KAMU DÜZENİ VE SARSINTILAR!? (IV)
Eklenme: 1/1/2018 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

KAMU DÜZENİ VE SARSINTILAR başlıklı yazı serimiz bugün de devam ediyor.

Bilindiği üzre; bugün yeni yılımızın ilk günü...

Tabii 2017 yılını devirdik.

Kazasız, belasız mı diyelim?...

Yoksa hep kazalı, belalı, fitneli, kanlı, gözyaşılı mı geçti diyelim?...

Takdirini kamuoyuna bırakıyoruz.

Bugün, 2018 yılının, birinci günü

Gerek milletimize, gerek tüm insanlığa hayırlı işlere vesile olması dileğiyle sohbetimize başlayalım

Ama her şeyden evvel malumunuz üzre bugün;

Kutsal şehir Mekke-i Mükerremenin fethinin 1387inci yıl dönümüdür

Yani Miladi 630da o yüce İslam Peygamberi Hz. Muhammed (S.A.V) Hicretten tam 17 sene sonra geri dönüp Mekke-i Mükerremeyi fethedişinin, yıl dönümü..

Özellikle, inanan ehl-i iman için, bu kutsal gün unutulamaz

Miladi 2018in ilk gününe tevafuk etmesi ve ne hazindir ki İslam dünyası bu kutsal Mekke Fethini kutlaması gerekirken, tam tersine Hıristiyanlığın adet haline getirmiş olduğu ve Hz.İsanın kutsal veladetine, doğum yılına yakışmayan bir biçimde kutlanması, Hıristiyanlık dünyasına uyulması, gerçekten bize göre çok düşündürücü bir haldir...

Düşündürücü olduğu kadar çok da vahimdir.

Zira İslam dünyası, yüce İslam dinine inanarak, ona bağlılığını göstererek, Hz.Muhammed (S.A.V)e ümmet olarak bu günü anması ve kutsaması gerekirken, ne yazık ki noel babayı anıyor...

Bu noel için, kazurat-ı beşeriye denilen iman ve inançtan uzak ne kadar pislik varsa, tümü dünyanın en ücra köşesine kadar insanlığa yutturularak, yapılmaktadır

Ve ne yazık ki insanlık dünyası, tümüyle olmasa bile büyük bir ekseriyet-i mutlakası bu geceyi rezaletlerin en iğrenciyle yaşıyor ve yaşatıyor.

Kumar mı,

Fuhuş mu,

Uyuşturucu mu,

Alkol mu,

Enva-i iğrençliğin vücuda geldiği bir gece olarak kutlanıyor...

Ama tüm bunlara rağmen, buna da şükürler olsun ki göğsümüzü kabartarak diyebiliriz ki dün Diyarbakırımızın ve Türkiyenin birçok şehrinde Noel rezaletlerine alternatif olarak MEKKENİNFETHİ programları yapıldı.

Anadolu Gençlik Derneği tarafından düzenlenen MEKKEFETHİ programı Diyarbakırda da gerçekleştirildi.

Belediyenin Kongre Merkezinde tertiplendi

Elbette ki sevindiricidir.

Ancak bunu da kayda almadan geçmek istemiyoruz.

Bakınız, sevgili okurlar.

Allah aşkına!

Yıllardan beri içimize enjekte edilen sosyal ve siyasal çürümüşlük vahim bir noktada; insanlığı erozyona uğratıyor

Tahrip ediyor; kişiyi benliğinden saptırtıyor

Hiç kuşkusuz ki, insan büyük bir cevherdir...

Ama o cevher, imanla, İslamla terbiyelenmediği sürece, çürümüşlüğün en iğrençi olur

Enva-i olumsuzluğun batağı haline gelir..

çırpındıkça, batar...

İşte bu cevher denilen insan özellikle İslam dünyasında; kendisini bu çürülüşmükten kurtaramamasının iki sebebi vardır.

BİRİNCİSİ

Mevcut sistemin varlığı ve pisliklere, haram işlere meşruiyet yolunu açık tutmasıdır

İKİNCİSİ

Din adamlarımının kendilerini bir türlü ümmete inandıramamasıdır

***

Eğer ki, din adamları, hakkıyla İslamın ana cevherini rantsız, çıkarsız, riyakrsız bir şekilde, ahaliye anlatamamışsa, ahlaki çürümüşlükten ümmetin fertlerini uzak tutamamışlarsa demek ki; İslama herhangi bir hizmetleri olmamıştır

Bir şeyler de verebilmiş değillerdir

Keza sistem ve sistemin başındaki yöneticilerin de aynı paralelde yürümeleri; ne yazık ki bu sosyal çürümüşlüğümüzü körüklemiştir..

En büyük etken ve sebep olmuşlardır.

Zira İslamda bir ilke var; o ilke de bir toplumu kurtaran iki temel unsurun aktif olmasıdır

Biri; Hukema.

Diğeri; Ulema.

Hukema; yani devletin otoritelerini elinde tutan sistem ve sistemin temsilcileri...

Ulema; yüce İslam dinini temsil eden din adamları...

Bu her iki unsur iyi olduğu zaman, toplum iyilikle ydedilir.

Bu her iki kesim kötülükle ydedildikleri zaman, toplum da kendini kötülüklerden kurtaramaz.

Defalarca yazıyoruz, uyarız ve diyoruz ki;

Her şeyden evvel yüce İslam dinini temsil edebilen din adamlarımızın ön planda yer almaları lazım.

Ama nerde?

***

Din adamları içerisinde hafızlık diye bir müessese vardır

Yani, Kuran-ı Kerimi müzikal biçimde, ezberden okuyabilen kişilere; Hafız deniliyor.

Lakin, birileri bunu kendine rant ve siyasi gelecek olarak kullanıyor

Hele ki içlerinde birisi var ki; maazallah!

Birçok kirli şaibenin içerisinde çirit atmaktadır..

Nitekim daha bundan birkaç ay önce Diclekentte yapılan bir şikyet üzerine; müfettişlik oldu

Diyanetten gelen müfettiş bu insan hakkında resmi işlemde bulundu..

İfadeler alındı..

Belgeler tanzim edildi, tutanaklar tutuldu

Ama ne hikmetse, dosya adeta hasıraltı edildi

Bu insan, başka camide görevli iken illaki istediği camiide görevlendirilmesi de apayrı bir garabettir.

Bunun sorumlusu kim?

Siyasal mekanizma mıdır?

Koruyup, kollayan siyasi çevreler midir?

Valilik midir?

Veya İl Müftülüğü müdür?

Ya da, Diyanet Teşkilatında makam icra edenler midir?

Doğrusu, bunu kamuoyu büyük merakla bekliyor

***

Hiç kuşkusuz ki, Yüce Kuran-i Kerimi okuyan kişi, makamında ve duyguları okşayan bir dille okuduğu zaman; büyük bir heyecan getirir millete.?

Hele ki, mana değeriyle, lafzın ahenkle tatlılığının beraber olması

Lakin, bunu okuyanın da ağzının ve karekterinin çok temiz olması lazım..

Kendini kirli şaibelerden uzak tutması gereken seçkin şahsiyetler, olması gerekir

İşte başlık olarak kullandığımız KAMUDÜZENİVESARSINTILAR ifadesi paralelinde sosyal çürümemizi ortaya koyan bir hakikat

Bu her iki ifade, bizim anlattıklarımızın hulasasıdır ve özetidir.

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Birkaç günden beri SÖZve UZAYmedya grubumuz Dicle Üniversitesinin yetkililerini önemli konularda uyarıyor ve olup bitenleri dile getirmek istiyor.

Ama ne yazık ki Hindistandaki Sağır Sultan her şeyi bildiği halde Dicle Üniversitesi Rektörlüğü bunları görmüyor veya görmezlikten geliyor.

Alın size yeni düşen bir haber;

Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi Kadın Doğum Kliniğinde, HIV virüsü taşıyan hamile kadının sezaryen ameliyatına girmek istemeyen görevli doktor ve asistanlar hakkında soruşturma başlatıldı.

Bu arada ameliyata giren kadın asistanın da eline, HIVli hastalara cerrahi müdahalede kullanılması zorunlu 150 TLlik bariyerli eldiveni taktığının söylenmesine rağmen iğne battı.

Başka hastaneden getirilen eldivende bariyer olmadığı iddia edildi. HIV virüsü kapma ihtimali üzerine gözetime alınan 2 aylık asistan D.D.ye ilaç tedavisi uygulandı. 3 ay önce evlenen D.D.ye, ilaç tedavisini evde sürdürmesi için izin verildi.

İşte bu habere bakın.

Bu gerçekten çok ilginç ve sarsıntı yaratan bir olay değil mi?

Koskocaman bir Üniversitede ameliyatta takılması gereken 150 TLlik bariyerli eldiven yok.

Ve nihayetinde ameliyata giren asistanın parmağına iğne batıyor ve her an için bulaşıcı virüs hastalığı tehlikesiyle karşı karşıya...

***

Keza nerdeyse on günden beridir Diyanet Teşkilatının Hac ve Umre organizasyonlarında yaptığı İslam dışı bazı uygulamaları dile getiriyoruz

Ki, Diyarbakır İl Müftülüğü bünyesinde görev yapan bir-iki imamın, ortaya çıkan rezaletler zinciri

Şüyuu vukuundan beter misaliyle, örnek vererek kamuoyunu aydınlatma ciheti noktasında bu kişilerin hala da görev başında olmaları şayan-ı dikkattir.

Ve Kim kimi koruyor? demekten başka da bir şey bulamıyoruz.

Yüce İslam dini Aziz ve şerefl insanları bünyesinde barındırmak istiyor.

İzzet ve şeref yoksunu, kirli şehvani arzularına mağlup düşen ve isimleri kötüye çıkan bu tür insanların din görevlerinden derhal uzaklaştırılması gerekir...

Bu tür insanlar pisliklerle zaman zaman gündeme geldikleri halde, bazı cemaatlerin içerisine gizlenerek kendilerini maskelemeleri ne yazık ki inanan o cemaatleri şaibe altına almaktadır

İşte bunlar, hem sızdıkları cemaatten, hem de din görevlileri camiasından arındırılıp uzaklaştırılmaları lazım..

Bizden, şimdilik dostça uyarı!.

En derin saygı ve sevgilerimle.