HANGİ YASAMA, HANGİ YARGI, HANGİ YÜRÜTMEDEN SÖZ EDİYORSUNUZ!?
Eklenme: 10/30/2020 12:00:00 AM

Sevgili okurlar..

Bilindiği gibi, dün milletçe ülkenin en ücra köşesinden tutun da, KKTCye kadar Cumhuriyetimizin 97. Yılı kutlandı

Neden kutlandı?

Yıllardan beri Cumhuriyet, Demokrasi, Laiklik ve Atatürkçülük gibi kavramlara boğdurularak, toplumun en ücra köşesine faziletinden, bağımsızlığından, hürriyetinden farklı bir anlamla, enjekte idildi..

Sanki, Cumhuriyet bu üç kavramdan doğmuş gibi dayatıldı!

Özellikle, Milli Eğitim gibi ilim ve irfan yuvası olarak bildiğimiz eğitim sistemimiz de; bu üç kavramı alabildiğine empoze etti..

Öyle ya, bağımsız bir eğitim sistemimiz var ya!

çünkü Cumhuriyet, laikliğin, demokrasinin faziletinden çıkmış gibi gösterildi ve öğretildi!!!

Bakınız, dünkü yazılı medyanın manşetlerine..

İşte, Hürriyetin manşeti..

TEK KELİMEYLE CUMHURİYET..

***

Cumhuriyet...

Demokrasi...

Bağımsızlık...

Bunlar, ülkenin ve milletin temel dayanağı olarak, hep öğretildi..

Ki hala da öğretiliyor..

Görünen o ki, bundan sonra da aynı kurguyla öğretilecek!...

Elbette ki, bunlar ülkemizin, kültürümüzün zenginlikleridir..

Sahipleneceğiz...

Dedik ya, Cumhuriyetimizin 97. Kuruluş yılını kutluyoruz..

Ve diyoruz ki; Cumhuriyet, bağımsızlık demektir!..

Sormak lazım gelmez mi...

Cumhuriyet kurulmadan evvel, Türkiye bağımsız değil miydi?

Yani Osmanlı bağımsız değil miydi?..

Emperyalist, sömürgeci ülkelere mi bağlıydı...

Oradan direktif ve talimatlar mı alıyordu?..

Devlet yönetimi de, devletin şeklini de; onlar mı belirliyorlardı?..

Ne yazık ki; yıllar yılıdır, tarihimize, medeniyetimize, bin yıllık geçmişimize, Osmanlıya akla ziyan yaftalar atılarak, günümüze gelindi?..

Ve sanki, Türkiyenin Cumhuriyet öncesi hiç bir tarihi ve geçmişi yokmış gibi lanse edildi!!

Herşey; Cumhuriyet sonrası oldu..

Bağımsızlık, Cumhuriyetle geldi?..

İşte bu noktada, hal-i vaziyete Allah aşkına sormak istiyorum?..

Neremiz bağımsız?

Nerede faziletimiz var?

Nerede hürriyetimiz var?

Ve tüm hayat akışları içerisinde yaşanan ve yaşatıldığı ifade edilen; demokrasimiz nerde?..

Elbette ki soruyoruz, sorarız da?!!.

çünkü bir zihniyet, Cumhuriyetten önceki tarih yokmuş takınıyor, tavır sergiliyor, aşılama yapıyor!..

Selçuklular nerde?..

Osmanlılar nerde?..

Peki, kutsal bayrağımız nerden geldi?...

Sorsanız, Bayrağımızı da, Cumhuriyet sonrasında, Ay yıldızını almış diyecekler...

12 Eylül Darbesinin mimarı olan Kenan Evrene bile, mal edecekler?...

Evren, o dönemde takındığı tavır neydi, kendini ikide bir Atatürke benzetmek için makyaj yapıyordu?.

Bayrak kanunu çıkarıp, Bayrağı kendine mal etmiyormuydu?..

Oysaki bu kutsal bayrağın kırmızı zemini şüheda kanını içeriyor, ay yıldız da o kanın içine geceleyin yansıyan gelgesiydi..

Bayrakta, sembolde, hiçbir şekilde ne Cumhuriyetin kuruluş evresine aittir, 12 Eylül döneminde oluştu..

Bayrağımız; Osman Gaziden sonra gelen I. Murat döneminde; Ay Yıldızlı Bayrağımız oluştu..

Osmanlı İslam orduları Rumelide, Kosovada Sırplarla savaşırken, 1 Murat gece yarısı, şühedaların içinde dolaşırken, yansımayı fark ediyor..

Şühedaların dökülen ve göle dönen kanlarına ay yıldızın gölgesinin yansıdığını görüyor...

Yani, bayrağımızdaki kırmızı renk şühedaların dökülen kanı..

Ay yıldız ise, ay ışığında kana yansıyan görüntüsü

1. Murat bu yansımayı o gün ölümsüzleştirerek bayraklaştırıyor..

Elbette ki Osmanlıdan kalan bu kutsal bayrağın asaleti, iman nokta-i nazarında ülkemizde, kıyamete dek yaşayacaktır ve yaşamalıdır.

Elbette ki her inanan Türkiye insanı bunu kucağına alacak ve kutsayacaktır.

Sonuç itibariyle bu bayrak, ne Cumhuriyet döneminde simgelendi, ne de Cumhuriyetin malıdır, ne de 12 Eylül dönemindeki darbeci Kenan Evrenin çıkardığı kanunun...

Bu bayrak, İslamın bayrağıdır...

Mevzuuyu burada özetlemiş olduk.

* * *

Sevgili okurlar.

Bir de gelelim cumhuriyetimize var gücümüzle sahip çıkacağız diyen Başkan Erdoğana...

Haklı olarak bir resmi sıfat, resmi bir rejimin tepesindeki isim olması hasebiyle bunları savunacaktır ve savunmalıdır da.

Biz de elbette ki cumhuriyetimize var gücümüzle milletçe sarılmalıyız.

Gerçek manada bağımsız bir cumhuriyetin teminatı için!...

Gerçek manada faziletimizi simgeleyen bir cumhuriyet için

Gerçek manada hürriyetimizi, demokrasimizi bireyinden tut toplumun her kesimine kadar götürecek bağımsızlığı bize sağlayan bir cumhuriyet için!.

Ekonomimize, ahlakımıza, teknolojimize, özgürlüğümüze, milletin birlikteliğine, vatanın bölünmez bütünlüğüne, bağımsızlık anlamını kazanan bir cumhuriyet için...

Elbette ki sahip çıkacağız Cumhuriyetimize!.

Hem de canla başla sahip çıkacağız.

Kanımızın son damlasına kadar, cumhuriyetimizi de savunacağız ve sarılacağız.

Amma velkin.

CHPnin amblemini temsil eden bir cumhuriyet için değil.

Yalnızca Atatürkçülük ve laiklik deyip de toplumu her alanda batıya sımsıkı bağlayan bir cumhuriyet anlayışı için değil.

* * *

Bakınız, sevgili dostlar.

Şunu net ifade etmek istiyorum...

Batı dünyasından, Avrupadan, Emperyalizmden, Siyonizmden, NATOdan bizi kurtaran...

Tek başımıza kendi milli kararlarımızı almamızı sağlayan...

Yasama, yürütme ve yargı erklerimizi milli kültürümüzle bütünleştiren..

Tarihimizden, inancımızdan tavizsiz bir şekilde sapmayan...

İstikbalimizi bize bağışlayan Cumhuriyeti istemeyen haindir...

Lakin şunu da ifade etmeye devam edeceğiz...

O da şu; millileşemiyoruz?..

çünkü, herşeyimizle batıya endekslenmiş bir girdaptayız!?.

Uğur Mumcunun dediği gibi;

TÜRK VATANDAŞI İSVİçRE MEDENİ KANUNUNA GÖRE EVLENEN, İTALYAN CEZA YASASINA GÖRE CEZALANDIRILAN, ALMAN CEZA MUHAKEMELERİNE GÖRE YARGILANAN, FRANSIZ İDARE HUKUKUNA GÖRE İDARE EDİLEN VE SADECE İSLAM HUKUKUNA GÖRE GÖMÜLEN KİŞİDİR

***

Peki, sormazlar mı?

Hani bağımsızdık?

Hani cumhuriyetimiz bize bağımsızlığımızı getirmişti!?

Uğur Mumcunun dediği gibi; Yasama, Yürütme ve Yargı erklerimizin hangisi müstakildir ve millidir..

Nerde yerliliğimiz, nerde bağımsızlığımız?

1950den beri NATO üyesiyiz.

NATO ne derse, biz de o şekilde hareket etmiyor muyuz?.

Her hususta NATO birliklerine, devletlerine müştereken ve müteselsilen bağımlı değil miyiz?

50 seneden beri Avrupa Birliği bizi kabul etsin diye Biz de size bağlıyız, bizi kabul eden deyip, kapılarının önünde bekleyen kim?

Biz değil miyiz?.. Şu halde bağımsızlığımız nerede?

***

Bakınız sevgili okurlar...

Bugünkü İş Kanunumuz ve İş Mahkemelerimiz

Tümüyle, yüzde 90 civarındaki uygulamalarıyla, yansızlığını yitirmiş, işçiden yana yanlılığını simgelemiş bir yargılama şekline sahip...

Yasalar tek taraflı?.

Sadece yürütmemiz, illa ki batı emperyalizminin şekillendirdiği yürütme şekliyle, yönetilmiyor muyuz?

Zaten yasama denilen TBMM, çıkardığı kanunlar, hep Avrupadan, Amerikadan örnek alınarak çıkarılmıyor mu?..

***

Bir örneklemeyle şunu net ifade etmek istiyorum..

İş Kanunu ideolojiktir...

çünkü, CHP patentini içermektir..

çünkü, CHPden yana ve muhafazakr iktidarların karşısına dikilip her zaman darbe çığırtkanlığını yapan devrimci sendika ağalarının direktif ve talimatlarıyla; O iş kanunu çıkarıldı...

İşçi potansiyelinin oylarını CHPye ve Ecevite kazandırma bahanesiyle taraflı, yanlı bir iş kanunu çıkarılarak, yürürlüğe sokuldu..

Ve hala da yürürlükte değil midir?

***

Sevgili dostlar.

Önceki gün Diyarbakırdaki bir İş mahkemesinde taraf olarak hazır bulundum.

Duruşma hkimi usulen duruşma zaptını açarken, davalının şahitlerini dinledi...

Davacının tanığı, hem davalıya husumetli, hem de tümüyle dayanaksız bir ifadeyle şahitlik yaptı.

Davalı avukatı; Hkim bey! Şimdi dosyada en bariz ve en kanıtlayıcı delil resmi evraklardır.

Dosyada mevcuttur.

Bu resmi evraklar, yani banka vasıtasıyla işçiye ödenen paralar, ödenen mesailer, tüm ödenen hakları resmi belgeleriyle birlikte dosyadadır ve resmi belgelerle, iddiaları çürütülerek kanıtlanmıştır.

Nitekim, SGKnın belgeleri de bunu kanıtlamaktadır..

Siz nasıl olur da karşı tarafın uyduruk, yapmacık, yalan söyleyen tanıkların tanıklığıyla resmi delilleri çürütmeye çalışıyorsunuz?..

Biz bunu kabul etmiyoruz.

Elbette ki bunu kabul etmiyoruz ve bu davanın reddini talep ediyoruz şeklinde ifadeleri kullandı.

Ve bu ifadeler aynen zapta geçti...

Hal-i durum; yargının ne kadar taraflı davrandığının ifadesidir.

Peki, cumhuriyetin kuruluşundan günümüze dek bize bağımsız bir ülkeyiz narasını atanlar, nasıl bağımsız olduğumuzu kanıtlayacaklar?

Anlaşılan budur ki her zaman söylüyoruz.

Bizi kandıran yalan söyleyen tarih utansın diyoruz.

Böyle uyduruk bağımsızlığı bize anlatanları da lanetliyoruz.

En derin saygı ve sevgilerimle.

Hayırlı cumalar...