KORUMA VE KOLLAMA GERÇEĞİ BATILDA DEĞİL, HAKTA OLMALIDIR!?
Eklenme: 4/1/2021 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü sohbetimizde uzun uzadıya sizinle memleket meselelerinin ana konularını, irdeledik...

Özellikle yaşadığımız bu coğrafyada ve tabi ki Diyarbakırımızdaki bazı resmi veya yarı resmi kurumlarda, çok büyük yanlışlıkların var olduğuna dair önemli tespitleri dile getirmiştik...

PAKDEMİRLİ DÜN DİYARBAKIRDAYDI başlığıyla yayımlanan dünkü yazımızın son paragrafında tüm bu olup bitenlere karşı kim kimleri koruyor ve kolluyor diye de sormuştuk...

İşte bu sorunun ikmale gelmesiyle, bugünkü yazı başlığımızı; KORUMA VE KOLLAMA GERçEĞİ BATILDA DEĞİL, HAKTA OLMALIDIR cümlesiyle bütünleştirdik...

Az sonra değineceğimiz meselelerin daha bir gerisinin anlaşılabilinmesi için; yazıya pür dikkat diyorum..

Ki dillendirilmeyen bazı mevzuları dillendireceğim...

Şöyle ki..

Dost acı söyler...

Evet, biz de 19 yıldan beridir, iktidar da bulunan Ak Partili dostlara, bu vecizenin ışığında seslenmek istiyoruz..

çünkü gerçekler gizlenemez...

Bizlerin ve medya grubumuzun da ana ilkesi ve temel amacı da; her ne olursa olsun, hangi koşulda olunursa olunsun; gerçekler temel düsturumuzdur..

Yani olmazsa olmazımızdır; gerçekleri sahiplenmek!...

Var olan hakikati de buradan haykırmak!?..

Velev ki zülfüyara dokunsak bile..

Zaten bu minvalde pervamız yok!...

Bizim için hiç sorun teşkil etmiyor..

***

Sevgili okurlar..

Bir haftadan beri Kürşat Ayvatoğlu isimli bir genç, ülkenin gündemini meşgul ediyor...

Özellikle yazılı medyanın birinci sayfalarında, boy boy resimleri var...

Bu Ayvatoğlu, genç bir insan.

AK Parti Genel Merkezinde ön büro elemanı...

Ama her ne hikmetse, kilit noktalarda ve önemli insanlarla iç içe...

Nerdeyse kol kola...

Yazılanlar, çizilenler, korkunç...

Yazar Abdurrahman Dilipak, iki gün önce Ah Gençlik başlıklı yazısında, Ayvatoğlunu öne çıkararak, Türkiyenin gerçeklerini ve gençlerin geldiği noktayı kaleme almıştı.

Biz de bu paralelde diyoruz ki;

AK Partinin gerçek kimliği nedir?..

AK Parti, muhafazakr, temiz ruhlu, bütün kirli şaibelerden Müberra...

Dosdoğru...

Kamuoyuna, AK Partiyi bu çerçevede lanse ediyoruz.

Kamuoyu da böyle görüyor...

çünkü AK Partinin ve devletin başında Cumhurbaşkanı Erdoğan bulunuyor...

Muhterem bir insan...

İnanılan ve güvenilen bir lider...

Yoksa 19 yıl bilfiil bu millet iradesini teslim ederek, onu iktidarda tutmazdı?..

Hal bu iken der demez ortaya çıkan Ayvatoğlunun pisliklerine ilişkin, derin bir düşünce hkim oluyor...

Kıyıdan kenardan veya doğrudan doğruya veya gizliden gizliye bu partiye sızdırılmış yamuk, hileli, kirli anlayışa sahip insanların olmasını, kim neyle izah edebilir?

İşte bu soruya günlerdir yanıt aranıyor...

Parti gerçekten liberal bir parti mi oldu?.

çünkü parti kendini muhafazakrlıkla topluma tanıtıyor.

Demokrat ve liberal!...

Ama yine muhafazakr olarak görünüyor.

Şöyle ki...

Partiye gönül veren, hatta kurucuları arasında yer alan çok inançlı, bilgili zevatın bulunduğu tartışılmazdır...

Kimse de partideki muhafazakr kimliği inkr edemez.

Ama gel gör ki, bugün nerdeyse yüzde 70i partinin içinde yoklar..

Kimi istifa etti, kimi istifaya zorlandı..

Hal-i hazırda, parti sola doğru demezsek de liberal demokrasiye doğru evirilmektedir.

***

Bakınız, Cumhurbaşkanı Erdoğan, Milli Değerlerle örtüşmeyen İstanbul Sözleşmesini feshetti.

Sözleşmeyi yürürlükten kaldırdı...

Tepki sesleri yükseldi...

Tabi ki CHPden, sol, sosyalist, komünist, ulusalcı çevrelerden, siyasilerden, medya Kalemşorlarından vay senmisin sözleşmeyi fesh eden, deyip yaygara koparıyorlar..

Bunları insan anlar..

çünkü, Milli İradenin paralelinde yürüyenler değiller..

Ama ne oluyor da, AK Partinin içerisindeki bazı milletvekillerinin, Sözleşmeye dair homurdanma halleri..

Sosyalistlerle, ulusalcılarla aynı paralelde ahkm kesiyorlar...

El birliğiyle; AK Partiyi topa tutmuş durumdalar.

Oysaki AK Partiye oy veren gerçek muhafazakr ve temiz ruhlu insanların istek ve talebi neticesinde bu sözleşmeden çekilmiş olduğu bilinmektedir.

***

Kürşat mevzusuna dönersek..

Ayvatoğlunun kokainman olduğunu ki kendisinin, bu yönde itirafları mevcut.

Bakın şöyle itiraf ediyor;

Ben uyuşturucu veya uyarıcı maddelerden esrar maddesini ve kokain maddesini tahmini olarak 1,5 yıldır kullanmaktayım Kullanmış olduğum esrar maddesini genelde arkadaş ortamında para karşılığı olmadan kullanmaktayım. Ancak kokain maddesini tam olarak tanımadığım arkadaş ortamından Ayhan olarak bildiğim 35 yaşındaki erkek şahıstan alıyordum. 1 gram civarında kokain maddesini 500 TL karşılığında satın almaktayım.

İşte bu itiraf her şeyi anlatmaya yeter de artar!...

Peki, AK Parti kendi aralarında birbirlerini sorgulamaları gerekmiyor mu?

Arkadaş bu Ayvatoğlu nereden geldi?

Kim getirdi ve nasıl bu duruma gelindi?

Bunun araştırılması gerekirken nerdeyse sus pus içerisinde hasıraltı edilircesine üzerine kirli bir şal çekiliyor.

Kirli ve ayıplı insanların varlığı üst partide nerdeyse koruma altına alınıyor.

Keza geçenlerde de yine yazdığımız gibi iki dönem Diyarbakırdan AK Parti milletvekili olarak seçilip TBMMne gitmesi ile milletvekilliğini idame ederken kadın olmasına rağmen kendisine verilen erkek koruma polis memurunun siciline bir bakın

Kayseride Mehmetçiği taşıyan servis otobüsüne saldırı düzenleyip 15 Mehmetçiğimizin şehit edilmesine neden olan kişiye sahte kimlik düzenleyip yurtdışına kaçmasını sağlayan biri!...

Ve nitekim şu an içeride.

Bunu defalarca yazdık.

Bu partiye neler oluyor?

Bu koruma ve kollama şekli nereye dayanıyor?

Ve parti niye böylesine kirli suçlamalarla karşı karşıya gelmek zorunda kalıyor?

Bir türlü kamuoyuna da net olarak herhangi bir açıklama da yapılmıyor.

Yani kamu vicdanını ferahlatan bir açıklama yok.

Keza bölgemizde, Diyarbakırımızda gerek Valilikçe olsun, gerek bazı Kaymakamlıklarca olsun ve gerekse şehir dışındaki bazı ilçelerin Kaymakamları olsun

Hatta bir ilçenin Savcılık makamı

Suçu müspet kesinlik kazanmış, bütün delilleriyle beraber, şikyetçi ve davacı adamlar tarafından o ilçenin Savcılığına suç duyurusunda bulunulduğu halde, nerdeyse 8-9 aydan beri aynı suçlu insanlar o ilçenin Kaymakamlığının himayesi altında adeta dokunulmazlık kalkanı altında tutuluyor..

Ki o suç işleyenler bariz bir şekilde vatandaşların çalışma özgürlüğüne keyfi olarak engel olup tehdit, hakaret, şantaj ve yol kesme eylemlerini yapmalarıyla beraber bu durum hiç yaşanmamış gibi nerdeyse hasıraltı edilmiş durumda.

Aldığımız bazı bilgilere göre, yine bölgesel veya yerel bazı siyasi unsurları devreye girerek, devletin önemli makam ve mevkilerine müdahale edilerek, olaylar sumen altı ediliyor..

Şüyuu vukuundan beter misaliyle birileri siyasi nüfuzunu kullanarak devletin önemli yerlerine müdahale mi ediliyor?

Ama denir ya nereye kadar?

Net olarak şunu ifade ediyoruz; bu koruma ve kollama kim ve kimin nam-ı hesabına yapılıyor?

Cevap bekliyoruz.

En derin saygı ve sevgilerimle.