TOPLUM BİR YÖNE GİDİYOR, DEVLET TOPLUMU BAŞKA BİR YÖNE SÜRÜKLEMEYE ÇALIŞIYOR!? (III)
Eklenme: 5/12/2022 12:00:00 AM

Sevgili okurlar..

Yazı başlığımız yerini koruyor.. Ki muhtevası geniş olduğu gibi, bugün yaşanan ve yaşatılanları ayna misali, muhatapların yüzüne tutuyor

İşte gerçeğiniz diye

Ne diyoruz, toplumun benimsediği ve yürüdüğü yol, mevcut beşeri yönetimlerin yoluyla örtüşmüyor

Yürünen yol, bambaşka bir yoldur

Ki bu yol da milli, tarihi ve ebedi bir yoldur

Ancak, müesses nizam dediğimiz sistem ise milleti bu gerçek sırat-i müstakim denilen dosdoğru yoldan ayırmak istiyor.

Başka badirelere sürüklüyor

Daracık, çukur ve hendekli, barikatlı ve enva-i hizipleşmeyi körükleyen yollara sürüklemek istiyor, mevcut sistem!

Öylesine yollar ki millete sadece haram yemeyi yeğliyor ve kötü yollara sürüklemek istiyor.

Tek kelimeyle özetlemek gerekirse, olayın kısacası şu..

Müesses nizam; laik, sekülarist ve Kemalist anlayışla varlığını sürdürmek istiyor

Millet ise tam tersine milli iradeyi temsil eden bin yıllık kültürün, inancın, İslam ve ecdadın çizmiş olduğu cadde-i kbrada yürümek istiyor

Ki bu yol en büyük, kapsamlı ve geniş bir yoldur

Millet, ecdat mirası olan kendi özbeöz kültürünü, tarihini yaşamak istiyor

Ancak, mevcut ithal malı olan sistem, nerdeyse yüz yıldan beri, millete rağmen milleti tersi istikamette, her şeyini prangalayacak şekilde yürüyor

İnancına inanmıyor.

Milletin dinine bağlı değil.

Kuranıyla, kitabıyla ters düşüyor.

Hele hele ezanıyla, maarifiyle büsbütün ters yönde yıllar yılıdır yürümüş

Ve hala da ne yazık ki, o yola devam ediyor.

İşte bu zıt kutuplaşmadan dolayı yazımıza başlık olarak;

TOPLUM BİR YÖNE GİDİYOR, DEVLET TOPLUMU BAŞKA BİR YÖNE SÜRÜKLEMEYE çALIŞIYOR!? ifadesini kullandık.

çünkü toplumu kültüründen, tarihinden, dininden uzaklaştırma planlarıyla yürüyen müesses nizam denilen sistem, devletin omurgasını teşkil ediyor

Ne yazık ki devlet o sisteme dayanıyor.

Ve bu sistem de milli bir sistem değildir.

Milli olmadığı gibi toplumsal dayanağı da yoktur

Mesnedi de

Zira Osmanlı hilafetinin yıkılışından sonra 5 itilaf devleti, İslam coğrafyasını birbirlerine bölüştürdüler

Küçük coğrafyalar oluşturdular..

İslam ülkelerinin kalesi Türkiyeyi de daracık bir alanda tuttular

Haçlı ve Siyonistler, kendi anlaştıkları adamlarıyla, projeyi hayata geçirdiler..

Ne dediler?

Memalik-i İslamiyeyi devletçiklere böleceksiniz.

Ve o devletçiklerin başına bize biat eden adamları getireceksiniz

Ki projelerimizi fiilen tatbik edebilsinler

Ve istedikleri de oldu..

Nitekim millet, oldukça gün be gün milli kültüründen, inancından, örf, det, gelenek ve göreneklerinden uzaklaştırıldı

Ki bugün görüyoruz, gençlik yoz bir kültürle kendini idame ediyor

Devlet ile milletin ayrı bir rotada yürümesi gibi; aileler de, evlatları da, büyükler ile çocuklar ayrı bir mecrada yürüyor

Barışık değil, uzlaşı yok

Gençlik, arkasına ve dününde neler yaşandığına bakmıyor..

Ne ecdat kültürü kaldı?

Ne din, inanç seviyesi kaldı?

Milli irade, sürekli suikastlara maruz bırakıldı.

Nihayetinde aynı projenin tatbikiyle her 10 yılda bir mutlaka bir post modern vesayetçi ihtilaller gerçekleştirildi..

Darbeler tertiplendi..

Muhtıralar verildi

İşte hal-i vaziyeti ortaya koyan resme dair, yazı başlığımızı üç gündür kullanıyoruz..

çünkü toplum İslami bir düsturla, inancı paralelinde, ecdadın tarihine bağlı, kendi milli kültürünü ihya etmeye çalışırken, müesses nizam tam tersine o kapıları kapatıyor.

çağdaşlık adı altında yeni bir yön çizmeye çalışıyor.

Ki o yön de hukukun temel ilke ve kaideleriyle örtüşmediği gibi, dayalı da değildir.

Sekülarist bir edayla batıya ve batıla endeksli

Özellikle, rastgele her kafadan çıkan seslere bakalım

Müesses nizam, hukuka ve hukukun ana ilkelerine yönelik değil, hukuk dışı yasalar ve yönetmeliklerle yönetilecektir bu millet diyerek Demoklesin Kılıcını bu milletin üzerine, korku imparatorluğu yaratarak sallamıştır

Dün olduğu gibi bugün de aynı rotada

Bizim bu söylediklerimizi kanıtlayan ana ilke ve gerçek, devletin tepesinde bulunan tek söz sahibi olan Devlet Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğanın dünkü konuşmasının muhtevasıdır

Ne diyor Cumhurbaşkanı Erdoğan?

2023 hedefleri ve 2053 vizyonumuzla sembolleştirdiğimiz kendi yol haritamıza bağlı kalmayı başardık. Türkiye küresel üretim, lojistik sistemindeki yeni arayışları durumundadır. Artık her alanda kendi ayaklarının üstünde durabilen, tüm dostlarına ve kardeşlerine destek verebilen bir Türkiye var. Büyük ve güçlü Türkiyenin inşasını adım adım yürütüyoruz. Hiçbir açık ve gizli oyunun bizi bu hedeften uzaklaştırmasına izin vermiyoruz.

Ülkemizin önü yıllarca siyasi istikrarsızlıkla, suni ekonomik krizlerle, terör örgütleri, vesayet, darbelerle, evrensel kavramların arkasına gizlenmiş sinsi projelerle kesilmiştir. Bizim dönemimizde de farklı görünüm ve yöntemlerle hep sahnelendi.

Demokrasi ve kalkınma reformlarımızı hayata geçirirken kirli oyunları bozarak bugünlere geldik. Hak ve özgürlük alanlarını genişleterek ülkemizi vesayetin boyunduruğundan milletimizle kurtardık.

Ülkemizin bağrına yerleştirilmiş bir bomba olan FETÖ ihanet çetesini canımızı ortaya koyarak milletimizle birlikte tepeledik. Yaptığımız sınır ötesi harektlarla sınırlarımıza dayanan tacizleri milletimizle püskürttük. İnsanlığın yakın tarihte yaşadığı en büyük sağlık krizi olan koronavirüs salgınını sağlık sistemimizin gücü, dirayetli yönetimimiz ve milletimizle hep beraber el ele yok ettik.

***

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ankarada Danıştay Konferans Salonunda İdari Yargı Günü ve Danıştayın 154. Kuruluş Yıl Dönümü nedeniyle düzenlenen törende bunları kamuoyuna haykırdı

O konuşmadan bir kaç satır başlığını sizinle paylaşmak istiyorum

Erdoğanın dediği şu

CUMHURİYET TARİHİ KÖTÜ ÖRNEKLERLE DOLU:

Danıştay, devlet ile vatandaşlar arasındaki ihtilafların hukuk marifetiyle çözümünü sağlıyor. Cumhuriyet tarihi maalesef yargının darbeciler tarafında olduğu pek çok kötü örneklerle doludur. Dünyanın her yerinde siyaset, etki alanını genişletmek ister. Bunun için sürekli sınırlarını zorlar. Yargı alanı da dhildir, hatta en başlarda gelir. Her yerde aynı çekişme yaşanmıştır, halen de yaşanmaktadır.

YARGININ HUKUKçU DURUŞU:

Açıkça ifade ediyorum. Bu ülkede hiçbir savcının, hkimin hukukla bağdaşmayacak herhangi bir yaklaşımla karşıma gelmesini istemem. Aynı zamanda yargı mensuplarının bu hukukçu duruşunu herkesin karşısında, her şartta sergilemesini de beklerim. Darbelere kılıf uyduran, menfaat hesaplarının aleti olan yargı, millet adına karar veremez. FETÖ ihanet çetesinin yargı içindeki dehşet verici yapılanmasına hep birlikte şahit olduk. Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı ilkesi ile inşallah böyle tehditlerle karşılaşmayacağımızı ümit ediyorum.

YENİ ANAYASA İçİN DEFALARCA TEŞEBBÜSTE BULUNDUK:

Hukuk devleti ilkesi demokrasinin olmazsa olmaz şartıdır. Ülke yönetimine geldiğim günden beri Türkiyenin hukuk devleti kimliğini yüceltmesinin mücadelesini veriyorum. Aslında ülkemizi yeni, demokratik yaklaşımla, yalın dille yazılmış yeni anayasaya kavuşturmak için TBMMde defalarca teşebbüste bulunduk. Maalesef muhalefet partilerinin uzlaşmaz tavrı nedeniyle akamete uğradık. Milletimizi, ruhunu 12 Eylül vesayetçilerinin üflediği darbe mahsulü anayasadan kurtarma irademiz bakidir. İmkn bulduğumuzda ülkemizi özgürlükçü anayasaya kavuşturacağız.

Cumhurbaşkanının söylemlerini pekiştiren, kuvvetle teyit eden Danıştay Başkanı Zeki Yiğitin konuşmasına kulak verirsek

O da mevcut Anayasayı eleştirdi

Mevcut anayasanın çağdaş özgürlükler ve haklara uygun olmadığını savunan Yiğit şöyle dedi;

Bu çerçeveyi zapturapta alan bir anlayışı ve o dönemin ruhunu barındırmakta. Bu sebeple uygulamada aksaklık ve tıkanıklıkların yaşanmasına sebep olmaktadır. Bu bakımdan sık sık hukuk ve demokratik zemin dışında iktidar ve güç arayışında olan oluşumlara imkn ve cesaret veren zayıf yönleri bulunmaktadır

* * *

Evet, sevgili dostlar.

Yıllardan beri bizim yazdıklarımız, siz değerli okurlarımızla ve dostlarımızla paylaşmak istediğimiz ve hatta devlet büyüklerine de cizane kaleme alıp sunmak istediğimiz kritik ve çok önemli meselelerin başını çeken, mevcut müesses nizamın çürümüşlüğü ve yarattığı olumsuzluklar zinciridir

Ve bu mevcut çürümüşlüğün temel sebebi de darbeci vesayetçilerin mahsulü durumunda olan mevcut anayasadır.

Bu anayasa, aziz milletimizin varlığına, gelişmesine bir takoz durumundadır.

Millet, özgürce demokratik hukuka dayalı bir yaşam şeklini bir türlü yakalayamamıştır ve yakalayamaz da.

Tüm sosyal dengeler

Yani günlük hayat akışları, din ve inanç da dhil olmak üzere kültür ve eğitim sistemimiz de herhangi bir özgürlüğe, demokrasiye dayalı değildir.

Her şey, vesayetçilerin hazırladığı bir antidemokratik uygulama biçimidir

Cumhurbaşkanımız da sağ olsun onu bir önceki gün Danıştayın kuruluş yıl dönümünde dile getirdi ve kamuoyuyla paylaştı..

İnşallah bundan böyle bu anayasayı meşru zeminde yepyeni bir anayasayla değiştirerek Türkiyenin yeni bir hamleye ve yola girmesini sağlayacağını düşünüyor ve temenni ediyoruz

En derin saygı ve sevgilerimle.

Failed to load the video