Evet sevgili okurlar!
Bilindiği gibi mübarek Ramazan ayının son günlerindeyiz.
Hele hele bu akşam idrak edeceğimiz; Mübarek Kadir Gecesi..
Feyzi büyüktür..
Bu mübarek gecenin çok büyük özelliklerinden birisi de, hiç kuşkusuz ki Kuran-ı Kerimin bu gecede nüzul etmesidir.
Vahiy silsilesi olarak Efendimiz (S.A.V.)in kalbi üzerine inmiş olan Kuran-ı Kerimdeki ilk ayet bu gecede indi!!
İnsanlığı küfür, dalalet ve cehalet çukurundan çıkarıp ter-u taze, yepyeni bir medeniyet dünyasına, dahil etti.
Kutlu yolun başlangıç gecesi..
Zira bu gecede Kuranı Kerimin ilk ayeti indi...
Hira Dağında inen ilk ayet, insanlığı cehaletin karanlık yaşantısından çıkarıp, Nuru İmanın ve ilmin sahili selamete çıkarma hareketinin başlangıcı oldu...
Tabi, o zamanda; demokrasi, sözde hukukun üstünlüğü, insan temel hak ve özgürlüğü gibi bugün kullanılan kavramlar, sloganlı yaldızlı ifadeler, yoktu!
Tek kelimeyle İslam vardı
Tevhid inancı vardı
İslam ruhunun birlikteliği vardı.
Duamız ve temennimiz şudur
Cenab-ı Allah bu gecenin mübarek feyz ve bereketinden bizi mahrum etmesin
Pek tabi ki, siz değerli okurlarımızı da..
***
Şu gerçeği ifade etmeden geçmek istemiyorum.. Ki göz ardı etmememiz gerekir
Bu tür mübarek geceleri..
Ramazan-ı Şerif gibi kutsal ayları anlatan, tanıtan yüce kitabımız Kuran-ı Kerimi
Ne yazık ki, bugün ana ilke, prensip kural ve kaidesini toplumun bir kesiminin yaşayamadığı gibi; maalesef ortadan kaldırılması içinde; çaba sarf ediliyor..
***
Ama ümitvariz..
çünkü, inanan bir toplumun inanmış olduğu Şeair-i İslamiye denilen Kuranın ana ilke ve prensiplerine bağlılığı 1440 seneden beri devam ede gelmektedir
Bugün hala da devam etmektedir.
Ve öyle inanıyoruz ki bu kutsal anlayış kıyamet gününe dek de devam edecektir.
Hiç kuşkusuz ki, bu millet, tüm ciddiyetiyle bütünlüğünü ve varlığını göstererek devletiyle, milletiyle, hükümetleriyle birlikte bu inancı her gün biraz daha pekiştirerek yaşamak istiyor
Bu minvalde mücadele ediyor..
Ne yazık ki; müesses nizam denilen mevcut sistem ve rejim anlayışı; buna pranga atıyor
Milletin Kuran ruhunu hiçe sayıyor
Görmüyor veya görmezlikten geliyor
Kasıtlı olarak batı dünyasına bağlılığını gösteren satılmış ajanlar cirit atıyor
Özellikle kadın kesiminde görünen nice nice kötü niyetli kışkırtıcı ajanlar, birer kemirgen gibi; dini değerlerimize saldırıyorlar
***
Hele hele, yönetmenliklerin..
Mevzuatların..
Batı adına..
çağdaşlık adına..
Demokrasi ve eşitlik adına yüklenilen kavramların; gölgesinde uygulanan kılık-kıyafet keyfiyeti..
Akla ziyan bir; serbestiyetle tahrik edici!
İşte son günlerde konuşulan; mini etek vakıası
Bir kadın avukat...
Avukatlık gibi kutsal bir mesleği kendi çirkin emellerine paravan olarak kullanarak mahkeme huzuruna çıkıyor
Haddini aşarak, bunu yapıyor..
Yaşanan hal ve harekete karşı, Mahkeme Başkanı uyarıda bulunuyor..
Mahkemenin adabına uygun değil diye
Vay sen misin bunu diyen..
Bir linç kampanyası başlatılıyor..
Hakimler ve Savcılar Yüksek kurulu, jet hızıyla Hakimi görevinden alıyor..
Soruşturmaya tabi tutuyor.
Ve o mini etekli sözde avukat hukukçu hanım ise göğsünü kabarta kabarta büyük bir hüner kazanmış edasıyla, arz-ı endam ediyor
Doğrusu, vakıa derin bir tahribat ürettiği gibi, çok üzücü bir olaydır.
***
Sevgili okurlar...
Gerçekten bu tür olaylar çok nefret edici olaylardır
Kışkırtıcı olaylardır
Milletimizin birliğini beraberliğini zedeleyen ve hukukun üstünlüğünü tanımayan, insan temel hak ve özgürlüğüne aykırı hareketlerdir
Dünden beri sosyal medyada yer alan ve o hakimin nerdeyse peşin infazına karar veren Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulunun uygulaması
Der demez, şu sorgulamayı yapmıyor değil
Yazıklar olsun
Buna çifte standart denir.
Buna çifte eşitleme denir.
Vaziyet, Adalet ve Hukuk gibi ulvi bir kimliğe sahip, Adalet Bakanlığının yaşanan ve yaşatılanlara karşı sergilediği tutum, hiçte yakışmıyor
***
Bakınız, bundan nerdeyse 7-8 sene önce idi
Refah Partisinin o dönemdeki lideri durumunda olan Prof. Dr. Mustafa Kamalakın avukat eşi, duruşmaya girerken mahkeme hakimi onu uyarmıştı
Ve şöyle denilmişti
Sen başörtüsüyle duruşmaya giremezsin
Mahkeme hakimi, tutanak tutarak, o avukat hanımı mahkemeye almamıştı..
Avukat hanımın eşi siyasi bir partinin lideri olduğu halde, bir türlü eşinin o hakkını bırakın savunmayı, takip bile edememişti!..
Peki madem ki Türkiye hukukun üstünlüğünü yaşayan bir ülke ise, sormak lazım bu çifte standart neyin nesi
Bir bayan avukat, başörtüsünden dolayı, duruşmaya alınmıyor..
Tutanakla, kapı dışarı ediliyor..
Şikayetçi oluyor Bu hak gaspı var, bir hukuksuzluk var diyor..
Ama kime?
Ne medya, dillendiriyor..
Ne de, Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu kalle alıyor Müdahale etmediği gibi; görmezden geliyor?
Ya Barolar birliği..
Ya kendilerini demokratik kitle örgütleri olarak gösteren STKlar, Odalar kimse tabiri caizse kılını kıpırdatmıyor?
Ama gel gör ki..
Mini etekli avukat hanımefendiye karşı herkes dut yemiş bülbül gibi sessizliği tercih ediyor
Avukata karşı suspus kesildikleri gibi O hakime karşı bir kesim var ki, aslan kesilmiş bir şekilde kükrüyor..
Velhasıl, Allah Kerimdir diyerek, bir gün bunun da sonu gelecektir diyorum
En derin saygılarımla..
Kandiliniz mübarek olsun..
Hayırlı Cumalar