ÇÜRÜMÜŞLÜĞE YÜZ TUTAN BİR TOPLUM NEREYE GİDER!!! (II)
Eklenme: 1/21/2020 12:00:00 AM

Evet sevgili okurlar!

çürümüşlüğe yüz tutan bir toplum nereye gider?.. başlıklı yazımıza devam ediyoruz.

Gerçekten her zaman ifade etmeye çalıştığımız gibi Devlet-i Aliyeyi Osmaniye olan, yani tarihe büyük şan ve şeref veren yüce Osmanlı Devletinin yeryüzünden silinip atılma projesi elbette ki rastgele bir plan değildir...

Ki, sıradan bir organizasyon da içermiyor..

Kurgulanmış, yüzyıllar önceden Siyon ve Haçlı emperyalizmin dünyayı ele geçirme yöntemleri doğrultusunda atılmış bir adımdır...

çünkü, atılmak istenen bu minvaldeki adımların karşısında duran tek güçlü unsur, Osmanlı İmparatorluğu olmuştur...

Ve Hilafet-i İslamiye her daim karşısında durmuştur...

Yani İslam dünyasının, özellikle ehl-i sünnet ve cemaatin omuz omuza vererek, Arapı, çerkezi, Türkü, Kürtü, Lazı demeden namaz saflarındaki duruşları gibi, her alanda, her yerde, her platformda tevhid inancı nokta-i nazarında, bir olmuşlardır...

El birliği ve güç birliği içerisinde; yeryüzüne yayılmayı başarmışlardır..

Allahu Ekber nidalarıyla başta Osmanlı ordusu olmak üzere dosta düşmana gereken ders-i vererek, onlar hak yoluna intikal ettirmişlerdir...

çünkü, Osmanlı hilafetinin dünyasında küfür ve ilhat karanlığı yoktu.

Aydınlık vardı, ilim vardı, kültür vardı, inanç vardı...

Haram yeme yoktu.. Ki kimse tenezzül etmiyordu...

Aldatma yoktu..

Kimse kimseyi kandırmıyordur..

Kirli ve karanlık, hileli oyunların içerisine girilmiyordu..

Her şey şeffaf ve samimi, cam misali aleniydi..

Barış, kardeşlik ve uhuvvet vardı...

Osmanlıdaki bu ruh, dünyanın dört bir yanına yayıldı..

Nitekim, Bizanslılar, yani Doğu Roma İmparatorluğu koskocaman Payitahtı olan bir Konstantineyi kaybetti...

Sultan Mehmet Fatih,, İstanbulu fethetti...

İşte bunu içlerine sindiremeyen Haçlı ve Siyonistler kendi aralarında gizliden gizliye oluşturdukları Siyonist mahfelleri Osmanlının içerisine, sızdırdılar...

Başta Mısır olmak üzere, İstanbula içten kiraladıkları taşeron ve ajanları yerleştirerek devlet idaresinde söz sahibi oldular...

Aldıkları eğitimle kendilerini geliştirerek, Osmanlı Devletinin temel kaidelerine nüfuz edici oldular...

Peyderpey Devlet idaresini ele geçirdiler...

Ta ki Osmanlının son halifesi olan Sultan Abdülhamidi tahttan indirinceye kadar; sinsice faaliyet gösterdiler..

çünkü her biri siyonizmin uşağıydı... Mason localarının yetmeleriydi..

Ama devlet nüfuzunda dost görünen ata düşmanlarıydılar..

Sonuç itibariyle, bu yapı İttihat Terakki isimli bir parti kurdu...

Kurucular tamamen Mason localarının himayesindeki kafalardı...

Siyonizmin ve Haçlı Emperyalizmin emir komutasına göre hareket ediyorlardı...

Gaye Osmanlıyı yıkmak..

Nihayetinde Osmanlıyı yıktılar..

Cumhuriyet kuruldu..

Ama Cumhurun arkasında olmadığı bir Cumhuriyet sistemini, uygulama şeklini, Türkiyeye dayattılar...

Sistemi öylesine makyajladılar, parlattılar, boyadılar bir kurtuluş olarak gösterildi..

Ama içi kanlı, buhranlı, şirretli, terör, fitne, ırkçılık kaynıyordu...

Ve bu kaynayan kazanın içerisinde, bir milleti attılar..

Millet ne yapsın?..

Milli Mücadeleden yeni çıkan bir toplum yorgun bir vaziyette idi...

Büyük bir inkıyat ve itaatle, getirilen antidemokratik yasalara ve anayasalara boyun eğdi...

Darbelerin, darbecilerin hegemonyasına bile ses çıkaramadılar.

Ta ki 15 Temmuz 2016 tarihine kadar

Millet kendine geldi, uyandı 250 260 tane şehit vermekle ülkeyi o badireden kurtarabildi.

Gerçi hala da tehlike bitmiş değil...

Şunu da bilmemiz gerekir ki, Cumhurbaşkanı sayın Erdoğanın Türkiyesinde, kendilerinin de, dimdik ayakta olduğu sürece, keferetül fecelerin emelleri kursaklarında kalacaktır..

Onun iman ve inanç faraseti sayesinde ülke inşallah her gün biraz daha dev adımlarla ilerleyecektir..

Artık bayatlamış, pas tutmuş Kemalist ve Seküler anlayışlar tarihin sayfalarına gömülecektir...

O anlayış; yok olmaya mahkum olacaktır.

Her ne kadar Seküler ve Kemalizm anlayışı, topluma yeni bir din olarak yutturulmaya çalışılsa da, bu millet değerlerinden taviz vermez...

çünkü, bu halkın, bu ümmetin inançtan ve İslamdan almış olduğu temeli sağlam, bir değer ölçüsüsüne sahiptir.

Yıllar yılıdır zarar veriliyorsa da, düştüğü yerden filizlenerek büyüyor, ayağa kalkıyor...

Yani ülke insanı devletiyle milletiyle teyakkuza geçmiş, kendini toparlamış durumdadır bugün!.

Bilinmelidir ki kesinlikle Osmanlı Devleti tarih boyunca İslam Dünyasının hamisi ve güçlü bir korucu unsuru olmuştur...

Hem de gaddar düşmanlara karşı zaferler elde ederek; davasını büyütmüştür.

Bu itibarla son olarak El Mümtahine Suresinin ikinci ayetinin yüce mealiyle yazımızı sonlandırıyoruz.

Ayet mealen aynen şöyle:

Şyet onlar sizi ele geçirirlerse, size düşman olurlar, size ellerini ve dillerini kötülükle uzatırlar ve inkrcı bir toplum olmanızı arzu ederler

Böylece Allahu Teala sizin heybet ve cesaretinizi düşmanınızın yüreklerinden çıkarıp yerine sizin kalplerinize onların korku ve endişeleri kalbinize girmiş olur.

En derin sevgi ve saygılarımla