TÜM TERÖRÜN ANA KAYNAĞI HAÇLI UNSURLARDIR! (III)
Eklenme: 3/27/2019 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Bilindiği üzere günümüzdeki yerküremiz küfrün, şirkin, münafıklığın, edepsizliğin hegemonyası altında yürümektedir.

Bunun başını çekende elbette ki Haçlı unsurlardır..

Bu paralelde zaman zaman ittifak edip, bir araya gelen Siyonist Yahudilerdir..

Tıpkı iki gün önceki yıllardan beri İsrail işgali altında bulunan Golan Tepelerinin İsraile ait olduğunu söyleyen Donald Trumpın attığı imza gibi

Bu en önemli kanıtlayıcı ve tarihi bir delildir.

Nitekim Beyaz Sarayda Golan Tepelerinin İsrailin olduğuna dair belgeye imza atarken arkasında Netanyahunun bulunması da, işin deşifresidir

O imza ve kurulan ittifak hayra alamet değildir...

Bu Ortadoğuyu adeta Dinamit Fitili gibi fitilliyor ve her an için patlamaya hazır hale getiriyor.

Günümüzdeki sözde dünya devleti olan ABD işte böylesine kansızlıklara, edepsizliklere, imza atıyor

Dünya görüşlerine ve BMnin görüşüne rağmen Kudüsü İsrailin başkenti olarak Trumpın kabul etmesi de çok düşündürücü.

Acaba Trumpın İsraile vefa borcu mu veya maddi bir borcu mu var; böylesine aşağılık şekilde siyonizme yalakalık yapıyor?

Tabi ki, Donald Trumpın İsrail adına çalıştığına dair kesin kanıtlayıcı belge ve bulgular da yok değil; vardır.

Kendisi de bunu inkr etmiyor.

Zira dolar mahkmudur.

Gerçi tüm Avrupa, yani batı dünyasının tarih boyuncu zikzak çizdiğine dair tespitler söz konusudur!

İşte birinci dünya savaşında İngilizlerin daha İstanbulu işgal etmeden önce Emanuel Karasuların, Dr. Herzllerin ve diğer jön Türklerin ittifakıyla Osmanlının I. Dünya savaşına girmesi

Osmanlının çok kısa bir süre içerisinde tarihten esamisinin silinmesi

Hepsi, Batının şeytani plan ve zikzaklı siyasetiyle rastgele gelişen olaylar değildir.

Hele hele 1923lerdeki karma politik çalışmalar; kendiliğinden oluşmadı..

İttihatçıların, jön Türklerin ittifak ettikleri bazı konuların başında Osmanlıdan mütebaki kalan ufak bir coğrafya ve az bir ordu, ne yapıp yapıp kendini onlardan yana göstermesi lazımdı ki işlerini yürütebilsinler...

Her zaman burada ifade etmeye çalıştığım konu, İstanbulu işgal eden, hem de hiçbir kurşun sıkmadan İstanbula giren İngilterenin hiçbir şekilde, Türkiye üzerinden planlarını eksiltmemesi..

Rahat da durmuş değil..

Önce Lozan muahedesini gerçekleştiriyor, sonra da Hilafet-i İslamiyeyi dağıtıyor

Bunlar, bireysel olaylar değildir.

Hiçbir şekilde zafer içermeyen, hezimet olarak gerçek tarihe geçen Lozan anlaşmasından sonra, devletin önemli makamlarını ihraz eden zevat her kim ise itilaf devletleriyle gizli ittifak kurarak, faaliyet yürüttü..

İşte onlardan bir örnek, Ayasofya!

600 yıllık bir İslam eseri tümüyle orijinalliğinden çıkarıldı?

Tıpkı Tevhid-i Tedrisat adı altında medreselere anahtar vurulması, camilerin kapatılması, Kuran kurslarının ortadan kaldırılması gibi kati bir kararla Ayasofya ibadete kapatılarak, müze statüsüne çevrildi

Ki yıllardır, bu statüyle tabiri caizse Batının emir-komutasıyla açıp-kapanıyor..

Ancak, millet uyanık davrandı, oyunlarına gelmedi!

Geçici de olsa uzun bir süreç sabırla bekledi.

Ve nihayet iki gün önce Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğanın bayrağını oraya astılar.

Dünya keferetül fecerelerinin karşısında dimdik duran Başkan Erdoğanı bu çıkışıyla ve samimiyetinden dolayı tebrik ediyoruz.

Bu çıkış, bu hareket yeni bir Osmanlının dirilişe geçme hareketi gibidir

Yaptığı konuşmalardan tüm toplum büyük memnuniyet duymuştur.

Biz de burada memnuniyetimizi arz ederken, Sayın Başkanı dualarla anıyoruz

Zira televizyonda iki gün önce yaptığı açıklama, artık bundan sonra Ayasofya müze değil, Cami statüsünde olacak..

İnşallah gün gelecek, ibadete de açılacaktır..

* * *

İnanın sevgili dostlar.

Sayın Erdoğan kendini Tevbe suresinin 18. ayetine mazhar kılmıştır.

Büyük bir iman kahramanlığı göstermiştir.

Ve Sultan Ahmet Camisi gibi, herkes kendi ibadetini yapabilsin, cami adını taşısın, namaz kılınsın diyen Erdoğan, çağ atlatmıştır bizce.

Bakınız, Tevbe suresinin 18. ayeti bize aynen şöyle diyor;

Allahın mescitlerini; ancak Allaha ve ahiret gününe inanan, namazı ikame eden, zektı veren ve Allahın (azabın)dan başka hiçbir şeyden korkmayan onarır. İşte doğru yola ermişlerden olmaları umulanlar bunlardır.

Gerçekten Ayasofyanın açılışı bu ayetten çıkan bir ibret vesilesidir.

Ve kemal-i itminnan (çok büyük bir memnuniyet) ile ortaya konmuştur.

***

Bakınız, yazar Yavuz Bahadıroğlu yine aynı anlayışla Ayasofyayla ilgili şunları yazmıştır.

Ayasofya konusunda ilk müjde nihayet geldi: Sayın Cumhurbaşkanımız, Seçimden sonra Ayasofyaya giriş ücretsiz olabilir. Ayasofyayı müze statüsünden çıkarır, camii olarak ortaya koyarız.

Ayasofyayı müze olarak değil, cami olarak ziyarete açabiliriz diyerek kapıyı araladı.

Teşekkürler Sayın Başkan!

Konu çok önemlidir, zira Ayasofya dendiğinde içini hicranla çekmeyen bir Anadolu insanı bulmak zordur.

Tabii bu sözüm Anadolu insanı özelliklerini taşıyanlara ilişkindir: Doğu ile Batı arasında bocalamaktan tıknefes olmuş ya da kendi değerlerini elinin tersiyle itip kendi halkına yabancılaşmış olanları kapsamaz.

Cami oluşundan tam 481 sene sonra müzeye çevrilen Ayasofya, bu milletin yüreğinde derin bir hüzün, şuurunda beka sorunudur!

Hem Osmanlı Devletinin kuruluş amacı, hem de Türkiyenin hükümranlık hakkıdır!

Ayrıca Bizans fethinin dayanağı, Peygamber-i lişan Efendimizin fethe ilişkin müjdesidir (Konstantniye elbette fetholunacaktır. Onu fetheden kumandan ne güzel kumandandır, onu fetheden askerler ne güzel askerlerdir! [kaynak: Ahmed bin Hanbel, Müsned; c.4, s.335] şeklindeki meşhur hadis-i şerif). Bu müjdenin kalbi ise Ayasofyadır!

En derin saygı ve sevgilerimle...