikatin değişmesi kabul edilebilir mi?

İman ile imansızlığı ayırt etmek mümkün değildir.

***

İşte bakınız, sevgili okurlar.

Ziya Paşanın özellikle bu son dizesi bize çok büyük ibretnma şeyleri anlatmaya yeter de artar...

Ve ibret olsun diye bu yanlışlıklarımızı yüzümüze bir bir işte ayıbınız diyerek vuruyor

Cumhuriyet kelimesi, kavram itibariyle dopdoludur

Mana değeri gerçekten milli ruhu andırıyor.

Amma velkin, Ziya Paşanın dediği gibi;

Kabil midir elfz ile tagyr-i hakkat?

Mümkün mü ki tefrk oluna küfr ile mn!

Lafla sözle hakikatin değişmesi kabul edilebilir mi?

İman ile imansızlığı ayırt etmek mümkün değildir.

Niye değildir?

çünkü hakikatleri değiştiriyor.

Hiçbirşey yerinde kullanılmıyor.

İstismar ediliyor.

Cüce insanlar yüceleştiriliyor, layık olmadıkları yerlere getirtiliyor..

Ve buna da Cumhuriyet dönemidir deniliyor.

Cumhuriyet de fazilettir deniliyor.

Ne demek istiyorsun birader?

Cumhuriyetden bir şey bırakmadın ki?

Yüce İslam dininin kavramından hiç bir şey bırakmadın ki?

İslam; tüm izzet ve iffetiyle ne yazık ki zaman zaman birileri tarafından kötüye kullanılıyor.

İşte İslam kötüye kullanıldığı takdirde, o toplum kendini terörden, beladan, fitneden kurtaramaz.

Nitekim ülkemiz işin içindedir.

Riyakarlık..

Hudbinlik

Hak etmeyen birileri illa ki kutsal yerlere getirilip, insanlara iyi olarak göstermek toplumu yanıltmaktır.

Yanlıştır ve zarar vericidir..

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Güneydoğu Anadolu Ortak Akıl Platformu değerli bir heyet tarafından kurulmuş inanç sembolüdür.

Yerli yerinde olan bir girişimdir.

Hatta bize göre geç bile kalınmıştır.

Kurucuları arasında çok yakından tanıdığımız, çok değerli simalar vardır.

Hem de çok değerli insanlar

Bir önceki gün Diyarbakır Öğretmenevinde güzel bir toplantı yapıldı.

çok değerli insanlar vardı, bürokratlar vardı.

Başta Diyarbakırımızın kadim hemşerilerimizden olan eski İçişleri Bakanlarından Sayın Abdulkadir Aksu Bey dahil olmak üzere

Milletvekili, eski bakanlar, Diyarbakır milletvekilleri..

Yani, protokolü zenginleştiren çok önemli kişiler vardı.

Fakat tüm bu güzel girişime ve başarılı aktif harekete rağmen, konuşmacı heyetinin konuşmalarından önce Kuran-ı Hkimden bir Arş-ı Şerif okundu.

Buraya kadar her şey çok güzel, müteşebbis heyeti tebrik ediyoruz.

Ama ne yazık ki son dakikada Kuran-ı Mucizul Beyanın o güzel ayetlerini; okuttukları isim dikkat çekiciydi..

Kime okuttular biliyor musunuz?

Diyarbakırımızda ve Güneydoğuda ismi kirli şaibelerden bir türlü çıkmayan

Hakında enva-i şaibeden söz edilen

Yüz kızartıcı olaylarla nam yapmış birine, maalesef Kuran-ı Kerimi okutuldu..

Bize göre bu durum, seçkin hareketin ve güzel teşebbüsün varlığını; vahim bir şekilde gölgeye düşürdü

Tıpkı; pişmiş aşa su katma misali...

Zira yüce İslam dini yeryüzünde seçkin bir dindir.

Kuran-ı Kerimin okunuş şekli vardır

Arabesk şeklinde okunmaz, okunmasına da izin verilmez..

Büyük ahenk veren, zevkle ve sabırla, okunması lazım..

En önemlisi de, temiz ruhlu insanların okuması gerekir.

***

Zira bu zat-ı muhteremle alakalı; insanda akıl kilitlemesi yaratan iddialar var..

Bakınız..

Sen kalk, Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde Din Görevliliği yap

Ulu Cami gibi tarihi bir camide ki Beşinci Hareme-i Şerif denilen mabette İmamlık görevi yap..

Ondan sonra da; kendini şaibelerden kurtarma..

Soruşturma üzerine soruşturma, müfettiş üzerine müfettişlik olma..

Hem de yüz kızartıcı suçlarla, soruşturmalık olma..

Gündeme gelme..

Ve tüm bunlara karşı; ar damarı çatlarcasına ahalinin huzuruna çık..

Rasgele her platformun başında kendini tanıtmak için; ben hafızım diyerek, Kuran-ı Kerim oku

Nitekim..

Ne hutbe oku..

Ne de, imamlık görevini yap?

Sonra çık; Ulu Cami Baş İmamı ünvanını al..

Nasıl bir iş anlamak zor

Ha bir de siyasete soyun!

İşte böylesi zevatlar yüzündendir ki; İslam ve Din sürekli yara almaktadır

***

Kısacası...

Ziya Paşanın dediği gibi;

Tezkr olunur ln ile Haccc ile Cengiz,

Tebcl edilir Nşirevan ile Süleyman.

Lanetle anılmaktadır Haccac ile Cengiz.

Yüceltilir, övülür hep Nuşirevan ile Süleyman.

Kabil midir elfz ile tagyr-i hakkat?

Mümkün mü ki; tefrk oluna küfr ile mn!

Lafla sözle hakikatin değişmesi kabul edilebilir mi?

Böyle olunca iman ile imansızlığı ayırt etmek mümkün değildir.

Kuran sıbgatıyla kendini süslendiren nice münafıkları gördük.

Yine Ziya Paşadan bunu da söyleyelim.

Nadanlar eder sohbet-i nadanla telezzüz

Divanelerin hemdemi divane gerektir

Cahillerle sohbet etmekten hoşlananlar gene cahillerdir

Delilerin arkadaşı gene delilerdir

Vesselam.

En derin saygı ve sevgilerimle...