MALAZGİRT MEYDAN MUHAREBESİ GERÇEK BİR ZAFER OLAYIDIR! (III)
Eklenme: 8/29/2019 12:00:00 AM

Evet sevgili okurlar..!

Cumhurbaşkanımız sayın Recep Tayyip Erdoğan 26 Ağustosta Malazgirt Zaferini kutlamak üzere Malazgirte gitti.

Sayın Cumhurbaşkanımızı takip eden Anadolu insanının oraya akışı yüzbinleri aşmıştı.

Anlatılan budur ki, bu sevgi yalnız Cumhurbaşkanımıza yönelik bir sevgi olmayıp, dava uğruna, bir İslam zaferi uğruna, tarihini, kültürünü unutmayan bir millet oraya akın etti.

O ümmet ruhunun dimdik ayakta olduğunu gösterme adına; gidildi?.

O davaya inanan devlet büyüklerini yalnız bırakmamak adına; gidildi....

Onun için yazımıza başlık olarak üç günden beridir Malazgirt Meydan Muhaberesi Gerçek Zaferdir ifadesini kullanmaktayız..

Bu zafer, kağıt üzerinde değildir, fiilidir, eylemseldir...

çünkü o dönemde Haçlının Anadolu üzerinde, doğu toprakları üzerinde büyüdükçe büyüyen bir Bizans İmparatorluğu vardı.

İşte Sultan Alparslan o haçlı emperyalizminin yeryüzünden temizlenmesi için savaşmştı.. Ve mücadelesini zaferle taçlandırmıştı...

İyi niyetle, ihlasla, samimiyetle, ciddiyetle, İslam davasını zirvelere taşımak gayesiyle yola çıkan bir liderdi.

İşte o lider kıyamete dek tarihte ismi silinmeyecek, unutulmayacak bir dava lideri olduğu gibi; tarihi zaferlerin altında imzası olan bir kahramandır...

Yalnız herhangi bir ırkçılığa, postçuluğa veya darbeciliğe, kişisel ranta dayalı çalışan bir lider değildi.

İslam davasını yeryüzüne yaymak üzere, tüm beşeriyete İslamı götürme tebliği davasıydı.

Onun için, Malazgirtteki mücadele zaferle, hem de gerçek bir zaferle sonuçlandı.

İşte bu zafer tarih sayfalarında altın harflerle yazılmıştır... Silinmesi de mümkün olmayan bir zaferdir.

Sultan Alparslanın öncülüğünde elde edilen o zafer, Eyyubileri doğurdu, Fadımileri doğurdu, ta Mısıra kadar, Filistine kadar uzanan bir zafer meşalesiydi...

İslam Türk dünyasına Anadolu kapısını açtı.

Endülüse, yani İspanyaya, Viyanaya uzanan bir Osmanlının sesi oldukça yükseldi...

624 yıl hükümran olan bu devlet o İslam şuuruyla uzun ömür yaşayabildi.

Düşünün, Selçuklu İmparatorluğu Eyyubilerle işbirliği yaparken Selahaddin Eyyubi Orduların başına geçiyor..

Kudüsün fethini de Selahattin Eyyubi gerçekleştiriyor..

Filistine yerleşiyor.

Adilane davranıyor, onun devlet başkanı da kimdi biliyor musunuz?

Selçuklunun atabeylerinden İmdüddin Zengnin oğlu Nureddin Mahmut Zengiydi..

Selçuklu İmparatorluğunun temsilcisi olarak Halep, Şam atabeyliğini üstlenmişti..

Şamda ordularını kontrol eden Nureddin Mahmut Zengi, ordularının başına Eyyubi kumandanlarından Selahaddin Eyyubiyi getirmişti.

Selahaddin Eyyubi Kürt bir kumandandı.

Nureddin Mahmut Zengi ise Selçuklu Türklerinden.

Orada ırkçılık, Kürtçülük, Türkçülük veya herhangi etnik kimlik hesabı, söz konusu değildi.

İla-i kelimetullahın yeryüzüne yayılması anlayışı vardı.

Onun için İslam yayıldıkça yayılıyordu

Selahaddin Eyyubi Kürt kumandan olmakla beraber, Bizim yönetimimizde görünen adalet tümüyle Nureddin Mahmut Zenginin eseridir diyordu.

Nureddin Mahmut Zengi bir devlet atabeyi olmakla beraber gerçekten bir İslam lideriydi..

Salih bir insandı ve takva sahibiydi.

Şamda bulunurken bir gece efendimiz (S.A.V.) onun rüyasına geliyor, diyor ki: Nureddin Zengi, elini çabuk tut, doğrudan doğruya Medineye gel, Medinede insan suretindeki iki şeytan beni çok rahatsız ediyor. Hemen önlem al ve onları yakala. Ben onlardan çok rahatsızım

Nureddin Mahmut Zengi uykudan uyanıyor, yatağının üzerinde oturup düşünüyor.

Bu rüya değildir diyor.

çünkü Resulullahın rüyaları kesinlikle rüya değildir, bir tedbirdir ve gerçektir.

Hemen yanına birkaç atlı alarak Medinenin yolunu tutuyor.

Direk Medineye gidiyor...

Medine Valisini huzuruna çağırıyor..

Medinede ne kadar insan varsa onları topla bir yere getir, onlara yemek hazırla, ben de o merasime katılıyorum diye emir veriyor...

Medine Valisi hemen bu emri yerine getirmek üzere, Medinede ne kadar insan varsa toplayıp bir araya getiriyor.

Bölük bölük onları bir yere oturtuyor ve onların içinden geçiyor.

Bir geçiyor, iki geçiyor, üç geçiyor...

Resulullahın rüyasında tarif ettiği o insanları göremiyor.

Valiye diyor ki; Sen insanları eksik toplamışsın hiç kimse kalmadı mı?

Vali diyor ki Efendim kimse kalmadı.

Valiye yeniden bir araştırma yap emrini veriyor..

Öğreniliyor ki; Mescid-i Nebevinin bitişiğinde çalışan iki demirci gelmemiş...

Bulup, onlar da huzura getiriliyor.

Sultan Nureddin onları görür görmez İşte Resulullahın rüyada bana gösterdiği insanlar bunlardır diyor...
Ve hemen; gidip bunların işyerlerine baskın yapılıyor...

Bakılıyor ki dükkanı içten delmişler, tünel kazmışlar ve o tünel Resulullahın mezarına doğru uzanmış...
çok az bir mesafe kalmış ki Resulullahın mübarek kabrine ulaşsınlar..

Gayeleri, Resulullahın mübarek cesedini kabrinden çıkarıp başka ülkelere kaçırmakmış...

Ve hemen onlar sorguya alınıyor..

İtiraf ederler...

Resulullahın mübarek cesedini kaçırıp başka ülkelere götürmek maksadıyla görevlendirildiklerini söylerler.

Hemen onlar idam ediliyor.

Akabinde, Selahaddin Eyyubinin kumandası altındaki İslam ordusu, Filistin ve Mescid-i Aksayı fethediyor.

Böylece; Mescid-i Aksayı ve Kudüs-ü Şerifi haçlı emperyalizminden kurtarmış oluyor.

Bu da Resulullahın, Nureddin Mahmut Zenginin rüyasına girmesi sayesinde oluyor.

Gerçekten o Selçuklu İmparatorluğunun evlatlarından olan bu büyük insan, yani Nureddin Mahmut Zenginin ne kadar zeki, ferasetli ve hatta Allahın evliyası olduğu bu rüya ile ispatlanıyor.

İşte zaferler üstüne zaferler kazanan gerçek devlet adamları, kumandanlar ve atabeyler

Tarihimiz bunu yazmıştır, kaydetmiştir ve hiçbir dünya tarihi bunu inkar edemez.

En derin saygı ve sevgilerimle