FIRAT’IN DOĞUSUNA BARIŞ HAREKATI BAŞLADI !!!
Eklenme: 10/10/2019 12:00:00 AM

Evet sevgili okurlar!

Her şeyin hayırlısını Allahtan diliyoruz.

Bu dava çok büyük bir davadır.

Bu dava bugüne münhasır olan bir dava değildir...

Tarihi bir geçmişe sahiptir..

1. Dünya savaşını hatırlayalım..

Beş itilaf devleti, birbirine ülfet sağlayarak Osmanlıya yönelik kumpas kurdu..

Ve Osmanlı, Birinci Dünya Savaşına sokuldu...

Temel hedef; 1000 yıllık bir İslam birliğini, yani Hilafet-i İslamiyeyı dağıtmak...

Memalik-i İslamiyeyi parçalamaktı.. Ve bu topraklardaki, güzelim yer altı zenginliklerin ve kaynakların üzerine konmakta...

Haçlı emperyalizm, İslam Birliğini dağıtarak, küçük devletçikler oluşturup, başlarına da piyon liderler kurarak, emeline kavuştu...

İşte, 1. Dünya Savaşına Osmanlının sokulmasındaki ana, plan buydu..

Kirli ve kanlı bir savaş planıydı.. Ne yazık ki hedeflerine ulaştılar.

Bize göre bugün dolaylı yollardan aynı o yüz yıl önceki kirli ittifak gözünü yine Türkiyeye dikmiş durumdadır.. Dikkatler Türkiyeye doğru çekilmiş...

Özellikle, Erdoğanın İslam ülkelerine lider olabilme düşüncesini akim bırakmak...

Bu kez yüz yıl önce belirlenen Misak-ı Milli hudutları olarak bilinen coğrafyamızı daha bir küçültmek istiyorlar...

Bize çok görüyorlar...

Dolaylı yollarla bizi bir yere çekme gayreti içerisinde çabalayıp duran aynı o yüz yıl önceki kirli anlayış, bugün farklı bir stretejiyle karşımızda duruyor..

***

Dün start verilen Barış Harekatı Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğanın talimatları doğrultusunda, başlamıştır.

Hayırlı muvaffakiyetler ve zaferler diliyoruz...

Ama gerçek zaferler...

Lozan Zaferi gibi kağıt üzerinde değil, tam manasıyla sahada kazanılan zaferleri istiyor bu halk.

İnşallah elde edilir... Ümitvarız, bize göre geç bile kalınmış bir harekat bu.

Keşke daha önceden olsaydı

Birilerinin hayalleri, umutları kursaklarında kalsaydı.

ABD, İsrail vs. gibi.

Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimizi tebrik ediyor ve başarılar diliyoruz...

Cumhurbaşkanımız tarafından Barış Harekatının başarılı olması ümidiyle Diyanet İşleri Başkanlığına vermiş olduğu bir talimat var...

Bugün sabah namazında, Türkiyenin tüm camilerinde, namaz sonrası Fetih Suresi okutulacak..

Elbette ki bunda çok büyük bir anlam, büyük bir sır, büyük bir maneviyat algısı söz konusudur.. Ki; Cumhurbaşkanımızın bildiği bir şeyler var ki, Diyanet İşleri Başkanlığına tavsiyede bulunmuştur.

Ve gerçek de budur

Amma velakin; her şeyden önce bazı şartlar var ki o şartların varlığı meşrutuna bağlıdır.

O meşrut yere geldiği zaman o şartlar gerçekleşir.

Hem fiilen, hem hükmen, hem manen kesinlikle gerçekleşir.

Ama o meşrutlar yerine gelmese soyut bir şart biraz havada kalır

Yani kelimenin diğer değişik bir ifadesiyle söylemek gerekirse Lazım ile Melzum gibidir.

Yani bir melzum varsa mutlaka lazımı da olması gerekir.

Veyahut bir lazım varsa illa ki melzumunu ister

Özellikle İslam dünyasının ve ümmetin savaşlarda, mücadelelerde, cihatlarda başarılı muzaffer olma şansı bazı şartlara bağlıdır.

O şartlar varsa kesinlikle o meşrut gerçekleşir.

Tıpkı Selçuklu İmparatorluğunun başkumandanı Gazi Sultan Alparslanın Malazgirt Meydan Muharebesine girmeden evvel Cuma Hutbesini okuması, Cuma Namazından sonra imama tavsiyede bulunması, savaşa giren her asker abdest alıp iki rekat nafile namazı kılmadan savaşa girmesin demesi gibi!...

Nitekim, bunu gerçekleştirdikten sonra savaşı kazanmış, başarı elde etmiştir..

Selçuklu İslam orduları zafer kazanarak, kışlalarına döndüler.

O zafer, Dünyaya dersi ibret oldu.

Keza 624 yıllık Osmanlının kuruluşu da...

Hiç kuşkusuz ki, savaş harekatıyla Osmanlının kuruluşu başladı.. Büyük cihadla gecesini gündüzüne katarak İlahi Kelimetullah uğruna ordular oluşturuldu... O ordular ki, her bir erinden tutun da, baş komutanlarına kadar, her birisi birer Esedullahul Galip ve Seyfullah durumundaydılar..

Yeryüzünde her biri birer Kılınçaslan olarak dünyaya nam saldılar...

çünkü onlar hiçbir şekilde; haram işlemediler...

İslamsız, sekülarizm bir fikriyatları yoktu...

Cumhuriyet Halk Partinin Kemalist anlayışı yoktu...

Akşamları eğlence masalarında şarap ve viski şişelerinin devirme gibi bir gaflete kapılmaları yoktu..

Onlar, Allahu Ekber nidaları olmak şartıyla, iman düsturuyla savaşları zaferlerle taçlandırdılar..

İslamı da, İslam bayraktarlığını da, her gittikleri toprakta, hak, hukuk, adalet noktasında dalgalandırdılar.. Onun içinde; İslam hızla yer küresine, dağıldı...

Bakınız, zaman zaman Cumhurbaşkanımız önemli bazı platformlarda Saf Suresinin 13. Ayeti Celilesini hem Arapça metnini hem Türkçe mealini okuyor ve ümmeti müjdeliyor.

Bu ayeti celile mealen aynen şöyledir:

Seveceğiniz başka bir husus da Allahtan yardım ve yakın bir Fetihtir, zaferdir.

Ey Resulüm!

Bunları inananlara müjdele!

Yani Nasurun minallahi ve fethun karib

Ayetin kısaca yorumu şöyle:

Yakın bir fetih ifadesi Mekkenin Müslümanlar tarafından fetih edileceğine, Kureyş kabilelerine karşı galibiyet elde edileceğine İran ve Doğu Romanın Müslümanların hakimiyetine gireceğine işarettir.

Hele hele Fetih Suresinin Cumhurbaşkanımız tarafından Diyanet İşleri Başkanlığına Türkiyenin her tarafında sabah namazından sonra tavsiye edilmesi apayrı bir ümit kaynağıdır, sevindirici bir anlam içermektedir...

Amma velakin bu da bir gerçektir ki, dikkat edilirse Saf Suresinin 13. Ayetinin sonunda gelen son cümle şöyledir.

Ve beşşiril muminin

Yani müminlere müjdele ey Muhammed!

Mümin kelimesinin ayete ilave edilmesi çok dikkat çekicidir...

***

Allah o günleri bize göstermesin inşallah.

Saddam da 1991li yıllarda Amerikanın fitlemesiyle Kuveyte girdi..

Kuveytin varlığını tarumar etti..

Amerika bu kez geri dön dedi... Ve Saddam geri dönmek zorunda kaldı.

Netice itibarıyla da o günden itibaren Amerikayla Saddam arasında bozulan dostluk oluştu.. Amerikanın tüm o tavsiyeleri uçup gitti, ama Saddam da yapayalnız kaldı.

Zira o Saddam laikçi bir Saddamdı... çok acımasızca insanları rastgele katlediyordu.. Kendinden başka hiçbir kimseyi beğenmiyordu... Fedakarlığı yoktu, damatlarını bile Hainsiniz diye öldürüyordu...

Tabi teşbihte hata olmasın, Türkiyeyi biz ona benzetmek istemiyoruz.. Ama, bunu da aklımızdan çıkarmamak kaydıyla not düşüyoruz... Ümmetin yapması gereken şey neyse bugün Türkiye Cumhuriyeti devletinin de, hükümetinin de aynı şartları bünyesine taşıyıp gerçekleştirmesi gerekir.

Yoksa düşman çok gaddardır.

***

Bakınız sevgili dostlar!

Yazımızı bitirmeden önce deneyimli kalem Abdurrahman Dilipak hocanın dünkü yazısının az bir bölümünü paylaşmak istiyoruz.

Dilipak Hocanın Yes-hill feministler başlıklı yazısından aldığımız bölüm, aynen şöyledir

***

Birileri, bize en güçlü olduğumuzu sandığımız yerden saldırıyor.

Hiç düşünür mü idiniz, başörtülü-sakallı feministler, liberaller, Kemalistler, sosyalistler çıkacak bir gün!

Bu halk AK Partiye niye oy verdi? Peki bu işadamı kılıklı yamyamlar, halkın değerlerini hiçe sayan politikacılar, bürokratlar, kim! Ne zaman, nasıl geldiler oralara.

İmam-Hatip diyorduk, İlahiyat diyorduk, bunlar mı güzel örnek olacak! Birkaç tekil örnek yeterli mi başarı için! Buralarda namaz kılan sayısı yüzde kaç biliyor musunuz!? Deist, agnostik, bey namaz bir sürü abuk subuk adamın buralarda ne işi var!

***

STKlarımız, kurslarımız, cemaat diye bir şey var zannediyorduk! Geldiğimiz durum ortada.

CHP bizi laikleştiremedi ama, parayı görüp, kadınla tanışınca, bir de makam; başımızı döndürdü, liberalleştik, deist olduk, agnostik olduk, belki hl laiklikten hl haz etmiyoruz ama ciddi anlamda sekülerleştik. CHPden daha başarılı olduk bu konuda. Aslında FETÖ misyonu itibarı ile başarılı. Bunu The Cemaat eli ile bir yere kadar getirdiler ama süreç kesintisiz devam ediyor.

Milliyetçi, muhafazakar, sağcı dediklerimiz zaten onlar t işin başından Folk İslama teslim olmuşlardı. Başörtüsü bir gelenek olarak onların hayatında varlığını hep sürdürdü. Kemalistler açısından da rejim için bir tehdit oluşturmuyordu zaten.

Geçen gün bir haber vardı: Sünnet düğününde adam 3 tane dansöz getirmiş oynatıyor! Sünnet ve Fuhşiyat. Fahiş, Fuhuş, biliyorsunuz Haddi aşmak anlamına gelir. Fahişe de aynı kökten gelir. CHPli bir belediye başkanı da Kurban keserek genelev açmıştı. Kurban kesmek bir gelenek ya! Faşing denilen bir festival var. Aslında o cezalandırılacak fahişelerin arabalara bindirilip taşlandığı bir kilisenin örgütlediği bir cezalandırma biçimi iken bugün, tam tersi kiliseye meydan okuyan bir gösteriye döndü. Şeytan bazan bize kendimize en güvendiğimiz yerden saldırıyor ve düşürüyor.

***

Farkında mısınız, arkası arkasına festivaller düzenliyoruz. Niye Şenlik değil de festival. Türk dünyası diyorsunuz Türk kelimesinden başka Türkçe yok adınızda! Bu nasıl bir şey böyle. Tamam İngilizcesini de yazın, ama bari Osmanlıca, Arapça, Rusçasını da yazın da hepsini yazmışlar diyelim.

Ben de yazımın başlığını YES-HILL koydum, Yeşil der gibi. Yes İngilizce Evet demek, Hill tepe! Memlekette Hill diye biten o kadar çok otel, residance var ki! Rezidans elçilerin ve benzeri yüksek devlet görevlilerinin oturmalarına ayrılmış konut demek. Bizimkiler kendini kendi yurdunda yabancı görüyor anlaşılan.

En derin sevgi ve saygılarımla