“ALLAH’IN İPİNE SIMSIKI SARILIN!”
Eklenme: 9/28/2020 12:00:00 AM

Evet, sevgili okurlar.

Hemen hemen birçok yazılı medyanın Cumartesi günkü nüshasının manşetinde, bu ifade vardı...

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan...

çamlıca Camiinde kıldığı Cuma namazında, cemaate aynen böyle seslenmişti..

Allahın ipine sımsıkı sarılın..

Bu ifadenin, ayet-i kerimesinin orijinal metni olan Arapçasını da, okumuştu...

Bu hitap, tarih sayfalarına altın harflerle yazılması gereken tarihi bir reformdur.

Yüz yıldan beri Türkiyemizin gelmiş-geçmiş bir çok devlet adamlarının resmi ağzından bırakın ayetin orijinal metninin okunmasını...

Bilakis, Kuranın gölgesinden, İslam inancının kenarından, kıyısından geçemeyen, nice devlet adamlarını gördük.

Tabi inanan da vardı, inanmayan da vardı?

Ancak bazı devlet adamları vardı ki, inanmalarına rağmen, gölgesinden korkanlardı...

Ama hiçbiri, ülkenin ve milletin yarınları açısından; istikrarlı ve başarılı bir politika, siyaset ortaya koyamadı!..

çünkü gerçekleri saklayan hiçbir devlet ve devleti temsil eden liderler hiçbir zaman başarılı olamazlar ve olamamışlardır da!..

Onun için diyoruz ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan son asrın gelmiş-geçmiş, en büyük lideridir...

İslam dünyasının ümit kaynağıdır..

Bakınız daha iki ay önce Ayasofya Cami olarak ibadete açıldı..

Bu bir milattı..

Ve bu hamle, halka yanaşma hareketi toplumu yekvücut olarak; İslam bayrağı altında ümitlendirdi..

Ve toplumun yüzde 99unun duasını aldı...

Hala da almaktadır.

Onun için diyoruz ki, geçtiğimiz Cuma günü Cumhurbaşkanı Erdoğanın, Al-i İmran suresindeki Hepiniz toptan, Allahın ipine (dinine) sımsıkı sarılın, bölünüp ayrılmayın. ayetinin Arapçasını okuyarak, Camideki cemaate seslenmesi; tarihi bir reformdur..

Vetasimu bi hablillahi cemia vela teferreku metnini okuması, tarihseldir...

İnanın, bu sesleniş kim ne derse desin, Türkiyeye yeni bir yenilik, yeni bir çağ atlama, yeni bir ilke ve ana prensip getirmiştir.

Bir kez daha halkın duasına mazhariyet kazanmıştır.

Ümit vermiştir.

Bir nur damlası gibi herkesin kalbine nur damlatmıştır.

Demokratik, laik Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanı, bu ayet-i celileyi caminin içindeki cemaate seslenerek okuması, bize göre bir mehdiyet anlayışının pekiştirilmesidir.

Ve yeni bir fütuhatın zuhur etmesidir...

Pek tabi ki, İstanbulda ikinci bir Fatihin çağımızda da zuhur etmesi gibi manevi müjdeler zincirinin algılanmasıdır.

Başkan Erdoğanın bu büyük camide cemaat-i kbraya (büyük bir topluluğa) seslenişi, yukarıda belirttiğimiz gibi hem kendisi için, hem de Türkiye için büyük bir şereftir.

Büyük bir ilahi izzet ve azametin kendisine bağışlanmasıdır.

* * *

Beklentimiz şudur ki, bu sesleniş, camide yapıldığı gibi Cumhurbaşkanı tüm platformlarda, ekranlarda, yazılı medyanın manşetlerinde her gün resmi sıfat olarak halka bu ayetin yüceliğini anlatacak konuşmalar yapsa!...

Ama ne mümkün

Ne mümkün.

Ne mümkün.

çünkü, ana muhalefet partisi CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, laik bir Türkiyenin Cumhurbaşkanı nasıl olur da halka ayet-i kerimeyi okur, anayasa ve devrim ilkelerine aykırıdır yaftasını yapıştıracağını biliyoruz?.

Halk, bunları biliyor ve tanıyor?..

Onun için Cumhurbaşkanını mazur görüyor.

Böyle bir emsal teşkil etme düşüncesiyle yola çıkarsak, devlet artık böylesine Cumhurbaşkanlarının sözünü dinler.

Ümitle, onların ağzından gerçeklerin çıkmasını ister.

Mevcut, çürümüş bir sistemin dalgalarına kapılmamayı ister.

Kuran ayetleriyle halka hitap edilmesi, gönül arzu ediyor ki yalnız Cuma günü camide değil, her platformda, her konuşmasında ayetler okunsun, açıklamalarını ayetlerin gölgesinde yapsın..

çünkü bu ayetler gençliğin beynine enjekte edilmesi gerekir..

Beyinlerinden kalplerine bir nuraniyet yansıtılmalıdır..

Ki o zaman toplumsal bir tecdidin (yenilemenin) getirilmesi, Türkiye için adeta bir müjdeler silsilesi olur..

Zira halkın ve gençliğin, resmi ağızdan çıkan hakikatleri birer ders olarak okuyup öğrenmeleri gerekir.

İşte böylesi bir atmosfer sağlanırsa, inanın Türkiyede ne terör kalır, ne kötülüklerin anası olan içki, kumar, uyuşturucu, fuhuş kalır.

Zaten bir milletin kurtuluşu, refahı, huzuru bu beklentiler değil midir?

Yolları yapmak, fabrikalar kurmak, elbette ki güzel şeyler.

Ancak Kuran gerçeklerini topluma enjekte edip, her gün gençlik leminin birer ders-i ibret alıp toplumun her kesimine taşıması gerekir bize göre.

Aksi halde her şey hayal olur.

Başkan Erdoğanın camideki açıklamaları da bir yere kadar etkisini gösterir.

Sonra unutulup gider.

Zira toplumun şiddetle böylesi seslenişlere ihtiyacı vardır.

Cumhurbaşkanı bizden çok daha iyi biliyor bu hal-i durumu!

Ki devletin istihbarat birimleri mutlaka gerçekleri tespit edip, kendisine intikal ettirmektedirler...

Herkes kendi ismi gibi bilmelidir ki Türkiyede böylesine bir Cumhurbaşkanının varlığı gerçekten Türkiye için büyük bir şanstır.

Ama bu da bir gerçektir ki bazı bakanlıkların bünyesinde olup biten yanlışlıklar silsilesi, Cumhurbaşkanının bu anlayışıyla terstir, tezattır ve zıtlaşmadır.

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Yeni Şafak Gazetesinin dünkü nüshasında şöyle bir haber yer alıyor..

Okudunuz mu bilmiyorum..

Okumayanlar için aktarayım..

DÖVÜP 7 METREDEN ATTILAR

Spot başlık ise; Tahliye tepki topladı

Haber aynen şöyle;

İstanbul Bahçelievlerde dört kişi silah zoruyla öldüresiye dövüp, 7 metre yükseklikten aşağı attı.

Gözaltına alınan gaspçılar, Bakırköy Sulh Ceza Hkimliğinde serbest bırakıldı.

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı tahliyeye itiraz edip, yeniden yakalama kararı çıkarttı.

Sormazlar mı?

Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?

Beş altı kişi bir araya gelip, bayıltıncaya kadar tekme-tokat ve yumrukla bir kişiyi yere sermeleri ve 7 metre yükseklikten aşağıya atmasının sebebi sadece gasptır, adamdan zorla para koparmak için mi yani.

Ve ne hazindir ki savcılık ve polis bu zanlıları yakalayıp adalete teslim ediyor, İstanbul Bakırköy Sulh Ceza Hakimliği tarafından serbest bırakılıyor.

Yine buna rağmen Başsavcılık buna itiraz ediyor ve yeniden yakalama kararı çıkartıyor.

Bir de Taksi durağında pompalı dehşet haberine bakalım.

İstanbul Esenyurtta yolcu alma yüzünden aralarında husumet bulunan taksiciler silahlı-sopalı birbirine girişiyorlar..

Pompalı tüfekle yaralanan dört taksiciden Cengiz Dayanmaz, Yavuz Dayanmaz ve Sinan Öztürk ölüyor.

* * *

Evet, sevgili okurlar.

Bu her iki olay, tüm Türkiyedeki olayların zincirlerinden birer halka...

Ama hacmi küçük ise de cürmü, günahı çok büyüktür.

Buna rağmen, gerek İçişleri Bakanlığı, gerekse Adalet Bakanlığı bünyesinde oluşan bu tür olumsuzluklar, insanın aklına Bu her iki bakan ne yapıyor acaba? düşüncesinin gelmemesi mümkün değildir.

Yarın da bölgemizle ilgili bazı bakanlıklarda neler oluyor neler bitiyor onu konuşacağız...

Özellikle, son zamanlarda bazı bakanların ne için Diyarbakıra geldiklerini ve ne yaptıkları hakkında geniş çaplı bir bilgi paylaşımında bulunacağım.. Ama yarın...

En derin saygı ve sevgilerimle.