GÜLHANE HATT-I HÜMAYUNU!? (III)
Eklenme: 3/29/2018 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar...

Gülhane Hatt-ı Hümayunu 1924teki hilafetin kaldırılışına kadar uzana gelmiştir.

Aradan geçen seksen beş yıl gibi bir süreç içerisindeki uygulamalar bunun; Batı anlayışının bir projesi olduğu anlaşılmaktadır.

Evet, hilafetin kaldırılışıyla sözde devrimler silsilesi başladı

Ki bu devrimlerin en büyüğü de(!) hilafetin kaldırılışıdır.

Dedik ya, Gülhane Hatt-ı Hümayunu demek, padişahın el yazısıyla yazılan bir fermanı demektir.

Bağımsızlık savaşında Mustafa Kemal ile beraber olan eski silah arkadaşları Rauf, Refet ve Kazım Karabekir, hilafetin kaldırılmasına karşı cephe almışlardı..

Aslında gerçek olan şuydu; Mustafa Kemalin bütün devlet iktidarını kendi tekeline almasına karşı çıkmışlardı...

çünkü, o zamana kadar Mustafa Kemal başta olmak üzere bu paşalar, kolektif bir liderlikle bağımsızlık savaşını yürütmüşlerdi.

Neticede işgal sona erince, bağımsızlık ilan edilince artık sıra Mustafa Kemalin radikal devrimlerini uygulamak için tam ve mutlak bir iktidara sahip olmasına gelmişti...

Bunun için de, en çok güvendiği yakın arkadaşları olan İsmet, Fevzi ve Kazım Özal Paşalarla birlikte bir devrim kadrosu kurdu.

Onlarla mecliste kendisine bağlı müdafaa-i hukuk grubu ile beraber cumhuriyetin ilanı, hilafetin kaldırılması gibi devrim kanunlarını bir bir meclisten geçirmeyi başardı.

Bütün bu devrimlerin meşru ve kalıcı niteliği, ancak kayıtsız, şartsız egemenlik TBMMnin kararlarıyla güvence altına alınabilinirdi..

Bu devrim stratejisi; ancak onun gibi hem karizmatik bir kişilik sahibi, hem de hitabeti ve ikna gücü kuvvetli bir lider tarafından gerçekleştirilebilinirdi.

Mustafa Kemal, daha 1923 yılı başlarında tasarladığı radikal devrimleri meclisten geçirmek için müdafaa-i hukukçuları siyasi bir parti çatısına sokabilmek için, Halk Partisi olarak örgütleme gereğini duydu.

Seçimleri kazanmak, TBMMde çoğunluğu sağlamak için yurtiçinde bir propaganda gezisine çıktı.

Başlıca Anadolu şehirlerini gezdi, gayesi çağdaş Türk devrimini ve toplumunu yaratma konusundaki düşüncelerini açıklamaktı.

23 Nisan 1920de TBMMnde kendisine ve o zamana kadarki etkinlikleri dolayısıyla teşekkür mahiyetiyle bir takdir belgesi verildi..

O takrirde şu ifadelere yer verildi

Harb-ı umumide gösterdiğiniz cesaret-i askeriye ve medeniye.. Bilhassa mütarekeyi müteakip vatan ve milletimiz demir çember içerisinde alındığı bir sırada istihkar-ı hayat ederek, en evvel meydan-ı mücahedeye atılan ve şu sürede bugünkü milli varlığımızın usulüne sebep olarak bihakkın milletimizin minnettarlığını celp eyleyen milli kahramanımız Mustafa Kemal Paşa Hazretleri

Mustafa Kemal, Ankarada toplanan TBMMnin ilk başkanı ve hükümet başkanı seçilir.

Hakimiyet-i milliye prensibi ile meşruluğunu ilan eden ilk meclisin yapısı gerçekten demokratik nitelikteydi...

çünkü meclis farklı görüşlere sahip gruplardan oluşmuştu

İttihat ve Terakki Cemiyetine mensup olanlar, Mustafa Kemalin ezeli rakibi Enver Paşayı çağırıp başa geçirme düşüncesindeydiler.

Meclis başkanlığı seçimlerinde Mustafa Kemalin 110 oy almasına karşı Celaleddin Arif Bey 109 oy almıştı..

Mustafa Kemalin etrafındaki grup Müdafaa-i Hukuk mensupları olup, ileride Halk Fırkasını oluşturacaklardı.

Vatanın kurtuluşu ortak kaygı olduğundan, bütün bu gruplar zaman zaman sert bir muhalefet göstermelerine rağmen, sonunda birleşip Mustafa Kemale güven gösterdiler

Ve istediği yetkileri verdi

Mustafa Kemal, bağımsızlık savaşının en bunalımlı günlerinde düşmanı Sakarya üzerinde durdurup, geri attığı zaman 21 Ağustos-3 Eylül 1921de TBMM ona Gazi unvanı ile müşirlik (mareşallık) rütbesi vermişti

Kendisine bundan sonra ölümüne kadar Gazi Paşa diye hitap edilecekti...

Gazilik on birinci yüzyıldan beri Türkiye için en kutlu unvandır.

Anadoluyu Bizans İmparatorluğundan alıp yurt yapan, orada batının haçlı ordularına karşı yüzyıllarca savaşan ve sonunda yunanlıları öne sürerek Anadoluya paylaşmaya kalkışan Avrupa Emperyalist kuvvetlerini Sakaryada durdurup geri atanlar hep o Gazi Türklerdi...

Sakarya, gerçekten Mustafa Kemalin ve yeni Türk devletinin tarihinde kesin bir dönüm noktasıdır.

Bu tarihten sonra Mustafa Kemalin vatan kurtarıcısı önderliğine kimse karşı gelememişti.

O zaman Kafkas sınırında bekleyen Enver Paşa, bu zafer üzerine beklemeyi bırakıp gitmişti..

Sakaryadan sonra bütün dünya, Anadoluda yeni bir Türk devletinin yükseldiğini kabul etmeye başlamıştı.

Bu tarihten az sonra Sovyet Rusya hükümeti ile Karsta yeni devletler bir antlaşma yapmıştı.

13 Ekim 1921de İngiltere ile yapılan yakın doğunun paylaşılmasında anlaşmazlığa düşen Fransa da gelmişti.

Bunun üzerine Ankara hükümetini tanıyarak Ankara İtilafnamesini imzalamışlardı..

Tarih, 20 Ekim 1921.

Cumhuriyetin kuruluşu yüce İslamın çöküşü ve hilafetin kaldırılışıyla başlamıştır.

Bunu da gerçekleştiren o son hükümetten ne yazık ki hiç kimse o suça yanaşmıyor..

Ve o kirlilik devam ediyor.

Ama bu da bir gerçektir ki Türkiye Cumhuriyetinin yani daha doğrusu İslam medeniyetinin maks kaderinin başlangıcı hilafetin dağılmasıyla başlamıştır.

Ama Gülhane Hatt-ı Hümayununun parlak kavramının ne kadar içi boşsa ve kasıtlıysa, hilafetin yıkılışına da devrimler başlangıcı demek de bize göre bir o kadar boştur.

Zira memleket-millet, o tarihten günümüze dek hep zarar görmüştür.

Terör odakları faaliyette ve işbaşına geçmişlerdir.

Nifak tohumu atılmış, fitne unsurları çoğalmıştır.

Millet-devlet kendini onlardan kurtaramamıştır...

Vesselam.

En derin saygı ve sevgilerimle...