Sevgili okurlar
Bugün yine, memleketin kanayan hadiselerine odaklanacağız..
Ülkenin dününü, bugününü ve yarınını, karartan mevzuların varlığı, ne yazık ki kahredici bir serüven içerisinde artarak büyümektedir
Denir ya yaralar derin, vücut kangrenleşmiş bir halde
Zihinler ve anlayışlar ise çözümden daha çok, çözümsüzlüğü, körüklemektedir
Onun için de vücut bulan her mesele yıkıcı bir unsur haline geliyor
çünkü yaşam ve yönetim maddiyata tapıyor
Milleti millet yapan..
Devleti kaim kılan
İnsanı insani karakteriyle bütünleştiren maneviyat yerle-yeksan olmuş!
Yani maneviyatı, önemseyen yok..
Her şey madde!
İşte bu hal-i duruma ilişkin yazı başlığımıza, Türkiyede yıkıcı sorunlar? ifadesini kullandık
Sorunlar, katbekat, katmerleşiyor
Vaziyetin yıkıcı hali ve huzur vermeyen seyri herkesin malumudur.
Kimse de olup biten olumsuzluklar zincirini inkr edemez
Birileri belki karamsar bir tablo çizdiğimizi söyleyebilir..
Ya da abartı yaptığımızı
Ne yazık ki tablo beterin beterini içeriyor
Az sonra sizlere aktaracağım hadiselerin satır başları, ülkenin hal-i perişanlığında devede kulak bile değil
Ki günlük yazılı medyanın manşetleri her şeyi deşifre etmeye yeter de artar bile
***
Dedik ya, Türkiyedeki yıkıcı sorunlar.
Türkiye, tarihini, tarih bilincini yitirmiş bir haldedir.. Varlık bilincini kaybetmiş.. Öz bilincinden uzaklaşmıştır
Kısacası, özünü, yerli ve milli değer ölçülerini, ulvi kimliğini, bilincini erozyona uğratmış bir haldedir Türkiye
Benlik kaybı yaşıyor
Hiçbir şey doğru, ahlaklı bir seyirde değil..
Millet milli ruhundan uzaklaşmış, uzaklaştırılmıştır
Ki bu vaziyeti körükleyen en büyük etkenlerden biri de siyasilerimizdir..
çünkü siyasilerin vurup tutuşturdukları dayanaksız aldatıcı kavramlar, yıkıcı sorunların yaratıcısı olarak hep karşımıza çıkmaktadır
***
Yürürlükteki siyasi kavramlar; itici, yıkıcı, hizipleştiren, ötekileştirip kutuplaştırandır
Pervasızca, şuur kaybı yaşatıyor
İşte ana muhalefet partisinin lideri Kemal Kılıçdaroğlunun vurup tutuşturduğu ifadelere bir bakın
Her şey akla ziyan bir hal içeriyor
CHPnin hele ki tarihi din düşmanlığı.
İslama karşı yarattıkları kin ve nefret halleri orta yerde dehşetli bir şekilde cereyan ediyor.
Kimse de bunu inkr edemez.
İşte AK Parti..
Muhafazakrlığıyla kendini lanse etti..
20 yıldan beri parti de iktidar
Ama gel gör ki kuruluşunda tüzüğünde geçen ifadelerin nerdeyse hiçbirine sahip çıkmama halini yaşadığını son dönemlerde görmekteyiz
Bir tek Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan var
O da, kendi kalbi ve ruhi derinliklerinde gençliğinden beri taşıdığı misyonla baş başa mücadele ediyor
Nitekim, Sayın Erdoğana halkın desteği, sevgisi, teveccühü tartışılmaz..
Ama gel gör ki AK Parti içerisinde öylesine çöreklenmiş yapılar var ki maazallah
Ki Cumhurbaşkanı Erdoğanın geçtiğimiz hafta kullandığı tarihsel şu ifadesi çok değerli ve anlamlıdır
Ben yalnız bile kalsam davamdan, misyonumdan taviz vermem
Hep ifade ediyorum..
Bir kez daha ifade ediyorum
Eğer ki AK Parti 20 yıldan beri iktidar partisi olarak ayaktaysa, kendine uzun ömür halini yaşatmışsa, bilinmelidir ki Cumhurbaşkanının bu misyonu sayesindedir.
Ama ne olursa olsun.
Bize göre Türkiyenin bugünkü hale düşmesi, yani ekonomiksel sıkıntılar, Allahın her günü akaryakıta gelen zamlar, bundan altı ay, bir yıl önce bir dairenin fiyatı 1 milyon idiyse, bugün 3 milyon, 5 milyona çıkmışsa..
İnşaat sektöründeki amansız vaveylalar her gün biraz daha yükseliyorsa
Halkın attığı ekonomiksel çığlıklar kesilmiyorsa.
Tüm bunları da AK Partiye yüklemek bize göre yanlıştır.
Haksızlıktır..
Vicdanlı bir mahkmiyet değildir
Elbette ki AK Partinin yanlışlıklarının payı vardır
Yoktur denilemez..
Kimse de inkr edemez.
Ama gel gör ki içerden ve dışarıdan gelen saldırıların, operasyonların, şeytani hesapların da yüksek oranda; gelinen aşamada payı vardır
* * *
Sevgili dostlar.
Başlık olarak kullandığımız ifade genel bir ifadedir.
Hususi değildir.
En büyük yıkıcı unsurlardan birisi de yıllardan beri kurulan cumhursuz bir cumhuriyetin yaşam şeklinin milletle ters düşme halidir
Gelen giden iktidarlarla millet arasındaki uyuşmazlık, mevcut durumu bedbaht hale getirmiştir..
Uçurum çok derindir.
Toplum
Cumhuriyet..
çağdaşlık
Demokrasi..
Hukukun üstünlüğü
Ne yazık ki Kemalizm, Sekülarizm yani laikçilik kisvesi altında bu ifadelerin hepsinin içi boşaltıldı..
Boş kavramlar haline geldi
Yapıcı, kaynaştırıcı kimlikten yıkıcı unsurlar haline getirildi?
Lakin gençlik, yani nesil İslamdan uzaklaştırıldı..
Silsileli olarak sayarsak, ardı arkası kesilmez, milleti milli ve yerli değerlerinden uzaklaştıran faktörler?!
Bakınız hal-i durumumuza..
Toplumu tarihinden, kültüründen, özünden, sözünden, Kuranından, gelenek ve göreneklerinden, aba ecdadının terbiyesinden uzaklaştıran yıkıcı sorunların silsilesi mevcuttur.
Hükümetlerin, devleti kullanarak millete haram yedirme meşruiyetini yaşatması..
Faiz, riba, zina ve fuhuştan gelen haram paranın resmileştirilmesi
Yasadışı yapıların sektör haline getirilmesi
Uyuşturucu sektörünün varlığı.
Allahın her günü aile bünyesine dinamit gibi yerleştirilmiş yıkıcı faaliyetlerin başında geliyor.
Evladın ana babasını tanımama edepsizliği.
İki eş arasındaki beslenen düşmanlık.
Birbirini acımasızca katletmesi
çocukların yetim kalma hali.
Tüm bunlar, yıkıcı sorunların başlıcalarıdır.
Hele hele milli kelimesi başına konulmuş milli olmayan varlıkların söz sahibi olması!.
Mesela Milli Eğitim.
Milletin milli iradesinden, tarihinden, kültüründen, dininden, imanından o kadar uzaklaştırılmış bir müfredata sahip ki millilikle uzaktan yakından alakası yok..
Ama ne hikmetse, başına milli kelimesi konulmuş..
Sormak gerekmez mi?
Bu yapılan, ülkeye ve millete yazık değil midir?
Bir de millete ve milliğe büyük bir iftira değil midir?
Hele hele Milli Piyango kelimesi?
Nerdeyse bu milli kelimesi fuhuş sektörünün, uyuşturucu tacirliğinin de başına konulacak endişesini taşımamak elde değil!
Bakınız, Türkiyedeki yıkıcı sorunlardan birisi de dünkü SÖZ Gazetesinde yer alan üç cinayetin şekli.
BİR KATİLİN İTİRAFI başlıklı haber.
Şırnakın Silopi ilçesinde gözü yakılarak işkenceyle öldürülen 5 çocuk annesi Sakine . Özel Harekat Ocakları Şırnak İl Başkanı İbrahim Barkın tarafından öldürüldüğü ortaya çıktı. Barkın tutuklanırken Sakinenin biri kardeşi iki yakını da adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
İşte ikinci haber.
ÖLDÜRÜLÜP BAHçEYE GÖMÜLMÜŞ
Elazığda Kasım ayından beri kayıp olarak aranan ve güvenlik kameralarından en son Karakoçanda yaşayan Nihat Cavın aracına bindiği belirlenen Remziye Apaydının öldürüldüğü ortaya çıktı.
Daha neler neler
Bir de üçüncü haber;
Bismilde amcasının 15 yaşındaki kızını kuma olmayınca öldürdü, istenen ceza belli oldu, müebbetleri istendi deniliyor.
* * *
Peki, sevgili okurlar.
Bu üzücü, yıkıcı haberlerin aileler arasındaki mevcudiyeti, toplumun en ücra köşesine kadar yaşanıyor haline kim ne diyecek?!
İnsanları derinden derine üzüyor.
çünkü bu yapılan işkenceli cerimeler silsilesine her gün birkaç tanesi ilave ediliyor..
Bu da demektir ki Türkiye Cumhuriyeti bir Hukuk Devleti olma halini yitirmiş midir?
Bu soru akla geliyor.
Veya demokrasinin neresinden yürüyor?
Veyahut gerçekten Türkiye, Cumhuriyetçilik kavramına sahip midir?
Kemalizm ve Sekülarizm anlayışına dayalı Türkiyenin hali bu mu olacaktı?
Bu sorular silsilesine cevap aranıyor ama cevap bulmak gerçekten çok zor.
En derin saygı ve sevgilerimle.
Failed to load the video