HAC MI, UMRE Mİ, PİKNİK Mİ?…
Eklenme: 12/18/2017 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği gibi dün Diyarbakırımızda Kudüs, Mescid-ül Aksa ve Filistin davası uğruna Hüda-Par tarafından organize edilen büyük bir miting yapıldı.

Yaklaşık yüz elli bin insanın o meydana toplanması ve KUDÜSÜ SAHİPLENİYORUZ sloganıyla koro halinde haykıran sesler adeta göklere yükseliyordu.

Yıllardan beri solcu, ateist, marksist, din, iman tanımayan Zerdüştlük, putperestlik ve Mecusilik anlayışına adeta teslim edilmek istenen Diyarbakır, bugünkü bu KUDÜSÜ SAHİPLENİYORUZ mitingiyle, geçmişe yönelik çarpıklığa deyim yerindeyse büyük bir şamar atıp, dur demiştir...

Ve dua ediyoruz

O balçıklı çukur ve bataklık, bir daha yöremizin başına bela olmasın

O günlere geri; dönülmesin.

Dönülemez de

Zira görünen odur ki Türkiye kendini yeniliyor.

Her gün dev adımlarla yeni bir Türkiyeye doğru yürüyen, anlayan ve inanan bir millet vardır, artık o geçmiş kabus dolu günleri istemiyor.

***

Dün akşam Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Mevlananın 744. Vuslat Yıldönümü münasebetiyle Konya ilimizdeydi

Şeb-i Arus gecesi etkinliğine katıldı..

Erdoğan geceye dair, mana lemini anlatırken, konuşmalarıyla hem maddi, hem de manevi duygularımızı okudu

Cumhurbaşkanımızı tebrik ediyoruz.

Ve Allah razı olsun diyoruz.

Aydınlatıcı, uyarıcı konuşmaları, yeni bir Türkiyeye doğru uyanan ve dirilişe geçen ruhların varlığına dair bir müjdeleyiciydi

Makamının hakkını veren bir lider

Milletin inandığı dava paralelinde, konuşuyor

Dün geceki konuşmasında, en çok dikkatimi çeken ifadesi şuydu;

Bugünlerde ülkemizde ve bölgemizde birileri kin ve nefretle amaçlarına ulaşmaya çalışıyor olabilir.

Kimi güçler Müslümanların hassasiyetlerini yok sayarak çiğneyerek sabrımızı sınıyor da olabilir.

Asla mücadeleden vazgeçmeyeceğiz.

Zalimin yaptıkları yanına hiçbir zaman kalmaz.

Katliamların, zulümlerin hesabı sorulur, sorulacaktır.

Sabreden, birbirine kenetlenen bir milleti ne içerden ne dışardan kimse yıkamaz.

Coğrafyamızda ekilmeye çalışan fitne tohumları asla boy vermeyecektir.

Bugün hiç unutmayalım ki bu ruhları dirilişe geçiren konuşmalar, elbette ki devletin zirvesinde bulunan bir Cumhurbaşkanının dilinden çıkıyor.

O dil, kalbin ve ruhun birer tercümanı olmalıdır ki Cumhurbaşkanlığı sıfatıyla bu konuşmayı yapıyor.

Ve Peygamber Efendimiz (S.A.V)den bahsederken de tek kelimeyle S.A.V kavramını kullanmadan geçmeyen bir Cumhurbaşkanımız var

Daha ne olsun?

Bize göre ana muhalefetin veyahut ona mensup kalemlerin, medyanın, söylediklerinin hepsi bundan sonra laf-ı güzaftır.

Hani diyorlar ya;

Atı alan Üsküdarı geçmiştir.

Tekrar ediyoruz.

Eğer bugün Cumhurbaşkanı bu makamda Şeb-i Arusu kutlarken, Efendimiz (S.A.V)i zikrederken Salavat-ı Şerif getirmesi de apayrı bir mutluluktur.

Güven tesisidir..

* * *

Evet, sevgili dostlar.

Sizleri tüm bu söylediklerimizle baş başa bırakalım.

Asıl olup bitenlerin sadedine geçelim.

Yukarıda belirttiğimiz gibi Cumhurbaşkanımızın bunca güzel, teselli ve ümit verici konuşmalarına rağmen

Bakıyoruz ki; Türkiye her gün biraz daha uçurumun kenarına itilmek isteniyor.

Özellikle toplumsal ahlaki çöküntüler

Ailelerin çöküntüleri

Eşler arasındaki anlaşmazlıklar

Ve tabi ki, din bezirgnlarının Hac ve Umre gibi kutsal ziyaretleri istismar ederek, o yüce değerleri rant uğruna çiğnemesi

İslamda olmayan Kurana uygun düşmeyen, kirli fetvalarla bu seferleri tanzim eden bazı Turizm Şirketleri ve Diyanetin organizeleri gerçekten çok iğrenc verici bir tablodur

çok tehlikelidir.

Ve her gün biraz daha medyanın manşet ve sürmanşetlerine düşebilecek bu kirli rantiyeci bezirgnların haberleriyle karşılaşacağız.

***

Bakınız, sevgili dostlar.

Vatandaşın birisi bizim Gazete ve TVnin Genel Yayın Yönetmeni Ömer Büyüktimurun mailine şöyle bir yazı göndermiş.

İnanın, tüyler ürpertici bir serzeniş.

İnsanı vicdanen sarsıyor?

Bu ülke nereye gidiyor? diye sormaktan kendimizi alı koyamıyoruz

Kamu görevini yapan akademisyen olsun, uzmanlar olsun veya sıradan personel olsun ahlaki çöküntü noktasında çok büyük zorluklarla karşı karşıya

Özellikle sağlıkta, özellikle Diyarbakır Sağlık kurumunda

Vatandaş Gazi Yaşargil Eğitim ve Araştırma Hastanesinde olup bitenleri dile getiriyor.

Ve şöyle diyor;

Merhabalar Ömer Abi

Efendim 5 Kasımda Eğitim Araştırma Hastanesindeki personelı doktor skandalını ortaya çıkaran yazınıza istinaden sizleri rahatsız etmekteyim.

Aynı sorundan muzdaripim, tabii durum biraz farklı ama netice aynı.

Eşim eğitim araştırma hastanesinde .. biriminde şef.

5 yıllık evliyiz, 1 de kızımız var.

Haziran ayında eşimin telefonunda tesadüfen gördüğüm bir mesajı araştırdım, eşimin aynı hastanede . birimindeki tekniker ile görüşmelerine şahit oldum, tabii bunu eşime de söyledim, dayanamadım.

Eşim evi terk etti, 5 aydır ayrıyız, sonrasında Bana şiddet uyguluyor diye dava açtı komik bir şekilde.

Ben de beni aldattın elimde yazışmaların mesajlaşmaların detayları var dedim..

Mahkeme gününü beklemekteyim.

Ama içim içimi yiyor ağabey, böyle bir durum o lanet hastanede herkesin başına geliyor, evim yuvam yıkıldı, eşimin ailesi durumun üstünü kapatmaya çalışıyor.

* * *

Evet, sevgili dostlar ve SÖZ okurları.

İşte bakınız, ülkemizde neler oluyor, bitiyor veyahut bitmiyor, sonu gelmiyor?...

Saygıdeğer Cumhurbaşkanımız ne kadar güzel şeyler söylüyor?

Azıcıkta olsa yüreklere su serpiyor, ümit veriyor.

Amma velkin olup bitenler tam tersine kapkaranlık bir tabloyu gösteriyor.

Bunu da burada bırakalım...

Hele hele yüce İslam dinimizin kutsal Hac ve Umre ibadetlerini yerine getirmek amacıyla harekete geçen başta Diyanet Teşkilatının organizeleri tümüyle ranta dayalı

Hac, Umre, Tavaf Turizm şirketleri, apayrı bir şekilde İslamın ana hakikatlerini ortadan kaldırıp sadece kadın üzerine Nasıl rant temin edebilirim, nasıl müşteri toplayabilirim ve nasıl yankesicilik yapabilirim düşüncesiyle yola çıkıyor.

İslamda olmayan ve tam da İslamın nefretle baktığı olayları uyguluyor.

Şöyle ki;

Nikhı düşmeyen yakınlarının beraberinde bulunmadığı bazı genç ve güzel kadınları ön plana alarak müşteri topluyorlar.

Ve noterlerde onlara sahte dayı ve sahte yakın göstererek, yedi yabancı ne idüğü belirsiz kimselerle Umre yolculuğuna çıkarıyorlar.

Suudi Arabistana giderken kadınların yanında nikahı düşmeyen yakınları olmadığı takdirde, o kişiye hac ve umre ibadetini yaptırmazlar

Noterlerden alınan belgeyle kitabına uydurarak sahte dayılarla, sahte yakınlarla aynı kafileye sokarak yola çıkıyorlar.

O kutsal topraklarda hacılar gruplara ayrılırken, o güzel genç kadınlarla o sahte dayılar aynı gruba konuluyor ve otellerin aynı odalarında barındırılıyor.

İşte gelin sevgili dostlar.

Buna ağlayalım mı, gülelim mi?

Böylesine İslama ters düşen namussuzluklar işlendiğinden der demez; Bu Türkiye nereye gidiyor acaba? demekten başka bir şey bulamıyoruz.

Hele hele Diyanetin yaptığı skandal rezaletlere ne diyorsunuz?

O yakını yanlarında bulunmayan genç kadınları, Diyanetin organize heyetleri tarafından ablukaya alınıyor ve zaman zaman grupları toplayıp konuşmalar yapılıyor

Yetkili kişi özellikle bayanları şöyle uyarıyor

Bayan kardeşlerimiz çarşıya giderken, yalnız başınıza gitmeyin.

Hele hele tek başınıza ticari taksilere hiç binmeyin.

çünkü burada ticari taksilere güvenilmez, her an için sizi kaçırabilirler?

Peki, sormazlar mı?

Madem böyle bir tehlike var sevgili Diyanet!

Eeyy yetkili

Neden o kadınları nikahı düşmeyen yakınlarıyla beraber götürmüyorsunuz da tek başlarına onlara hac ve umre yaptırıyorsunuz?

Pek tabi ki, yakınları olmadığı zaman da sahte yakınlar ihdas ediyorsunuz ve aynı odalarda barındırıyorsunuz?

Ne fark var?

Evet, sevgili dostlar.

Bakınız, Türkiyemiz nasıl İslamiyetle ters düşüyor.

Din bezirgnları para kazanma, rant elde etmek için enva-i kirliliği yaratıyorlar..

Hadiseler çok.

Belge ve bulgular da çok elimizde.

Ama kime anlatırsın ki?

Hani diyorlar ya;

Git derdini Marko Paşaya anlat.

İşte Filistinin hali..

Kim nasıl, Filistini kurtaracak?

Siyonizmi kim nasıl alt edecek, cevap veren yok?

Kudüsü nasıl sahipleneceğiz sorusuna da cevap bir türlü bulamıyoruz.

çünkü bir defa biz kendimizle çelişkilerle dopdoluyuz.

Söz ve öz bir türlü birbiriyle uyum sağlayamıyor.

Bu itibarla yazımıza başlık olarak kullandığımız, Hac mı, umre mi, piknik mi? sorusuna bir türlü cevap bulmak zor.

Ancak şu var ki, hac ve umre adı altında Suudi Arabistandaki; çok yıldızlı oteller fuhuş merkezi haline gelmiş?

En derin saygı ve sevgilerimle.

Allah encamımızı hayreylesin.