ANAYASA DEĞİŞİMİ AK PARTİNİN YENİ HAMLESİDİR!
Eklenme: 3/25/2021 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği üzre dün AK Parti 7. Olağan Büyük Kongresi Ankara Spor Salonunda yapıldı.

Cumhurbaşkanının kongrede yapmış olduğu konuşma, 2023e odaklıydı..

Somut delillere dayanıyordu..

Ve altı çizili tarihsel, hedefleri dile getirerek yeni bir sayfa açıyoruz dedi...

Zaten, yeni bir sayfa açıyoruz demesi; çok şeyi ifade etmektedir...

Örneğin;

Yargının, hukuku daha etkin ve sade şekilde işletebilmesi amacıyla temel kanunların pek çoğunu baştan sona yeniledik. Tabi bütün bunlarla kalmadık fiziki imknları da geliştirdik. İllerde yaptığımız adalet sarayları, bütün bunların yanında Ankaramızda Danıştay, bunu yaptık. Anayasa Mahkemesi binasını en güzel anlamda yaptık ve şu anda muhteşem bir Yargıtay binasını inşa ediyoruz ki evvelallah dünyada Yargıtay binamızın benzeri yok. Derdimiz ne? O merdiven altı adalet dağıtımı vardı ya bir zamanlar, artık bunlar yok. Şimdi bütün güzel imknlarla yargıcımız, savcımız hepsi bu çalışmalarını yürütecekler. Bu yıl Yargıtay adli yılını yeni binasında inşallah açmış olacak...

Erdoğan, Adalet arayışının insanlığın bitmeyecek yolculuğu olduğu anlayışıyla, reformları gündemimizden hiç ayırmadık. Son olarak da, geçtiğimiz haftalarda İnsan Hakları Eylem Planımızı milletimizin takdirine sunduk. Ayrıca, milletimizi yeni ve sivil anayasayla buluşturmak için çalışmaya başladık. değerlendirmesinde bulundu.

Cumhurbaşkanın böylesine uyarıcı, dikkat çekici, ümit verici tespit ve vurguları, hiç kuşkusuz ki toplumun temel beklentilerini içermektedir..

Nitekim, tıklım tıklım olan kongre salonunda, bu ifadeler ayakta alkışlandı.. Öyle inanıyorum, benim gibi ekranlarının başında Erdoğana dinleyen milyonlarca kişi, Helal olsun sana.. Allah senden razı olsun demiştir.. İyi ki varsınız, iyi ki Türkiye Cumhuriyetinin başında bulunuyorsunuz.. Yoksa halimiz nice olurdu...

Gerçek şudur ki, bir devletin milli egemenliği hukuk ve adalet sisteminin adil ve şeffaf olmasıyla, mümkündür.. Geleceğinin teminatıdır...

Erdoğanın özellikle, şu cümlesi Türkiyenin tarihsel sürecinin de ne kadar vahamet içerdiğini de, gözler önüne sermekteydi..

Erdoğan şunu söyledi?

Muhteşem bir maziyi daha muhteşem bir istikbale bağlayan köprü kurmalıdır. Velhasıl yeni anayasa, darbecilerin, vesayetin, şu veya bu dengenin değil, doğrudan milletin anayasası olmalıdır. Elbette ütopik veya bürokratik değil, millet mahreçli yeni bir anayasa hazırlamak kolay değildir.

Evet, sevgili dostlar.

Bugün değil, bir asra yakın süreçtir Türkiyenin en temel sorunu ve bir türlü girdabından kurtulamadığı; hukuk sisteminin zafiyetler içermesidir..

Ve, hep vesayet odaklı, işleyiş içerisinde olmasıdır...

Tek parti döneminden kalan yargı anlayışı, hele hele mevcut vesayetçilerin ve darbecilerin anayasası gölgesinde yapılan yargılama şekli; Adan Zye kadar olmasa bile yasaların, kanunların çoğu çağdaş normlara uygun olmadığı gibi...

İnsan temel hak ve özgürlüğüne de cevap vermiyor.

Yıllar yılıdır, aziz milletimizin vücuduna giydirilmek istenen adaletle ilgili yasaların gömleği, hiç bir şekilde vücut yapısıyla örtüşmedi?..

Hep, milletimizin vücuduna dar geldi...

Malum, dar giysi her halükarda dikiş atar ve yırtılır..

Giyilmez hale gelir...

Yapılan yamalarda, zaman sonrası çürüme gösterir..

Denir ya, yamalı bohça dikiş tutmaz..

Ne yazık ki, hukuk sistemimiz de dikiş tutmaz bir seyrin içerisinde, debelenip duruyor..

çünkü caydırıcı değil..

Olmadığı için de, suç ve suçlular artmaktadır..

Hal-i hazırda, cezaevleri tıklım tıklım..

Ha bire, cezaevleri inşa ediliyor..

çok zorlu bir sürecin, içerisinde bulunuyoruz!

Dünün enkazları...

Adalet adıyla adaletsizlik...

Hukukun adına hukuksuzluk..

Yasaların, kanunların antidemokratik olma hali...

Hele hele hukuku hiç bilmeyen bazı yeni mezun hkim ve savcıların, vermiş olduğu kararlar, altına imza attıkları hükümler ne yazık ki, derde derman değil..

Bilakis, vicdan sızlatıyor...

Adalet tecelli etmiyor..

Etmediği için de, kestiği parmak açıyor...

Vaziyet, denir ya hal-i lem meydanda.

Netice itibariyle, Görünen köy kılavuz istemez sözüyle yola çıkarsak her şey apaçık orta yerde cereyan ediyor..

Eğer gerçekten hukuka bağlı olunsaydı bu kadar suç ve suçlu potansiyeli oluşabilir miydi?..

Ne mümkün?..

***

Gel gelelim liberal siyasete...

AK Partinin bunca yıldır iktidarda olmasına rağmen, ne yazık ki sistemin zorbalığıyla, kendini demokratik liberalleşme anlayışından kurtarabilmiş değil...

Hatırlarsak...

Demirelin Doğru Yolu da aynı şekildeydi.

O dönemdeki medya patronu olarak, işadamı olarak, siyasetçi olarak bilinen Cavit çağlarla iç içeydi Demirel.

Beraber çektikleri aile fotoğrafları arşivlerde mevcuttur.

Gün geldi devran döndü.

Her şey tersyüz oldu.

Bugün ne Cavit çağların, ne Demirelin ve ne de Doğru Yolun esamisi okunmuyor?..

Keza Turgut Özalın ANAPı da.

Turgut Özalın Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı süreci 10 yıl devam etti.

Turgut Özal da aynı şekilde ANAPı liberal demokrasiden, ranttan ve bazı yanlış çevrelerden ne kendini ne partisini kurtaramadı.?

Semra Hanım çok büyük pozlar veriyordu her yerde, her alanda.

çok lüks giyiniyordu.

Eşi Cumhurbaşkanı Turgut Özalla yemek masalarında oturduğu zaman şarap şişesini devirirdi...

Peki eşi Turgut Özal ne diyordu?..

Biz muhafazakr bir aileye mensubuz ben içki içmiyorum, ama Semra Hanım içiyor, o ayrı mesele...

Sevgili okurlar.

Tarihi hatırlatma babında bunları söylüyoruz.

Geçmişi tazelemek manasıyla değil, geçmişten ibret dersi almak maksadıyla bunları yazıyoruz.

Keza Turgut Özal gittikten sonra Mesut Yılmaz geldi.

Mesut Yılmazın ilk hedefi ise İmam Hatip Ortaokulunu ortadan kaldırıp, İslam dinini körpe dimağlı gençliğe devlet eliyle enjekte edilmesine engel olmak oldu?

Bu benim siyasi hayatıma mal olsa dahi ben bunu gerçekleştireceğim diyordu.

Ve gerçekten de Başbakanlığı döneminde, dediğini yaptı?...

Ama sonu da, vahametle noktalandı..

Allah onun da taksiratını affetsin, başka diyeceğimiz bir şey yok.

Gelelim AK Partiye.

AK Parti 19 yıldan beri iktidarda.

AK Partinin kimlerle olduğu bariz bir şekilde gösterilmiyorsa da kamuoyu nezdinde belli başlı insanlar, her bakımdan AK Partinin ön saflarında rol alıyor, söz sahibi oluyor.

Ama halka hizmet götüren, halka teselli veren, halkı ümitlendiren de Cumhurbaşkanı...

Tüm bunlara rağmen biz de diyoruz ki Cumhurbaşkanımız dünkü büyük kongrede Adalet Reformu ve darbeci vesayetçi anayasaların artık sonu gelmiştir, yeni sivil bir anayasayla halkı tanıştırma müjdesini vermesi, ümit vericidir...

Ama buna rağmen Adalet alanında yapılan yeni reformlar hala da uygulamaya geçmedi.

Zira Adaletle ilgili yasalar, aynı yasalar.

Hem de genellikle hukuk dışı yasalardır.

Cinayetler, hırsızlıklar, toplumsal ahlaki çürümüşlük, eşler arasındaki anlaşmazlık, boşanma, kavga, öldürme oldukça, hız kesmiyor?..

Bize göre İstanbul Sözleşmesinden ayrılmak çok güzel bir jestti.

Bu tıpkı Cumhurbaşkanının Ayasofyayı cami olarak hizmete açma jesti gibiydi...

Toplum için dikkat çekici ve teselli verici bir hamleydi..

Şunu da ifade etmeden, yazıya nokta koymak istemiyorum..

Yüce kitabımız Kuran-ı Kerimin Nisa suresinin 105. Ayetinin mealini paylaşarak, meramımı aktarmak istiyorum...

çok dikkatle okuyup, üzerinde derinden mütalaa etmeyi tavsiye ediyorum herkese.

Evet, ayetin yüce meali aynen şöyledir;

(Ey Muhammed!) Doğrusu Biz sana gerçeğin ta kendisi olan Kuranı indirdik ki, insanlar arasında Allahın sana öğrettikleri ile hükmedesin. Sakın hainlerin (destekleyicisi ve) savunucusu olma!

Bu Ayet-i celileyi; bizler ve tüm insanlık, özellikle devlet başkanları, uyarıcı bir mesaj olarak, algılamalı...

Cenab-ı Allah, Peygamber Efendimiz (S.A.V)e uyarıcı bir şekilde bu ayeti gönderiyor.

Bu ayetin sebeb-i nüzulu ise;

Ayet gelmeden evvel; Alkamenin oğlu Time isimli bir Arap Medinede kendi komşusunun savaş miğferini çalıyor.

Miğfer sahibi bunu fark edince arayışa giriyor ve nihayetinde izi aynı mahallede bulunan bir Yahudinin evine doğru götürüyor..

Miğfer Yahudinin evinde bulunuyor..

Yahudiyi Efendimiz (S.A.V)in huzuruna götürüyorlar..

Hırsız budur, şeriat gereği bu hainin eli kesilmesi gerekiyor diye şikyette bulunuyorlar.

Yahudi uyanık davranarak kendisini şöyle savunuyor...

Efendim ben bu miğferi Alkamenin oğlu Timeden satın aldım.

Buna rağmen Timenin yakınlarının ısrarı ve Bir Müslümanı bir Yahudiye değiştirme ya Resulullah dercesine ısrar ediyorlar, bir an için Resulullah Efendimiz (S.A.V)de Yahudinin elini kesmeye meyleder...

Bu esnada, Hz. Cibril-i Emin vasıtasıyla bu ayet nazil olur.

Ey Muhammed!) Doğrusu Biz sana gerçeğin ta kendisi olan Kuranı indirdik ki, insanlar arasında Allahın sana öğrettikleri ile hükmedesin. Sakın hainlerin (destekleyicisi ve) savunucusu olma!

İşte Resulullah (S.A.V) bu ayeti hemen anlar, okur ve kendine gelir.

Yahudinin elinin kesilmesinden vazgeçer...

Timeyi getirin der...

Ama, Time önceden bildiği için kaçmış, Mekkeye doğru gitmiş.

Mekkeye de giderken orada da bir evde misafir olarak kalır..

O bulunduğu evde de hırsızlık yapar...

Ev sahipleri sabah farkına varırlar, evde hırsızlık olduğunu...

Timenin peşine düşüp, yakalarlar...

İyi bir dayak çektikten sonra eşyasını alıp onu serbest bırakırlar..

Medineden gelirken zaten İslam dininden çıkıyor ve bu fiiliyatlara devam ediyor.

Nihayet bir kervana rastlıyor...

Kendini mağdur göstererek; ben yolda kaldım bana şefkat merhamet kapısını açın der..

Kervan onu bünyesine alır..

Bu kez, kervanın istirahat ettiği esnada, hırsızlık yapar..

Ama, Kervandakiler onu yakalarlar...

Ve başını vuruyorlar...

Denir ya, bir sıçrar, iki sıçrar üçüncüsünde yakalanır..

Hasılı kelam, ayet-in sebeb-i nüzulü şudur sevgili okurlar!

Adalet, hukuk terazisi Kuranla biçimlendirilmiştir...

Herhangi bir yanlışlık yapılınca Peygamber olsa dahi Allah onu uyarmıştır.

Nerde kaldı ki günümüzdeki devletlerin büyükleri?

İnsanlar arasında gerçekten hukuk ve adalet terazisini sözde değil özde gerçekleştirmedikleri müddetçe taşlar yerine oturmaz.

En derin saygı ve sevgilerimle.