KÜFÜR DÜNYASINA KARŞI SOSYAL İSLAM(!)? (II)
Eklenme: 6/22/2020 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Bir önceki yazımızın başlığı altında bugün de, sohbetimize aynı minvalde devam ediyoruz..

Ama çok çarpıcı ve kapsamlı olarak, değişik konuları irdeleyeceğiz

İlk mevzumuz, Kovid-19

Üç aydan beri korona virüs üzerine bütün dünya nasıl siyasetini güdüyorsa, politikasını icra ediyorsa, milletleriyle, devletlerin arasındaki diyalogları nasıl sağlıyorlarsa, Türkiyemizin de ortaya koyduğu strateji aynıdır

Hiçbir farkı yoktur.

Belalı ve musibetli virüse karşı dünya ittifak içerisinde mücadele sergiliyor..

İspanyada ne gibi mücadele şekli varsa, İtalyada da, Amerikada da Almanyada da o şekilde bir mücadele var? Keza, ülkemizdeki mücadele de; birebir aynıdır.

***

Bir önceki yazımda ifade ettiğim gibi; kinat içerisinde hiçbir şey tesadüfi değildir

İllaki bir hikmeti vardır

İşte bu inançla yaşayan insanlar, yaşam şekillerini de bu şekilde düzenlerler..

Ama ne olursa olsun, bu inanç kesin bir inançtır.

çünkü, kinat tesadüfi olarak yaratılmamıştır.. İçindeki olup bitenler de hiçbir zaman tesadüfi değildir.

Bütün dünyanın, yüce kudretin, yüce saltanatın yüce gücüne inanarak hareket etmesi gerekir

Ama ne yazık ki hiç de öyle hareket etmiyor

Her şey tesadüfmüş gibi bakılıyor.

Vay efendim virüs çinden geldi..

Vay efendim insan ölümünde Amerika rekor kırdı..

Vay efendim İtalyada şu kadar kişi öldü..

Gibi ifadeler, yazılı ve görsel medyanın manşetlerinde yer almaya devam ediyor

Lakin, bir kahraman çıkıp da demiyor;

Yahu tamam da

Ey insanoğlu!

Geçmişine bir bak.

İnsanlık tarihini bir incele

Nice kavimlerin, nice ümmetlerin başına gelenlerin hiçbiri tesadüfi olmamıştır...

Şamarı hak eden yüz, mutlaka ilahi şamarı yüzüne yemiştir-yiyecektir

O şamar, bugün olmazsa, yarın, yarın olmazsa diğer gün..

Ama, mutlaka ve mutlaka o yüze o şamar inecektir

Sabırla o şamarı beklemelidir.

Hz. Nuh (A.S)ın kavminden tutun da Hz. Muhammed (S.A.V)in Kureyş kabilelerine kadar?

Gelen giden tüm peygamberlerin; bu inanç doğrultusunda verdikleri çok önemli mücadeleler ortada.

Bela ve musibetler geldikleri zaman da kesinlikle sadece isyankrlara rücu etmez

İnanan kitleleri de kapsar

Denir ya; yaşla kuruyu birlikte alıp götürür Ki buda, yine tesadüfi değildir.

İlahi bir hükümdür.

Nitekim bu ilahi hüküm, güçsüz olan insanlar için, günah yerine mükfattır, hak edenler için de mücazattır (cezadır) ve intikamdır...

* * *

Evet, sevgili dostlar...

Bakıyoruz ki, inanmayan küfür dünyasının, bu bela ve musibete karşı duruşu ne ise, ne yazık ki İslam dünyasının da aynı duruşu sergilediğini görüyoruz

Hele hele siyasal İslamın duruşu, bize göre küfür dünyasının duruşundan hiçbir farkı yoktur.

Hlbuki, İslam dünyası inanması lazım

O inanç paralelinde düşünmesi gerekir.

O düşünceye göre Allaha o yüce kudrete yalvararak şifa dilemesi ve belayı, musibeti iyi okuması gerekir

Aksi takdirde hiçbir şey yapamazlar.

Devletler, milletler, özellikle Dünya Sağlık Örgütü dahi ne yaparlarsa yapsınlar, Allahın kudreti karşısında çok aciz kalacaklardır ve kalmış durumdadırlar da zaten.

***

Madalyonun diğer yüzüne de bakarsak

İslam dünyası, başta Türkiye dhil olmak üzere İslamın ana çizgi ve kurallarını yaşamak yerine tam tersine siyasal İslam, sosyal İslamı da kendi rüzgrına kaptırmış vaziyette; bir yaşam söz konusu!

Bu gidişat, bizi nereye götüreceğini bilemiyoruz tabi...

Bakınız, cihanşümul bir devletin yıkılışından sonra darbeci generaller ve paşaların birçoğu gerçek unvanlarında kalmayıp, üç dört yıl içinde maşaya dönüşmüş hallerini yakın geçmişimiz bize göstermektedir.

Adam paşa

Osmanlıyı darbe ile çökertiyor

Padişahı tahtan indiriyor

Halk adına, millet adına bunu yaptığını söylüyor..

Ama sonra bir bakıyorsunuz ki, o paşa tam bir maşa imiş?..

Fransadaki Siyonist, Marksist, emperyalist, masonik kafaların uşağı çıkıveriyor?

İşte son bir asırdır, sürekli ülkenin ve milletin darbelerle yüz yüze gelmesindeki ana gerçek de budur

Maskeli yüzler ve zihinler korona virüsünden beterdirler..

Yeni Türkiyemizde her ne kadar değişiklikler yapılmışsa da, zihni ve yüzü maskeli kişiler bir ölçüde ayıklanmışsa da, millilikle hiç alakası olmayan yeni düzenler, mevcut sistemler, yürürlükteki nizamnameler, hala varlıklarını sürdürüyorlar

Ve bunlara da; Milli olmadıkları halde milli kavramının hala da kullanılması, çok dikkat çekicidir.

Aldatmacanın böylesine de pes demek gerekir.

İnsan ne olursa olsun, milletini bu kadar kirli dayanaksızlarla kandırmamalıdır..

Yahu Allah billah aşkına şu Milli Eğitim sisteminin varlığı, Bakanlığına rağmen neresi, milli değerlere bağlıdır

Bu soruya karşılık kocaman bir hiç cevabı karşımıza çıkıyor

Sormak lazım

Hangi müfredatın içeriği, milli değerleri kapsamaktadır

Son on yıl içerisinde Türkiye, adeta değişik yöntemler ve küfür sistemleriyle gizliden gizliye aşina edilmek isteniliyor

Yoz beyinler aldatıyor, boş beyinler de aldanıyor.

Ve ne hazindir ki, yeni Türkiyemiz her gün biraz daha fersah fersah İslamdan uzaklaştırılmak üzere gizli planlar tertipleniyor

Ki hükmen İslamdan çok uzaklaştırma planları sergileniyor

Ama her alanda

Sormazlar mı, hayrola?

Ey AK Parti ne oluyor, hele bir dur, bir etrafına bak, olup bitenlerin farkında mısın?..

Demirelin zamanında bile, bu millet bu kadar İslamdan uzaklaşmamıştı.

O zalim zamanda, uzaklaşma yerine yaklaşma vardı.

ANAPın son döneminde gerçekten uzaklaşma vardı.

Zaten devr-i sabık denilen 1950den önceki hal ortadaydı.

Tek parti şeflik ve dipçik dönemi vardı ki zaten açıkça İslama meydan okuyordu.

Ama bugünkü Türkiyemizde tam tersi beklenirken, ne hikmetse geçmişten beter bir hal yaşanıyor/yaşatılıyor?

Bize göre herkesin kendine bir çekidüzen vermesi lazım.

Abdurrahman Dilipakın dünkü yazısında söylediği gibi; Sesleniyorum, duyuyor musunuz?

En derin saygı ve sevgilerimle.