BÜYÜK ORTADOĞU PROJESİ VE İSRAİL!?
Eklenme: 5/10/2021 12:00:00 AM

Evet, değerli okurlar.

Gerçekten küfür ve şirk dünyası tasarladıkları plan ve projelerini bir bir İslam dünyasının üzerinden hayata geçiriyor...

Stratejisini bu noktada belirleyip, hedefine ulaşıyor...

Şunu da ilave etmeden geçmek istemiyorum.

İsrailin Büyük Ortadoğu projesi, bugüne münhasır değildir..

Tarihseldir...

Ki Osmanlının yıkılışıyla başlamıştır..

İşte son 70 yıllık zaman dilimi içerisinde, coğrafik yönde ne kadar da büyüdüğü ortadadır...

Filistin toprak kaybetmiştir, İsrail toprak genişletmiştir...

Nitekim İsrailin bugünkü hali, Osmanlının yıkılışından sonra Türkiyedeki olup biten mezalim ve hukuk dışı antidemokratik maceraların neticesidir!...

Her şey İslam düşmanlığı adına yapılıyor.

İslamı yok etme hareketlerinin süreklilik kazandırılmasıdır...

Ve her şey İsrail adına tertipleniyor!

Bu kirli tezgh ve meşum ittifak her gün biraz daha İslam dünyasını hükmen de olsa esaret altına almaktadır...

Büyük bir tahakküm sürdürülüyor.

İslam dünyası ise inancının tam tersine anılan Avrupanın ve haçlıların kirli projelerini hükmen ve manen kabullenerek, içine sindirmektedir...

Her ne kadar, açıkça utanma belasına dahi olsa bağırıyorum, çağırıyorum, kabul etmiyorum, İsraili lanetliyorum deniliyorsa da bize göre hepsi havadan cıvadan ibarettir...

Havanda su dövme misali..

Zira oluşturulabilecek, tasarlanabilecek, düşünebilecek, üzerine gerçek ilahi bir sistemle Kuranın tevkii ile İsraile ve Avrupaya karşı yapılabilecek İslam dünyasının hiçbir projesi yoktur.

Onun içindir ki her gün biraz daha İsrail şımarıyor.

Şımardıkça da kuduruyor...

İslamın haremine fiilen saldırıyor..

Hükmen tecavüz ediyor...

Mabedi de mabette bulunanları da ayaklar altına alıyor.

Devlet terörünü fütursuzca icra ediyor..

Ama ne yazık ki karşısına çıkabilecek Hz. Ömerin ruhu bulunamıyor...

Devri saadetteki hulafa-i raşidinin kahramanlıkları ve fedakrlıklarını ortaya koyabilecek cesaret, yok!...

O büyük İslam kumandanı Selahaddin-i Eyyubinin savaş hareketini ve at üzerinde savaşarak Kudüs-ü Şerifi teslim aldığı, ecdadın kahramanlıklarını ruhlarında taşıyan iman yok..

Tarihten, ecdadından, inancından yoksun bir halde; Siyonizmin, haçlı ve emperyalist anlayışın boyunduruğu altında, herşeyi sineye çekiyor...

Selçukluların ruhuna odaklanmıyor..

Ne yazık ki artık o ruha da inanmıyor...

İslam dünyası 1920lerden sonra Avrupa ve Haçlı emperyalizmin plan ve projelerinin hegemonyası altında bulunuyor..

Ki bu projelerin ürünü ve diktasıyla kurulan cumhursuz cumhuriyetin varlığını, Avrupa ve Haçlı dünyası bir hiç olarak görüyor..

Nesil, Türkiyenin 624 sene boyunca İslam dünyasına baş olarak Avrupa kıyılarına kadar at koşturduğuna, fetihler üzerine fetihler gerçekleştirdiğine, inanmıyor...

Vakıf değil...

Tamamen, batının ve batılın hayranlığıyla kendi tarihine, kültürüne, medeniyetine, inancına ve iman ettiği yüce Kuran-ı Kerime, peygamberine sırt dönmüş vaziyette!...

İşte bu erozyonu oluşturan Siyonizm ve onun koruma kalkanları, bir asra yakın zamandır; atalarının intikamını almanın çabası içerisindeler..

Ama İslam dünyası gaflet uykusunda, gerçekleri görmüyor..

Ne hazindir ki İslam dünyası, Osmanlının ve Hilafet-i İslamiyenin ilgasıyla başsız kalmıştır...

Tıpkı, annesi, babası ölmüş yetim bir çocuk haline gelmiştir...

Vasisi yok...

Ona bakan yok, İslami yetimhaneleri de yok.

Herhangi bir yakını yok.

O yetim kalan çocuk, ancak sokaklarda ağlayarak gözyaşlarını döke döke yaşamak halini yaşıyor...

Ki başka bir çaresi de yok.

Ne yazık ki İslam dünyası bugün bu hali yaşıyor..

Neden mi?

Zira yukarıda aktardım, ecdadının, tarihinin, kültürünün, medeniyetinin, iman ruhunu yüreğinde yaşayan, yaşatan İslam dünyası yok...

Her zaman söylediğimiz bir slogan var.

Bugün de onu burada kullanalım.

Görünen köy kılavuz istemez misaliyle yola çıkarsak, her şey besbelli orta yerde cereyan ediyor..

İslam dünyasının oluşturduğu yeni yeni devletçikler ve o devletçiklerin başında da haçlı ve Siyonist emperyalizminin mukallitleri bulunuyorsa, vay o İslam dünyasının haline!

Bu hal her şeyi bize gösteriyor.

Gelinen aşama, İslam dünyası ancak isimden ibaret olarak biliniyor ve görünüyor...

İçi boş..

İslam dünyasında Kuranın ruhu canlandırılmadığı müddetçe

Sadece Ramazandan Ramazana Kuranın lafzıyla okunmasını iktifa eden ve içeriğine giremeyen bir İslam dünyası, hiçbir zaman hedefine ulaşamaz.

Sadece ses veren boş bir tenekeye benzer.

Pas tutmuş bir boş tenekeye dokunduğun zaman tın tın ses çıkar ama içinde bir şey yok.

İslam dünyası böyle olunca, İsrail zulmünü artıracak, küfrünü kabartacak, imansızlığını yayacak ve Müslüman geçinen devletçiklerin başına Suudi devletinin başındaki Prens Muhammed bin Selmanlar, Mısırdaki Sisi, Birleşik Arap Emirliklerinin başındaki megalomanyaklar var olduğu müddetçe; hedefine ulaşacaktır

Bir de onların bu halini alçakça seyredip, onlara onay veren ilim ve ulema müsveddeleri olunca

Artık yapılabilecek bir şey kalmıyor.

Yine de Allahtan ümit kesilmez.

Zira hepsinin karşısında Türkiye var.

Osmanlının evlat ve torunları var.

Türkiye;

1918de İngilizlerin İstanbulu işgaliyle Mondros mütarekesine imza atarak barış adını verdi.

1920de Sevr antlaşmasına imza atarak sulh-u umumi denildi.

1923te Lozan hezimetine de imza atarak zafer denildi.

Ve nihayet 1925ten sonra tek parti şeflik ve dipçik hegemonyası sürüldü ...

Yapılan her şey ama her şey artık Türklükle, İslamla ümmetçilikle, yani tümüyle alakası kesilen bir sistem oluşturularak, devletin ve milletin başına çökertildi.

Pek tabi ki istiklal ve istikrarımızı simgeleyen milli mücadele savaşının ruhu da kesildi.

Ne yazık ki meçhullere gömüldü.

Daha sonra İsmet Paşanın ve CHPnin fermanları başladı.

İdamlar serileşti...

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Bugün size burada küpürüyle beraber tarihsel bir belgeyi sizlerle paylaşmak istiyoruz.

1922den 1940lı yıllara kadar bu milletin başına getirilen mezalim anlatan bir belge!

İnanın ki sevgili dostlar tarihin gerçek yüzüne bakıldığında o günkü olaylar ve bugünkü İsrailin Filistinlilere yapmış olduğu mezalim arasında hiçbir farkın olmadığı görülecektir..

Ki ben öyle görüyorum...

İsrail bugün orada varsa ki vardır.

Eğer İsrail bugün Kudüs-ü Şerifi işgal ediyorsa ki işgal etmektedir.

Eğer Mescid-i Aksada namaz kılanlara silahlı saldırı yapıyorsa ki yapmaktadır.

Bu kirli oluşumlar zincirleme olarak 1914teki I. Dünya Savaşıyla Osmanlının yıkılışı ve 1920lerde Osmanlının ortadan kaldırılışı ve 1923ten sonra da kurulan sistemin, İslamla yaptığı mücadele ve kavganın varlığına dayanmaktadır.

Yani bugünkü Kudüste Yahudilerin varlığı, hem de devlet olarak dünyaya meydan okuyuşu ve dünya da başta İslam dünyası dahil olmak üzere gözünü yumması, sessiz kalarak pis pis bakması, hepsi ama hepsi yüzyıl önceki Osmanlının yıkılışına dayanmaktadır.

Ve 1920lerden sonraki yapılan milli mücadeleden sonra Türkiyedeki gerçekleştirilen hileli oyunlar, mezalimlerin sonucu olarak bugün İsrail dünyaya meydan okuyor ve İslama zulmedebiliyor.

***

Bakınız, sevgili dostlar.

Başınızı fazla ağrıtmayalım.

Ben buradan Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin Tarihçe-i Hayatının Arapçaya çevrilmiş şekliyle 1925lerdeki olup bitenleri bir belge olarak küpürüyle beraber size sunmak istiyorum.

Gerçekten bunları okuyup, geçmişte yaşananlara vakıf olduğunda insanın çıldırmaması elde değil.

İnsanın tüylerinin ürpermemesi elde değildir.

Bakınız, Muzaffer Gökmen isimli bir yazarın 50 yılın tutanağı adlı bir yazısını yıllar öncesinde Hürriyette yayımlanan sonradan Arapçaya çevrilmiş halini buraya alıyorum.

14.11.1925 Sivas, Erzurum, Maraş, Rizedeki olup biten vakalar ve birçok ulemanın bir hiç uğruna idamlarını günü gününe yazıyor Muzaffer Gökmen.

Kara Ali isimli bir celladın da o dönemin Son Posta isimli gazetede yazdıklarını Arapçaya çevrilmiş küpürünü burada size sunmak istiyorum.

3.3.1931. Allaktu bi yedeyye alel meşaniki hamsete l fin ve mieteyen ve sitte aşere şahsen

3.3.1931de Son Postaya verdiği demeçte Cellat Kara Ali diyor ki;

Ben 12 sene içerisinde beş bin iki yüz on altı şahsın idam sehpasını elimle çektim.

Evet, sevgili dostlar.

Tüm bu olup biten tarihi gerçeklerin yorumunu sizlere ve tüm kamu vicdanına havale ediyorum.

Yorumu size bırakıyorum.

Küpür de aynen böyledir.

En derin saygı ve sevgilerimle.