“İLK KIBLEMİZ KUDÜS’Ü İŞGALCİLERİN İHTİRASLARINA TERK ETMEYECEĞİZ!” (II)
Eklenme: 9/26/2018 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Başkan Erdoğan Amerikanın New York kentinde düzenlenen Birleşmiş Milletler (BM) 73. Genel Kuruluna katıldı.

Birçok ülke lideriyle görüştü..

İstişarelerde bulundu..

Ki görüşme, istişare ve yeni diyalogları geliştirme adına; diplomatik temaslarını sürdürmeye devam ediyor..

Erdoğan, burada sergilediği tutumla; birkez daha dünya lideri olduğunu gösterdi..

çekinmedi..

Endişe ve kaygıya kapılıp; geri adım atmadı..

Bilakis, aynı inançla, aynı gururla, küfür dünyasına karşı dimdik ayakta durdu

İslam dünyasının özellikle mağdur ve azınlıkta bulunan bazı Müslüman ülkelerinin haklarını savundu..

Özellikle Myanmardaki Budistlerin zalim ve kafirce masum insanları aileleri önünde katletmekte olduğunu, bu zulme karşı dünyanın ne zamana kadar seyirci kalacağını, haykırdı

Keza Ortadoğudaki diğer bazı İslam ülkelerinin yaşadığı drama değindi

Ekonomiksel sıkıntılarını, eğitimlerini, emperyalist ülkelerin köle çağı olmadığı halde adeta köle gözüyle bakıp onları sömürdüklerini dile getirdi..

194 ülkenin hazır bulunduğu oturumda; yüzlerine haykırdı

Bu sömürünün son bulması gerekir dedi...

Özellikle Suriyede ABDnin düne kadar gizli, şimdi açık ve net olarak PYD/YPG/PKK terör örgütlerine ağır silah vermeye devam ediyor olmasını, stratejik müttefik olarak bunu eleştirip, hatta kınamaya kadar giden bir yüreklilikle sorguladı

Ve ABD Başkanı Trumpın yüzüne bunları, haykırdı

İşaret parmağıyla gösterip; adil değilsiniz dedi...

Suriyelilerin hakkını, hukukunu savunmak üzere devlet gücünü oraya yığmak zorunda kaldıklarını da dile getirerek; insanlık çağrısında bulundu.

Akan kanın durdurulmasını istedi...

Erdoğan, Ortadoğuda, İslam ülkelerinin bulunduğu birçok ülkede, baskıcı politikalarla insanların katledildiğini, oluk gibi kan döküldüğünü, masum insanların, açlığa, yoksulluğa, sefalete süreklendiğini ve tüm bunların da Birleşmiş Milletlerinin gözü önünde yaşandığını söyledi

Bize göre tüm yanlışlıkları dile getiren Erdoğan, emperyalizmin yüzüne,hakikatleri bir bir şamar gibi vurmuştur..

Ve vurmaya da devam edecektir

Allah yar ve yardımcısı olsun

***

Amma velkin...

Bu dünya keferetül fecereleri daha ne zamana kadar İslam ülkeleri üzerine hegemonya kurup, baskılarını sürdüreceklerdir?

Daha ne zamana kadar Demokrasi adı altında yüz kızartıcı baskıcı oyunları tezgahlayacaklardır?

Batı emperyalist küfür dünyası; mustazaf, mazlum milletlerin üzerine daha ne zamana kadar zulmünü sürdürecektir?

Ne yazık ki; büyük bir belirsizlik hakim

Ki bu sorulara yanıt verecek; kimse de yok!

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Bediüzzaman Said-i Nursi Hazretlerinin Lemalar isimli kitabının 17. Lemasında Batı dünya ve Avrupa hakkında yazdığı çok önemli bazı noktaları buraya almak istiyorum..

Nitekim, Erdoğan da aynı o tarzda eleştirilerini Birleşmiş Milletlere karşı, ortaya koydu..

Hiç kuşkusuz ki...

Biz Batı dünyasının teknolojisine karşı değiliz.

çağımızın olmazsa olmazıdır.

İnsanlığa medeniyet olarak gösterilmesi de çok güzel.

Ama bu medeniyetin arkasındaki işlenen zulüm, maddi ve manevi işkence, insanlığın hiçbir cihetinde yoktur.

Onun için Bediüzzaman Hazretleri Teknoloji dünyasına değil, teknolojiyi kirliliğe kullanan ABD, İsrail ve diğer emperyalist ülkelere şöyle sesleniyor;

Bil, ey ikinci Avrupa!

Sen sağ elinle sakm ve dalletli bir felsefeyi ve sol elinle sefih ve muzır bir medeniyeti tutup dv edersin ki, Beşerin saadeti bu ikisiyledir.

Senin bu iki elin kırılsın ve şu iki pis hediyen senin başını yesin ve yiyecek!..

Ey küfür ve küfrnı dağıtıp neşreden bedbaht ruh!

Acaba, hem ruhunda, hem vicdanında, hem aklında, hem kalbinde dehşetli musibetlerle musibetzede olmuş ve azaba düşmüş bir adamın, cismiyle zhir bir surette, aldatıcı bir ziynet ve servet içinde bulunmasıyla saadeti mümkün olabilir mi?..

Ona mesut denilebilir mi?

y, görmüyor musun ki, bir adamın cüz bir emirden meyus olması ve vehm bir emelden ümidi kesilmesi ve ehemmiyetsiz bir işten inkisar-ı hayale uğraması sebebiyle, tatlı hayaller ona acılaşıyor, şirin vaziyetler onu tazip ediyor, dünya ona dar geliyor, zindan oluyor.

Hlbuki senin şeametinle kalbinin en derin köşelerinde ve ruhunun t esasında dallet darbesini yiyen ve o dallet cihetiyle bütün emelleri inkıtaa uğrayan ve bütün elemleri ondan neşet eden bir biçare insana hangi saadeti temin ediyorsun?

Acaba, zil, yalancı bir cennette cismi bulunan ve kalbi, ruhu cehennemde azap çeken bir insana mesut denilebilir mi?

İşte, sen biçare beşeri böyle baştan çıkardın; yalancı bir cennet içinde cehennem bir azap çektiriyorsun.

Ey ikinci, bozuk Avrupa!

Senin çürük ve esassız esaslarının bir kısmı şunlardır ki:

En büyük melekten en küçük semeğe kadar herbir zhayat kendi nefsine mliktir ve kendi ztı için çalışır ve kendi lezzeti için çabalar.

Onun bir hakk-ı hayatı var.

Gaye-i himmeti ve hedef-i maksadı yaşamak ve beksını temin etmektir diyorsun.

Ve Hlık-ı Kermin kerem düsturlarından ve erkn-ı kinatta keml-i itaatle imtisal edilen düstur-u teavünle, nebtat hayvntın imdadına ve hayvnat insanların yardımına koşmasından tezahür eden o umum kanunun rahmne, kermne cilvelerini cidal zannedip, Hayat bir cidaldir diye, ahmakane hükmetmişsin.

Ey sefahet ve dalletle bozulmuş ve İsev dininden uzaklaşmış Avrupa!

Deccal gibi bir tek gözü taşıyan kör dehn ile ruh-u beşere bu cehennem hleti hediye ettin.

Sonra anladın ki, bu öyle ilçsız bir illettir ki, insanı l-yı illiyynden esfel-i sfilne atar, hayvntın en bedbaht derecesine indirir.

Bu illete karşı bulduğun ilç, muvakkaten iptal-i his hizmeti gören cazibedar oyuncakların ve uyutucu hevesat ve fantaziyelerindir.

Senin bu ilcın, senin başını yesin ve yiyecek!

* * *

Evet, sevgili dostlar.

Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Amerikada Birleşmiş Milletler 73. Genel Kurulunda yaptığı konuşma, nerdeyse harfi harfine Üstad Bediüzzaman Hazretlerinden getirmiş olduğumuz birer nota durumundaki açıklamasının bir nevi ifadesi ve manasını taşımaktadır...

Öyle ümit ediyoruz ki Başkan Recep Tayyip Erdoğan, Bediüzzamanları, Necip Fazıl Kısakürekleri, Mehmet Akif Ersoyları inşallah aratmayacaktır.

Tüm anlayış ve fikriyatıyla aynı paralel arz eden konuşmalarının mevcudiyeti açık ve ortadadır.

O zaman bize düşen görev, kesinlikle Erdoğanı yalnız bırakmamaktır...

Ve dünya kamuoyunda gereken maddi, manevi yardımı eksiltmeyeceğiz ve gevşetmeyeceğiz.

Ancak ne var ki kamuoyunun Başkanımızdan en önemli istek ve arzusu da şudur.

Doğu ve Güneydoğu Anadoluda devletin önemli makam ve mevkilerine atanan bürokratların ehil ve liyakatli olmasını istiyor..

Bu minvalde; hassasiyetin önemle arz edilmesi isteniliyor..

Partinin genel gidişatı, başıboş, baldırıçıplak insanların eline teslim edilmesin

çünkü bu partiye Doğu ve Güneydoğuda bazı feodalite, zorba iş çevrelerinden tutun da, diğer bazı aşiret gibi unvanları taşıyan baykuş ruhlu insanların dadandığını biliyoruz..

İşte bunların ayıklanması lazım..

Bunların, kontrol edilmesi gerekir

Eğer bu hassasiyet ve ehliyet, lıyakat ilkelerine dayalı hareket edilmezse; ülke ve milletin kaybı büyük olur

Korkarız ki aynı bu insanlar, bir gün gelecek hegemonyasını daha fazlasıyla artırarak memleketin altını üstüne getirecekler

İnsan temel hak ve hürriyetleri epotek altına alarak; kendilerine saltanatlar inşa edeceklerdir..

Bunların en büyük güçü; ne yazık ki bölgedeki önemli makamlara atanan yanlış bürokratların varlığıdır..

Maddiyatı herşeyin üstün gören; zihniyet sahibi şahsiyetlerdir

Yoksa onlar; toplum karşısında birer hiçtirler...

En derin saygı ve sevgilerimle