BİR HİLÂL UĞRUNA YÂ RAB, NE GÜNEŞLER BATIYOR!
Eklenme: 3/18/2021 12:00:00 AM

Sevgili okurlar...

Bugünkü sohbetimizin ana teması ve gerçek hedefi; 18 Mart 1915 çanakkale Savaşının Zaferiyle ilgilidir.

Bu savaşın ve zaferin üzerinden, tam 106 yıl geçti.

çanakkale zaferi

Hiç kuşkusuz ki sıradan bir zafer değil.

çanakkale Geliboludaki şüheda kanlarıyla sulanmış o topraklar, rastgele topraklar da değildir.

Dökülen kanlar da sıradan kanlar değildi.

Tevhit inancı uğruna ila-yı kelimetullahı üstün tutma adına savaştılar, can verdiler...

İslam simgesini taşıyan şanlı bayrağı gönderden indirmemenin kahramanlığıydı, çanakkale!...

Büyük bir cihattı.

O cihadın sonunda dökülen şüheda kanları sayesinde çanakkale Zaferi olarak tarihe geçen gerçek tarihimizin meşalesidir...

O parlayan meşaleler öyle inanıyoruz ki kıyamete dek devam edecektir...

Bakınız, sevgili dostlar.

Mehmet Akif Ersoy çanakkale zaferini anlatırken şöyle diyor;

Sarılır, indirilir mevki-i müstahkemler,

Beşerin azmini tevkf edemez sun-i beşer ;

Bu göğüslerse Hudnın ebed serhaddi;

O benim sun-i bedim, onu çiğnetme dedi.

sımın nesli diyordum ya nesilmiş gerçek:

İşte çiğnetmedi nmsunu, çiğnetmeyecek.

Şühed gövdesi, bir baksana, dağlar, taşlar

O, rük olmasa, dünyda eğilmez başlar,

Yaralanmış temiz alnından, uzanmış yatıyor;

Bir hill uğruna, y Rab, ne güneşler batıyor!

İşte o hilal Kosovadaki şühedaların kanı üzerine yansıyan ay yıldız kıyamete dek İslamın manevi sembolüdür, ruhudur, dirilişidir ve mirasıdır.

Ebediyete kadar her daim parlayacaktır?

Küfrün, zındıkanın, nifakın başına yumruk gibi inmeye de devam edecektir?..

Dün olduğu gibi, bugün de ezip geçmiştir...

Tarihimiz bundan ibarettir.

Akifin de işaret ettiği gibi işte sımın nesli.

sımın nesli o çanakkale ruhunu dipdiri tutan..

O bayrağı hiçbir zındıka cereyanına alet etmeyen ruhtur...

Hele hele dinden uzaklaştırılmış bir siyasetin kirliliğini, o bayrağa hiç bulaştırmayan ruhtur...

çanakkale Zaferi, İslam ordularının zaferidir.

Türküyle, Kürdüyle, Arabıyla, Acemiyle, Lazıyla, çerkeziyle donatılmış bir ordunun; kahramanlığıdır...

Yani Hakkarili Mehmet Amca, Edirneli Hüseyin Amcayla omuz omuza vererek savaşan İslam kardeşliğidir.

O ordunun hayatta maddi ve manevi kahramanlığı tarihin derinliklerine kimse gömdüremez, söndüremez...

Üzerine siyasetin kirli şalını da çekemez.

***

Bakınız, Akif şöyle diyor;

Ey, bu topraklar için toprağa düşmüş, asker!

Gökten ecdd inerek öpse o pk alnı değer.

Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor Tevhdi

Bedrin arslanları ancak, bu kadar şanlı idi

Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?

Gömelim gel seni trhe desem, sığmazsın.

***

İşte bakın Akif neler söylüyor?

sımın dediği nesil bugünkü nesildir ve bundan sonra gelecek olan nesildir.

Yani tevhit inancına bağlı bir nesilden söz ediyor...

Dini, kirli ve zındıka cereyanlarının siyasetine malzeme yapan bir nesilden söz etmiyor..

Bu nesil tevhit neslidir diyor...

Her daim, şanlı bayrağını göklerde tutan ila-yı kelimetullah uğruna, vatanın bölünmez bütünlüğü uğruna, milletin birlik ve beraberliği uğruna çok güçlü ve dimdik ayakta duran bir nesilden söz ediyor, Akif....

O nesil ki bu davayı göğüsleyerek gelmiştir..

Öyle inanıyor ve ümit ediyoruz ki bu nesil inşallah kıyamete dek varlığını dimdik ayakta tutacaktır...

Lakin bir gerçeğimizi de göz ardı etmememiz gerekir..

Denir ya, amma velkin!

İşte bu amma velkin istisnası, ne yazık ki burada bizi duraksatıyor?..

Hele bir dur diyor...

çünkü, bu kutsal zaferin ciddiyetine gölge düşürmek isteyen İttihat Terakki Cemiyetinin yanlış ve hain politikaları unutulmamalıdır..

O melun düşman denize döküldü...

Amma velakin, İngiliz gavuru ne yazık ki üç yıl sonra, yani 1918de elini-kolunu sallayarak, tek bir kurşun dahi sıkmadan, İstanbulu işgal etti..

İşte bu işgal, Osmanlının da sonunu getirdi..

Cihanşümul bir devletin gücü, bir çırpıda alaşağı edilerek, teslimiyet bayrağı çekildi?

Mondros mütarekesini dayattılar..

Sonra, 1920de Sevr Antlaşmasını önümüze koydular...

Ve nihayetinde 1923te de adına Zafer denilen Lozan Hezimetiyle bizi bizden ettiler...

Sahada kazanılan zafer, masada hezimete döndü?

Nitekim 1924te Hilafet-i İslamiye ilga edildi..

Kısa süre sonra, altı oklu CHPnin amblemi tam çeyrek asır boyunca tek parti şeflik ve dipçik diktatöryası hakimiyet kazandı..

Ve kanunlaştırıldı..

Jakoben, zorba, mezalimle dolu antidemokratik, hukuk dışı yasalar, peş peşe bu milletin başına birer bela olarak inşa edildi..

Devletle millet birbirine hasım edildi...

Huzur, güven, istikrar hak getire...

Ki o günden bugüne kadar bu ülke kendini kargaşadan, terörden, kavgadan, kandan, darbelerden bir türlü kurtaramadı?..

***

Değerli okurlar...

Hatırlarsak, çanakkale Zaferinden bir yıl önce, yani 1914te Osmanlı I. Dünya Savaşına sokuldu...

Hiç ilgimiz ve alakamız olmamasına rağmen, Saraydaki devşirmelerin plan ve kurgularıyla savaşa sokulduk...

Ki bu plan, tarihsel yönden apayrı bir garabettir, apayrı bir ucubedir Türkiye açısından...

Bunun da baş mucitleri, uygulayıcıları hiç kuşkusuz ki Selanik Yahudi dönmeleriydi..

Ki bu dönmeler, batı emperyalizmin, haçlı anlayışın içimize sızdırdığı ajan ve piyonlardı?

Onların yıkıcı projeleri, ne hazindir ki hep devreye sokularak, sonuca gidilmiştir..

Osmanlıyı ve tabi ki Türkiyeyi tarihi mecrasından saptırmışlardır...

İttihat Terakki Partisinin bünyesine yerleştirilmiş jön Türkler ve Mason Yahudi dönmeleri işbirliği içinde, el birliğiyle yıkımlar gerçekleştirdiler...

Tek hedef, İslam gerçeğini bu topraklardan söküp atmaktı...

Bugün dahi İslama diş bilemektedirler...

Laikçilik adına, Atatürkçülük adına yola çıkan içimizdeki istismarcı hain unsurlar, dün olduğu gibi bugün de, İslam düşmanlığı yaparak İslamsız bir ırkçılığı yaratmak istiyorlar...

Türkçülük-Turancılık adına..

Andımız (!) olarak okullarımızda bugün dahi, gencecik beyinlere enjekte etmenin gayreti içerisindedirler..

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

İki gün önce Danıştay, bu hamiye-i cahiliye denilen ırkçılık taassubunu ortadan kaldırmak üzere gerçek tarihi bir karar alarak Bu, Türkün andı olamaz dercesine, okullarda okutulan andın yürürlüğe sokulmasını iptal ettirmiştir..

Yani, okullarda okutulmasını kaldırmıştır.

Ama bu kez gel gelelim vay o Danıştay üyelerinin haline ki nasıl Bahçelinin siyaset topuna hedef olmuştur.

Hlbuki Danıştay gerçekten tarihi bir karar almıştır.

Türkün andı yani yemini Amentnun altı tane şartıdır.

Türküm, doğruyum, çalışkanım.

İlkem küçüklerimi korumak, büyüklerimi saymak

Bu cümleler hiçbir zaman andımız olamaz.

Müslüman Türküm, inançlı Türküm, aba ve ecdatlarıma iman nokta-i nazarında bağlıyım deme şekli bir ant olabilir.

Müslümanlık ve iman kelimesini okullardan söküp atmak bize göre antidemokratik keyfiliğe bağlı bir jakobenliktir.

Bu ant, I. Dünya Savaşını Osmanlının başına patlatan Moiz Kohendir, Emanuel Karasular ve onun gibi nice Selanik Yahudi dönmelerinin eseridir!.

Sizi fazla rahatsız etmemek kaydıyla, bakınız Moiz Kohenin kim olduğunu, nasıl Devlet-i liye-yi Osmaniyeyi yok etmeye çalıştığını, Türkiyeyi nasıl küçülttüğünü, milletin birliğine ve vatanın bölünmez bütünlüğüne karşı ne kadar kasten hıyanetlik yaparak çalıştığını uzun uzadıya bir küpür olarak, sizinle paylaşmak istiyorum.

Ama bu küpürü üçe dörde bölerek azar azar bölümlerini size sunmayı düşündük.

Evet, bu küpürde Moiz Kohenin Osmanlı Yahudilerinden olup Turancılık anlayışının baş yöneticisidir diyor.

Yazımız devam edecek.

En derin saygı ve sevgilerimle.