ATATÜRK TÜRKİYE’SİNDE İSLAM DURUŞU! (III)
Eklenme: 4/4/2018 12:00:00 AM

Evet, sevgili SÖZ okurları

GÜLHANE HATT-I HÜMAYUNU kavramı, zararlı ve tehlikeli dış mihraklardan Devlet-i Aliye-yi Osmaniyenin temeline konulmuş dinamit gibi sahte bir ifadedir.

GÜLHANE HATT-I HÜMAYUNU demek, Padişahın makamı ve Tanzimat Fermanı demektir

Kelime itibariyle padişahtan çıkan bir emir silsilesi ve nizamnamesidir

Ki bu da tamamıyla batı haçlı emperyalizminin yetiştirdikleri piyon masonların komplo teorisidir

Bir diktacılık hükmündedir.

En önemlisi de, İslamın ana hedefi ve birer temel taşı olan şeriat hükümlerini bir bir ortadan kaldırıp batılılaşma sahteciliğinin diktasıdır...

Nitekim bunun neticesinde; 85 yıl içerisinde bir Osmanlı yok edildi

Hilafet ilga edildi..

Tek parti şeflik ve dipçik dönemi başlatıldı.

Kemalizm ve Atatürkçülük hükümran oldu.

İslam hükümlerine dayalı bir düzen kalmadı.

Bir keyfilik başladı.

Cebri, küfri ve enaniyet diplomasisi, palazlandı..

Ama tüm bunlara ve engellere rağmen, yüce İslam dini dimdik ayakta kaldı

İslama çok fazla hücum başlatıldı ise de kendini hep muhafaza etti ve bünyesini sağlam tuttu.

Zerre-i miskal taviz vermedi...

***

Şu da bir gerçektir ki; Kemalizm eşittir antidemokratik bir dikta şeklidir...

CHP, tek parti dilimi içerisinde mutlak, ceberuti bir düzenin başlangıcı demektir.

Ancak yüce İslam dini tüm bunlara rağmen, hedefinden şaşmadı, pes demedi, zulümkar fikriyat karşısında dimdik durdu.

Gerektiği yerde o küfür ve zındıka cereyanlarına karşı ehliyetli ulemalar ayaklandılar.

İtiraz ve gerçek bir düzene sahip olmak üzere yola çıktılar...

Ama Kemalizm, nerdeyse 25 yıl boyunca İslama karşı zıtlaşma hareketi ile tanımlandı.

Ki o dönem, tek parti dipçik dönemdi..

Ama 90 yıldır, aynı düzen devam etmektedir..

Yine de; İslam ayakta

Yani tek kelimeyle Kemalizm demek, mutlak din dışı bir uygulama demektir.

İslama karşı bir tağuti düzene sarılmak demektir.

Mustafa Kemalin milli mücadeledeki göstermiş olduğu kahramanlığını istismar ederek, halka adeta dinden soğutma ve uyuşturma politikasını uyguladılar..

İslamı adeta halka karşı bir öcü, karanlık bir tehlike olarak gösterdiler

Kemalizm, soyutlanmış bir kavram olarak gösterildi.

***

Bu itibarla her ne kadar yakın tarihimiz, bazı şeyleri abarttırarak tarihe dayandırmak istiyor ise de tümüyle yanlıştır diyebiliriz.

Hele hele Tarık Zafer Tunaya gibi aşırı derecede bir halk partili olarak hukuksal bilgilerini öne sürerek kendini hukukçu olarak gösterip, Kemalizm tarihini abartılı bir şekilde gösteriyor ise de yanlıştır

Beyanları, gerçek dışıdır.

***

OSMANLILIK AKIMI

Tanzimat döneminden devralınan bu akım, devlet idaresinde batılılaşma yoluyla farklı din, etnikteki imparatorluk tabasını Avrupa idare ve siyaset yenilikleriyle bir Osmanlılık ideolojisi altında toplamaktan ibaret idiyse de

Aslında Sultan Abdülhamidin İngiltereye karşı açtığı İslamcı politikaya rağmen, Osmanlılık tezini destekleyen önemli katkıları da görülüyor.

Özellikle bütün taba çocuklarının idadiye mekteplerinde bir arada öğrenim görmeleri, bu arada çok önemli bir gelişme olarak kaydedilmelidir.

Bu gelişmeler, bir taraftan azınlıkların, özellikle Ermenilerin düşünce hayatına ve milli uyanış hareketlerine de destek olmuştur.

O gerçek manada devlet büyüğü Sultan Abdülhamidin devlet yönetim siyaseti, o kadar adil olmasına rağmen ne yazık ki aynı o küfür dünyasının içimizde beslediği piyon, hıyanet şebekeleri Sultan Abdülhamidi arkadan vurabildiler.

Tanzimat Fermanındaki gelişen mana aslında batıcılık demektir.

İdadi mekteplerinde Fransızca öğretiliyordu.

Fransız aydınlanma felsefesi genel olarak da fransız kültürü azınlıklar dahil tüm Osmanlı tabası arasında geniş bir batıcı fikri faaliyetine yol açmıştır.

Bunun neticesinde fransız düşünce heyetinin hkim olduğu ve batılılaşma cumhuriyetçilik gibi gelecekteki akımların yolunu açan yoğun bir fikir faaliyeti bu dönemde damgasını vurmuştur.

Bu yolda içtihat dergisi etrafında toplanan aydınlanmacı grup, ileride Türk siyaset ve fikir hayatına yön veren bir faaliyet merkezi durumuna erişti.

Bu grup, garplılaşma adıyla tanımlanacaktır.

Bundan böyle artık bu batılılaşma fikrine de galebe çalan ikinci bir fikir ki o da Turancı-lık (Türkçülük) manasının ifadesidir.

1875-1878 dönemindeki yıkıcı gelişmeler sonunda, siyaset ve fikir hayatında Türklüğü öne alan bir fikir cereyanı kendisini gösterdi.

Ve gittikçe güçlendi.

Bu dönemde Türkçülük düşüncesi türkolojinin gelişmesi sonucu olarak dünya Türklüğünün birliği ideolojisini benimsemiştir.

İsmail Gaspirali Yusuf Akçura, Türk yurdu derneği ve yayınları, bu akım Osmanlı yöneticilerini I. Dünya Savaşı sırasında giderek Pantürkizme yakınlaştırılmışsa da tarihi gelişmeler sonucu olarak Anadoluda bir Türk devleti iddia şeklinde gelişmiştir.

Ama her şeyden evvel tarih boyunca Nemrutlara, Firavunlara, eski Türkçü akımlarına karşı İslamiyet tazeliğini koruyor ve muhafaza ediyor.

En derin saygı ve sevgilerimle...