“İZZET-İ İSLAMİYE VE NAMUS-U MİLLİYE’NİN YARALARI PEK DERİNDİR!” (IV)
Eklenme: 7/23/2018 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar...

Her zaman bu köşemde sizlerle önemli memleket meselelerini paylaşırken, gelip giden ve oluşan olayların kriterini yaparken, önce geçmişimize yönelik İslama karşı beslenen batı dünyasının kirli oyunlarına merçek tutuyorum..

Ki hadiseleri irdelerken, hakikatın daha net gün ışığına çıkmasını sağlamak için..

İslam ümmetini ayakta tutan, birini diğerine bağlı kılan ve inandığımız yüce Kuran-ı Kerimin ana hüküm ve ilkelerine sımsıkı sarılan bir ümmet olunması lazım iken, ne yazık ki son yüzyıl içerisinde bu minvalde stratejisini ve hedefini kaybetmiştir

Aslında, Yüce kitabımızın, bu aziz ümmete yönelik vermiş olduğu şuur dersi tüm insanlığa yeter de artar...

Ama ne yazık ki; piyon sistem ve yönetimler yüzünden Batıla eğilim gösterildi

Ki Batı dünyası, yani haçlı ve Siyonizm emperyalizminin stratejik olarak hazırladığı çalışma şekli deortadadır..

Tek hedef; Türkiyeyi içten yıkmak ve İslam dünyasını başsız bırakmaktı.

Bunun da yapabilinmesi için, Hilafet-i İslamiyeyi dağıtıp ümmeti başsız bırakmak gerekiyordu?

Ve nitekim geçici de olsa bu hedeflerine ulaştılar

***

İttihat Terakki Partisinin oluşturulan üye ve ana can damarları kesinlikle Yahudi sabetayistlerdir

500 yıl önce Avrupadan kaçıp Türkiyeye sızdırılan Yahudi unsurlardır

Elbette ki, bu unsurlar ilk önce Selanike yerleştirildi..

Tabi Selanik o zaman Türkiyenin coğrafyası içindeydi.

Osmanlı bunları himayesine aldı, iş güç sahibi etti.

Zaman zaman Müslümanlık kisvesine büründüler.

Keza Doğu ve Güneydoğu Anadoludaki Süryaniler ve Ermenilerin de aynı biçimde İslamın kılık kıyafetine bürünerek camii, cemaat ve hatta tarikatların içine dahi girmelerini gözardı edemeyiz..

Para toplamaları

Hedeflerine ulaştıktan sonra tekrar aynı stratejisine dönüp kirliliğini gizliden, gizliye devam ettiler..

Ki zaman gelmiş bu dönmeler envai türlü kıyafetler giymişlerdir.

Bazı tarikat şeyhlerinin kilit noktalarını bile ele geçirmişlerdi...

Ve içten o cemaatleri birbirlerine düşürmüşlerdi.

Böylece İslamın stratejisini altüst ettiler..

İhlslı iman şuurunu zedeleyip kirli oyunlara başvurarak, Türkiyeyi içten yıkmaya çalıştılar..

Böylece diğer milletlerin yüce İslam dinine fevc fevc dehalet ederek girmelerine engel oldular...

Hiç kuşkusuz ki İslamiyete sahip çıkanlar, bu tür hıyanet erbaplarını günü gelmiş, gerçek kimlikleriyle deşifre etmiştir

Ama ne yazık ki zarar gören yine bu ümmet olmuştur.

Mesela kaç günden beri İZZET-İ İSLAMİYE VE NAMUS-U MİLLİYENİN YARALARI PEK DERİNDİR! başlığı altında, bir dizi yazı yazıyoruz..

Türkiyenin, İslam dünyasının; tarih içerisinde kimler ve hangi unsurlar tarafından, ablukaya alınıp yok edilmek istendiğini..

Pek tabi ki gerçek tarihi de, gözler önüne sererek

Evet, yazı serimiz devam ederken, Dr. Muhammed Harbin El Osmaniyyune Fittarihi vel hadare isimli kitabından çok önemli, can alıcı konuları da sizlerle paylaştık..

Yahudilerin, yani Mohis Kohenlerin, Emanuel Karasuların ve Ziya Gökalpların ırkçı Turancı anlayışını yoğurarak Osmanlıyı paramparça eden, anlayışın temel dayanak noktasının Kemalizm stratejisi olduğuna dikkat çekmektedir

Mohis Kohenin 1936da, Tekin Alp ismiyle yazmış olduğu Kemalizm isimli kitabı

Ki bu kitabın tercümesi Pariste yapılarak, Fransızcaya çevrilmiştir

Ve 1937de yayınlanmıştır.

Fransa parlamentosu başkanı Dr. Hirio bu tercümeyi almış okumuş ve bu kitabı batı dünyasına hediye etmiştir..

Tabi ki, Mohis Koheni tebrik etmişlerdir.

Bakınız kitapta aynen şu cümle yazılmış;

Türkiyedeki yaşayan Müslüman ümmet, artık Doğulu insanlığından sıyrılmış, tamamıyla batılılaşma rengine bürünmüş, bu da Kemalizm ve laikçilik sayesinde olmuştur

Kemalizmin en büyük başarısında hilafetin ilgası söz konusu olmuştur...

Ne yazık ki bunu daha önceden yapacaktık...

Ancak İttihat Terakkinin kurulmasıyla başarabildik.

Her tarafı Türkleştirmek, siyasetüt-tetrik (Türkleştirme) siyasetiyle bunu başardık...

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

28 Şubattan sonra Türkiyedeki oluşa gelen post modern darbeciliğin ana hedefini ve stratejisini araştırırken, Doğu ve Güneydoğuda kasıtlı olarak oluşturulmuş PKK terör örgütü gibi ırkçılığa dayalı kirli bir unsur boşuna peyda edilmedi

İttihat Terakkinin oluşturulmasıyla nasıl Hilafet-i İslamiye dağıldı

Günümüzde, aynı çalışmanın stratejisiyle Güneydoğu Anadoluda Kürt milletiyle Türk milleti birbirine düşürülüyor

Ki İslamın ana omurgasını oluşturan bu coğrafya çatlatabilinsin..

Doğu ile Batı arasında düşmanlık havasını yaratmaktadırlar..

İçimizdeki hain ırkçı piyonlarla, batı emperyalizmine kölelik yapan ve hatta haçlı ve Siyonistlere uşaklık yapan dinsiz unsurların ittifakıyla; bu proje şuan hayata geçirilmek isteniliyor

***

İşte Yeni Şafak Gazetesi yazarlarından Yusuf Kaplanın, kaleme aldığı Bıtılıların Yüzyıllık stratejisi.. başlıklı yazı..

Gazetenin dünkü nushasında yayınlandı

Ortak tarih şuuru ve medeniyet tasavvurumuzun bin yıllık omurgasının çökertilmesi başlıklı yazısını okudum.

Bizim günlerdir, yıllardır söylediklerimizin bir hulasası olarak tespitlerine hayran kaldım.

Mesela şöyle diyor;

Adnan Oktar şebekesine karşı -geç de olsa- önemli bir operasyon başlatıldı.

Fırsatperestler televizyonlarda sahne almaya ve açık açık hedef göstererek cemaatlere, tarikatlara saldırmaya başladılar yine...

Zaten yüz hatlarından da gerçekler okunuyor ve kendisini ele veriyor.

Adnan Oktarın Yahudi stratejisine alet olduğu apaçık ortadadır

20 yıl önce Harun Yahya ismiyle, Siyonizme ve Emperyalizme, Masonlara neler söylemedi ki?

Kendisini, gizliden gizliye İslama sahip çıkan biri olarak gösterdi

Ama sonradan İslamda olmayan şeyleri televizyon vasıtasıyla İslama mal edilmiş gibi göstererek, zehir enjekte etmeye başladı..

Yahudileri kutsadı..

Siyonizmin emir ve direktifleri doğrultusunda, çalıştı..

Ki her faaliyeti, kendisini ele veriyor.

***

Ama gel gör ki..

Bugün, Onun o maskeli yüzünden dolayı, İslama gönül veren tüm cemaatler, tarikatlar birer sorun olarak devlete lanse ettirilmeye çalışılıyor

Ki bu da apayrı gizli bir çalışmadır.

Osmanlının, dolayısıyla hilafetin bitirilmesinden sonra paramparça olan İslm dünyasında sadece cemaatlerin, özellikle de tarikatlerin iyi kötü temsil ettikleri bin yıl İslm dünyasını akdev, fikr ve siys olarak dimdik ayakta tutan Ehl-i Sünnet Omurganın çökertilmesinin emperyalistlerin en büyük hedefleri olmuştur.

Sahtekr yalancı riyakr insanları işbaşına getirmişlerdi.

Ve yaptıkları o kirlenme İslama mal edilmek istenmişti.

Sonradan, maskeleri düşüp, kendilerini ele vermişlerse de; bedeli ağır olmuştur..

***

Mohis Kohenler, Emanuel Karasular, Ziya Gökalpler ve daha nice sabetayistler bu memlekette cirit atmışlarsa

Ki atmışlardır..

Bugün yine aynı şekilde İslam dünyasının gerçek ehl-i ilim, tarikat ve medrese oluşumlarına karşı; o zihniyetin uygulayıcıları, gizliden gizliye harekete geçip, saldırmaktadırlar

***

Bakınız, Bediüzzaman Hazretleri

Bir İslam büyüğü

Yetmiş-seksen yıl önce Afyon Mahkemesinde, yargılandı

Yapılan duruşmasında Ağır Ceza Heyeti huzurunda aynen şu ifadeyi kullanıyor;

Benim herhangi bir siyasi parti kurmak, dernek veya devletin aleyhinde herhangi bir unsur teşkil etmek değil, bilakis memleket insanlarını birbirine kenetlemek, dinsizliğe karşı yekvücut hale getirmek, güçlü bir Türkiyenin meydana getirilme çalışmasıdır.

Üstad devamla şöyle diyor

Bir tek gayem vardır: O da, mezara yaklaştığım bu zamanda, İslm memleketi olan bu vatanda Bolşevik baykuşlarının seslerini işitiyoruz.

Bu ses, lem-i İslmın iman esaslarını zedeliyor.

Halkı, bilhassa gençleri imansız yaparak kendisine bağlıyor.

Ben bütün mevcudiyetimle bunlarla mücadele ederek gençleri ve Müslümanları imana davet ediyorum.

Bu imansız kitleye karşı mücadele ediyorum.

Bu mücahedemle inşaallah Allah huzuruna girmek istiyorum.

Bütün faaliyetim budur.

Beni bu gayemden alıkoyanlar da, korkarım ki Bolşevikler olsun.

Bu iman düşmanlarına karşı mücahede açan dindar kuvvetlerle el ele vermek, benim için mukaddes bir gayedir.

Beni serbest bırakınız, el birliğiyle, komünistlikle zehirlenen gençlerin ıslahına ve memleketin imanına, Allahın birliğine hizmet edeyim.

En derin saygı ve sevgilerimle.