"KÜRESEL SİSTEMİN ÖNÜNDEKİ EN BÜYÜK TEHDİT İSLAM'DIR" (!)
Eklenme: 3/5/2019 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Bu köşede yıllardan beri yazdıklarımızın-çizdiklerimizin temel amacı ve varlık nedeni, peşinen hissettiğimiz, gördüğümüz küresel İslam düşmanlığı tehlikesidir..

Ki varlığımız da, dirliğimiz de bu meyandadır

çünkü bu küresel İslam Düşmanlığı tehlikesi az-öz bir tehlike değildir.

Dolambaçlı bir tehlikedir..

Mekirlidir ve hilelidir.

Tarih boyu, İslama karşı sinsice hep kirli oyunlar sergilenmiştir

Tek hedef, İslam dünyasını paramparça edebilmektir

Zaman zaman kiraladıkları piyon ve ajanların yardımıyla hedeflerine ulaşabilmişlerdir..

Ama mukdedir olamışlardır..

İslam dünyasının içine sızmışlardır

İslamı sindirme planlarını projelendirerek ümmet varlığını içten içe vurmaya çalışmışlardır

Hıristiyanlık dini gibi, İslamiyeti de Protestanlaştırma senaryolarını organize etmişlerdir..

İslama karşı küresel tehdit bu!..

Dün olduğu gibi bugünde aynı senaryolar tertipleniyor?

Başta söylediğim gibi mekir ve hileden ibarettir.

Batı dünyasının, yani haçlı emperyalizminin tarih boyu çok derin oyunlar içerisinde olduğu gerçeği, yüce Kuran-ı Kerimdeki İbrahim Suresinin 46. ayetiyle de sabittir.

Zira yüce kitabımız, onların o hilelerini, oyunlarını, küfür ve şiddetlerini ortaya çıkarmada bir mihenk taşıdır.

Değdi miydi, o kirli küfür dünyasının nasıl bir kalitede olduğunu ortaya koyar.

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Yüce kitabımız Kuran-ı Kerimin İbrahim suresinin 46. ayeti mealen aynen şöyle buyuruyor;

Gerçekten onlar (İslama karşı) tuzaklar kurdular. Oysa onların tuzakları dağları yerlerinden oynatacak nitelikte de olsa, Allahın denetimi altındadır (Onun iznine tabidir).

İnkra şartlanmış olanların İslama karşı ortaya koyacakları hile ve entrikalar ne kadar güçlü olursa olsun, velev ki dağları yerinden oynatacak kadar kurgulanmış güçlü ve kuvvetli olsun Allah izin vermedikten sonra onların kimseye bir zarar vermesi düşünülemez. Zira inkrcılar, kemiyet ve keyfiyet bakımından çok güçlü de olsa, o gücün kullanılmasında ortaya konacak olan irade tamamıyla Allahın elindedir.

Bu itibarla ümit varız.

Kesinlikle gelecekteki nesil, şimdiki mevcut nesilden daha uyanık olacak, daha kültürlü olacak, daha zeki ve akılcı olacak.

Düşüncemiz ve ümitvarlığımız bu yöndedir..

Ki emareler de zaten bunu bize hissetiriyor..

***

Sevgili okurlar..

Bakınız, O büyük Üstad Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretlerinin, bu minvalde vecizeli bir sözü var.

Der ki...

Yakinim var ki behemahal İstikbal semavatı zemin-i asya teslim olur yed-e beydaye İslama

Yani, İstikbal İslamın berrak ve nurlu eline teslim olacaktır.

Bu küresel oyun ve tuzakları kuranlar da kendi tuzaklarının içine düşeceklerdir...

* * *

Sevgili okurlar.

Aynı paralelde, Yeni Şafak Gazetesinin deneyimli kalemlerinden, kardeşimiz, muhterem Yusuf Kaplan Beyde, dünkü yazısında değerlendirmede bulunuyor..

Yazısından bir kaç altı çizili cümlelerini sizlere aktarmak istiyorum..

Önemli..

Hele ki yaşadığımız zaman dilimi içerisindeki; tehdit ve tehlikelerin bilinmesi açısından, pürdikkat çekmekte..

Dünyanın bütün dengelerini altüst eden iki vahş dünya savaşından sonra inşa edilen Soğuk Savaş düzeni, kapitalizm ile sosyalizm arasında danışıklı dövüşe dayalı sahte bir düzendi.

Soğuk Savaşın gerisinde ABDyi her bakımdan ele geçiren ABDdeki Yahudi gücü vardı.

Soğuk Savaş, ABDye (daha doğrusu, ABDyi ele geçiren Yahudi gücüne) hem ABD içindeki hem de dünya ölçeğindeki gücünü pekiştirmek, tahkim etmek için zaman kazandırmak amacıyla icat edilmişti.

Yahudi gücü, yaklaşık yarım asırlık süre zarfında ABDyi her bakımdan ele geçirmeyi başardı.

TÜRKİYEDEKİ LAİK SİSTEM, 28 ŞUBAT DARBESİYLE KÜRESEL SİSTEMİN UYDUSU OLDUĞUNU BİR KEZ DAHA İSPATLADI

Yahudi gücünün başını çektiği küresel sistemin önünde yeni bir tehlike belirdiğine hükmedildi.

Bu tehlikeyi, dönemin NATO Genel Sekreteri Willy Cleas, Küresel sistemin önündeki en büyük tehdit İslmdır diyerek açıkça ifade etmişti.

Soğuk Savaş bitirilecek, İslmla savaş, terörizmle savaş maskesi altında NATOnun temel stratejisi olarak benimsenecekti.

Küresel sistem, açıkça İslmı hedef tahtasına yatırırken, Türkiyede 28 Şubatın altyapısı hazırlandı ve 28 Şubatta sokaklarda tanklar yürütüldü.

Küresel sistem, İslmı hedef tahtasına yatırdı; küresel sistemin uydusu olduğunu gösteren Türkiyedeki laik sistem de İslmı irtica numarasıyla en büyük tehdit olarak belirledi.

Temelde üç boyutundan söz edilebilecek çok büyük bir ihanetti bu.

28 Şubat darbesi, İslmın bin yıl bayraktarlığını yapan bu topraklardan İslmın izlerini silme projesiydi.

O yüzden bin yıl sürecek dendi.

Bin yıl sürmedi ama bizi zihnen dönüştürdü: Başörtüsü mücadelesini kazandık ama tesettürü kaybettik!

Burada başörtüsü-tesettür ilişkisi üzerinden kurduğum cümle, hayatın her alanına uyarlanacak bir cümledir; meseleyi başörtüsü-tesettür meselesine indirgemek istemem.

Aslında dikkat çekmek istediğim nokta şu: Neyin mücadelesini verdik ama nerelere savrulduk?

***

Evet, sevgili dostlar.

El hak.

Sayın Kaplanın tespitlerine katılmamak mümkün değildir.

Bakınız, 17 yıldan beri iktidarda olan AK Parti, halka çok büyük ümitler verdi.

Hele hele Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın gerek Başbakanlığı döneminde, gerek Cumhurbaşkanlığı döneminde, halkın her alanda güvenip bel bağladığı bir devlet büyüğü olması hasebiyle, halk güven ve sevgisini sürdürmeye devam ediyor.

Ama bu da bir gerçektir ki artık uyanmamız gereken bazı tehlikeleri görmezlikten gelemeyiz.

Örneğin; demokrasi adı altında nerdeyse toplumun çok önemli kesimlerinde toplumsal çürüme tabiri caizse gırtlağa dayanmıştır...

Bu vahim çürüme hali, inkr edilemez.

Ahlaki çöküntüler diz boyu.

Kadının, kadınlık karakterinden sıyrılıp, adeta demokrasi ve yaşam özgürlüğü adına piyasada o kadar haya dışı, utanma dışı giyim-kuşamlarla rahatlıkla dolaşıyorsa, artık buna karşı yasalar çerçevesi altında tedbir alınması gerekir.

En kısa zamanda kadının fitne olma tehlikesinden çıkarılması gerekir

Yeni tedbirler, yeni yasaların getirilmesi lazım..

Yoksa, yarın çok geç olabilir

En derin saygı ve sevgilerimle.