BU HAL MUHAL YA YENİ HAL YA DA İZMİHLAL!? (III)
Eklenme: 9/13/2023 12:00:00 AM

Sevgili dostlar

Dedik ya yaşanmakta olan hal, bu ülkenin ve bu milletin sırtlayıp, taşıyabildiği hal değildir... Zira her şeyden evvel toplumun inandığı bir akideye, bir dine, ilahi kitabımız olan Kuran-ı Kerimin temel amacına hizmet etmiyor... Ana hedefleri taşımadığı gibi, zıddı istikamette yol alıyor Yani ne millidir, ne yerlidir ve ne de dini muhtevaya sahiptir? Onun için de diyoruz ki; Ya yeni hal, ya da izmihlal

***

çözüm, çıkış ve şifa bulabileceğimiz reçetemiz belli! O da inandığımız, iman ettiğimiz ilahi kitabımız olan Kuran-ı Kerimdir Bin dört yüz yıllık ömre sahip, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (S.A.V)in kalbi üzerine vahiy olarak inmiş olan bu ilahi kitap, 6236 Ayetten oluşturmaktadır... 114 sureyi içeriyor Her kelimesi ve her cümlesi ebedi ile fani dünyayı büyük bir ittifakla, inci taneleri gibi tespit ederek, aktarmıştır

***

Zira Kuran-ı Kerim Allahın kelamıdır Cebrail-i Emin vasıtasıyla, Peygamberimizin kalbi üzerine vahiy yoluyla tevdi edilmiştir.. Hal bu iken inanmış bir millet olarak, yeryüzündeki tüm insanlığı nurlandıran Kurana inanarak boyun eğmemiz gerekmez mi? Elbette ki gerekli Her ayetin, her surenin hükmünü birer emir olarak telakki edip, uymamız gerekir. İyiyi, güzeli, vicdani ve rahmani olanı uygulamalıyız. Kötüyü, çirkini, vicdani ve rahmani olmayanı da yasaklamalıyız, ondan uzak durmalıyız!

***

Bu duruş, sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel! Kısacası yaşamın her evresi için, bu hali ikmal etmeliyiz... İslam dinine mensup olan inanan ümmetin her ferdine düşen temel görev ve sorumluluktur... Herkes için vebal içermektedir, boynunun borcudur Neye mal olursa olsun, bu bayrağı hiçbir zaman, indirmemesi gerekir Ki canına mal olsa bile...

***

Eğer ki millet bu mukaddes kitabın emirlerine uymuyorsa, yasaklarından kendini uzak tutmuyorsa, akidesi kalmamışsa, demek ki ümmet şiarını kaybetmiştir... O ümmetin içerisindeki milletler, cemaatler, ırklar, toplumlar, aileler ve bireyler arasında fersah fersah bölünme, parçalanma, şiddet vardır İşte bu hali, Kuran hiçbir şekilde, kabul etmez! Peygamber Efendimiz ise hiç kabul etmez! Bu hal gösteriyor ki yanlış bir yoldayız?

***

Önceki yazılarımda da aktarmıştım.. Bir kez daha aktarıp, hafızaları tazelemek istiyorum... Maide suresinin 44, 45 ve 47. Ayetleri...

Bakınız ayetler, bize nasıl da sesleniyor?

Ayet 44 Allahın indirdiği ile hükmetmeyenler kfirlerin ta kendileridir.

Ayet 45 Allahın indirdiği ile hükmetmeyenler, zalimlerin ta kendileridir.

Ayet 47 Allahın indirdiği ile hükmetmeyenler, fasıkların ta kendileridir.

***

Bakınız, Yüce yaradandan gelen bu ilahi emir ve uyarı, tüm insanlığa hitap ediyor Ve de uyarıyor... Hele ki kainatın efendisi, son Peygamber Hz. Muhammed (S.A.V)e inanan bir toplum olarak bizlerin, illaki bu ayetlere uymak zorunda olduğumuzu bilmemiz gerekir... Bu ayetlerin uyarılarına boyun eğmeliyiz, secdeye kapanmalıyız.

***

Nisa suresinin 65. Ayeti Bu ayet-i kerime de, bizleri uyarıyor... Ve diyor ki; Hayır! Rabbine andolsun ki onlar, aralarında çıkan çekişmeli işlerde seni hakem yapıp, sonra da verdiğin hükme, içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın, tam bir teslimiyetle boyun eğmedikçe iman etmiş olmazlar.

***

Demek ki Kuranın hükümlerine inanmak gerek ve uymak lazım. Sadece yüzeysel olarak bu kutsal bir kitaptır diyerek odaların başköşesine, ya da raflara kaldırmak ve duvarlara asmak muteber değildir. Salt, ölülerin üzerine ya da Cuma günleri okuyalım, mezarlıklarda okuyalım diye bakılmamalı, böyle düşünülmemeli Kuran böylesi bir anlayışın varlığı için inmemiştir.

***

Yapılması gereken açıktır.. Ona uymak lazım, onunla amel etmek lazım, onunla yaşamak lazım ve de onu okumak lazım! İnsanlığı dosdoğru yola sevk etmek, üstün bir hayat, inançlı bir yaşam ve hem ahretini hem de dünyasını kurtaracak şekilde misyonla yaşayıp o misyonu da aksiyona çevirmek temel görev ve sorumluluğumuzdur

***

Her zaman söylüyoruz... Ki az önce değindiğim Nisa suresinin 65. Ayeti de bizi uyarıyor. Her zaman da dilimizin döndüğü, kalemimizin yazdığı kadarıyla söylemeye devam edeceğiz ve de uyaracağız Ama ne yazık ki kime söylersin? misali bir hal-i durumun içerisindeyiz Onun için de, ülke ve millet olarak sürekli belalardan, badirelerden kurtulamıyoruz?

***

Bakınız, Yasin suresinin 70. Ayeti

Mealen şöyle buyuruyor;

(Aklen ve fikren) diri olanları uyarması ve kfirler hakkındaki o sözün (azabın) gerçekleşmesi için Kuranı indirdik.

***

Bakınız, Kuran nasıl da bizi uyarıyor, nasıl bize sırat-ı müstakim yolunu gösteriyor ve bize önderlik yapıyor Onun için, imansızlık ve küfrün çukurlu bataklığına düşmeyelim. Bizi ahiret azabından ve dünya musibetlerinden koruyan ve kollayan tek ilahi kudret Kurandır

***

Peki, bize ne oluyor da kulaklarımızı tıkarcasına Kuranın sözünü dinlemiyoruz, okumuyoruz, hatta okumak da istemiyoruz... Vahim bir tembellik içerisinde, boş vermişliği yaşıyoruz? Sürekli nedamet çekiyoruz Hem de şiddetli nedamet. Lakin pişmanlığımıza rağmen balık hafızasına sahip bir akılla dönüp, dolaşıyoruz yine küfrün batağına bile bile kendimizi atıyoruz?

***

Netice itibariyle diyorum ki

Mademki Kuran aramızdadır... Mademki Hz. Muhammed (S.A.V)in kalbi üzerine vahiy olarak gelmiştir Mademki biz de iman etmişiz. O zaman yapmamız gereken, iman ettiğimiz Kuran-ı Kerimin hükümleri doğrultusunda hayatımızı dizayn etmemiz gerekir... Peygamber efendimizin de rehberliğinde, yekn şekilde iman şuurunu kalbimize yerleştirmemiz lazım ve onunla amel etmemiz lazım Vicdanımıza ve beynimize yerleştirelim ki onunla ters düşmeyelim.

***

Aksi takdirde Kuran bizi derghından atar Toplum olarak derbeder oluruz Küfür dünyasına, haçlı emperyalizme mahkm olmaktan kendimizi kurtaramayız Bizden söylemesi. Kuran bu hususta bizi şiddetle uyarıyor ve hatırlatıyor; Sırat-ı müstakim budur, bununla yürüyün diyor. İşte bundan dolayı da diyorum ki hal bu iken yaşadığımız hal iyi bir hal değildir?

En derin saygı ve sevgilerimle.

Failed to load the video