CUMALİ ATİLLA'NIN İSTİRAHAT ODASI!
Eklenme: 4/19/2019 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Bu akşam, mübarek Berat kandili..

Ramazan-ı Şerifin müjdecisi..

Günahlardan arınma, temize çıkma, ilahi af ve rahmete nail olmanın fırsatını veren gecenin feyziyle; Berat Geceniz mübarek olsun?

Dünkü yazımızın başından sonuna kadar siyasetçilerimize yönelik yapıcı ve dostane eleştirilerimizi dile getirmiştik.

Tabii ki biz kimsenin ayıplarını teşhir edip, yüzlerine vurmak maksadıyla yazmıyoruz.

Ancak memleketimizin gerçeklerini kamuoyuna yansıtmak için önemli konuları kaleme alıyoruz ve gerçekleri ibret olsun diye yazıyoruz.. Ki yazmaya da devam ediyoruz.

Dünkü yazımızın son bölümünde şöyle demiştik

Yarın da Diyarbakırın Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevini bir süre yürüten kayyum Cumali Atillanın istirahat odasına yaptığı israf ve lüksünü konuşacağız diye..

İşte bu sözün minvalinde, bugün sohbet edeceğiz..

Öncelikle, şunu belirtmek isterim...

Cumali Atillanın kişiliğine, şahsiyetine herhangi bir kinimiz, garezimiz yoktur ve olamaz da.

Ancak memleket gerçeklerini görme ve vakıf olma babında bazı tespitlerimizi siz dostlarımızla paylaşma gereğini duyuyoruz..

Malumunuz üzre...

Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Dr. Adnan Selçuk Mızraklı göreve başladığı ilk gün, Kayyum Cumali Atillanın kullandığı makam odasını, dinlenme salonunu ve banyosunun şatafatlı görüntülerini kendi sosyal medya hesabından teşhir etti.

Tabi kamuoyu bunu görünce yazıklar olsun demekten başka da bir şey demedi!!.

***

Sormak lazım...

Bu israf, bu lüks hayat, bu şatafatlar neyedir?

Nereye kadardır?

Allah bunu sormaz mı diye düşünmek gerekmiyor mu?

Devletin resmi makamlarını ihraz eden kimselere devlet zaten maaşlarını temin ediyor?..

Tüm sosyal haklarını veriyor?..

Ve onlardan da halka hizmet bekliyor.

Hiç kuşkusuz ki, milletin vergilerinden oluşan devlet bütçesini acımasızca harcayıp, nefsani heves ve arzularını tatmin etmek için kullanıyor olması, gayri hukukidir...

Haramdır ve menfurdur

Allahın kabulü olmadığı gibi halkın da kabulü değildir.

Zira içinde tüyü bitmemiş yetimin, fakirin, mağdurun, dulun, yoksulun hakkı ve hukuku vardır.

Böyle kişisel bir lüks hayatı yaşama, böylesine devlet bütçesinden lüks bir hayat yaşamak için gayret gösteren, bize göre salih biri değil, olamaz!

Yapılan da doğru değildir.

Er geç bu haksızlık, bu haksız kazançın hesabı, sorulacaktır..

Ki sorgulanmalıdır

Hem Allah tarafından, hem insanlar tarafından

***

Sevgili dostlar..

Müsadenizle, size burada tarihi bir hikyeyi aktarmak istiyorum

Meşhur Moğol Türklerinden Hilago

Bağdatı kuşatırken, önce Abbasi devletinin işbaşındaki halifesini, makamına çağırır

Halife öylesine lüks bir hayat yaşadığı için haberi yok; Bağdat kuşatılmış

Ne olmuş, ne bitmiş; farkında değil..

Hilago onu niye çağrıldığının da farkında değil.

Huzura çıktığı zaman bakıyor ki Hilagonun önünde zengin bir sofra var.

Ama O sofranın üzerinde yemek yok

Hücevherat var, lüks malzemeler var.

Zümrüt, yakut, mercan, altın, gümüş, zübercet ve elmastan oluşan çok kıymetli değer taşıyan emtialar sofranın ortasında bulunuyor..

Ama yemek yok...

Hilago o Halifeye diyor ki buyur otur..

Hadi bunları ye

Halife diyor ki bunlar yemek değil, ki mücevherattır, bunlar yenilmez ki..

Hilago bunların yenilmeyeceğini biliyorum, sen biliyor musun bunlar nereden geldi, niye buraya konuldu..?

Halife ben bilmiyorum diyor...

Hilago bunlar tamamıyla senin şahsına ait, gizlenmiş hazinenden. Beytü-l maldan alıp, kendi şahsi hesabına koyduğun zengin sermayendir...

Benim Bağdatı istila eden askerlerim, bunları senin gizlediğin yerlerden çıkarıp getirdi buraya.

Sen bu malın, mülkün hakkını vermediğin için, yerinde harcamadığın için, kişisel olarak düşünüp sakladığın için, bunların hakkını ihmal ettin.

Bugün de artık sen bunları harcamaya ehil değilsin.

Bunlara layık da değilsin.

Allah bunları senden selbetmiştir (almıştır), bugün bunları yanlış yerde kullandığın için, seni sorguluyoruz ve seni öldürüyoruz.

Gerçekten hem halifeyi, hem de oğlunu öldürüyor Hilago.

Ve böylece Abbasiler devletinin sonu geliyor.

* * *

İşte devlet malını, mülkünü kendine mülk edercesine acımasızca kullanmak, harcamak, kendine mülk edinenlerin sonu Hilago ile Abbasi Halifesinin örneğinde olduğu gibi; her daim düşünmek gerekirir.

Bu hikyeyi size anlatırken, aklıma üç tane de ayet geldi.

Yüce kitabımız Kuran-ı Kerimin Mürselat suresinin 16. ayetinden 20. ayetine kadar

Ayetlerin derin anlamlarını sizinle paylaşmadan geçmek istemiyorum.

Ayet-16. Biz, (peygamberlerini inkr eden kavimlerden) evvelkileri, helk etmedik mi?

Ayet-17. Onların arkasından gelip, aynı şekilde davrananları da elbette onların peşine takarız (onlar gibi helk ederiz).

Ayet-18. Biz suçlulara işte böyle yaparız.

Ayet-19. (Allahın ayetlerini) yalanlayanların o gün vay haline!

Ayet-20. Biz sizi bayağı/basit bir sudan (meniden) yaratmadık mı (Hangi cesaretle yalanlamaya kalkıyorsunuz)?

***

Evet, geçmişlere yönelik insanların yapmış olduğu mezalim, Allahı tanımama, keyfi, küfri ve cebri olayların uygulamaları iman eksikliğinden ve inançsızlıktan dolayı yapılıyordu

Elbette ki yüce kudret bunları helak etmiştir.

Bu helakla yetinmeyip, onlardan sonra gelip aynı işleri yapanları da cezalandırıp, helak etmiştir.

Ümmetler, toplumlar, kavimler, iman nokta-i nazarında Allaha inanmayıp, küfür ve keyfilik bataklığına saplanıp, gaflet uykusu içerisinde har vurup harman savurdukları için nice müflis insanları da helak etmiştir.

Ders-i ibret olsun diye onlardan sonra gelip, aynı onlar gibi suç işleyenleri de; cezasız bırakmamıştır

İlla ki, helak etmiştir

Allah burada diyor ki sizden öncekilerin başına ne getirdiysek, sizin de kurtuluşunuz yok, siz de aynı onlar gibi olacaksınız..?

Yani hak yolundan çıkmayın!?..

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Bugün İslam dünyası nerededir?

700 yıllık Endülüs Emevi devletinin durumu bugün ne oldu, kimin elindedir?

Haçlı emperyalistlerin çizmeleri altında inim inim inliyor.

Neden?

Zira sahabe-i kiramın kurmuş olduğu o devlet, haçlıların küfründen kurtarılmıştır.

Ama insanlar, kısa bir süreç sürmeden Allahın vermiş olduğu nimetlerini inkr edip keyfi, şehvani zevklere düşüp, kadınlı-erkekli oyun ve dansları yaparak batı dünyasının kör taklidine uyarak, İslamın hükümlerini ortadan kaldırmaya çalıştılar.

Keza onlar gibi Cezayir, Tunus, Libya vs. diğer İslam devletlerini, o Ceziret-ül Arap denilen Arap yarımadasındaki o kavimleri de helak etmiştir.

Hem de gvurun eliyle, düşmanın eliyle helak etmiştir.

Bu itibarla Allaha iman etme taksiratı, iman ve İslam yolundan saptırılması, o toplumların sonu gelmiş demektir.

Bakınız, 16 yıldan beri AK Parti, Türkiyenin kaderini eline almış yönetiyor.

Halk da büyük imknlarıyla sevgi ve bağını takdir edip iktidarda tutmuştur.

Ama son zamanlarda bazı yanlış insanların mal bulmuş mağribi gibi iktidarın nimetlerinden faydalanmak üzere iktidarı arkadan vurup, hiçbir şey yapmadığı için, millet farkına varıyor ve yavaş yavaş gerekeni yapıyor.

Onun için biz de diyoruz ki keşke bu millet uyansa da aklını başına getirse.

Böyle haram ve yanlış işlere sapmasa, Allah bereketini bu milletin içinden çıkarmaz.

Ama tam tersi yapılıyorsa ki bugün onu görüyoruz.

Yine Cenab-ı Allah, hak edilen ne ise onu verir.

Herkes dikkatli olmalıdır.

Devletin malı deniz değildir ki yiyen domuz olsun diyoruz.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı Cumalar.