‘’EN BÜYÜK ANDIMIZ İSTİKLAL MARŞIMIZDIR! (II)
Eklenme: 10/26/2018 1:48:00 PM

Evet, sevgili okurlar.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan dün, Beştepe Millet Kültür ve Kongre Merkezinde Danıştayın kuruluşunun 150nci yılı etkinlikleri kapsamında düzenlenen, Şura-yı Devletten Danıştaya Uluslararası Sempozyumunun açılış töreninde tarihi konuşmalar gerçekleştirdi.

İnanın sevgili okurlar, eskiden olduğu gibi son aylarda hele hele son günlerde Cumhurbaşkanının konuşmaları tarihi konuşmalardır. Bu konuşmalar tarih sayfalarına altın harflerle yazılması gereken konuşmalardır. Öyle inanıyoruz ki, tarih artık bu konuşmaları kaydediyor.

Cumhurbaşkanı Erdoğanın her platformda, her sempozyumda ve herhangi bir yerde farklı konularda yaptığı konuşmalar; cümlesi cümlesine insanlara gerçekten yeni bir Türkiyeyi hatırlatıyor.

İşte iktidara gelirken hep yeni Türkiye diyip duran Başkan Erdoğan boşuna bunları söylememişti.

Gerçekten milletimizin gözleri aydın olsun.

Bahtları açık olsun. Yeni bir Türkiye ile tanışmış olmamız medarı iftiharımızıdır.

Bakınız Erdoğan, dün yargı mensuplarına karşı yaptığı konuşmada Danıştayın 19 ekim 2018 de Danıştay 8.daire başkanlığınca aldığı andımız hakkındaki kararı eleştirdi.

Erdoğan, bu skandal bir kararı eleştirirken yargıdaki gerek fetöcü, gerek ulusalcı, gerekse ırkçılığa dayalı taraflı kararlarını yargı mensuplarına adete hatırlattı ve tabiri yerindeyse yanlış ve keyfi olarak birilerinin vermiş olduğu kararları yüzlerine okudu, yüzlerini kızarttı utançtan o kararları verenlerin yüzleri kızardı.

Bakınız Erdoğan neler söyledi;
Yargı yetkilerini aşmamaya özen göstermeli. Yasa koyucu gibi hareket etmek asla doğru değildir. Cumhurbaşkanlığı kararnamelerini hazırlamadan önce biz kalkıp Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi ile ilgili de Danıştaydan izin alacak, müsaade alacaksak. O zaman ben bu makamda durmayayım. çekeyim gideyim. Kusura bakmayın da benim yanımda hukukçusu var, medeni hukukçusu var.

Beş yılda ant ile ilgili karar veriyor Danıştay. 2013te neredeydiniz? 2013ten 2018e kadar neredeydiniz? 2018e kadar niçin acaba bu konuda bir karar verilmedi de şimdi veriliyor? Şimdi mi aklınıza geldi? Kusura bakmayın da bunu sormak bizim hakkımız olsun.

Biz alkışlamak gerektiği zaman alkışlarız ama yanlış olduğu zaman da söylemek zorundayız. Millet yuhlaması gerektiği zaman bizleri yuhluyor. Hesabı veren biziz.

Danıştaya 5 yıldan beri neredeydiniz, o karalar niye gecikti diye yüzlerine vuran Erdoğan yeni bir ümit yarattı.

Erdoğan, Artık Türkiyede yargısından tut diğer devlet kurum ve kuruluşlarına kadar kimse keyfi macera peşinde koşmasın. Adaleti, hakkı, hukuku, hakkaniyeti gerçekleştirsin diye uyarılarda bulundu.

Evet, Chpnin devletin yani kamunun birçok kurum ve kuruluşlarının üzerine oynadığı oyun mekir ve hile, komplo teorileri de ne yazık ki hala da kendini gösteriyor.

Hem de devletin makam ve mevkilerini alet ederek onların gölgesinde bu işleri yapıyor.

Ama unutulmasın ki, karşılarında devleti, milleti temsil eden ve ülkenin her gerçeğine sahip çıkan biri var. O da Sayın Erdoğandır.

Erdoğanda neme lazımcılık işi yoktur.

Her şeye müdahale ediyor ve başarıyor. halkın rızasını alıyor.

Devletin adliyesi, birilerinin kirli ideolojilerine alet edilemez.

Vay bu ırkçılıkmış, Türkçülükmüş vay bu laikçilikmiş, Kemalizmcilikmiş, bu millet artık çoktan o kapıları kapatmıştır.

Devlet her şeyden önce İstiklal savaşında verilen mücadelenin arkasında duruyor.

İstiklal savaşının sonucunda resmen okutulan ve milli marş yerine geçen İstiklal marşımız var.

O bizim için bir anttır. Hem de hakiki ve tarihi bir andımızdır. Yeminimizdir.

Emn ü emanımızdır. Yani bizi koruyan ve bize uğur getiren öyle bir yemindir ki, yeryüzünü inletiyor.

Tarihi bazı Keferetül fecerelerin yazdıkları bu and; Yahudi asıllı bazı devşirmelerin Moniz köhnelerin yani muhis Alptekinlerin oyunlarına artık yeter denmelidir.

Herkes işini yapsın görevlerini aşmasın.

Artık öyle bir hal olmuş ki, şura eski tabirle şurayı devlet denilen Danıştay, yıllardan beri kendini ideolojik ve siyaset aramada görüyor. Ona göre hareket ediyor ve çok yanlış.

Millet onları artık yakalıyor ayıplarını yüzlerine vuruyor.

Zira gerçek bir hakem var o da Başkan Erdoğandır.

Halkın ve milletin adına konuşuyor ve konuşmaları da tarihidir, dayanaklı ve müspettir. Kanıtlayıcı delillerdir.

Bu konuyu burada bırakalım.

Erdoğanın ne kadar bir yüce bir karaktere sahip olduğunu her gün biraz daha görüyoruz.

Bakınız, sevgili dostlar.

Suudi kökenli gazeteci Cemal Kaşıkçı suikastını gerçekleştiren Suud devletinin rezaletini yüzlerine vurarak ve bu işin peşini bırakmıyoruz diyen Erdoğan dün Amerika basınında da tüm çıplaklığı ile gerçekleri ile geniş yer buldu.

Şöyle ki; New York Times, Erdoğana yakın isimleri kaynak gösterdiği haberinde, Suudi Arabistanın Kaşıkçı olayını konuşmak için bir araya geldiklerinde Erdoğana birçok yardım teklifinde bulunduğunu ancak Erdoğanın bunu siyasi rüşvet olarak tanımlayarak reddettiğini iddia etti.

New York Timesta David D. Kirkpatrick ve Ben Hubbard imzasıyla yayınlanan haberde, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Suudi heyetinin başındaki isim olan Prens Halid bin Faysalın bir araya geldiği ifade edildi.

Gazetenin, Erdoğana yakın bir kişinin açıklamalarına dayandırdığı haberinde, Suudi Arabistanın Bu olayın peşini bırakması durumunda Türkiyeye finansal destek ve yatırım sözü verdiği ve Türkiyenin müttefiki olan Katara bir yılı aşkın bir süredir uygulanan ambargonun kaldırılabileceği yönünde tekliflerde bulunduğu iddia edildi.

ÖFKEYLE REDDETTİ

Gazeteye konuşan kişinin ise Erdoğan öfkeyle bu teklifi reddettiğini, çünkü bunun siyasi bir rüşvet olduğunu söyledi dediği aktarıldı.

Kral Selmana çok yakın olduğu bilinen Faysalın 11 Ekimde Ankaraya gelerek Kralın mesajlarını Cumhurbaşkanı Erdoğana ilettiği ifade edilmişti.

Evet, sevgili okurlar.

Her gün biraz daha merhum Kaşıkçının olayı netlik kazanıyor.

Suudi Arabistan hükümetinin Hadimul-harameyn eş-şerifeyn vasfını artık taşıma vasfında olmadığı tüm çıplaklığı ile kendini gösteriyor.

Ne kadar bencil, İslamdan uzak bir aile olduğu kendini ele veriyor.

çirkin ve kirli emellerini ümmetin tek ümidi durumunda olan Erdoğana alçakça yutturmaya çalışan, ne kadar zalim ve hain bir anlayışa sahip olduğunu tüm dünyaya karşı kendi gerçek yüzünü gösterdi.

Bu ailenin tüm halet-i ruhiyeleri İslam dünyasının üzerine bir hegemonya kurup hem de İslamiyet adına İslamiyetin kisvesi altında.

Oysa ki Suudi hükümeti ancak İsrailin ve Amerikanın şeytan üçgeni içerisinde bir piyon olarak kullanıldığını da zerre kadar kimsenin kuşkusu olmasın.

Tek kelimeyle bu aileye İslamdan başka her şey denilebilir.

İslamın ilk günlerinde Mekkedeki müşrik Kureşylilerin hıyaneti ile Medinedeki Abdullah İbn-i Sebeler gibi Yahudi uşakları olan aynı ruhunu taşıyan bu aile ne yazık ki günümüzdeki aktif hali ortadır.

Bu devlet artık fiilen katil oldu.

Katilin hükmü merduttur ve yönetemez.

Dünya devletleri artık bir ittifak üzerine hareket uluslar arası savaş suçları mahkemesi olan Laheyde bunların yargılanmaları gerekir.

Suça iştirak edenlerin de Türkiyeye teslim edilmeleri lazım.

Türk yargısı bunları yargılamalıdır.

Aksi halde bu fetbaz aile Amerikaya, İsraile hem uşaklık yapıyor, hem de onlarla ittifak edip onların talimat ve direktiflerini uyguluyor.

Bakınız kaç günden beri Donald Trump bir o yana bir bu yana bir geri bir ileri adım atıyor.

Donald Trump son olarak önceki gün Erdoğanın konuşmalarını çok sert bulduğunu belirtti.

Meğerki bu iş Yahudi kökenli damadının talimatı ile yapılmıştır.

Bu talimat prens Selman Bin Muhameddin piyonluğu ile hedefine ulaşmıştır diye yaygın kanıtlayıcı bir görüş vardır.