SİYONİZM'İN HÂKİMİYETİ - MÜSLÜMANLARIN ZAFİYETİ! (III)
Eklenme: 12/12/2017 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Üç günden beri sohbet köşemize başlık olarak kullandığımız, SİYONİZMİN HKİMİYETİ MÜSLÜMANLARIN ZAFİYETİ! başlıklı ifade çok önemlidir.

çünkü günümüzdeki İsrail, yalnız bu coğrafyamıza yönelik değil, nerdeyse gerek ekonomiksel olsun, gerek ceberut hükümranlık olsun, tüm insanlığa hükümran olma hevesini yaşıyor.

Gerçekten de mevcut görüntüler bunu gösteriyor.

Ama sonuç itibariyle de bu tür olaylar İsrailin sonudur diye inanıyoruz.

Bunu söyleyen tarih kitabı değil, Kuran-ı Kerimdir.

Kuran, bunu vurgulayarak değişik versiyonlarda değişik ayetlerle bütün insanlığa duyurmuştur.

Kıyamete kadar da duyuracaktır.

Her zaman burada ifade etmeye çalıştığımız gibi İsr suresinin 4, 5 ve 6. ayetleri zaten bu minvalde kesin olarak hüküm veriyor.

Sonuç itibariyle de İsrail kavmini yok etme planını müjdeliyor.

Bir de li İmrn suresinin 112. ayeti şöyle buyuruyor;

Duribet aleyhimuz zilletu eyne m sukıf ill bi hablin minallhi ve hablin minen nsi ve b bi gadabin minallhi ve duribet aleyhimul meskeneh(meskenetu)

Onlar (Yahudiler) nerede bulunurlarsa bulunsunlar, Allahın ve (inanan) insanların güvencesine sığınmadıkça kendilerini zillet kaplayacaktır.

Bugün gerçekten özellikle İslam dünyasının baş düşmanı olan ABDnin güvencesine sığınmış durumda iseler de

Ama heyhat!

Üzülerek belirteyim ki bazı Arap devletçiklerinin de güvencesine hükmen sığınmış durumdalar.

Yani Arap devletçiklerinin piyon liderleri onları savunmalarıyla, güvencesi altına almış demektir.

Anılan ayetteki geçen istisna manasını ifade eden ill kelimesi bize tüm çıplaklığıyla İsrailin ve İslam dünyasının mevcut halini anlatmaktadır.

Zira gerçekten Hıristiyanlık dünyası, tıpkı ABD ve BM gibi bugün kapılarını İsraile açtıkları gibi, İsraile adeta kol ve kanatlarını da germiş durumdalar.

Açık ve net olarak himaye ediyorlar.

Onun himayesi geçici olarak bir yerlere kadar gider.

Ama bir gün gelecek ki Amerikayı kim himaye edecek?

Hele hele İslam dünyamıza bakalım.

Onlar da nerdeyse hal, tavır ve hareketleriyle gizliden gizliye de olsa, İsraili güvencesi altına almışlardır.

Zaten ayetteki İll bi hablin minallahi ve hablin minen nas ifadesi, bir yandan Allahın meşiyet ve kader gereği olarak ona bir fırsat vermişse de diğer yandan insanların onlara vermiş olduğu fırsat ve himaye gücü gerçekten derinden düşündürüyor ve üzüyor.

Zira Müslümanlar, İslamın özünü, nuraniyetini, berraklığını yaşayamadığı gibi tam tersine İslamın ilke ve şeairine sahip çıkmamanın ve yaşayamamanın şekli de Yahudiyi hükmen barındırıyor demektir.

Eğer İslam dünyasının içinde aşırı derecede kirlenme varsa, İslamın ana hüküm ve çizgileri yaşanmıyorsa, Şeriat-ı Ğarra-yı Ahmediyenin semtinden bile geçilemiyorsa, bu demektir ki İslam hakikatlerine sırt çevirmiş boş sözde bir İslam dünyası vardır.

Mitingleri düzenleyip, İsrail ve Amerika bayraklarını yakmakla, yırtmakla, bağırmakla, çağırmakla bir yere gidilmez.

İslam dünyası için zamanı gelmiştir ve geçmek üzeredir ki artık bu coğrafyaya Ard-ı Filistine hkim olma gerçeğini yaşamak gerekir.

Zira İslamın gerçek İslam olabilmesi için, ona gönül veren toplum, kavimler ve ümmetin, İslamın özünü yaşaması gerekir.

İslamın özü yaşanmadığı takdirde, İslam sana sahip çıkmaz.

Dolambaçlı yollarla, sahtekrlıklarla, görüntülerle, şekilcilikle, aldatmacalıkla, ceplerine para doldurmakla, envai türlü ahlaki çöküntüler içerisinde yaşamakla, hangi İslamdan bahsediyorsun?

Nasıl İsraile galebe çalabilirsin ve onu yenebilirsin?

Bize göre bu ilmi mevzuatlara terstir ve eşyanın tabiatına da aykırıdır.

* * *

Bakınız, yüce kitabımız Kuran-ı Kerim, Mide suresinin 48. ayetinde mealen şöyle buyuruyor;

Sana da (Ey peygamber!) senden önceki (İlahi) kitap(ların asılların)ı tasdik edici ve onlara gözcü/koruyucu olmak üzere Hak olan Kitabı (Kuranı) indirdik. O halde (seni hakem seçtikleri taktirde) sen de Allahın indirdiği ile aralarında hükmet! Gerçek olan sana gelmişken onların heveslerine uyma! Her biriniz için bir şeriat, bir yol tayin ettik. Eğer Allah dileseydi sizi bir tek ümmet yapardı, fakat bu, verdikleriyle sizi denemesi içindir. O halde iyiliklere koşun! Hepinizin dönüşü Allahadır. O hakkında ayrılığa düştüğünüz şeyleri size bildirecektir.

Demek anlaşılan budur ki bu ayet bize diyor ki;

Allahın sana indirdiğiyle onların arasında hükmet, yaşat, onların istek ve arzularına uyma.

Sana ne gelmişse hak olarak, onu onlara tebliğ et.

Zira her toplum için bir şeriat, bir yol vardır.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği gibi Şeriat kelimesinin kavram itibariyle manası; Büyük nehirlerden, nehirciklere akıtılan berrak suyun yolu demektir.

Şeriat nasıl ki berrak su manasına geliyor ve akan su da bereket ve uğur getiriyor.

Bundan anlaşılan budur ki Şeriat hükümleri de akan su ve geniş yol gibi uğur getirir, bereket getirir, ciddiyet getirir, namus, şeref ve haysiyet kazandırır.

O olmazsa, hiçbir şeyin olması mümkün değildir.

Boşu boşuna millet mücadele veriyor, birileri ölüyor, diğeri de elini kolunu sallayıp dolaşıyor.

İşte bu, şeriatın olmamasından kaynaklanıyor.

Şeriat diğer bir mana itibariyle minhac demektir.

Yani yürüyen geniş yol.

Tüm bunları burada zikrederken, inanın sevgili dostlar.

Deveden kulak bile değil.

Ama tümüyle açıklamaya kalkarsak, ne zaman, ne de zemin yetmez buna.

Evet, özetledik.

Eksik veya noksanlık varsa kusurumuza bakmayın.

Allah herkesi, akan berrak su gibi Şeriat-ı Ğarra-yı Ahmediyenin hidayet kaynağına yürütsün.

En derin saygı ve sevgilerimle.