30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMINI MİLLETÇE KUTLADIK!
Eklenme: 8/31/2018 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği üzre dün Büyük Taarruzun, Büyük Zaferin 96. yıl dönümüydü

O Büyük Zafer, aradan 96 yıl geçtiği halde milletin ruhi derinliklerine yerleştirilmiş bir cihad anlamını taşımaktatır

O anlamda; haçlıları denize dökme günüdür

O Büyük Taarruz, o Büyük Zafer, kıyamete dek unutulmaz bir milli bayramımız olacaktır...

***

Elbette ki haçlı emperyalizm, İstanbulu istila ettikten sonra İç Anadoluya kadar yayılmaya başladı.

Nerdeyse her tarafı istila ettiler.

O müstevli zorba, haçlı anlayış, dün ne yaptıysa bugün aynı şekilde, aynı biçimde değişik versiyonlarla hala o kini taşımakta olduğundan, kimsesin kuşkusu olmasın...

Ve unutmasın...

Bugün fiilen soğuk savaş yoksa da, ekonomik savaş söz konusudur.

Haçlı anlayış, tüm İslam ülkelerini hükmen ve manen kendine bağlamıştır..

Sömürüyor.

Kene gibi de kanını emiyor ve kurutuyor.

Bir tek, Türkiye ayaktadır..

İslam dünyası için de; tek ümit Türkiyedir.

O Türkiye de artık şunun bunun Türkiyesi değildir

Recep Tayyip Erdoğanın Türkiyesidir

Onun misyonuyla yaşayan ve büyüyen bir Türkiye vardır

Ümit varız ki, Türkiye artık zorba emperyalistlerin, özellikle ABDnin dayatmalarına Eyvallah demeyecektir...

çünkü onlar gibi düşünen bir hükümet yok, bir iktidar yok.

Onların tam tersine ümmet ruhunu taşıyan bir iktidar vardır

Bir cumhurbaşkanı vardır

Bir başkan vardır...

Bu itibarla kimse onların savurduğu tehditlere Eyvallah demez

***

Cumhurbaşkanı geçenlerde de zaten söyledi;

Sizin dolarınız varsa, bizim de Allahımız var

Hiç kuşkusuz ki, dolarcıları da dolar sahibi yapan Allahtır, onun gücünün üstünde güç olamaz

İşte bu imanla yaşayan bir Cumhurbaşkanımız var.

Bu itibarla, özetlemek gerekirse

Ağustos ayı tarih boyunca Zafer ayı olarak adlandırılmış bir aydır. ..

Türkiye içinde, İslam dünyasın için de hep uğur getirmiştir..

Nitekim 26 Ağustosta Cumhurbaşkanımız, hatta MHP lideri dahil olmak üzere Türkiyenin 81 ilinden insan seli, Malazgirte akın etti

Büyük bir coşkuyla Sultan Alparslanın 947. Zafer yılını kutladı.

Bize göre o günkü o zafer Anadoluyu Asyaya bağlayan, hatta Avrupaya doğru yürüten bir İslam hareketiydi...

O İslam hareketi üzerine ordular oldukça güçlendiler.

Milli uyanış, milli diriliş, Asyadan Anadoluya, hatta Avrupa kıyılarına kadar oldukça uzadı

Uzadıkça uzadı ve geniş bir coğrafyaya yayıldı.

Sahabelerin Hz. Ömer döneminde yaptıkları gibi Sultan Alparslanın orduları da Roma İmparatorluğu karşısında, aynı o tarzda İslamiyeti yeryüzüne oldukça yaydılar.

Ki Nurettin-i Zengililer, Selahaddin-i Eyyubiler gibi Kuds-i Şerifi emperyalist ve haçlıların elinden alan o Selçuklunun misyon hareketini, kıyamete dek ne kadar meth-u senasını etsek de azdır.

Fazlasıyla da yapsak yerindedir.

Elbette ki o zafer, 30 Ağustos 1922deki elde edilen zaferle aynı manayı, aynı değeri ve aynı ruhu taşımaktadır

çünkü inanan bir millet vardı.

Malazgirt Meydan Muharebesinin ruhu bin sene sonra dahi olsa Anadolunun bünyesine yerleşmiş ve kök salmıştır.

Ümmetin ruhi ve kalbi derinliklerine inmiş, nüfuz etmiştir

Millet aynı o anlayışla haçlıları tıpkı Romen Diyojenin ordularını mağlup ettiği gibi; yendiler ve denize döktüler.

Neydi o ruh?

O ruh, cihad ruhuydu.

Zaten İslamın zirvesinde yürüyen ruh, cihad ruhu olmalıdır.

Cihad ruhu olmadığı müddetçe, hiçbir zaman kimse kavmiyetçilik ve ırkçılık taassubuyla Ben zafer kazandım, şunu yaptım, bunu yaptım diyemez..

Diyen olsa da, tamamıyla laf-ı güzaftan ibaret olur...

Milli mücadeledeki ruh, 30 Ağustos 1922deki ruh aynı Malazgirt Meydan Muharebesindeki ruhun uzantısıdır.

Ama bir fark var.

Bu farkı çok derinden incelemek, irdelemek lazım

Üzerinde objektif gözle durmak lazım

İnanç ve tarihi değerleri göz önünde tutarak, bakmak lazım

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

26 Ağustos 1071de Sultan Alparslan, Malazgirt meydan Muharebesi öncesi, hutbe okuyor.

Hutbeden sonra bir talimat yazıyor

Ve diyor ki...

Bugün savaşa giriyoruz. Savaşa giren her bir asker abdest alacak, 2 rekt sünnet namazı kılacak. Ondan sonra, savaşa girecek...

İşte bu misyonla talimat veren bir devlet büyüğünün, ne kadar imanlı bir devlet adamı olduğunu ortaya koyuyor

Ki, herkesçe malumdur, kimse de inkr edemez.

O ruhla Bizans ordusu yenilgiye uğratıldı.

O ruh, zaferden sonra, nice zaferler elde ederek yayıldı.

Asya ve Avrupa sathına yayıldı

İslam bayrakları dalgalandı.

Elbette ki bu bayrakları taşıyan İslam ordularıydı

Selçukluydu

Sonra Osmanlı geldi.

Ama ne var ki 1922deki Milli Mücadele ruhu, aynı başarıyı elde ederken 1923te her nedense tam tersine coğrafyamıza topraklar eklenmesi gerekirken, Lozan Antlaşmasına oturan o dönemin devlet büyükleri, İngilizlerin baş murahhası Lord Curzonun tüm istek ve arzularını kabul ederek, 1922deki ruha ne yazık ki sahip çıkmadılar.

O büyük Anadolu zaferini heba ettiler..

Sahada kazanılanı, masada kaybettiler

Hele hele 1924te Hilafet-i İslamiyenin yıkılışı

1925teki yanlış uygulamaları kabullenmeyen birçok ulema kesiminin asılması, kesilmesi ve sürgün edilmesi

CHPnin anlayışı; hep İslama karşı faaliyet gösterdi

Gerek Malazgirt Meydan Muharebesindeki o zafer anlayışıyla,

Gerekse 1922deki Büyük Taarruz ve Büyük Zaferin ruhuyla hep ters düştü

Bırakın İslamın yayılmasını, bilakis değerleri kökten kestiler...

O zafer ruhunun yayılması; Lozandaki anlaşmayla engellendi..

Duvar örüldü

Lozanda atılan imza, Türkiyeyi ufacık bir coğrafyaya, sınırlı bir toprağa, mahkum etti

İşte gerek 26 Ağustos 1071deki zafer olsun, gerek 30 Ağustos 1922deki Anadolu mücahitlerinin zaferi olsun

1923ten sonra o ruh bir türlü milletin içine yayılmadı.

Sadece bayramdan bayrama

Şekli olarak, o tarihi hatırlatmak üzere sembolik bir zafer bayramı şeklinde kutluyoruz.

Allah demiş kulum doğru söyle, bu durum hiç de insanlarımızın hoşuna gitmiyor.

Ama resmi dil, siyasi anlayış hep bildiğini okumaktadır...

Şekli olarak Anıtkabiri ziyaret etmek...

Akşamları resepsiyon düzenlemek...

Kokteyller vermek..

O günleri hatırlamak bize göre o ecdadın ruhunu incitmekten başka bir şey değildir

***

Sevgili okurlar...

Allah nasip ederse Pazartesi günü itibariyle Türkiyenin içine düşmüş olduğu ekonomiksel sıkıntıların temel nedenlerini inceleyerek, başta siz değerli okurlarımız olmak üzere kamuoyuna tüm gerçekleri kaleme alarak paylaşmaya çalışacağım

Yani Türkiyede son 16 yıl içerisindeki olup bitenleri dile getirmeye çalışacağız

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı cumalar