SİYASİ NİFAK SÖMÜRÜCÜLÜKTÜR, BASKIDIR VE TOPLUMSAL YIKIMDIR..!
Eklenme: 5/2/2019 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar...

Bilindiği üzere dünkü sohbet yazımızda 12 Eylül darbesinin işkenceci albayının cenaze törenindeki halkın nefretini dile getirmiştik.

İşkenceci albay, devlet üniformasını kötüye kullanarak, kirli bir ideoloji uğruna masum, günahsız insanları suçlu, gösterip işkence etmiştir

O dönemde, darbeye karşı çıkanlar hain ilan edilerek Mamak cezaevine gönderiliyordu

Mamak Cezaevi müdürü Albay Raci Tetikde, çeşitli işkence yöntemleriyle, o dönemin aktif, temiz, imanlı, pırıl pırıl gençlerine karşı insanlık dışı muamelelerde bulunuyordu

İfkn Azim (Büyük bir iftira) kampanyasıyla suçsuz insanlar suçlu gösterilerek, büyük yaftalama kampanyalarıyla askeri savcılıklara sevkedilip tutuklanmaları sağlanıyordu..

Tutuklanmadan sonra, vay o insanın haline!..

Gece gündüz sorgulanıp, işkenceye tabi tutuluyordu

O sorgulama ve işkencelerin altında masum, günahsız insanlar yapmadığı şeyleri yaptım diye itiraf ettirilerek, hayatları karartılıyordu..

O insanlar, sürüm sürüm süründürüyordu...

İşte bu acımasızlığın faturası nihayetinde 35 yıl sonra olsa dahi meşhur albayın cenaze töreninde, haykırıldı?

Halk yüksek bir sesle, tepki gösterdi

Ve dedi ki; Bunun tabutuna bayrağı sarmayın, bayrağa yazıktır.

Camiye getirmeyin, namazı kılınmaz

Tabiri caizse adeta ruhuna Fatiha yerine lanet okunarak, tepki gösterildi!!.

Demek anlaşılan budur ki; 12 Eylül darbesi, münafıklıkla dopdolu bir siyasetin neticesidir

Bir milleti söndürebilmek için, askeriye gibi devletin en güçlü mekanizması kullanıldı Üç beş tane ne idüğü belirsiz, münafık darbecilerin ihanetine feda edildi; bu millet ve devlet

Ne acıdır ki, o münafıklar hedeflerine ulaştıkları gibi; tarihede kendilerini suret-i haktan göstererek, birer kurtarıcı-kahraman olarak lanse etmeye çalıştılar

***

Ne yazık ki; millette körü körüne, kandı

Mutlak kör bir cehaletle, korkaklık, beceriksizlik, İslamı iyi okumamışlık, milliyetçilik nedir, vatanperverlik nedir, İslam nedir, iman nedir, sorgulamadan biat etmiştir

İşte bu şer ve munafık ruhlular, milletin bu biat edişini fırsat bilerek, dehşeti ve vahşeti yaşattılar

Millete rağmen; millete ab-ı hayat tanımadılar

Devleti millete, Milleti devlete düşman ederek; kendilerine iktidarlar oluşturdular

Piyon siyasetcilerin, beceriksiz parti liderlerinin himayesiyle her dönemin kurtarıcı kahramanları olarak, varlık gösterdiler..

Ama hakikatte; hiçte öyle değiller

Tavşana kaç, tuzuya tut misali

***

Dünkü yazımızda ifade ettiğimiz gibi

Ülkemizde yıllardan beri gelip giden siyaset ve siyaset erbaplarının nice siyasi münafıkları kahraman ve kurtarıcı gösterip, milleti onlara körü körüne taptırma ve peşinde gitme politikasını, nasıl hazin bir şekilde, ortaya koydukları malumunuzdur

Bu memleketi, yaptıklarıyla mutlak bir cehalete sürüklemişlerdir

Yaşanan ve yaşatılanlar karşısında bugünkü bir çok siyasilerimiz, tarih okumuyor, kitabın ağzını açmıyor, tarihi gerçekleri öğrenmiyor ve ben dava adamıyım, davayı savunuyorum gibi boş boğazlık yaparak adeta havanda su dövmeye çalışıyor

Onun içindir ki gerçekten cumhuriyetin kuruluşundan bugüne dek, hatta Ulu Hakan Sultan Abdülhamidin döneminden günümüze gelinceye kadar, akı kara, karayı ak göstermek suretiyle bu millete gerçek tarihi unuturulmaya çalışılmıştır

Kör cehalet bataklığına sürüklenen bir gençlikle, ülkeyi ve milleti karşı karşıya bırakmışlardır.

Bu gençlik potansiyeli, daha ne zamana kadar ilimsiz, okumasız, diplomalı cahil olarak, cehaletin çukur bataklığında debelenip duracak

Acaba bu millet ne zaman bunlardan kendini kurtarabilme uyanışına geçecek?

Ve uyarıcı bir diriliş ile ülke bütünlüğüne ne zaman yönelecek?

Milli birlik ve beraberliğine, ne zaman hamle yapacak?

Ülkenin bütünlüğü ile milli birlikteliği birbiriyle pekiştiren temel iman ve İslam unsuruna ne zaman sarılıp, şahlandıracaktır?

Ne yazık ki, tarihi süreçe baktığımızda pek da, umit verici bir tablo çıkmıyor..

***

Velhasıl..

Tarihten bir örnek getirmek istiyorum..

Bakınız, ümitsiz kalmış büyük İslam ulemaları batıl, hurafe, inançsızlık ile karşı karşıya kalan politikaya, siyasete bağlı kalınmasına şöyle bir tasvir getirilmiştir

Mısırlı lim El Cevahir Fi Tefsil-il Kuran isimli tefsirinde Tevbe suresindeki 84. ayetin mealinden çıkarttığı sonuçta şöyle diyor;

Cehlül amimün ve gururun kebirun ve zillun mehinun

Yani bu hal, kör bir cehalettir, büyüklenmedir, kibirlenme halidir ve alçaklıkla yaşatma zilletidir.

Bu millet, mutlaka ama mutlaka kendini bu halden kurtarması gerekir.

Ne zaman kendini kurtarabilir?

Hiç kuşkusuz ki, gerçek manada Müslüman olabilme şansını yakaladığı zaman olabilir.

* * *

Bakınız, sevgili okurlar.

Tevbe suresinin 80. ayetinin meali aynen şöyledir;

(Ey Resul!) Onlar için ister af dile, ister af dileme. Onlar için yetmiş defa af dilesen de Allah onları bağışlamayacaktır. Bu, Allahı ve resulünü inkr etmelerindendir. çünkü Allah, böylesine kötülüğe batmış bir topluluğu doğru yola çıkarmaz.

Münafıkların başı durumunda olan Abdullah ibnü Ubeyy yatağında ölümle pençeleşirken oğlu Abdullah, Hz. Peygambere giderek babasının bağışlanması için af diler

İyi bir Müslüman olan Abdullahın hatırı için Peygamberimiz Abdullah ibnü Ubeyy için dua eder

Bunun üzerine Hz. Allah bu ayeti göndererek Müslümanların en yakınındaki anne-babası dahi olsa inanmayanların affedilmeyeceği konusunda kesin hükmünü vermiştir.

***

Evet, sevgili dostlar.

Tevbe suresinin 80 ve 84. ayetlerinin birbiriyle ne kadar bağlı olduğu açıktır.

O dönemin münafıkları yüce İslam dinine ne kadar kin ve nefret beslemişlerse ve İslamiyeti arkadan vurmak istemişse de eninde sonunda ölümleri anında İslamın kendini kurtarabilmek için ruhlarını ve cesetlerini şad edebilmek için bir vesile olsa dahi Efendimiz Resulullahın şefaatini dilemişler...

Ama fayda etmemiştir.

Tıpkı bahsi geçen darbeci, işkenceci albayın cenazesinin camiye götürülmesi gibi

Kuran, net olarak münafıklar müşriklerle beraberdir demesine rağmen, İslama inanmayıp, İslama hakaret yağdıran, bu tür nice münafık keferetül fecereler hala da gidip İslamın bayrağına sarılıyorlar.

Ben buna bir türlü anlam veremedim...

En derin saygı ve sevgilerimle