GÜDÜMLÜ SİYASET TERAKKİYE DEĞİL, TEDENNİ VE TEREDDİ'YE YOL AÇAR..!
Eklenme: 2/22/2019 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü sohbetimize TERAKKİ VE TEDENNİ VEYA TEREDDİ! başlığını kullanmıştık.

O başlığı gönül açıklığıyla siz değerli okurlarımızla, detaylandırmıştık

Yazımızın anlam itibariyle hulasası, ülkelerin özellikle İslama inanan ülkelerin tarih boyunca hep terakki (yükseliş, ilerleme) kaydederken, son iki yüzyıldan beri Türkiyenin terakki yerine hem tedenni, hem de tereddi, yani hem düşüş, hem de gerisin geriye irtidat ettiği hakikatiyle alakalıydı

Nitekim, dinden çıkma, milli ruh ve inanç anlamından sıyrılması nedeniyle terakkiye değil, tedenniye düşmüş durumdayız.

Bugünkü yazımıza başlık olarak kullandığımız ifade kelime itibariyle aynı cümleler değilse de anlam itibariyle, bir bütünlük arz ediyor..

Ki dünkü yazımızdan çıkarılan hulasa bunu anlatıyor bize.

Gerilememizin, geri kalmamızın, alçalışa düşmemizin yegne sebebi; yüce İslam dinini magazinleştirmemizdir.. Toplumsal bir uzaklaştırma politikasıyla tereddiye düştük.

Toplumun nerdeyse yüzde 50si, Allah korusun, Allaha inanmayacak kadar bir potansiyele ulaşmış durumda.

İnansa bile amel yok, çalışma yok, ihls yok, samimiyet yok.

Helal nedir, haram nedir bilmiyor?

Birbirinden ayırt edemeyecek kadar da cehalet girdabında bulunuyor

Bu itibarla başlık olarak kullandığımız GÜDÜMLÜ SİYASET TERAKKİYE DEĞİL, TEDENNİ VE TEREDDİYE YOL AçAR! ifadesi, çok zengin anlam taşımaktadır.

Güdümlü siyaset; istikbalimizi ve istiklalimizi tehlikeye düşürmüş bir halde.

Eğer ülke itibariyle bir toplum, siyasetini milli irade paralelinde yürütmüyorsa, demek ki bağımsız değildir.

Bir yerlere bağımlıdır.

Bağımlı olan bir siyaset, bağlı bulunduğu merkez nasıl kumanda ederse, o siyaset o şekilde yürütülür ve gerçekleşir.

Milli midir, yerli midir veya değil midir?

Zaten bağımlı bir siyaset, ortaya koyduğu tüm uygulamalarıyla kendini ele verir..

***

Bağımsız ve güdümsüz bir siyaset, elbette ki milli bir siyasettir.

Milli siyaset, milletimizin bin yıllık bağlı bulunduğu yüce İslam dininin ana kural ve kaideleriyle, bütünleşmesiyle mümkündür..

Yani İslama bağlılık yoksa, o siyaset bağımlılıktan kendini kurtaramaz.

İstiklalli ve istikballi siyasetimiz, kesinlikle yüzde 99u Müslüman olan milletimizin inancına ve itikadına bağımlı olmalıdır.

Ama bakıyoruz ki toplumun içine düşmüş olduğu hal, hiçte bu hakikatle örtüşmüyor..

çünkü, toplum vahim bir haldedir.

***

Hiç kuşkusuz ki inanmış olan bir ülke insanının huzurlu ve müreffeh bir hayatı yakalayabilmesi için, temel iki unsura ihtiyacı vardır.

Birisi; ekonomi.

Birisi de; inanç.

Yani bağlı bulunduğu dinin ana gerçeklerine inanması gerekir

Bu ikisi olmadığı takdirde, kesinlikle o siyaset güdümlü bir siyasettir, güdümlü bir siyasette devletin bekası, vücudu, idamesi söz konusu değildir.

Aslında sağlam bir ekonomi, her şeyin başını çekiyor.

Dini de sağlam bir temele dayandırıyor.

Toplum helalini helal olarak, haramını haram olarak tanıyor, tanımlıyor, biliyor.

Ona göre de kendine çekidüzen veriyor.

Ama ülkenin ekonomisi sağlam olmadığı takdirde, her şeyin temelinde kemirme olur, çürüme olur, heyelanlar oluşur..

İstanbuldaki çürük binalar gibi, yıkılmaya mahkmdur.

* * *

Evet, sevgili dostlar.

Yerel seçimleri kazanmak için, muhalefeti büyük çapta yenilgiye uğratmak için, AK Parti ile MHPnin Cumhur ittifakı adı altında gerçekleştirdiği ittifakın temel amacına beka diyorlar.

Yani devletin bekası ve bağımsızlığıdır diyorlar.

Acaba işgalci dış mihrakların seçimlerden sonra ülkemizi işgal etme tehlikesi mi var?

Hayır, kesinlikle böyle bir şey yok.

Eğer muhalefete karşı, muhalefeti büyük bir tehlike görüp de ülkenin geleceğini tehlikeye düşürme teşebbüsleri varsa, bırakın AK Parti ile MHPnin ittifakını, devletin varlığı için devlet gücünü kullanarak bu tür hıyanet hareketlerine son verilebilir.

Nihayetinde her şeyden evvel devletimiz var...

Yoksa Cumhur ittifakı demek, ülkenin bekası demek anlamına gelmiyor.

Ancak her iki partinin bekası söz konusu olabilir.

Bize göre bu da bakilik değil faniliktir...

Her an için, her gün biraz daha erimeye yönelik güdümlü bir siyasetin varlığı söz konusudur.

Ülke mevcudiyetinin idamesi ve bekası için başta söylediğimiz gibi; şu iki ana unsura ihtiyacı vardır

Birisi; Ekonomi.

Diğeri ise inanç ve itikat

Bu olmadığı takdirde, mevcut güdümlü siyaset ülkeye beka bırakmaz, bilakis ülkenin bekasını ve idamesini tehlikeye sokar.

Bakınız, sevgili okurlar.

Ekonomiksel olarak memleket o kadar sıkıntı çekiyor ki haddi hesabı yok.

Özellikle Diyarbakırımızda, kayıt dışı para kazanan tefecilik sistemi nerdeyse meşruiyet kazanmıştır.

Sur içi dediğimiz eski Melik-i Ahmet caddesinde tefeciler kol geziyor.

Tomar tomar çantalar dolu para.

Ekonomiksel sıkıntıya giren işadamlarına gidip para veriyorlar.

Hem de yıllık yüzde 90 faiz ile.

Ve bunu nasıl olsa devlet görmüyor.

Ankaradaki çantacı tefecilerin varlığı ayyuka çıkmış.

Devlet ihalelerini pazarlıyorlar, ucuz fiyata bağlıyorlar.

İhale bedelinin yüzde 25ine kadar para alıyorlar.

Bu da açık ve nettir.

Belgeler ve canlı şahitler konuşuyor.

Peki, AK Parti bu millete karşı artık nasıl güven sağlayacak?

Doğrusu, bunu derinden derine düşünmek zorundayız.

Bu parti zamanında kayıt dışı para kazananlar, vergi kaçıranlar keyif çatıyor

Ama iş çevrelerinin ihale meknları, başta TOKİ olmak üzere milletin canını yakıyor, birçok firma iflasın eşiğine getirilmiş durumda.

Allah encamımızı hayreylesin.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı Cumalar