AK PARTİ NE YAPMALI?….
Eklenme: 5/20/2019 12:00:00 AM

Dost acı söyler, hakikatiyle! Şunu; ifade ediyoruz!...

İvedilikle; şunu yapmalıdır.. Ki zaman geçirmeden.. Ve hemen şimdi?

Dün; yola çıkarken neyi hedefliyorduk..? Yolu yarıladık, ne haldeyiz?..

Bugün de, hangi merhalede bulunuyoruz?!

Yol alınanlar kim? Yolcular kim? Yolun rotasını çizen kim?

Rehberler

Dava arkadaşları?..

Yeniler ve eskiler, duraklarda inen ve binenler, dahil olmak üzere!?

Bu muhasebesiyle, olup-biteni irdelemesi gerekiyor; AK Parti ve Kurmayları!

Sonra; 31 Martı sorgulayacak

Biz nerde yanlış yaptık? sorusuna gelmesi gerekiyor?!.

Soracak.. Araştıracak, irdeleyecek ve soruşturacak..

Özeleştiri merceğiyle, aynayı sürecine ve yüzlerine tutacak..

Diyecek ki; de bakalım Yanlışımız ne, ne değildir?

***

İçimizde ne tür hainler türedi de; dostlar çıkış kapısına yöneldi?.. Ferasetimizi mi kaybettik ki, herkesi hasım görür hale geldik?

Hakkı batıla, batılı hakka neden yeğler hale geldik biz söyle?

Trollerin.. Troykaların.. İçteki kurtçukların, dehlizine kapılıp, davayı bize unutturdular mı, ne? Ve bunlar içimizde nasıl türedi, be arkadaş!!?

Şirketlerle.. Derneklerle. Vakıflarla.. Teşkilatlarla Platformlarla.. Örgütlerle

Vekillerle, teşkilatlarla, parti başkanlarıyla; hacı abileri nasıl da ihdas ettik..

Paraya, pula, mala-mülke, servete yönelerek, zenginler peydahlattık!!

Yani, kapital bir putlaşmanın batağına nasıl oldu da, gırtlağa kadar batıp, düştük?..

İştahlı, iştahlı; batıp çıkıyoruz!

çevremizi, önümüzü, ahalimizi görmezden gelerek; bizi bizden nasıl ettiler?!

***

Günahı da.. Sevabı da.. Hayrı da Dini de.. İnancı da.. İbadeti de! Terk-i diyar ettik!..

Allahın hükümlerini de.. Kuran-ı Kerimin, anlatımını da..

Peygamber efendimizin rehberliğini de

Avrupa-i fikrin seküler ve liberal hayatına, mevta eder hale kim ve kimler bizi getirdi?

Ne hale geldik biz?

Ha bire, kurban verip, duruyoruz, durmadan?

Dilipakın dediği gibi; be namaz hale nasıl, kim bizi getirdi, gelebildik?

Ne yazık ki geldik, hem de cünübe halde!!?

Evet, abdest bozuldu!.. Hadese, necasete topyekn düşüldü..!

Ne aile kaldı..? Ne mahremiyet..? Ne de yaşamın huzuru, güveni ve istikrarı?..

Herkes öteki.. Herkes hasım.. Herkes birbirine kanlı-bıçaklı, düşman kesilmiş

Onun için de; ruhen de, bedenen de, zihnen de arınmalıyız?

***

Salt parti değil Millette? Ki devlet-i aliye bütünüyle.. Yeter artık; maddiyatın peşinde koşma hali?..

çünkü, maneviyatı kaybeden her şeyini kaybetmiş olur! Ki hali hazır yaşadıklarımızdır..

Cahilleşen, zalimleşen bir serüvenin içerisinde; bulunur haldeyiz!.. Ve tabi ki, bir başına yalnızlaştık..

İçten ve dıştan; sopalanıyoruz?..

Ne eşimiz kaldı? Ne dostumuz kaldı? Ne de yol arkadaşı.. Ne de aile mefhumu diye bir; kurum

Ki maazallah; benlikte kaybolur noktaya geldi!!!...

Irkçılık ve şovenizm!!

***

Aslında, vaki olan aşamanın tek cümlelik beyanı var Ki panzehire ulaşabilmenin yolu da; buradan geçiyor?

Biz nerede yanlış yaptık sözünün muhtevasıdır?

Karşılığıdır..

Biz; nefis muhasebesinden uzaklaştık!! Onun; nefsani kirliliğine, battık, bir türlü de çıkamıyoruz!.. Bunları aşmalıyız..

***

Değişim, deniliyor.. Değişiklik yok! Yenilik deniliyor, zerresi- yok.. Kişiler hep aynı!!!

Yeni bir yol seyri ve haritası, deniliyor; gidilen yol aynı yol.?

Metal yorgunluğu.. Zihin yorgunluğu.. Dava yorgunluğu..

Maddiyat düşkünlüğü, denildi duruldu.. Ancak; mekanizma aynı işlerlikte!

Halkın beklentisi.. Milletin talepleri.. Seçmenin, istedikleri ulu orta çığlık çığlığa ifade ediliyor

Ve vaat ediliyor; hepsi olacak deniliyor?.. Ama herşey yine eski tas eski hamam misali, bildik!!!

***

Hasılı kelam; bir imtihan serüveninde!!!..

Eğer ki, gerideyseniz..!

Eğer ki, kayıplar veriyorsanız..

Eğer ki, bilmezlikle, yüz yüzeyseniz..

Eğer ki, imtihan dersini veremiyorsanız..

Eğer ki, zihnen, ruhen ve bedenen netice elde edemiyorsanız!!..

Ve eğer ki; en iyisini istiyor ve yapılmasına gönlünüz var ise!

Yapmanız gereken; yukarıdaki kriterleri liyakat nokta-i nazarında, değerlendirmenizdir?

***

Dahası!.. Kendinizi özeleştiriye almanız gerekiyor Yenilenin, değişin.. Sonra çevrenize bakın!..

Kim kimdir..? Kim kiminledir? Fikri de, zikri de, dünyevi, ahiret mücadelesi; hangi yolun yolcusudur?

Ona göre tavır ve tanzime gidin.. Sonra, özünüzle, sözünüzle, ruhunuzla topluma dönün!!!

Yani, yapılması gereken!

Kenar-ı Diclede bir Kurt aşırsa koyunu, Gelir de Adl-i İlahi Ömerden sorar onu..!

İşte bütün mesele bu!

***

PROTESTO VE OLGUN TAVIR!?..

Beceremeyiş mi? Beceriksizlik mi?

Yoksa, keyfiyet arzına göre, tarafgirlik mi?

Her ne ise!! Ne yazık ki, tüm şekli-şemailiyle vaziyet yüze-göze bulaştırmadır..

Ötekileştirmedir.. Kutuplaşma zehrini vahşice enjekte etmedir..

çünkü;

Eleştiriyi bilmiyoruz.. Eleştiriye tahammülümüz yok.. Özeleştireye de gelmiyoruz

Yani; kör bir bencillik hakimiyetiyle, boğazlıyoruz!!

Hakikati de.. Hakikatsizliği de.. Zalimi de.. Mazlumu da

Velhasıl; bulamaç misali iştahsız ve nefessiz bırakılıyoruz!!!?..

***

İşte, debelenip, durulan vakıa!

Binali Yıldırımın.. Üniversitedeki protesto edilme hali..

Hadise, inşa edilen binaların seyri

En basit.. En halis.. En doğal bir; tavır vücut bulmuş!!..

Ama, eleştiri oklarını elinde tutanların hali!!

Akla ziyan!!!.. Vur.. kır.. Yak, yık!!! Sen de karşılık ver...

Görüntüler de!.. Muhataplar da.. Şahit olanlar da!!..

Her şey ulu orta yerde!.. Bir şiddet yok.. Bir gariz küfür yok.. Bir fiziksel müdahale söz konusu değil..

Bir, metal atma hali de yok Yapılan ne? Bir slogan..

Ne diyorlar; her şey çok güzel olacak? Hepsi bu!..

***

Eğer ki!.. Demokrasiye Demokratik hakka!!..

Eleştiriye.. Eleştirisel hakka.. çağdaşlığa; dem vuruyorsa!..

Ki öyle!.. Öyle ise; bu ne tahammülsüzlük!! Bu ne paskallık..

Bu ne; ateşi körükleme hali.. Yangına; benzinle gitme, fikriyatın alevliliği!..

Ayıp ya!

Gelelim, Binalı Yıldırıma.. Ortaya koyduğu tavır Takdire şayan..

İşte, demokratça tutum.. İşte olgunluk.. İşte, toplumsal kucaklamayı benimseyen siyasetçi!

Yaptığı ne? Protesto edenlere el sallıyor.. Selam veriyor.. Gülücük gönderiyor.. Ve salonu terk etmiyor..

Bilakis, daha bir kaynaşma sağlıyor

***

Bir protesto.. Bir olgunluk Doğrusu ikisinin, vücut bulduğu panzehir

Şiddeti.. Öfkeyi.. Hizipleşmeyi.. Kutuplaşmayı..

Ötekileştirmeyi.. Tahammülsüzlüğü.. Anlayacağınız enva-i şirretliği kökten yok edendir..

Birliği.. Dirliği.. Kardeşliği pekiştirir.. Doğruyu buldurur.. Yanlışı ortaya koyar.. İstişareyi sağlar..

Hakkaniyet oluşur.. Özgürlük, eşitlik.. Hak, hukuk ve adalet nizam bulur

Mütevazilik.. Samimiyet.. İhlaslı.. Liyakat ve ehil, bir toplumsal huzur sağlanır..

Netice itibariyle..

Vakıadan çıkarılacak vicdan-i ders ferahlıktır, huzurdur!!..

***

14 MAYISI HATIRLARSAK!!

Yani.. 14 Mayıs 1950.. 69 yıl önce..

O gün, size neyi ifade eder, ya da neyi size hatırlatır!!..

Bilen az.. Ama bilmeyen hayli çok.. Hani diyoruz ya; demokrasi, demokrasi..

Milli irade, milli irade. Hakimiyet, kayıtsız şartsız milletindir..

Teminat.. Hakkaniyet..

İşte bu yaldızcı kelimeleri, cümlelere yerleştiriyoruz ya! Seçme ve seçilme

İşte; özgürleştikleri gündür 14 Mayıs.. Bir milattır..!

***

çünkü, açık oy, gizli sayım devri sona ermişti

Artık; hakim teminatı vardı.. Gizli oy, açık sayım!

Seçmenin de.. Sandığın da.. Siyasetin de; hakim teminatıyla şeffaflaşmasıdır; 14 Mayıs!..

Ne gariptir ki! Bu devrimin sene-i devriyesinde..

Demokrasiden.. Eşitlikten.. Özgürlüklerden..

Türkiyenin demokrasi tarihinden dem vuran, CHP!!!

Bugün, 69 yıl öncesinin; özlemiyle!! Hakim teminatını; çete olarak, görüyor..

Eee..

çeyrek asır; tek parti, şeflik ve dipçik dönemiyle inşa edilen saltanatın, hasaneti ve özlemi!!!..

***

BİR DE BEN SORAYIM!

Herkes sordu.. Sosyal medya çalkalandı.. Ama hala; etkili ve yetkiliden ses yok..

Neyedir, bilemem.. Ama velakin bir de ben sorayım..

Belki birileri, üçlü koddan kurtulur..

Görür..

Konuşur..

Ve duyar misali; ses verebilir?..

Şu kuvöz hadisesi neyin nesi?..

Kadın Doğum hastalıkları Hastanesi

Denilen odur ki..

72 tane kuvöz var.. Bunların, ekseriyeti boş.. Kimi bozuk.. Kimi, devre dışı..

Ve iki ay içerisinde, 62 bebek bu kuvözlerde tutulmuş?..

Yani, yüzde 50 kapasiteli! Garip olan şudur..

Özel bir hastane ile yapılan anlaşma..

Yani kuvöz hizmeti verilemiyorsa, buraya sevk edilecek?

Sormak lazım!

Neden, niçin ve nasıl? Gerekçe; nedir?

Pek tabi ki..

Sadece iki aylık zaman dilimi içerisinde; kaç hasta bebek sevk edildi.

Devlete maliyeti ne kadar?.

Kısacası kim kime; neyin rantını sağlıyor?..

Hadi bi deyin bakalım..

***

19 MAYIS VE 100. YILI!

O gün, Atatürk ne diyordu?

Ey gençlik..

Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur

Sporcuya nasıl sesleniyordu?

Zeki, çevik ve aynı zamanda ahlaklı

Ya, sanatçıya

Herkes sanatçı olamaz

Bir millet sanattan ve sanatkardan mahrumsa tüm bir hayata malik olamaz..!

Köylü için, ne diyordu?

Köylü milletin efendisidir

Ya hekimler için, söyledikleri?

Beni Türk hekimlerine emanet edin

Ve millet için; Her millet, layık olduğu yaşayışa erer!..

Peki, sene-i devriyede.

Yani bir asrın devrinde; hal-i vaziyet!! bu minvalde mi?..

Siz deyin

19 Mayıs kutlu olsun..