28 ŞUBAT POSTMODERN DARBESİ VE BATI ÇALIŞMA GRUBU!?
Eklenme: 3/1/2021 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Ne yazık ki yakın tarihimizin zaman akışı içerisinde olup bitenlere baktığımızda; kötülükler, yanlışlıklar, ihanetler, fesat ve bozgunculuklar diz boyu...

Gırtlağı aşmış durumda..

Hep iyiliklere galebe çalınmıştır..

Aldatıcı, hileli, mekirli oyunlar tezghlanmıştır...

Ülke ve millet, kardeşi kardeşe kırdıran şeytani ruhla kuşatılmıştır...

Hak, hukuk, özgürlük, eşitlik yok görülmüştür..

Milli irade, hasım görülmüştür.

İnanç, ibadet, dini değerler öcü olarak lanse edilip, laiklik kisvesi altında; dinsizlik dayatılmıştır..

En aşağılık hal ise; iyiliklerin kötülük, kötülüklerin de iyilik, güzellik olarak; sunulması olmuştur

Yasalar, mevzuatlar, yönetimler, makam ve mevkiler dahil..

İcra edilen, hizmetler bile; milli ve yerli olmadığı gibi milli iradeyi bin yıllık kültüründen, medeniyetinden saptırma adına uygulana gelmiştir..

Ve her şey; emperyalizmin nam-ı hesabına yapılmıştır...

Yerli değil, ithal anlayış, millete enjekte edilmeye çalışılmıştır..

Hazin olan da şudur ki..

Yaşanan ve yaşatılan tüm tahribatlara rağmen; denir ya zararın neresinden dönülürse kardır misali, üç maymunu oynamışlardır..

Devletimiz, devletimizi yönetenler, millet ve ülke tümüyle, yaşanan ve yaşatılanlara karşı basiretli bir tüccar gibi davranmamıştır..

Küfür sistemine dur diyememiştir

Gittiğimiz yol, yaşadığımız hal; iyi bir yol ve hal değildir diyememiştir..

İşte bu görmedim, duymadım, bilmiyorum aklı, küfür zındıkalarını azarak, palazlandırdı..

Ki edepsizlikleri haşin bir ruhla, bizi bizden edip, içten içe vurdurttular..

Bakınız, bugünkü sohbetimize başlık olarak kullandığımız 28 ŞUBAT POSTMODERN DARBESİ VE BATI çALIŞMA GRUBU ifadesi, rastgele bir ifade değildir.

Sıradan kullandığımız cümleleri içermiyor?..

Tarihimize kara leke olarak geçen satılmış kölelerin, bu millete, devlete ve vatana ihanetlerinin bir eseridir; 28 Şubat!

Bu olay yalnız bugüne münhasır değildir...

Bunun geçmişi I. Meşrutiyetin ilanına dayanmaktadır...

II. Meşrutiyette revaç görmüştür..

Yüz almıştır..

Böylece hedefine ulaşmıştır.

Niye?

çünkü Ulu Hakan Sultan Abdülhamidi dolaylı kurnazlıklarla tahttan indirebilmişlerdir.

Ve nihayetinde Osmanlı ve İslam coğrafyası yeryüzünden nerdeyse tümüyle silip-süpürülmüştür...

çünkü birkaç küçük piyon devletçikler oluşturuldu...

Osmanlı, 21 etnik devlete ayrıldı

Türkiye de Osmanlının son kalesi olarak, küçük, daracık bir coğrafyaya sığdırıldı..

Ki bunu da başardılar..

Ancak mevcut durumu da içlerine sindirmeyerek, ihanetliklerini icra etmeye devam ettiler bu emperyalistler..

Su uyur, düşman uyumaz mantığıyla, hep Türkiyeye saldırı kodunda kaldılar...

İllaki burayı da yok edebilmek!

Bu coğrafyada, 1909ları 1923leri, 27 Mayıs 1960ları, 12 Eylül 1980leri, 28 Şubat 1997leri, 27 Nisan 2007leri ve 15 Temmuz 2016daki hain darbeler ve muhtıra girişimlerini, hep onlar organize etti..

Finans sağlayan, lojistik imkan temin eden; emperyalizm oldu?.

Uygulayanlar da içimizdeki piyon, satılmış devşirmeler oldu...

Önce Osmanlı yıkıldı sonra Memalik-i İslamiye-yi yıkmaya çalıştılar...

Kısacası tüm bunlar İslamiyetin varlığına karşı tarihi düşman olan batı emperyalizm ile Yahudi Siyonizminin büyük ittifakı içerisinde sürdürüle gelinmiştir.

Ama başta işaret ettiğimiz gibi tüm bu olup bitenler rastgele olaylar değildir.

İçten bizi yıkmak isteyen düşman, içimizdeki dışa bağlı piyon, ajan köleleri kullanabilmişlerdir.

Hazin olan da şudur ki içteki hain ajanlar da devletimizin can damarı durumunda bulunan şerefli Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve hatta Osmanlı ordusunun içine sızmış devşirme, kiralık hainler olmuştur...

Tarihin akışına bakıldığında, Osmanlıdan günümüze dek bu yıkıcı, sinsi hareketler, devletin kilit noktalarına yerleşmiş ve bu ihanetlerini, kimliklerini gizleyerek rahatlıkla, yapabilmişlerdir...

* * *

Düşünün, sevgili okurlar.

İttihat Terakki Partisini oluşturan ve kilit noktayı ele geçiren üç büyük paşalar; ne yazık ki zaman gösterdi ki meğer paşa değil, maşa imişler.

1918de Mondros Mütrekesi, 1920de Sevr anlaşması, 1923teki Lozan ihaneti tümüyle devletimizin içine sızdırılmış ajanların imzalarıyla gerçekleştirilmiştir. ..

Evet, 27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat, 27 Nisan ve nihayetinde 15 Temmuz ihanetleri...

Bunlar, tümüyle 28 Şubattaki Batı çalışma Grubu olarak kendini adlandıran bizce Batı çalışma Köleleri Grubunun mensupları ve anlayışını güdenlerdir...

15 Temmuzda da yapılan ihanet yine Amerikaya, Batı dünyasına bağlı FETÖcülük grubu da aynı şekilde köleler grubu durumunda hareket etmiştir

Ama hiçbirisi de Allaha şükürler olsun ki; başaramadı..

İşte bu bozguncu, fesat unsurlar elbette ki ihanet ve hıyanet grupları tarafından oluşa gelmektedirler.

Ama ne yazık ki, milletimizin alın terinden akan vergilerle oluşturulan bütçelerle bu işleri yapmışlardır.

İnanıyoruz ki batı dünyası bu köleleri kendi paralarıyla kullanmamışlar.

çünkü batı dünyası o kadar aptal değil.

Bilinçli düşmandır.

Para harcamadan iş yapıyor.

Ama bu köleler, bütçemizden nemalanarak böyle ihanetleri gerçekleştirebilmişlerdir.

* * *

Evet, sevgili dostlar.

Gerçekten 28 Şubat ihaneti, baştan buraya kadar bahse konu olan tüm olayların başucu ve beklenenlerin en kritik ve tehlikeli bir çalışma şekli olmuştur.

* * *

Bunlardan oluşan üç büyük ihanet vardır..

Bakınız, bu minvalde Yusuf Kaplan hoca dikkat çeken bir yazı kaleme almış..

Sizinle yazının bir kısmını paylaşmak istiyorum...

Üç BÜYÜK İHANET!

28 Şubat, yeniden mazlumlara, İslm dünyasına öncülük edecek Müslüman Türkiyenin gelişinin durdurulması girişiminin son ürpertici perdelerinden biridir.

28 Şubat, üç büyük ihanetin adıdır:

Birincisi, irtica tehdidi palavrasıyla, toplumun İslm kimliğinin yok edilmesi ihanetidir.

İkincisi, 28 Şubat, Türkiyenin parçalanmasının zihn, sosyo-kültürel temellerinin atıldığı bir ihanetin adıdır.

Üçüncüsü, İslmın protestanlaştırılması ihanetinin dönüm noktasıdır.

İhanet kelimesini, öyle ulu orta kullananlardan hazzetmem. Ama yaşananları, ihanetten başka bir şeyle izah etmek zorlaşıyor, maalesef.

İki asırdır gök kubbemiz çöktü; bütün dünyayı kan gölüne çeviren emperyalist Batılılar, İslm dünyasını da işgal ettiler, talan ettiler, paramparça ettiler ve fiilen / siyaseten köleleştirdiler!

İslm kimliğin ve duyarlıkların bastırılması, laik kimliğin ve duyarlıkların dayatılması, kaçınılmaz olarak etnik kimliklerin, İslm kimliğin önüne geçmesine, bu da Türkiyenin parçalanma sürecinin tohumlarının ekilmesine yol açtı.

Özetle: Bu ülke, böyle bir ihanet görmedi!

Hem irtica diyerek İslm kimlik, duyarlıklar bastırıldı; hem etnik kimlikler kaşınarak ülke bölünmenin eşiğine fırlatıldı; hem de toplumun İslm ruh kökleri bastırılarak İslmı protestanlaştıracak tehlikeli bir proje icat edildi.

* * *

Evet, sevgili okurlar...

Şu da bir gerçektir ki cumhuriyetimizin kuruluşundan günümüze dek oluşa gelen böylesine tüm kirlenmeler ve bozgunculuklar, ne yazık ki Laiklik, Atatürkçülük, Kemalizm gibi kavramlar kullanılarak, tertiplenmiştir..

Bu üç kavramın gölgesine sığınarak yüce İslam dinini yok etme, İslam dinini Protestanlaştırma ihanetini icra etmişlerdir...

Yaşanan ve yaşatılanlar, hıyanettir, rezalettir, edepsizliktir ve alçaklıktır?.

Vahim olan da yüzde 99u Müslüman olan bir milletin içinden palazlanarak büyüyen, büyütülen, himaye altına alınan, şekillendirilen boyutlara, bu ihanetler erbaplarının gelmesidir, gelişmesidir?..

çünkü hala da darbecilik tehlikesi zaman zaman Demoklesin Kılıcı gibi otoritenin üzerine sallanmaktadır.

Toplum bunların farkında olduğu halde, ne yazık ki otorite bunlara hala da geçit veriyor.

O kökten gelen CHP gibi bir fesat anlayış, hala da TBMMnde neşvünema buluyor.

Hem de demokrasi adına.

HDP gibi bir fesat unsuru vardır.

PKK, DHKP-C, DEAŞ, FETÖ gibi daha nice gizlenmiş fesat unsurlar vardır.

Yegne çare ve kurtuluş reçetesi de başta Başkan Erdoğan dhil olmak üzere TBMM ve millet, el ele vererek büyük bir referandumla bu fesat unsurlarını kökünü kazımak üzere, Sivil bir Anayasa oluşturmaları gerekir...

Ki CHP ve lideri dhil olmak üzere

Zira onlar 28 Şubatı temsil ederek savunan anlayışlardır.

Bir an evvel siyaset zemininde yok etme zamanı gelmiştir, hatta geçmiştir.

Büyük bir referandumla, halkın oyuyla bu anayasayı ortadan kaldırıp bu fesat ve kirli unsurlar, artık itibar görmemeli..

Yasaların ve mevzuatların gölgesinde, abı-hayat tanınmamalı!

Yıllardan beri bu 28 Şubatı yazıyoruz/çiziyoruz.

Zira bu yörede, bu coğrafyada bundan en çok zarar gören medya grubumuzdur ve Altındağ ailesidir.

Ama Allahın izniyle zerre kadar hedefimizden şaşmayız.

Devletimizin yanındayız.

Satılmış, Batı çalışma Grubu adını taşıyan Batı çalışma Köleleri Grubuna rağmen devletimizin yanında olup var gücümüzle onların aleyhinde çalışmaya devam edeceğiz.

* * *

Sevgili okurlar!

Bunu da sizinle paylaşmadan geçmek istemiyoruz.

Bu 28 Şubat gibi fesadı, fitneyi, bozgunculuğu yayan ve milletimizin başına büyük bir bela olarak çöken unsurların yüzünden özellikle ülkemizdeki başımıza gelen uğursuzluklar, musibetler, felaketler

Hele hele Kovid-19 belası..

İnanın yüce kitabımız Kuran-ı Kerimin Rum suresinin 41. Ayetini bana hatırlatıyor.

İşte bu ayetin işari tehditlerinin kapsamına girmemek için bir an evvel bu kirlenmelerden kurtulup, yüce İslam dinine sarılmalıyız.

Ki bu satılmış köle unsurlarının esamileri bir daha okunmasın..

Evet, Rum suresinin 41. Ayeti bize mealen şöyle buyuruyor;

İnsanların bizzat kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulmalar olmuştur. (Kötü yoldan) dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır.

Ayet-i Kerime, insanın yerküredeki tabii dengeyi bozacak bir takım yanlışlar yaptığını ortaya koyuyor..

Teknolojik gelişmeler, para hırsı, rekabet ve lüks yaşama tutkusu insanları fütursuz ve dengesiz bir çalışmaya itiyor.

Bunun bir neticesi olarak yerküresinin doğal yapısında bitkileri ve onlardan istifade eden canlıları tehdit edecek ciddi bozulmalar, nehirlerde ve denizlerde hayatı olumsuz yönde etkileyecek kirlenmeler görülüyor.

Tabii dengenin tahrip olması ve canlıların yok olup gitmesi gibi felaketlere seyirci kalan insan, bugün dünyada genetik bozulmalara kadar giden çok daha büyük yıkımlara imza atıyor.

En derin saygı ve sevgilerimle.