MACRON KİMDİR..?! (II)
Eklenme: 9/15/2020 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Dünkü yazımızı teyit eden, kanıtlayan medya, özellikle yazılı medya, Macronu çarşaf çarşaf yazıyor.

Fransanın tarihi hıyanet ve rezaletini de kaleme alan çok güzel yorumlar var...

Dün de ifade ettiğimiz gibi, Fransanın tarihi hainliklerle dolu!...

Fransa bir düşman..

Dün olduğu gibi bugünde düşmanlığını tüm çıplaklığıyla ortaya koymaktadır.

Bugün biraz daha Fransanın tarihine ve Mocranın ecdadıyla ilgili, detaylı bir hasbihal içerisinde olacağız..

Tabi, medyaya yansıyan bazı haberleri de, sohbetimize harmanlayacağız!..

Öncelikle Yeni Şafak Gazetesinin dünkü manşet haberine bakalım...

Ne yazıyor?

ERTUĞRUL MESAJI

Haber şöyle devam ediyor;

Yunanistanı kışkırtıp uçak gemisi Charles de Gaulleu Doğu Akdenize gönderme planı yapan Fransaya 1917 yılında uçak gemisi batıran Topçu Yüzbaşı Mustafa Ertuğrul AKER ile mesaj verildi.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar ve komutanlar, Kaşa giderek kahraman yüzbaşıyı andı.

Haberin devamı özetle şöyle...

SONU NAPOLYON GİBİ OLACAK

Afrika Stratejik Araştırmalar Merkezi (AFSAM) Başkanı Mustafa Efe, Doğu Akdenizde saldırgan bir politika izleyen Fransa Cumhurbaşkanı Macronu Napolyona benzetti. Napolyonun ilk yenilgisini Cezzar Ahmet Paşadan aldığını hatırlattı. Efe, Macron da Ortadoğu ve Kuzey Afrikada imparatorluk hayalleriyle dolaşıyor. Fakat o da Napolyon gibi mağlup olacak...

***

Tüm bu güzel haberleri okuyunca elbette ki seviniyoruz, mutlu oluyoruz.

İnanıyoruz ki bizim gibi herkes; bu haçoların edepsizliklerinin ve şımarıklıklarının yanlarına kar kalmasını istemiyor...

Her zaman söylediğimiz gibi; batı dünyası iki yüzyıldan beri şımardıkça da şımarmaya devam ediyor.

Yürek yakan durum ise İslam dünyası da tersi noktada korkunç bir fetret sürecini yaşadı..

Boşluğa düştü..

Eğitimsiz kaldı.

Ne hazindir ki aynı minvalde de İslamsız bırakıldı...

Batı dünyasının değişik hilelerine kanıldı, aldıtıldı, kendi içinde, kendinden olmamaya başladı..

İslam dünyası, hep yanıltıldı...

Ve bu yanılma da, içteki devşirmelerin, satılmışların gölgelerinde oldu!...

Ama şuna inanıyoruz ki, batı dünyası başta olmak üzere, içimizdeki hainlerin yaptıkları yanlarına kar kalmayacaktır...

Bunu, kesinlikle söyleyebiliriz.

Buradan da haber veriyoruz.

Artık bu millet uyanmıştır.

Kahraman kurtarıcı gösterilen ancak uzaktan yakından kahramanlıkla alakası olmayan nice devşirmelere bu millet artık inanmayacak ve kendi iradesiyle devletini yönetecektir.

İşte bugünkü Erdoğanın Türkiyesi kim ne derse desin, manzara açıktır.

Millet uyanmıştır..

Kendi iradesiyle, yönetilmektedir!..

Nitekim bundandır ki, batı dünyası, özellikle Fransa, Erdoğanı hedef almaktadır..

Ama nafile bir çaba içerisindedirler..

Fransanın en güvendiği Napolyonlar, nasıl tarihe gömüldü gitti, Macronlar da aynı şekilde tarihe gömülecektir?..

Bunu düşünüyor ve buna inanıyoruz..

çünkü, zafer İslamın olacaktır.

Bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Bu zaferi müjdelememizin ana dayanak noktası da l-i İmrn suresinin 103. Ayetidir.

Yüce kitap Müslümanları tarih boyu bu ayetin gerçeğine sarılmaya davet ediyor..

Müslümanların bölünmemesini emrediyor..

Ümmet olun diyor..

Ayetin yüce meali aynen şöyle..

Hep birlikte Allahın ipine (Kurana) sımsıkı sarılın.

Parçalanıp bölünmeyin.

Allahın size olan nimetini hatırlayın.

Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz de O, kalplerinizi birleştirmişti.

İşte Onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuştunuz.

Yine siz, bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz de O sizi oradan kurtarmıştı.

İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz.

* * *

Yıl 1798.

Haçlı Fransa tüm imknlarıyla Mısırı işgal ediyor..

Napolyon Bonapartın kumandası ve yönetimi altında bu işgali gerçekleştiriyor.

Napolyonun Mısıra girişinin ne hilelerle ve ne imknlarla, kimleri piyon olarak kullanadığı tarih sayfalarında yer alıyor..

Napolyon Mısırı işgal edince ilk işi, laiklik ideolojisiyle ilim ve iman hazinesi durumunda olan Cami-ül Ezheri ele geçiriyor.

Emperyalizmin hkimiyetini orada kuruyor.

Zira içten satılmış beyinsizleri satın alıyor ve hedefine ulaşıyor.

Mısırda o günden bugüne sürekli İslamdan uzaklaştırma planları uygulanıyor..

Ancak tüm bunlara rağmen zannedilmesin ki Napolyon Mısıra girdi.

İngilizlerin Churchilli girdi ve Mısırı istila ettiler..

Hayır.

Öyle ümit varız ki Mısırın hükmen düşmesine rağmen ihvan-ı Müslimin teşkilatları sayesinde yeniden o mücadelenın fitili ateşlenmiştir...

Direnişe geçilmiştir..

Ve hala da direniş sürüyor...

Ama Napolyon yok.

Ama Churchill yok.

Kimler vardı?..

Mübarekler vardı.

Abdülnasırlar vardı.

Sisiler var.

Bu hain sahte kahramanlara rağmen, yine de Mısır büyük İslam limleri sayesinde ayaktadır.

Kaç seneden beri Müslümanlar ezilip, büzülüp hezimete uğratıldıysa da, İslam Bayrağı hep dalgalanıyor...

Hiç kuşkusuz ki, Allah tarafından yaratılmış olan dört mevsim var...

Ve her mevsim kendi zamanında neşvünemasını verecek ve bereketini alacaktır.

Ki böylelikle iktidarına devam edecektir.

İslam dünyası da öyle inanıyoruz ki Fransa ve Britanyanın bunca yapmış olduğu hıyanetlerle beraber, Allah Müslümanların velisidir ve onları küfür zulümatından çıkarıp, imanın sahil-i selametine götürecektir.

Evet.

Zulüm ile abad olanın sonu berbattır demekten başka bir diyeceğimiz yoktur.

Zulüm de bir küfürdür.

Küfür de bir zulümdür.

Nitekim kuzu postuna bürünmüş hıyanet erbaplarını, İslam dünyası içindeki kiralalık devşirmeleri zaman hep ele veriyor..

Mücadele için de, Müslümanlara zaman hazırlıyor.

Ama uyanmak şartıyla

Uyanmayan bir İslam dünyası hiçbir zaman kurtuluşa eremez!..

En derin saygı ve sevgilerimle..